Bayburt’taki ya da Bayburt dışındaki Bayburtlu hemşehri dernekleri atalarının kurduğu bu derneğin tüzüğünü örnek alsınlar ve Türkiye’nin her neresinde yoksul ve işsiz bir Bayburtlu varsa el atsınlar.
Üstelik şu ana kadar böyle bir bilgiden mahrum olduğuma da çok hayıflandım.
Şu derneğin adının güzelliğine bakar mısınız?
“Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti”
Savaştan, ekonomik sıkıntılardan, yoksulluktan yorgun düşmüş Müslüman halkın dilenmesini izzet-i nefis meselesi yapan, yani bir Müslümanın dilenecek kadar çaresiz kalmasını gururuna yediremeyen duyarlı insanların oluşturduğu bir cemiyet, bir dernek...
99 sene önce 1913 yılında Bayburt’ta kurulmuş...
Bu vesile ile ülkemizdeki tüm Bayburtluları da kutluyorum.
Gurur duysunlar atalarıyla.
Bayburt’taki ya da Bayburt dışındaki Bayburtlu hemşehri dernekleri atalarının kurduğu bu derneğin tüzüğünü örnek alsınlar ve Türkiye’nin her neresinde yoksul ve işsiz bir Bayburtlu varsa el atsınlar.
Hiç kuşkusuz diğer il ve ilçelerimizin sivil toplum kuruluşları, hemşehri dernekleri de Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti’nin tüzüğünü örnek alarak ve günümüz ihtiyaçlarına ve sosyal gerçekliğine göre revize ederek, güncelleyerek yeni bir bakış açısı oluşturabilirler.
“Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti” muhtaç Bayburtlulara yardım dağıtan bir kuruluş değil sadece... Bir istihdam bürosu gibi çalışan çok ciddi bir müessese...
Şu an ülkemizde bir milletvekili çıkaran tek ilin Bayburt olduğu düşünülürse, bu güzelim şehrin geçen 100 yılda giderek neden bu kadar çok göç verdiği, sosyal ve iktisadi açıdan neden küçüldüğü de ortaya çıkar.
Keşke“Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti” adlı kuruluş Cumhuriyet sonrasında da faaliyetlerine devam etseydi de, Bayburtlu işsizlere el atsaydı, istihdam oluştursaydı ve Bayburt’un bu noktaya gelmesinin önü kesilebilseydi.
Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti, gerek yerel yönetim gerekse de sivil toplum kuruluşları tarihimizdeki en ilginç sosyal hizmet çalışmalarından birisidir.
Bu derneğin kuruluşuna öncülük eden isim, Ankara’nın ünlü caddelerinden birinde ismi yaşayan Tunalı Hilmi Bey’dir.
Tunalı Hilmi Bey çok genç yaşta yurt dışına çıkmış, Osmanlı Meclisi Mebusanında ve TBMM’de Milletvekili olarak görev yapmıştır.
Bayburt Kaymakam’lığı sırasında bölgede işsizliğin hızla yayıldığını ve dilenciliğin büyük boyutlara ulaştığını gören Hilmi Bey, sosyal sorunlara olan duyarlılığı nedeniyle 1913 yılında Bayburt’un ileri gelenlerinden oluşturduğu bir grup ile “Bayburt Müslüman Dilendirmez Cemiyeti”ni kurmuş.
12 maddeden oluşan Bayburt Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti Nizamnâmesişu şekildedir:
..............
Madde-1: Bayburt’ta “Bayburt Müslüman Dilendirmezler Cemiyeti” adıyla bir cemiyet kurulmuştur.
Madde-2: Cemiyet kısaca söylemekle maksadını bildirmiş, hatta husûle gelmis olmak ümidini besleyerek ilan eder ki; İşin, islemenin dostudur; issizliğin, dilenciliğin düşmanıdır. İmdi işsizliği bahane edinerek dilenciliğe girişmiş, yahut girişecek olanlara iş bulmayı sadakanın en makbulü gibi tutar.
Madde-3: Cemiyet her işsize iş bulmağa borçlu değildir. Yaşça, başça, sağlamlıkça, sanatça, işçilikçe ve her türlü yasayışça göze çarpar bir halde güçlü bulunanlar, Cemiyet’e kat’iyyen sığınamazlar. Cemiyet yalnız bir hastalık, bir felâket, belki de bir talihsizlik yüzünden düşmüş olanlara açıktır.
Madde-4: Cemiyet münâsip gördüğü bir işi işlemeyenden hemen elini çeker. Eğer o kimseyi dilencilikte görür ise hükûmet vasıtasıyla derhal cezalandırır.
Madde-5: Köylü dilenciler, dilenciliklerine köylerinde de asla müsaade edilmemek, fakat köylüleri tarafindan hallerine göre geçinmeleri temin edilmek üzere köylerine; kazalı olmayan dilenciler ise Kazadan dışarıya hükûmet vasitasiyla tard ettirilir.
Madde-6: Cemiyet, şehirli güçsüzlere nüfus başına on beş yaşından aşağı, yukarı itibarıyle yazın 40, 60; kışın 60, 80 parayı geçmemek üzere gündelik verir.
Güçsüz; hem kendisi, hem de nafakasi şer’an üzerine vacip kişileri besleyemez olanlardır. Nafakası şer’an üzerine vacip kişileri besler olan bir güçsüze bakmaları için şer’iyye’ye müracaatla işini neticelendirmek de Cemiyet’çe bir vazifedir. Cemiyet bu vazifelerini “Dilendirmezler Ocağı” adıyla anılır bir idare heyeti marifetiyle görür.
Madde-7: “Dilendirmezler Ocaği” ihtiyaca göre umûmî ictimalarda azaltılır, çoğaltılabilir, fakat en azdan (5) azadan mürekkeptir: Biri, birinci reis, biri de ikinci reisdir; Biri, başkâtip, biri müfettiş, biri de sandikkârdır. Öbürleri Ocak âzâsıdırlar.
Haftada bir kere muntazaman baskâtipliğin davetiyle de fevkalâde olarak toplanırlar. Kararlarını ekseriyet, fakat (Güçsüz karari) mevcut azasının dörtte üç re’yiyle verirler. Bunun kararı olmaksızın bir akça sarf edilemez. Reisler, Cemiyet’in de reisleridir. Birinci reis daima belde müftîsidir; ikinci reisle beraber Cemiyet’in haricde mes’ulleridir. Baskâtip muhaberatla hesâbin gayr-i kuyûdatdan; Müfettiş, tahkîkatla güçsüzlere müteallik tahavvülatdan; Sandıkkâr, tahsîlatla hesâbatdan, Cemiyet’in de dahilde mes’ulleridir.
Merci’, vasıta baskâtiplikdir. Müracaat eden, bir yoksul ise başkâtiplikden bir (Hüviyet kâğıdı) alır; Müfettişliğe götürür.. Muamele, “Dilendirmezler Ocağı” kararıyla biter. Ocağın birinci reisden mâ’adâ azası altı ay için umûmî içtimalarda intihab olunurlar.
Madde-8: Umûmî içtimalar Ağustos’la Şubat’ta olmak üzere yılda iki defa, reisliğin içtima gününden on beş gün evvel, Kaza’daki bütün Cemiyet azasına gönderilecek davetiyelerle vuku’ bulur. “Dilendirmezler Ocağı’nın üçte iki, yahut Cemiyet’in Kaza’daki azasının üçte biri tarafından baskâtipliğe verilecek mazbata üzerine de fevkalâde olarak vâki’ olur”. Geçmiş, gelecek altı aylık işler, hesaplar, terakkîler hakkında malumat alınır, görüşülür, karar verilir, intihâplar yapılır. Azadan fevkalâde bir fakirliği görülenlere mukabele vazifesi de îfa olunur.
Madde-9: Aza: “Sâîler, Dilendirmezler” adiyla iki koldur: Saîler: Cemiyet’e duhûliye (giriş) olarak en azdan bir çeyrek mecidiye “Sâîler sadakası” verip yazılanlar, her nerede olur ise olsun “Müslüman dilenmez, dilendirilmez” emelini takip etmek, ettirmek vaadinde bulunanlardır, Kazada mukim Bayburt kazalılar bu kısma yazılamazlar.
Dilendirilmezler: Nereli olursa olsun, Cemiyet’e girerken en azdan bir çeyrek mecidiye (Dilendirmezler sadakası); hem girdiğinin ilk ayında, hem de her senenin Mart’la, Eylül’ünde en azdan yarımşar mecidiye “Aylar sadakasi” verenlerdir.
Sadakasını zamanında vermeyen istifasını vermiş sayılır. Cemiyet’e yine girebilirse de yine dilendirmezler sadakasi (duhûliye sadakasi) verecektir. Koldan kola geçen de en az(ın)dan bir çeyrek mecidiye verir. Dilendirmezler, gönüllerinde “Kati bir merhamet”, ruhlarında da “Müslüman dilenmez, dilendirilmez” emelini taşırlar… Kim ki rast geldiğine sadaka vermekden kendisini alamaz; der’akab za’fının keffâreti olmak, yani acıdığı kimseyi düşkünlükten mutlak surette kurtarmak emeliyle, vazifesiyle hükûmete, yahut Cemiyet’e haber verir. Vermezse ikinci bir keffâret karşısında bulunarak Cemiyet sandığına hemen bir yıllık zekâtını, sadakasını yatıracaktır.
Madde-10: Cemiyet, azası yedi kişiye kadar inmiş, bunların da re’yleri birleşmiş ise feshedilebilir. Yine o şart ile ki fesh kararını verenler, Cemiyet’in bütün varını alarak Edirne’ye gidecekler, orada ömürlerinin sonuna kadar İslâm yoksulları için çalışacaklardır.
Madde-11: Bu nizamnâme Cemiyet azasının Kaza’da mevcut üçte iki re’yiyle tadil edilebilir.
Madde-12: Cemiyet’in mührü, nizamnâmesi, kendisi, hükûmetçe tanınmıştır.
Sene 25 mübarek Ramazan sene 331 - 15 Ağustos 329 (1913)
...........
Görüyorsunuz, hakikaten imrenilecek bir tarihimiz var.
Ecdadımızın ülkesine ve insanlığa yaptığı hizmetlerle ne kadar gurur duysak azdır.
Dernek tıpkı Osmanlı gibi tarihe intikal etmiş midir bilmiyorum.
Eğer böyle bir dernek yoksa, derneğin tüzüğünde yazan amaç ve çalışma esaslarının gözden geçirilerek, bu derneğin kuruluşunun 100. Yılında yeniden ihya edilip hayata geçirilmesini temenni ediyorum.
Unutmayalım, milletler hafıza ve kurumları ile yaşarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder