27 Şubat 2012 Pazartesi

Temmuz ayının sahibi Julius Caesar (Sezar)-İlber Ortaylı

Tarihte Caesar kadar kurnaz, onun kadar dahi bir diktatör görülmez. Ve onun kadar kalıcı bir siyasi portre de pek azdır. Takvim değişse de girdiğimiz Temmuz ayı onun adıyla (Iulius), July diye anılıyor

12 Temmuz M.Ö. 100’de Caesar doğdu; tabii bu onun kendi zamanında ıslah ettiği ve 1582 yılında Papa Gregorius’ın yeniden ıslah ettiği takvime kadar geçerli tarihtir. Yeni takvime göre bu doğum 12 gün oynar. Julius Caesar’ın Roma’nın bütün patrici (soylu) aileler gibi Troyalı kahraman Aeneis’in soyundan geldiği söylenir. Roma’nın, kurucu aileleri hepsi Troyalı olarak düşünülür ve yarı tanrısal olduklarına inanırlar. Caesar herhalükarda patricilerin cumhuriyetini sarsan bir tarihi dehadır. Siyasi hayatında Pompei ile birlikte yürüdü ve Pompei’nin kaynatasıydı. Nihayet birbirlerine rakip oldular, tek adam olarak kaldı. “Roma’da ikinci olmaktansa Tiber nehri kıyısındaki köyde birinci olmak evladır”, onun sözüdür. Adı hükmeden anlamında kullanıldı. “Out Caesar out nihil / Ya Sezar’ın olunur ya hiçbir şey” diye çevirmeyelim. Osmanlı ananesinde karşılığı var; “Ne devlet başa, ne kuzgun leşe” denir. 


İktidar mücadelesinde kuzeyden Roma’ya yürürken Rubicon ırmağını geçti. “Halea iacta est”- Zarlar atıldı diye çevirmeye lüzum yok “ok yaydan çıktı” denir. Dönüşü olmayan ani ve çılgın kararların sahibi bir strateji ustası olarak bilinir. Öyle mi dersiniz, pek de öyle değil. Galya savaşları sırasında ilerleyen Roma lejyonlarının komutanları, karşılarında açıkta hedef teşkil eden Galyalı kabileler görünce; “Sezar şunlara bak, derhal yok edelim” dediler. Tarih biliyordu, yazılı ve sözlü ananeye sahipti. Romalı ataları gibi yaptı, bu sefer ananeye itaat etti. Önce “Castra-Ordugahı kurun, etrafını hendek ve çukurlarla çevirin” dedi. Romalı sığınacağı ahşap ordugahı kurmadan hücuma geçmez. Çünkü hücumun ricat’la biteceğini de hesaba katar. Bu taktiği Caesar’dan öğrenmişlerdir. Nitekim ortadaki Galyalıların bir tuzak teşkil ettiğini, onların birkaç mislinin etraftaki ormanlarda saklandığı anlaşıldı. Yüz sene sonra zavallı Quinctilius Varus
kuzeyde Germanya topraklarında Heruskların başbuğu Arminius (Herman) karşısında aynı feraseti gösteremediğinden tuzağa düştü ve bütün lejyonları mahvoldu. 

Strateji uzmanıydı


Maharetli komutan Caesar, Galyalıları savaşta yenmedi sadece; “Galya savaşları” adlı eseriyle tarih yazımının da parlak bir örneğini verdi. Kuzeyin barbarlarını, Avrupalıların atalarını tarihe takdim etti. Roma kuzeye uygarlığı götürdü. Ama aynı Romalılar ve aynı Caesar Akdeniz’in güneyinden de uygarlığı aldı ve Roma’yı gerçek devlet yapmayı becerdi. Caesar Mısır’a girip, Roma maliyesine arazi ölçümünü ve vergilendirme sistemlerini öğretene kadar Roma maliyesi bir başka safhadaydı. Mısır alındıktan sonra yeniden düzenlenen Roma maliyesi ve iaşe sistemi gerçek bir devleti ortaya çıkardı. Roma’nın Caesar’ı sadece Kleopatra’ya âşık olmadı. Romalılar da bu gerçek medeniyeti, yaşam biçimine, hatta kağıdı (papirus) öğrenip edebiyata dökmeyi öğrendiler. Romalılar Doğu’nun dinlerini de aldılar. Anadolu’da Kybele kültü, Mısır’ın İsis kültü, çok sonraları İranlıların Mitra dini, Romalıların da mensub olduğu Doğulu inançlardı. 
Caesar strateji uzmanıydı, devlet adamıydı. Çünkü ordusuna ve askerlerine sahip çıkardı. Tarihte bazı toplumlar askeri medeniyeti kurma vasfına sahiptir. Romalılar askerdir. Askerliklerinin bilincinde oldukları sürece diğer uygarlıkların da gerekli unsurlarını benimsemeyi bilmişlerdir. Bu özelliklerinden uzaklaştıkları ölçüde de 1000 yıllık imparatorluk çöküntüye uğramıştır. Galiba Roma tarihinin ikinci safhası olan Bizans’ın mahiyet değiştirmesi, Ayasofya’nın yaptırıcısı Justinianus’tan sonraki dönemde başlar. Caesar İtalya topraklarını savunan ordunun nimetlerini toplayan patricilere karşıydı. Rakibi Pompei gibi ama daha etkili biçimde, bilhassa Roma’nın yeni fethettiği toprakları askerlerine dağıttı. Panonya (yani bugünkü Macaristan) Galya’nın bazı bölgeleri bu sayede Latinleşti. Küçük Asya’da ise bu Latinleştirmeyi beceremedi. Kendinden önce Küçük Asya’ya yerleştirilen on binlerce İtalyalı Latini ünlü kral Mithridates katletmişti. Caesar’ın onun üstüne yürüyüp “Geldim, gördüm, yendim” diye ifade ettiği ünlü zaferin nedeni buydu. Ama Caesar’ın Anadolu’ya yerleştirdiği kolonizatör Latinler de, kendisinden sonraki bir asırda yerlilerin itelemesine uğradılar. Dolayısıyla Anadolu’nun tarihinde Latin dili sadece kitabelerde kaldı. Atalarımız 12’nci asırda buraya ulaştıklarında bu dil artık çoktan ölmüştü. Zaferleri ve dayandığı geniş halk kitleleri onu bir çeşit popülizme sürükledi. Ve halk kitlelerine dayanarak patriciler sınıfının temsilcisi olan Senato ile çatışmaya düştü. Tarihteki suikastların en etkilisi bu suikastın intikamını haleflerinden Octavianus (Augustus) aldı. Uzun bir iç savaş Roma’da ömür boyu diktatörlüğü kurdu. İmparator üçüncü asra kadar irsi bir hükümdarın hukuki unvanından çok ömür boyu bir diktatörlük demektir. 

Türkçe’de Temmuz yeraltı tanrısı Dammuz’dan gelir


Caesar unvanını Alman imparatorları kullandı, Rus çarları kullandı; ama Türklerin imparatoru dahi kullandı. Fatih’in unvanlarından biri Kayzer-i Rum’dur. Tarihte Caesar kadar kurnaz, onun kadar dahi bir diktatör görülmez. Ve onun kadar kalıcı bir siyasi portre de pek azdır. Takvim değişse de girdiğimiz Temmuz ayı onun adıyla (Iulius), July diye anılıyor. Doğduğu ayın adı kalıcı oldu. Şark dillerinde İbranca ve Türkçe’de ise bu ay yeraltı tanrısının adı olan Dammuz’u taşır. 

Hiç yorum yok: