16 Şubat 2012 Perşembe

Dünyanın sorunu - Mahir Kaynak

Karşılaştığımız sorunları sadece içerde aramak bizi yanlışlığa sürükleyebilir. Dünyada büyük bir değişim yaşanıyor ve bunlar bir günde oluşmuş değildir. Üniversiteden ayrılalı 17 yıl oldu. O dönemde öğrencilerime ABD’nin dış borcunu ve bunun bütçe açığını kapatmakta kullanıldığını anlatır, sürecin hangi mekanizma içinde geliştiğini açıklardım. !5 yıl kadar önce, tam tarihini hatırlamıyorum, Lyndon Laroruche isimli Amerikalı bir iktisatçı ve başkan adaylığında adı geçen bir zat ülkemizde konferans verdi ve ben de tartışmacılardan biriydim. Soru cevap kısmında ABD’nin borçlarını nasıl ödeyeceğini sordum o da bugün Büyük Ortadoğu Projesi’ni kapsayan alanın ekonomik olarak gelişmesinin sağlanması ve bu bölge ile ABD arasındaki dış ticaretin vereceği fazla ile açığın kapatılabileceğini söyledi. Ben çarenin parasal operasyonlar olduğunu düşünüyordum ve daha sonra verdiğim konferanslarda ve bazı yazılarımda, biraz da mizah yaparak, ABD’nin dolar yerine dolmaz diye bir para basacağını ve doların sıfıra yaklaşan değeriyle tüm borçlarından kurtulabileceğinin söyledim ve yazdım. Bu yapılacak şeyi değil uygulanacak politikanın yönünü gösteriyordu.


11 Eylül terör saldırısından hemen sonra çıktığım bir televizyon programında bunun bir terör eylemi olamayacak kadar sofistike bir eylem olduğunu ve dünya üzerinde küresel sermaye ile ulus devletler arasındaki çatışmanın işaret fişeği olduğunu söyledim. Bana göre süreç ulus devletlerin kazanmasıyla sonuçlanacak ve küresel sermaye tasfiye edilecekti. Çünkü küresel sermaye dünyayı yönetmek istemekteydi. Parayla ifade edildikleri için herhangi bir coğrafyaya bağlı değillerdi ama bir ülke sınırları içinde yer alan üretici sermayenin hasmı haline gelmişlerdi.
Ekonomik krizin, komploculukla itham edilmeyi göze alarak, kendiliğinden oluşmuş bir süreç olmadığını, küresel sermayenin tasfiye operasyonu olduğunu düşündüm ve söyledim. İlk tasfiye Rusya’da gerçekleşti ve oligarklar ekonomiden uzaklaştırıldı, yerlerine ulusalcıların adamları getirildi. Renkli devrimlerle küresel sermayenin kontrolüne giren ülkelerdeki yönetimler değiştirildi.
Bir yazımda bu mücadelenin sonucunu belirleyecek meydan savaşının Türkiye’de olacağını yazdım ve ülkemizin yerinin henüz belirlenmediğine ve tarafların varlıklarını sürdürdüğüne işaret ettim. Ulus devletlerin kazanması AB’nin dağılmasını gerektiriyordu. Çünkü küresel sermaye onu kontrol etmeyi planlıyordu ve sürecin aracısı küresel sermayenin merkezi konumuna gelen İngiltere idi.
Önümüzdeki dönemde ülkemiz sadece içeriden kaynaklanan sorunları çözmek ve daha güçlü olmak için mücadele etmekle yetinemez. Yeniden şekillenen dünyada önemli bir rol oynayacağı için bu oluşumun gereklerini yerine getirmek zorundadır. İç politikada yaşanan şokların, kasetlerin, ekonomik gelişmelerin dış boyutlarını da izlemek ve uygun bir tavır sergilemek zorundadır. Büyük olmak sadece kas gücüyle ölçülmez. Büyük bir aklın hükmetmediği kaslar kendi yenilgisinin sebebi olabilir. İktidar kendisini basit konulara hapsetmiş olan muhalefetin bu büyük mücadelede rol almayacağını bilmek ve büyük bir aklı temsil etmek zorundadır.

Hiç yorum yok: