2 Ekim 2012 Salı

Her ne olduysa Osmanlı çekilirken oldu dünyada - Abdullah Muradoğlu




















Ünlü film yönetmeni Oliver Stone, Pakistan asıllı solcu İngiliz yazar Tarık Ali'yle Amerikan tarihiyle ilgili bir belgesel çekimi için yaptığı söyleşi kısa ve hızlı bir yirminci yüzyıl tarihi niteliğinde. Avrupa'yı sarsan 1968 gençlik eylemlerinin öğrenci liderlerinden Tarık Ali, Amerikan yüzyılını ilginç ve çarpıcı örneklerle anlatıyor. Tarık Ali'ye göre kendi kabuğunda yaşayan Amerika, I. Dünya Savaşı'yla birlikte dünya sahnesine çıktı. Osmanlı sonrası dünyada hüküm süren İngiltere'nin liderliğini 1950'lerde devralan Amerika kendi türünden bir küresel imparatorluk kurdu. Sovyet Rusya'nın çökmesiyle güç sarhoşluğuna kapılan ve hata yapan Amerikan İmparatorluğu şimdi Roma'nın son günlerine benzeyen bir süreç yaşıyor.
Ünlü Amerikalı yönetmen Oliver Stone, Amerikan tarihini Amerikalı genç kuşaklara anlatmak için bir belsegel çekmişti. O belgesel için İngiltere'de yaşayan Pakistan asıllı solcu-muhalif yazar Tarık Ali'ye söyleşiler yapmıştı.
Tarık Ali, Avrupa'yı sarsan meşhur 1968'lerin gençlik eylemlerinin liderlerinden..
Söyleşiler “Tarih üzerine söyleşi” başlığıyla kitaplaştırılarak Türkçe'ye çevirildi.
Tarık Ali'nin anlattıkları Amerika odaklı kısa ve hızlı bir yirminci yüzyıl panoramasıdır.
İngiliz tarihçi Edward Hallett Carr'ın bir sözünü aktararak devam edeceğim:
“Geçmişi ancak bugünün gözüyle görür ve geçmiş anlayışımızı bugünden bakarak oluştururuz.”
Tarık Ali de böyle yapıyor, geçmişe bugünden bakarak ama kendi gözüyle anlatıyor.
DÜNYA SAHNESİ ABD'YE HAZIRLANDI
Tarık Ali söze doğrudan 1. Dünya Savaşı'yla başlıyor.
Bakın ne diyor:
“Bu savaş 20. yüzylın en önemli olayıdır, fakat böyle görülmez. Bizim aklımıza daha çok II. Dünya Savaşı ve Hitler gelir, oysa birkaç imparatorluğun yıkılmasına yol açan I. Dünya Savaşıydı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu çöktü. Osmanlı İmparatorluğu çöktü. Rusya'da Çarlık çöktü. Ve bunun hemen ardından milliyetçilik, komünizm ve değişik türden devrimci hareketler ortaya çktı. Eski yönetici sınıfları alaşağı edip mevcut düzene son veren I. Dünya Savaşı olmasaydı, Rus Devrimi muhtemelen kendine özgü bir şekilde meydana gelmeyecekti.”
Marksist teoriye göre Sosyalist devrim Çarlık Rusya'sı gibi ekonomik bakımdan geri bir ülke yerine başta Almanya olmak üzere sanayi kapitalizminin doruğa çıktığı Batı Avrupa ülkelerinde gerçekleşmesi bekleniyordu.
Devrimin Rusya'da gerçekleşmesi bu yüzden çok şaşırtıcı bulunmuştu.
Birinci Dünya Savaşı'nın diğer en önemli sonucu da kendi kıtasında kendi kabuğunda yaşayan Amerika'nın sahneye çıkmasıydı.
1917'de Rusya'daki “Bolşevik-Sol devrim”in gerçekleşmesi üzerine Amerika yerinden fırlamıştı.
Tarık Ali'ye göre I. Dünya Savaşı , Birleşik Devletleri Kuzey Amerika'daki bu dünya parçasından Avrupa'ya götüren ve dünya sahnesine yerleştiren olaydır ve 20. Yüzyılda şahit olduğumuz o büyük karşılaşmalar için sahneyi önceden hazırlamıştı.
CHURCHİL, MUSSOLİNİ HAYRANIYDI
Amerika'nın I. Dünya Savaşı'na katılmaması durumunda Almanların muazzam bir zafer kazanacağı iddiasında bulunuyor Tarık Ali.
Almanya gibi güçlü bir kapitalist hasım yerine Sovyet Rusya'nın hasımlığını yeğlemiş Amerika.
Yenilmiş Almanlara onur kırıcı “Versailles Antlaşması”nı dayatan da ABD Başkanı Woodrow Wilson'dur.
Almanya'nın cezalandırılmasının doğrudan doğruya faşizmin yükselmesine sebep olduğunu belirten Tarık Ali şunları söylüyor:
“Almanlara yapılan muamele Almanya'da çok tehlikeli bir ulusal hareketi tetiklemiş, ülke daha sonra Nazi Almanyası haline gelmişti. Nazilerin ilk propagandalarının tamamında vurgu, Almanların mağdur edilmiş olması üzerineydi: Alman halkı cezalandırılıyor, Alman ulusu cezalandırılıyor, Alman ırkı cezalandırılıyor. Amerikalılar New York'taki nüfuzlu ve zengin Yahudi aileler ile onların Almanya'daki dostları bize karşı birleşiyor! Şurası kesin, Versailles antlaşması daha tarafsız olmuş olsaydı, ya da farzedelim ki, Birleşik Devletler Avrupa'da II. Dünya Savaşı'ndan sonra yaptığını I. Dünya Savaşı sonrasında yapmış olsaydı, yani sizinle iş yapmak ve düzelmenize yardımcı olmak için elimizden geleni yapmaya hazırız, demiş olsaydı, kimbilir neler olurdu?”
Alman büyük sermaye çevreleri ve Alman aristokratlarının önemli bir kısmı da Bolşeviklik korkusuyla Hitler'i desteklemişlerdi.
Öte yandan başta İngiliz tahtından feragat eden VIII. Edward olmak üzere İngiliz yönetici sınıfının bir kısmı Bolşeviklere karşı Hitler ile anlaşmak istiyorlardı.
VIII Edvard ve Amerikalı eşi Wallis Warfeld Simpson 1937'de Hitler'i ziyaret bile etmişlerdi.
Mussolini de Hitler gibi Bolşevikliğe karşı bir kale olarak görülüyordu.
Amerikalılara göre Mussolini Avrupa'nın yetiştirdiği en büyük liderlerinden biriydi ve geleceğe yön verecekti.
Çok ilginçtir, meşhur İngiliz devlet adamı Winston Churchill bile Mussolini'ye bayılırmış meğer.
Tarık Ali'den öğrendiğimize göre Fransa'nın büyük çoğunluğu kendi ülkelerini işgal eden Hitler'le işbirliği yapmaktan gayet memnundu.
Tek hedefi Sovyet Rusya olsaydı, Batı Avrupalılar minnet duyacaklardı Hitler'e.
Tabii umdukları gibi gelişmedi olaylar.
HİTLER'İN RUSYA APTALLIĞI
Amerika'nın devreye girmesiyle İkinci Dünya Savaşı'nın da kaderi değişmişti.
Hem Batı Avrupa, hem Alman ve Japon baskısının sıkıştırdığı Sovyet Rusya kurtulmuştu.
Amerika'nın II. Dünya savaşına girmesine sebebiyet veren, Japonların “Pearl Harbor” saldırısıydı.
Tarık Ali'ye göre Almanlar, Amerika'yı savaşın dışında tutmak için pek fazla çaba sarfetmemişlerdi:
“Birleşik Devletler Japonya Krallığına savaş ilan ettikten sonra diğer Mihver Devletler, İtalya ve Almanya, Birleşik Devletlere savaş açtı. Oysa bunu yapmalarına gereke yoktu. Pearl Harbor saldırısndan Hitlere bahsedilmedi. Biz bunun bir parçası değiliz, Birleşik Devletlere savaş açmayacağız, diyebilirdi. Ama demedi. Ve bence düşüncesizce bir hareketti, çünkü Birleşik Devletler'deki bazı insanlar o zaman gücümüzü tek bir noktada toplayıp Japonya'yı yok edelim, Pasifik'e girelim, Almanlarla uğraşmayalım diye düşünecekti.”
Pearl Harbor saldırısı, Amerika'yı yerinden oynatarak savaşa dahil etmeye yaramıştı.
Naziler'in Avrupa'nın pek çok yerini kolayca işgal etmeleri, İngiltere'yi ise işgal etmek yerine hava saldırısıyla yetinmeleri ve akabinde bütün güçlerini Sovyet Rusya'ya yönlendirmeleri Hitler'i yenilgiye sürükleyen en önemli hataydı.
YALTA'DA DÜNYAYI PAYLAŞTILAR
Almanya, İtalya ve Japonya yenilgiye uğratıldıktan sonra Amerika kendi türünde bir imparatorluk kurarak İngiltere'nin yerini aldı.
Sonrasını biliyorsunuz..
II. Dünya Savaşı'ndan sonra “Stalin” dahil olmak üzere Yalta'da bir araya gelen müttefikler dünyanın nüfuz alanlarına ayrılarak paylaşılması konusunda anlaştılar.
“Soğuk Savaş”ın sona ermesi Amerika'nın dünyada tek güç olarak kalmasına sebep oldu.
Tarık Ali, Amerikan yüzyılını şöyle özetliyor:
“I. Dünya Savaşından itibaren Birleşik Devletler hem ölçü hem de nüfuz anlamında büyüdü ve egemen bir güçhaline geldi. Soğuk Savaştan sonra ise ultra emperyalist, meydan okunamaz, askeri anlamda kafa tutulamayan, çok güçlü ve rakipsiz bir ülke haline geldi. İnsanlık tarihinde ilk kez bir impatorluk rakipsiz olmuştur. Romalılar zaman zaman kendilerinin böyle olduğunu düşünürlerdi, fakat Perslerin gücünden, hatta Çinlilerinkilerinden tümüyle bihaber oldukları için böyle düşünürlerdi. Hem kafalarındaki dünya Akdeniz'di, bütün küre değil. Dolayısıyla bu ilk kez oldu. Bu da insanlarının rızasını aldığını varsayan bu imparatorluğun liderlerini son derece rahatlatmıştır.”
ARAP DEVRİMLERİNİ ANLAMAK
İki kutuplu dünya sisteminin çökmesinden sonra tek başına kalan Amerika güç sarhoşluğuna kapıldı ve hatalar üstüne hatalar yaptı.
Bu yüzden Roma'nın çöküş sürecine benzeyen bir süreç yaşıyor.
Dünya sistemi yapısal ve ideolojik bir boşluk içerisindedir ve Amerikan imparatorluğuna karşı alternatif arayışlar sözkonusu.
Tarık Ali, alternatif seçenekleri de tartışmaya açıyor ve tarihin akışını değiştirecek olaylar beklemek gerektiğini söylüyordu:
“Bu olayların nasıl ya da nerede meydana geleceğini tahmin edemeyiz, ama dünyayı şaşırtacaklar”.
O olaylar Tarık Ali'nin 2009'da Oliver Stone'yle yaptığı söyleşilerde hiç de dikkat çekmediği Kuzey Afrika'da, Yemen'de, Körfez'de, Suriye'de patlak verdi.
Çin ve Rusya, Suriye halk devrimine karşı Esed rejiminin arkasında duruyor ama bu iki büyük ülkede de değişim kapıya dayanmış bulunuyor. Aslında Esed rejimine arka çıkarlarken kendi rejimlerini korumaya çalışıyorlar.
Her neyse konu bu değil ve son sözü Tarık Ali'ye bırakalım:
“Tarih asla kaybolmuyor, işte bu yüzden, özellikle gençlerle konuşurken onlara her zaman derim ki, tarih şimdidir. Belki bilmeyebilirsiniz, ama her şey geçmişteki bir şeylerle bağlantılı olarak meydana gelir. Aksi halde şimdiyi anlayamazsınız.”
Sömürgeci güçlerin rekabeti insanlığa büyük bedeller ödetti!
Amerika'yı dünya sahnesine hazırlayan en önemli gelişme “Birinci Dünya Savaşı”ydı. Emperyalist devletlerin kendi aralarında girdikleri bir güç rekabetinin sonucuydu bu savaş.
“Osmanlı”, “Avusturya-Macaristan” ve “Rus” imparatorlukları sahneden çekilmişlerdi.
“Versailles Antlaşması”nın Almanya'ya ödettiği bedel Nazilerin iktidara gelmesine sebebiyet vermişti.
Almanlar bir dünya savaşı çıkararak yarım kalan hesaplarını görmek istediler.
Ne ki İkinci Dünya Savaşı da yine Amerika'nın devreye girmesiyle Almanya'nın aleyhinde sonuçlanmıştı.
Tarık Ali, Oliver Stone'nun kendisiyle yaptığı söyleşilerde Hitler Almanyası'nın savaş başlatma nedenlerini söyle anlatıyor:
“Bence” II. Dünya Savaşı” boyunca olup biten, bir defa “I. Dünya Savaşı” cezalarının öcünü almayı kafasına koymuş yayılmacı bir güç olarak Almanya'nın yükselişe geçmesiydi. Ve Hitler, Fransa'yı işgal ettiğinde bunu açıkça belli etti. Almanların ünlü arşiv görüntüsü , Fransız generalin Almanların I. Dünya Savaşı zamanında teslim oldukları aynı motriste teslim olması üzerinde durarak Almanlara 'geri geldik' nesaj vermeyi amaçlıyordu: 'I. Dünya Savaşında bize bunu yaptılar. Biz de şimdi aynısını onlara yapıyoruz'. Ama bütün bu demegojinin ardında, Almanlar tarafında oldukça açık bir emperyalist kaygı vardı. Nazi Almanyası liderlerinin konuşmalarını dikkatle inceleyin, Hitler'in kendisini, ama yalnızca Hitler'i değil, özellikle Goebbels'i okuyun ve onları şeytanlaştırmadan, söylediklerini politik konuşmalar olarak ciddiyetle inceleyin. Sonra bir dakika durup düşünün. Söyledikleri şey şudur: Hitler'in konuşmalarının birinde söylediği gibi, 'Britanya Almanya'dan çok daha küçük bir ülke ama dünyanın çoğunu işgal ediyor. Fransızlar, Fransızlar kim? Bizden, çok, çok, çok daha küçükler. Bir de işgal ettikleri ülkelere bakın. Belçika'nın neyi işgal ettiğine bakın. Öyleyse paylaşmalılar. Biz onlardan nazikçe, dünyayı bizimle paylaşmalarını, sömürgelerini paylaşmalarını rica ediyoruz, ama bu adamlar reddediyorlar; bu yüzden savaşa giriyoruz ve onlara derslerini vereceğiz'. Bu sebeple II. Dünya Savaşı cephesi, rekabet eden imparatorluklar arasında geçen tam anlamıyla geleneksel bir savaştı: Bir İmparatorluk olmak isteyen Almanya, birer imparatorluk olan Fransa ve Britanya, hatta Belçika. Bu sebeple cephe çok güçlüydü.”
Sömürgeciler arası rekabetin yol açtığı II. Dünya Savaşı'nda on milyonlarca insan yaşamını kaybetti.
İnsanlık büyük bir değer kaybı yaşadı.
Bugün Arap devrimleri II. Dünya savaşı sonrasında kurulan “Soğuk Savaş”ın İslam dünyasındaki son kalelerini deviriyor.
Haksızlık üzerine kurulan dünya sistemi ya bu değişime uyum sağlayacak ya da son bulacak.
Sorun da bu noktada derinleşiyor ve çatallanıyor.
Kauçuk için 12 milyon Kongo'luyu öldürdüler!
“Irkçılık” gibi insanlığı tehdit eden bir virüs sömürgeciler tarafından icat edilmişti. Kendi ırkından olmayan halkları sömürgeleştirmenin kolaylaştırıcı bir aracıydı ırkçılık.
İspanyollar ve Portekizliler Amerikan kıtasınının yerlilerini köleleştirmek için ırkçılığa başvurmuşlardı.
Endülüs, “Engisizyon” ile arındırılmıştı Müslümanlardan ve Musevilerden.
Onları ırkçılıkta İngilizler, Fransızlar ve Almanlar izlemişti.
Tarık Ali, Oliver Stone'ye şöyle konuşuyordu:
“Almanlar Ukrayna'ya girdiklerinde pek çok Ukraynalı tarafından kurtarıcı olarak selamlandılar. Ve eğer Almanlar o derece gerici ve o derece ölümcül olmasaydılar daha etkili olabilirlerdi, ama bütün Slavları ikinci dereceden insanlar olarak gördüklerinden onları yok ettiler.”
Batı'nın en vahşi ırkçılık uygulaması Afrika'da gerçekleştirilmişti.
Bakın Tarık Ali ne diyor:
“Avrupalının sömürgeci aklı yerli halkları aşağı görür. Kral Leopold diğer sömürgeci güçlerden farklı olarak Kongo'yu kendi adına işgal etti. Dolayısıyla Kongo'nun sahibi Belçika değil Kral Leopold'du. Belçika Kraliyet ailesiydi. İnsanlar 20. Yüzyılda ölen 6 milyon Yahudiden bahsederler. Kongolulardan, Adam Hochschild'ın King Leopold's Ghost(Kral Leopold'un Hayaletleri) kitabında verdiği rakamlardan, Belçikalılar tarafından Kongo'da öldürülen en az 11-12 milyon Kongoludan hiç bahsetmezler. O ülkede kitlesel bir soykırım oldu.
Oliver Stone-Kabile savaşlarında yerel güçler tarafından öldürülmüş olamazlar mı?
Tarık Ali-Hayır kasten öldürüldüler, çünkü Belçikalılar orada kauçuk plantasyonları kurmaya çalışıyordu. Onlara nasıl muamele ettikleri, öldürdükleri yerli sayısını Kral Leopold'a nasıl ispatladıkları, hepsi belgelidir. Ellerini ya da başparmaklarını kestiler ve onları kolilere doldurup Belçika'ya gönderdiler.”

Hiç yorum yok: