16 Şubat 2012 Perşembe

Ezbercilik-Mahir Kaynak

Genel olarak bir milletin aynı soydan gelen, ortak kültüre sahip ya da aynı inanışı paylaşan insanlardan oluştuğu, devletin de bu yapı üzerine kurulduğu düşünülür. Oysa üzerinde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu bu kriterlerden hiçbirine sahip değildir. Onun bir imparatorluk olduğu söylenip itiraz edilirse ABD’nin dünya üzerinde mevcut her türlü insanı barındıran bir millet olduğunu ve bir devleti olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca aynı soydan gelen ve ortak inanç ve kültüre sahip Arapların bir sürü devleti vardır.


Oysa milleti bir arada yaşama iradesine sahip, gelecek tasavvurları ortak insanlar olarak tarif edersek bunun üzerine bir devlet inşa ederiz. Doğuştan sahip olunan değerleri ön plana çıkarıp milleti buna göre tarif edersek varlığımızı sınırlandırırız. Genelde büyük güçler diğer ülkelerin kendilerini böyle tanımlamasını isterler ve böylece onları dar bir alana sıkıştırırlar.
Bu konuyu gündeme taşımamın nedeni ülkemizi soy ya da inançlarla sınırlandırmanın yanında her inanç ve soydan insanların eşit vatandaşlarımız olduğunu kabul eden iktidara yönelik eleştirilerdir.
Ancak devlet, üzerinde yaşayan insanları aşan niteliklere sahip olmalıdır.Yani insanların tek başına gerçekleştiremeyecekleri güvenlik, sağlık eğitim, iktisadi refah gibi konular ve bunların dışında mutluluklarını sağlayacak kültürel hizmetleri sağlamalıdır. Türkiye’de güvenlik ideolojimizi korumak olarak öğretilmiştir. Oysa düşünmeyi yasaklayınca ülkenizi işgal eden güçten farkınız kalmaz çünkü o da yeni bir dünya görüşüne sizi inandırır. Bağımsız bir devlet olmak sadece bir bayrak altında yaşamak değildir. Eğer tüm değerleriniz sizin dışınızda belirleniyorsa ve bunları değiştirme iradeniz yoksa siz bir köle sayılırsınız. Şüphesiz dünyadaki bilgi birikimlerinden istifade edilir ama siz farklı bir sonuca varmışsanız ve bu sonuç mantıklıysa kendi görüşünüze göre yaşamalısınız. Oysa ülkemizde bütün doğrular ve iyilerin dışımızda olduğuna ve bunları benimsemediğimiz için geri kaldığımıza inanılır. Mesela AB standartlarına ulaşırsak medeni bir ülke olacağımız genel bir kanıdır. Oysa ben ne başkasının ne de geçmişte var olanı aynen uygulama zorunda olmadığımı, eğer daha iyi olduğuna inandığım bir davranış varsa onu benimsemeyi kabul ederim.
Tavrımı bir örnekle açıklayayım. Üniversitede yalnız iktisat dersi vermiyordum ve bazı matematik derslerine de girerdim. Öğrencilere x karenin türevinin ne olduğunu sorardım ve hepsi 2x derdi. Cevap doğruydu ama ben “Yanılıyorsunuz x karenin türevi karpuzdur” derdim ve ispatlamalarını isterdim. Maksadım bilginin ezbere dayanmaması ve bildiklerinin anlamını da araştırmalarıydı. Gerçek hayatta karşılıklarını bilmedikleri soyut simgeleri ezberlemelerini istemezdim.
Bugün bir şeyden şikayetçiyim. İktisadi durumumuz rakamlarla ifade ediliyor ve durumumuz bu rakamlara yüklenen anlamlarla değerlendiriliyor. Oysa izlenen politikanın cari açığı büyüteceği önceden belliydi ve bundan şikayetçiydim. Bunun çaresi olabilir ama kangren olan ayağınızın kesilmesi gibi bir çare olmamalıdır. Ayrıca var olan iktisat bilgisinin değişmez olduğu söylenemez. Geçmişte de fizik vardı ve bu tek gerçek olarak kabul ediliyordu. SonraQuantum fiziği çıktı ve bakış açısı değişti. Benzer değişim doğruluğundan şüphe bileedilmeyen matematikte yaşandı. Önümüzdeki dönemde iktisatta önemli değişiklikler yaşanacaktır ve keşke bunu bir Türk bilim adamı gerçekleştirse.

Hiç yorum yok: