18 Nisan 2012 Çarşamba

28 Şubat gerçekte kime karşı yapıldı? - Prof. Osman Özsoy

28 Şubat’ın temel sebebi ve hedefi, bir nokta atış olarak Refah Partisi’nin koalisyonun büyük ortağı olduğu Necmettin Erbakan başkanlığındaki hükümeti devirmek değildi.

Tek hedef bu olsaydı, daha sonra aynı hızla devam eden cadı avı niteliğindeki fişlemeler, ihraçlar, karalamalar, itibarsızlaştırmalar sürüp gitmezdi...
Amaç sadece Erbakan’ı devirmek olsa, hükümet yıkıldıktan sonra hala 28 Şubat BİN YIL SÜRECEK naraları atılmazdı.
28 Şubat süreci sadece bir yıkma operasyonu değildi.
Hedefe oturtulan çevrelerin kökünü kurutma operasyonuydu.
Böyle olmasa, 28 Şubat sürecinin hemen ardından Balyozlar, Sarıkızlar, Ayışığı darbe planları, 27 Nisan E-Muhtırası, hatta AK Parti kapatma davası gelmezdi.
28 Şubat 3-5 cunta heveslisinin bir anlık öfke veya nefretle bir kesime karşı duyduğu düşmanlık değildi. Uzun soluklu etkileri olan bir kindarlıktı.
28 Şubat gerçekte Özal’a karşı yapıldı.
Demirel’in büyük bir motivasyonla ve gönüllü olarak bu sürece dahil olmasının bir nedeni de buydu: Özal düşmanlığı...
Mesele sadece Özal’ın şahsı değildi elbette...
Buna rağmen naçiz bedenini ortadan kaldırmak için de saldırılar oldu.
Başbakan iken 18 Haziran 1988’de partisinin kongresinde kurşunlara hedef oldu ve şans eseri kurtuldu.
17 Nisan 1993’te ise Cumhurbaşkanı iken şüpheli bir ölüme kurban gitti.
Fakat Özal’a açılan savaş sadece onun şahsına yönelik olmadığı için, Özal’ın temsil ettiği değerlerle mücadele tüm hızıyla sürdü.
Özal döneminde varlık sahibi olan tüm işadamlarının birikimleri Demirel’in başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde büyük ölçüde sıfırlandı.
Yeni yeni palazlanan Anadolu sermayesine çeşitli etiketler yakıştırılarak pasifize edilmeye çalışıldı.
Özal döneminde devlette göreve gelmiş pek çok isim konumunu kaybetti ve görevlerinden uzaklaştırıldı.
Özal döneminde kendini fark ettirmeye başlayan sivil toplum kuruluşları büyük ölçüde pasifize edildi ve hırpalandı.
Özal’ın 6 yıllık başbakanlığı döneminde emek verilen ve ülke bir bahar havası içinde baştan sona yeşersin diye toprağa ekilen fidelerin üzerinden post-modern darbenin tankları ile geçildi ve tomurcuklar ezilmeye çalışıldı.
Çiçekler dalından koparıldı.
Anadolu insanı kızlarını okutsun diye emek verilirken, üniversite kapıları önlerine barikatlar kurularak kızların okumaları engelledi.
Özal’ın bu ülke için hayal ettiği ne varsa,  Özal’ın temsil ettiği değerlere karşı oluşturulan asker, sivil, işadamı, medya vb. ortak ittifakı bunların hepsini yerle bir etmeye çalıştı.
Özal sembol bir isim olarak zikrediyoruz. Asıl hedef temelde, bu toprağın rengini taşıyan Anadolu’ya ait tüm değerler manzumesiydi.
Plan üstüne planlar yapıldı ama sonunda Allah’ın planı yine galip geldi.
Oyun kurucuların en BÜYÜĞÜ yine oyunları bozdu.
Kader bu milletin yüzüne bir kez daha güldü.
BİN YIL sürdürülmek istenen öfke miletin basiret duvarında yer ile yeksan oldu.
Menderes’i başbaken iken idam sehpasından, Özal’ı cumhurbaşkanı iken şüpheli ölümle Çankaya’dan öbür aleme yolcu edenler, Menderes ve Özal’ın mirasına sahip çıkmak isteyen geniş halk kesimleri karşısında dize geldi.
Bu mesele tek başına AK Parti’nin meselesi değildir. Milletin meselesidir.
Mücadele; milletin geleceğine ot tıkamak isteyenlerle, bu iş artık böyle gitmez, bu ülke daha iyi şeylere layıktır düşüncesi içindeki insanlar arasında geçmektedir ve sonunda millet kazanacaktır.
Dün Özal’ın yıldömüydü.
Bugün Menderes ve Özal, daha bir huzur içinde istirahat ediyorlar kabirlerinde şimdi.
Kadere bakın ki, geçtiğimiz asrın ilk darbesi ile Abdülhamit’in tahttan indirilmek üzere harekete geçildiği aynı gün, geçtiğimiz asrın son darbesinin mimarları hakim karşısına çıktılar.
Kader adalet eder derler.
Bakalım dünya gözüyle daha nelere şahit olacağız.

Hiç yorum yok: