Görünüşe bakılacak olursa on yıl önce başlayan "terörle küresel savaş stratejisi" doğrultusunda işgal edilen ülkelerden Amerika yavaş yavaş çekiliyor. Irak'tan, en azından sokaklarından, çekilmiş gibi... Her ne kadar Pakistan gibi defacto yeni bir cephe açsa da Afganistan'dan çekilme niyetini açıkladı.
Kimilerine göre Amerika yanlış hesap yaptı ve Afganistan'da, Irak'ta hezimete uğrayarak perişan vaziyette çekilmeye mecbur kaldı... Bu savaşın Amerika'ya pahalıya mal olduğu doğru, çünkü hiçbir savaş ucuz değildir. Her anlamda bir bedel ödenir.
Ancak Irak işgalinden zararla mı çıktı Amerika, bu tartışılabilir. Kosova'da kurtarıcı rolü oynayan Amerika bu ülkeden ne kadar çıkmışsa Irak'tan da o kadar çıkmıştır. Ya da fiili olarak hiç Amerikan işgaline uğramasa da Amerikan bayrağı olmayan bir resmi devlet ofisi olmayan Arnavutluk kadar işgalden uzaktır.
Sorun şurada; terörle küresel savaş stratejisi Bush yönetiminin kör taassup ve entelektüel miyoplukla malul geçici bir hevesi miydi, yoksa Amerikan devletini gelecek yüzyıllara taşıyacak bir stratejinin parçası mıydı?
Bu sorunun cevabına geçmeden önce bir zamanların Büyük Ortadoğu projesinin ne durumda olduğunu bir kez daha sormakta yarar var. Bir yönüyle çöpe atılmış bir proje gözüyle bakılabilir. Çünkü bu coğrafyanın tarihi derinliği ve medeniyet birikimi daha çok projeyi çöplüğe gönderecek zenginliktedir. Bu coğrafyanın insanlığa katacağı zenginliğe sahip olması küresel güçlerin elini bu bölgeden çekeceği anlamına gelmez. Bilakis tam da bu biricik konumundan dolayı farklı ve akıl kamaştırıcı projelerle karşımıza çıkıyorlar.
Bu çerçeveden bakılınca askeri yenilgi gibi görünen strateji başka boyutta devam ediyor. Tam da BOP'u unutmaya başlamışken geçen hafta Amerikan Dışişleri Bakanı Clinton yeni bir projeyle ortaya çıktı: Küresel Karşı-terör Forumu (Global Counterterrorism Forum). Geleneksel Amerikan müttefiki, özellikle halkının çoğunluğu Müslüman olan ülkelerle yeni bir oluşuma imza atarak karşı terörizm stratejisi geliştirmeyi amaçladıklarını açıkladı. Ve bu zamana kadar hiç gerçekleşmemiş olan bu işbirliğinin eşbaşkanı olarak da Türkiye'yi uygun bulmuşlar.
Tarihsel olarak baktığımızda İslam âlemi askeri anlamda iki büyük meydan okumayla karşı karşıya kaldı. İlki Haçlı ordularının tehdidi, diğeri sömürgeci güçlerin işgali. Her ikisi de çetin mücadele verilerek sona erdirilebildi.
Fakat İslam âlemini daha derinden etkileyen entelektüel kriz, özgüven krizi çok daha sarsıcı. Yunan düşüncesinin İslam düşüncesi üzerindeki etkisi önemli bir meydan okumaydı. Klasik dönemde İslam düşüncesi entelektüel ve toplumsal olarak bu meydan okumayla yüzleşti, hesaplaştı, hükmünü vererek daha güçlü olarak çıktı. İslam düşüncesinin antik Yunan aklına teslimiyeti yerine, onu olması gereken yere oturtmayı başararak yeni bir ilmi ve felsefi açılım sağladı.
Bugün ise sömürgecilikle beraber gelen ve etkisi hâlâ devam eden modern ideolojiler karşısında toplumsal ve zihinsel çözülmeye karşı direnmeye çalışıyor. Batı uygarlığının çözücü etkilerine karşı İslam medeniyetinin tarihsel birikimine yaslanarak yüzleşmeye, yeni açılımlar yapmaya gayret ediyor.
Yeni sömürgeciliğin ideolojik aygıtları, küresel kapitalizmin ekonomik ve siyasal kuşatması ve toplumsal yapıyı temelden sarsıcı etkisiyle her anlamda İslam âleminin kendi medeniyetini yeniden inşa etme imkânını elinden almaya çalışıyor.
Küresel terörle provoke edilen Ortadoğu, küresel emperyal amaçların ideolojik aygıtlarınca da kuşatılmak isteniyor.
Bu köşeyi takip edenler hatırlar; 11 Eylül sonrası bölgemize bombalar yağarken ve her taraftan karamsar haberler geldiği sırada, olanca acılara rağmen bu coğrafyanın saldırıları göğüsleyeceğini, ancak asıl savaşın kültürel ve zihin dünyamızda açacağı tahribata karşı verilmesi gerektiği uyarısında bulunmuştuk.
Clinton'un bir devlet politikası olarak açıkladığı; çok da yeni unsurlar içermeyen karşı terör programı Müslüman dünyada tam bir zihinsel dönüşümü hedeflemektedir. Pakistan'daki geleneksel medreselerden Kenya'daki Müslüman azınlığın ders halkalarına, İstanbul ve Kahire gibi merkezlerde entelektüel oluşumları hedef alan bir zihniyet dönüşümü hedefleniyor. Modern dünyaya uyumlu, küresel kapitalizmin üretim bandına hizmet edecek, bu coğrafyayı kapitalizmin pazarı haline getirecek kapsamlı bir kampanyadan bahsediyoruz. İslam'ın Protestanlaştırılarak liberal İslam kılığında dünya sistemine uygun ve uyumlu bir din haline getirildiği bir anlayış pazarlanıyor. Liberal İslam projesinin 11 Eylül'den çok önceleri entelektüel ve akademik olarak hazırlıkları yapılmıştı. Şu anda ise bunun doktriner hale getirilerek, içerden yerli isimler marifetiyle pazarlanması aşamasına gelindi...
Amaç, İslam'ın alternatif olmaktan çıkartılıp küresel sisteme müşteri yapılmasıdır. Sizce Amerikan işgali bitti mi, yeni mi başlıyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder