- Peygamberimiz (asm) ordu komutanıydı. Bu bakımdan onun esas görevi düşmanla birebir çarpışmak değil, orduyu yönetmektir. Bununla beraber savaşın kızgın anlarında düşmanla çarpıştığını, onları püskürttüğünü ve sahabelerin onun etrafında toplanıp onun cesaretinden gayretlerinin arttığını, sahabelerin kendi ifadelerinden bilmekteyiz. Zaten o günkü savaşlardaki ölü sayısına bakıldığında az sayıda kişi öldürülmekteydi.
- Savaş kızıştığında, bazen sahabenin onun gölgesine sığındıkları tarihi belgelerle sabit bir gerçektir. Bunu Hz. Ali gibi sahabenin en cesur bir kahramanı söylüyor:“Bedir savaşı esnasında (öyle anlar oluyordu ki) biz resulullah’ın arkasına sığınıyorduk. Düşmana en yakın yerde duruyordu. O gün insanların en güçlüsü/kahramanı oydu.” (Mecmau’z-zevaid, 9/12)
- Uhud savaşının sonlarında büyük bir hezimete uğrayan ve Hz. Peygamberin şehit edildiğine dair dedikoduları duyan müslümanlar tamamen dağılmışlar, Hz. Peygamberin yanında çok az kimse kalmıştı. Daha sonra Hz. Peygamberin hayatta olduğunu duyunca hepsi kısa bir zaman içinde onun etrafında toplanmış ve yeninden can kazanmışlardı. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 6/107-115)
- Huneyn savaşının başlangıcında Müslümanlar kaçan kaçana dağılmışlardı. Meal olarak Kur’an’ın ifadesiyle: “Şu kesindir ki Allah size birçok savaş yerlerinde yardım etti, Huneyn günü de... O gün ki sayıca çokluğunuz sizi böbürlendirmiş ama bu, size fayda etmemişti. Olanca genişliğine rağmen, dünya başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak düşmana arka çevirip kaçmaya başlamıştınız”(Tevbe, 9/25). İşte o gün de Hz. Peygamber bulunduğu yeri terk etmedi. Sabahleyin daha gün tam ağarmamışken, düşman orduları ok, mızrak ve kılıçlarla birden saldırınca müslümanlar feleğini şaşırmış ve yaklaşık on bin asker sağa-sola kaçmak zorunda kalmıştı. Hz. Peygamber: “Ey insanlar, ben Allah’ın elçisiyim, bunda ayalan yok.. Dönün!” diyerek ashabına sesleniyordu. Yanında çok az kimse vardı. Buna rağmen Hz. Peygamber Allah’a olan sonsuz itimadı sayesinde eşsiz bir cesaret ve şecaat göstermişti. (bk. İbn Kesir, Razî, ilgili ayetin tefsiri)
- Hz. Peygamberin savaşlarda insanların en cesuru, en kahramanı olduğunu ve sahabelerin bazen onun gölgesine sığındıklarını -yukarıda da işaret edildiği üzere- sağlam kaynaklardan öğreniyoruz.
- Uhud savaşının sonlarında büyük bir hezimete uğrayan ve Hz. Peygamberin şehit edildiğine dair dedikoduları duyan müslümanlar tamamen dağılmışlar, Hz. Peygamberin yanında çok az kimse kalmıştı. Daha sonra Hz. Peygamberin hayatta olduğunu duyunca hepsi kısa bir zaman içinde onun etrafında toplanmış ve yeninden can kazanmışlardı. (bk. Mecmau’z-Zevaid, 6/107-115)
- Huneyn savaşının başlangıcında Müslümanlar kaçan kaçana dağılmışlardı. Meal olarak Kur’an’ın ifadesiyle: “Şu kesindir ki Allah size birçok savaş yerlerinde yardım etti, Huneyn günü de... O gün ki sayıca çokluğunuz sizi böbürlendirmiş ama bu, size fayda etmemişti. Olanca genişliğine rağmen, dünya başınıza dar gelmişti. Sonra da bozguna uğrayarak düşmana arka çevirip kaçmaya başlamıştınız”(Tevbe, 9/25). İşte o gün de Hz. Peygamber bulunduğu yeri terk etmedi. Sabahleyin daha gün tam ağarmamışken, düşman orduları ok, mızrak ve kılıçlarla birden saldırınca müslümanlar feleğini şaşırmış ve yaklaşık on bin asker sağa-sola kaçmak zorunda kalmıştı. Hz. Peygamber: “Ey insanlar, ben Allah’ın elçisiyim, bunda ayalan yok.. Dönün!” diyerek ashabına sesleniyordu. Yanında çok az kimse vardı. Buna rağmen Hz. Peygamber Allah’a olan sonsuz itimadı sayesinde eşsiz bir cesaret ve şecaat göstermişti. (bk. İbn Kesir, Razî, ilgili ayetin tefsiri)
- Hz. Peygamberin savaşlarda insanların en cesuru, en kahramanı olduğunu ve sahabelerin bazen onun gölgesine sığındıklarını -yukarıda da işaret edildiği üzere- sağlam kaynaklardan öğreniyoruz.
Peki Hz. Peygamber kaç kişiyi öldürmüş bu savaşlarda..?
Kaynakların verdiği bilgiye göre, Uhud savaşı esnasında Übey b. Halef “Şu peygamber olduğunu iddia eden adam nerede, karşıma çıksın bakalım..! Eğer gerçekten peygamber ise zaten o beni öldürecek....” diyerek Hz. Peygamberi öldürmek için onu arıyordu. Onun sesini duyan Hz. Peygamber, yaralı, susuz ve çok bitkin bir vaziyette olmasına rağmen, “bana bir mızrak verin”dedi.Sahabeler “ya resulellah’ Sen hareket edecek durumda değilsin” dedilerse de o bunda ısrar etti ve mızrağı aldığı gibi, Ubey b. halefe doğru gitti ve mızrağını ona sapladı ve Ubey binitinin üzerinden yere düştü. Arkadaşları onu aldılar, “korkma, bir şeyin yok" dediler ise de, o bu darbeden kurtulamayacağını söyledi ve gerçekten de öldü. (bk. Kenzu’l-ummal, 10/439)
Bir rivayete göre, Ubey Mekke döneminde Peygamber efendimize “benim güzel bir atım var, onu iyi besliyorum ki, bir gün onun üstünde seni öldüreceğim” demişti. Efendimiz de “Allah’ın izniyle ben seni öldüreceğim” demişti. O gün aldığı yarası çok küçük olmasına rağmen “Muhammed daha önce beni öldüreceğini söylemişti. O her zaman doğruyu söyler, Onun için vallahi eğer yüzüme tükürse bile beni öldürecekti... Ve ben bu darbeden kesin ölürüm” demiş ve Mekke’ye doğru götürürlerken yolda ölmüştü. (bk. İbn Hişam, es-Siretu’n-nebeviye, 2/84; İbn Hibban el-Bustî, es-Sîretu’n-nebeviye, 1/225)
- İşte kaynakların bildirdiğine göre, Hz. Peygamber savaşlarda sadece bu adamı öldürmüştür.
Kaynakların verdiği bilgiye göre, Uhud savaşı esnasında Übey b. Halef “Şu peygamber olduğunu iddia eden adam nerede, karşıma çıksın bakalım..! Eğer gerçekten peygamber ise zaten o beni öldürecek....” diyerek Hz. Peygamberi öldürmek için onu arıyordu. Onun sesini duyan Hz. Peygamber, yaralı, susuz ve çok bitkin bir vaziyette olmasına rağmen, “bana bir mızrak verin”dedi.Sahabeler “ya resulellah’ Sen hareket edecek durumda değilsin” dedilerse de o bunda ısrar etti ve mızrağı aldığı gibi, Ubey b. halefe doğru gitti ve mızrağını ona sapladı ve Ubey binitinin üzerinden yere düştü. Arkadaşları onu aldılar, “korkma, bir şeyin yok" dediler ise de, o bu darbeden kurtulamayacağını söyledi ve gerçekten de öldü. (bk. Kenzu’l-ummal, 10/439)
Bir rivayete göre, Ubey Mekke döneminde Peygamber efendimize “benim güzel bir atım var, onu iyi besliyorum ki, bir gün onun üstünde seni öldüreceğim” demişti. Efendimiz de “Allah’ın izniyle ben seni öldüreceğim” demişti. O gün aldığı yarası çok küçük olmasına rağmen “Muhammed daha önce beni öldüreceğini söylemişti. O her zaman doğruyu söyler, Onun için vallahi eğer yüzüme tükürse bile beni öldürecekti... Ve ben bu darbeden kesin ölürüm” demiş ve Mekke’ye doğru götürürlerken yolda ölmüştü. (bk. İbn Hişam, es-Siretu’n-nebeviye, 2/84; İbn Hibban el-Bustî, es-Sîretu’n-nebeviye, 1/225)
- İşte kaynakların bildirdiğine göre, Hz. Peygamber savaşlarda sadece bu adamı öldürmüştür.
Şunu unutmamak gerekir ki, -başta da ifade ettiğimiz gibi- komutanlar ordunun en ön saflarında olsalar bile, fiilen atışa katılmaları gerekmez. Onlar, bir düşmanı öldürmek yerine, kendi ordularını zafere götürecek şekilde komuta ederler. Savaşta fiilen mermi atmaması, bir komutan için noksanlık değildir. Onun cesareti bir kaç adamı öldürmekle değil, ordunun önünde kahramanca tedbir almak, düşmandan korkmadığını göstermek, icap ederse cesur adımlarla askerlerinin önünde yürümek ve telaş göstermemekle kendini gösterir. Hz. Peygamberde cesaret ve kahramanlığın bütün özellikleri bulunduğunda alimler arasında ittifak vardır.
- Hz. Peygamberin sadece bir adamı öldürmesinin hikmeti şu olabilir: Kur’an’da“Biz seni alemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/107) mealindeki ifadeyle Hz. Peygamberin mücessem bir rahmet olduğu vurgulanmıştır. Böyle ilahî rahmetin mücessem bir simgesi olarak gönderilen bir peygamberin eliyle insanların ölmesi bu rahmet kavramıyla çelişebilir ve bu yüzden Rabbi buna izin vermemiş olabilir.
- Hz. Peygamberin sadece bir adamı öldürmesinin hikmeti şu olabilir: Kur’an’da“Biz seni alemlere ancak bir rahmet olarak gönderdik” (Enbiya, 21/107) mealindeki ifadeyle Hz. Peygamberin mücessem bir rahmet olduğu vurgulanmıştır. Böyle ilahî rahmetin mücessem bir simgesi olarak gönderilen bir peygamberin eliyle insanların ölmesi bu rahmet kavramıyla çelişebilir ve bu yüzden Rabbi buna izin vermemiş olabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Sorularla İslamiyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder