15 Mart 2012 Perşembe

Parolası: Çevik, İşareti: Bir - YILDIRAY OĞUR

Sempatik bulunabilecek yegâne özelliği galiba adı. Telefonu “Çevik 
Bir”
 diye açtığında karşısındaki komutan “Parolayı bırak da adını söyle 
be adam”
 bile demiş bir keresinde. Bunun dışında etrafta dağınık duran hayat 
hikâyesinden parçaları bir gün oturup derli toplu bir biyografiye çevirmeyi 
düşünen yazarı ciddi bir objektif kalma sorunu bekliyor. 

Oğullarını 
okutmanın çaresini yatılı diye askerî okula göndermekte bulan Bucalı Makedon 
göçmeni yoksul bir ailenin çocuğundan, Kemalist’inden İslamcısına bir toplumunun 
neredeyse ender ortaklaştığı bir duyguyla bahsettiği devrik bir darbeci yaratan 
karanlık sorgulanmadan da Çevik Bir’in hayatına mesafeyle bakmak 
zor. 

1958’de başlayan mesleki kariyerinde ilk görev yerlerinden biri 
Yassıada olan bir askerden bahsediyoruz. Demokrasinin yerlerde sürünmesine, 
tekmelenmesine ta oralardan alışık. 12 Mart olurken de evinde 
oturmamış. Faruk Bildirici Siluetini Sevdiğimin 
Türkiyesi
’nde anlatıyor:“Başını kaldırıp yüzüne baktı. Tek yaptığı, 
subayın yüz çizgilerini belleğine iyice kazımaktı. Sonra işkence başladı. Dört 
gün direndi. Ta ki, eşinin de oraya getirileceği söylenene kadar. Yeni doğum 
yapan eşinin oraya getirilmesini göze alamazdı, imzaladı ve işkence bitti. 
Birkaç yıl sonra Ankara caddelerinde bir kez daha karşılaştı o subayla. Adının 
Çevik Bir olduğunu o gün öğrendi. Bir daha hiç unutmadı.”
 (Çevik Bir’in 12 
Mart darbesinin ardından işkence yaptırdığı kişi daha sonra Türkiye İnsan 
Hakları Vakfı’nı kuran ve başkanlığı yapan Yavuz Önen’di.) 


halde 12 Eylül’ün Azrail’inin de orağını ona emanet etmesine şaşırmamalıyız. 
Evren’in darbeyi planlarken Özel Kalem Müdürü, darbe olunca Başyaveri, sonra 
Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı o. Rütbelerini bizzat aldığı baş 
darbecinin rahlesinden ancak tuğgeneral olunca ayrılıyor. 

1993’te bu kez 
“küresel bir peri kızı” değdiriyor değneğini. Somali’ye gönderilen BM Barış Gücü 
Komutanlığına Amerikalıların ısrarla Çevik Bir’i istemesine dönemin Genelkurmay 
Başkanı Doğan Güreş bile şaşırıyor. O günlerin Türk gazetelerine bakılırsa 
Somali’den bir “çöl kaplanı” geçti. Aksi de mümkün değildi zaten. Bir saldırı 
sırasında hafif yaralanınca bayılıp düşen bir Türk subayını haber 
yapan Hürriyet muhabirini ertesi gün çağırıp “Türk askeri 
bayılmaz! Türk askeri korkmaz! Sen bizi düşmanlarımıza rezil ettin! Senin 
yazdıklarını gören PKK bize gülecek. Defol git!”
 diyerek Somali’den 
Türkiye’ye kovalıyor. 

Ama neyse ki Somali felaketinden geriye Türk 
gazetelerinden başka şeyler de kaldı. Mark Bowden’ın Somali operasyonu 
için referans olan, daha sonra filmi de çekilen Black Hawk 
Down
 kitabında adı tek bir yerde ve şöyle geçiyor: Çevik Bir 
ve yardımcısı kadife eldivenlerini çıkarmak istiyorlardı.”
 Kitabın devamında 
çıkarıyorlar da. İsyancı Aidid’in saklandığı ev diye, füzelerle vurdurduğu bir 
evden 73 sivilin cesedi çıkıyor. 

Peki, Çevik Bir, böyle bir “kariyerin” 
ardından 28 Şubat’ta, yardımcısı olduğu Genelkurmay Başkanı’nın bile önüne 
geçerek hükümet yıktıracak, gazetelere manşet attıracak gücü nereden 
buldu? 

Gücü kaba sabalığından, aceleciliğinden, gözü karalığından mı 
geliyordu? 

İşte bu noktada Çevik Bir biyografisini yazmaya oturmuş 
herhangi biri, komploculuk, antisemitizm falan demeden İsrail başlığını açmak 
zorundadır. İsrail’e “düşkünlüğü” anlaşılmadan Çevik Bir anlaşılamaz 
çünkü. 

Milliyet’in gazete arşivine Çevik Bir ve İsrail 
yazdığınızda karşınıza bir Türk Genelkurmay İkinci Başkanı için şaşırtıcı 
yoğunlukta İsrail trafiği çıkıyor. Sayısız gezi, görüşme, anlaşma... Sadece 
İsrail’le de değil. Genelkurmay’da Çevik Bir’i ziyaret eden Musevi lobisi 
temsilcileri, B’nai Brith heyetleri, Amerikan Yahudi örgütlerinden art arda 
gelen cesaret madalyaları. 

1996’da o gezilerden birinde imzalanan askerî 
işbirliği anlaşmasının mimarı da o. O anlaşmanın yapıldığı Tel Aviv’deki Savunma 
Bakanlığı binasında “Şu an tarihî bir an yaşıyoruz. Bölgedeki şartlar iki 
ülkenin kaçınılmaz işbirliğini dikte ettirmektedir...”
 derken de buna 
samimiyetle inanıyor. 

Samimiyetin delili İsrail’in eski Ankara 
Büyükelçisi Alon Liel’in Hürriyet’ten Tolga Tanış’a 
anlattığı bir hatıra: “28 Şubat’tan hemen sonraydı. Tel Aviv Üniversitesi’nde 
kapalı bir toplantı düzenledik. Çevik Bir’in yanında 10 Türk subayı vardı. Bir, 
büyük bir ekranda bize çok uzun bir sunum yaptı. Sunumda da ‘Beraber Ortadoğu’yu 
değiştirelim’ dedi. ‘Bu ülkelere demokrasi taşımak gerek’ diyordu. ‘Siz ne 
dediniz’ dedim. ‘Biz ‘Hayır’ dedik.’ ‘Peki, Bir ne cevap verdi’ diye sordum. 
‘Bencil olduğumuzu söyleyip, suskun kalmamıza kızdı’ dedi.”
 

Yine 
Tanış’ın aktardığı ikinci hatıra Çevik Bir hakkında daha da öğretici. Bu kez 
anlatan Washington’daki Yahudi lobisinin en önemli isimlerinden biriyken 2004’te 
İsrail casusu olduğu gerekçesiyle dört yıl yargılanan Keith Weissman. Bir 
zamanlar Washington’da Türkiye konusunda ilk akla gelen isimlerden biri. Türkiye 
ile ilişkileri üzerinden yürüttüklerini söylediği Çevik Bir’i 
anlatıyor: “Çevik Bir’in mesajı bölünmüş bir dünyaydı. Kötü adamlar, katı 
Müslüman olanlardı. Genelkurmay’da brifinglere gittiğimde, bunlara çok önem 
verirdi.” 


Demek ki o brifingleri sadece laik Türkler almamış. 
Weissman’a göre Çevik Bir “İngilizcesi iyi, sevecen ama tam bir 
deli”


Deli mi akıllı mı bilinmez. Ama Çevik Bir’in tam bir 
İslamofobik olduğu açık. Tıpkı İsrail gibi. İkisi için de dünya ikiye 
ayrılıyor: İyi Batılılar ve kötü Müslümanlar. Yani aynı yere bakan bu iki 
fikrin bu coğrafyada tarihin bir ânında yan yana gelmesi, birbirini desteklemesi 
hiç sürpriz değil. 

Çevik Bir’in dosta düşmana karşı açıkça yaşadığı bu 
İsrail aşkı, aslında buzdağının sadece açık kaynaklardan görünen kısmı. Avni 
Özgürel
’in isim vermeden yazdığı “Genelkurmay’daki bilgisayarında, bir 
Ortadoğu ülkesinin üst düzey komutanına gönderilmiş raporlar 
bulunan”
 paşanın o olduğundan kimsenin şüphesi yok. Bunu bilenler 1997’de 
emrini verdiği Kuzey Irak’a yönelik başlatılan ve kimsenin neden yapıldığını tam 
olarak anlayamadığı kara harekâtının başlangıç günü olarak neden 14 Mayıs’ı 
seçtiğine de şaşırmıyor. (14 Mayıs İsrail’in kuruluş yıldönümü) 

O halde 
son sözü de kendisinden böyle jestler beklenecek kadar “İsrail 
delisi”
 olduğu iddialarına karşı Çevik Bir’e verelim. 

Middle 
East Quarterly
 dergisinin 2002 Güz sayısında İsrailli siyaset bilimci, 
stratejist Martin Sherman ile Çevik Bir imzalı bir makale çıktı. 
Makalenin başlığı bir hayli iddialı: İstikrar için formül: Türkiye artı 
İsrail.
 Makalede Türkiye-İsrail ilişkilerinin dünya ve bölge barışı için ne 
kadar önemli olduğu hararetle anlatıldıktan sonra “Kızışma” başlığı 
altında Erbakan’ın başbakanlığı ve 28 Şubat’a geçiliyor: 

Bir ve Sherman, 
Refah Partisi’ni iki özelliğiyle tanımlıyor: İslamcı ve İsrail karşıtı. Onlara 
göre Erbakan’ın İslami ajandasında da şunlar var: Eğitimi İslamileştirmek, Arap 
dünyasına yaklaşmak, NATO benzeri İslami bir birlik kurmak. Erbakan’ın İsrail’i 
“ezeli düşman”, “kanser” olarak tanımladığı, “büyük İsrail gibi komplo 
teorilerine” inandığı, İsrail Türkiye arasındaki anlaşmaları dondurma sözü 
verdiği hatırlatılıyor. Sonraki paragraf aynen şu ifadeyle 
başlıyor: “Olmadı.” 

Sonra da başlıyorlar 28 Şubat’ı anlatmaya. 
Lütfen buraya dikkat: “Türkiye’de ordu anayasadan aldığı yetkiyle laik 
Kemalist Cumhuriyet’in mirasını korumakla yükümlü. Ordu Erbakan’a açıkça şu 
mesajı verdi: Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini, 
İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını 
izlemeyeceğiz.” 


Aynen böyle deniyor. Demek ki 28 Şubat sadece 
“şeriata” karşı değil, Türk-İsrail ilişkilerinin tehlikeye düşmesini engellemek 
için de yapılmış. 

Daha fazlasını mahkemede öğreneceğiz artık. Balyoz 
iddianamesinde 21.06.2009 tarihinde saat 13:34’te Erol ÖZKASNAK ile yaptığı 
telefon görüşmesi yer alıyor. Görüşme kaydının başında da“Ergenekon terör 
örgütü soruşturması kapsamında hakkında iletişim tespiti kararı uygulanan Çevik 
Bir isimli şahıs”
 ifadesi geçiyor. Aslında Ergenekoncuların da iddianameden 
anladığımız kadarıyla nefretle andığı, hatta Veli Küçük’ün “Amerikancı” diye 
fişlediği bir isim Çevik Bir
. Savcıların elinde bu yazıdan daha kalın bir 
Çevik Bir dosyası olduğuna şüphe yok. Buna rağmen 2009’dan beri onu sadece bir 
kez mahkemede gördük: Hanefi Avcı’dan çıkan, bir iddiaya göre ünlü bir Yeşilçam 
yıldızıyla yaşadığı aşkla ilgili bir telefon dinleme kaydı yüzünden müşteki 
sıfatıyla ifade verirken. 

Ondan müşteki olanlar için de vakit 
yaklaşmakta. 

Tabii koruyucu melekleri hâlâ işbaşında değilse, bir peri 
kızı daha son anda değneğini ona değdirmezse...

Hiç yorum yok: