12 Şubat 2012 Pazar

İslam ve Medeniyet Üzerine - Arif Altunbaş


İnsanlığın en verimli olduğu zamanlar, medeniyetlerin zirvede olduğu zamanlardır. İnsanın görevi her şeyden önce niçin yaratıldığını iyi anlamaktır. Bu da önce Allaha teslim olmak ve kul olmakla başlar. İnsanın yükseldiği en yüce zirve Allaha secde ettiği, Rabbi ile buluştuğu andır.

Kulluk, insan olmanın başlangıcı, insan olarak yücelmenin zirvesidir.

Medeniyetler insanların yüreklerinde kurulur önce, insanların yüreklerinde yükselir. İnsanların yüreklerinde doğar, büyür ve ölür medeniyet.

Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye nasihatinde dediği gibi ‘’İnsanı yücelt ki, Devlet yücelsin’’ sözünün inceliği ve derinliği de insanın yüreğinde şekillenir. İnsan yüceltilmeden hiçbir şey yüceltilemez.

İnsan ve medeniyet kavgası önce insanı yüceltmekle başlar. İnsanı onarmadan, insanı mamur hale getirmeden, insana insanlık duygularını yüklemeden medeniyet kurulamaz.

İnsanı kulluk, devleti insan, medeniyetleri de insana değer veren devletler yüceltir.

Medeniyetlerin zirvede olduğu zamanlarda insan da insanlıkta zirvededir. İnsanın alçaltıldığı, insan yerine konulmadığı devirlerde medeniyetlerin de yerlerde süründüğü zamanlardır.

İnsanlığın en verimli olduğu zamanlar, medeniyetlerin zirvede olduğu zamanlardır.

Dünya standartlarında yol, hızlı tren, futbol sahaları, limanlar, gökdelenler, kanallar, şehirler inşa etmek elbette medeniyetin bir parçasıdır ve gereklidir.Ama hepsi değil.

Bütün bunları yaparken eğer insanı ihmal ederseniz, insanın ruhi boşluğunu dolduramazsanız, insanımızı kadim kültürümüzle tarih ve geleneğimizle buluşturamazsanız ülkeyi sadece mamur etmekle imar etmiş olamazsınız.
İnsanın ihmali devletin, devletin ihmali medeniyetin, medeniyetin ihmali ilmin, onun ihmali de kulluğun ihmalidir.

Bu alemde insansız her şey boş ve anlamsızdır. Çünkü, alem insan için vardır, insan için yaratılmıştır.

İnsan vahiy kültürüyle terbiye olduğu sürece insanlık değerleriyle yoğrulur, insanı kamil olur. Bir ülke baştan başa mamur olsa bile eğer insanın gönlü mamur olmamışsa, kalbi Allah ile yoğrulmamış ise, gerçekte o ülke tepeden tırnağa bir viranedir.

Başakşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğünün her Hafta tertiplemiş olduğu kültür programlarının bu haftaki konusu ‘’Sırat-ı Müstakim şairi Mehmet Akif Ersoy’du’’.

Akif’i araştırmacı, tarihçi, yazar Mustafa Ağırman’dan dinledik. Muhteşemdi.

Gecede, Akif’in şiirlerinin şarkı ve Marş olarak okunduğuna ilk sefer şahit oldum. Halkımızı her hafta medeniyet değerlerimizle buluşturan, medeniyet binamızın duvarına her hafta bir tuğla koyanBaşakşehir Belediyesini örnek çalışmasını kutluyorum.

Anadolu’nun tekrar ayağa kalkmasını istiyor isek, Türkiye’deki tüm Belediyelerin, Sivil Toplum örgütlerinin bir kültür seferberliği içine girmesinin gerekliliğine inanıyorum.

Gittikçe sekülerleşen, dünyevileşmenin sınırlarına tecavüz eden insanımızı Hak ve Hakikatin eksenine bıkmadan usanmadan çağırmak mecburiyetindeyiz.

İnsan mamur olmayınca ülke imar olmaz. Ülke imar olmayınca medeniyetimiz kurulamaz. Kendi medeniyet ve kültürümüzü ayağa kaldırmadıkça, insanımız türedi uygarlıkların peşinde koşar durur.

Bize ne Kapitalizmden, Komünizmden, Faşizmden, insanı insana kul eden beşeri sistemlerden.

Antik Yunan kültür ve Ahlakı, Roma hukuk ve sanatı üzerinde yükselen insanlığın yüz karası batı medeniyetinden bize ne.

Biz, İslam Medeniyet ve Kültürünün çocuklarıyız. Kanımız, canımız, damarımız, kimyamız onunla yoğrulmuştur. Bütün hücrelerimizde onun genetik kotlarını taşıyoruz.

İnsanımızın tekrar vahiy kültürüyle dirileceğine, ayağa kalkacağına, ve insanlığın huzuruna anıt gibi yeniden dikileceğine inanıyoruz.

Peşinden tüm Ortadoğu, Kuzey Afrika, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortaasya sökün edip gelecek, ayağa kalkıp dikilecektir Allah’ın izniyle.

Tarih yeniden dile gelip konuşacak, insanlığın onuru tekrar insanlığa bizim elimizle geri verilecektir.

Onun için önce insan, sonra insan, daha sonra yine insan diyerek akide ve ilkelerimizi yeniden insanımızla buluşturmak, tanıştırmak, barıştırmak zorundayız.

İnanan ve inancının mücadelesini veren yediden yetmişe herkes medeniyet binamızın inşaatına taş taşımakla görevlidir.

Bir ibadet gibi borçtur, vebaldir, sorumluluktur her inanan insan için bu.

Hiç yorum yok: