Televizyoncu Yiğit Bulut, geçtiğimiz günlerde “Eminim ki, birçok merkezde telekinezi, uzaktan etkileme ve daha birçok yöntemle Recep Tayyip Erdoğan’ın ölmesi için sürekli çalışma yapılıyor” dedi… Bu iddiayı ciddiye alan da oldu ama dalga geçen daha çoktu… Yine de merak ettik, bilimkurgu kitap ve filmlerine ilham veren ‘telekinezi’ nedir, bu ve benzeri yöntemlerle ‘suikast’ düzenlenebilir mi, araştırdık…
KAAN KAVUŞAN
kaan.kavusan@aksam.com.tr
kaan.kavusan@aksam.com.tr
Telekinezi, Yunanca bir birleşik kelime: ‘Tele’, uzak; ‘kinezi’, ‘hareket’ demek. ‘Uzaktan hareket ettirme’ yani maddeleri düşünce gücüyle uzaktan ‘kumanda edebilme’ yeteneğine parapsikoloji ve metafizikte ‘telekinezi’ deniyor. Terimin mucidi Rus fizikçi Alexander Aksakof. Fakat günümüzde telekinezi, aslında insan ötesi olarak görülen pek çok özelliğe dair deneysel yeteneklerin bir üst başlıkta toplanışını ifade ediyor. Hâliyle telekinezi bilimin değil, ‘sınır bilim’in konusu.
NIXON, MERAKLISIYDI
Telekineziye devlet ilgisi, 1915’te Rusya’daki çalışmalarla başladı. Daha sonra Sovyetler Birliği döneminde de devlet, bu konudan elini çekmedi. Komünizm paranoyası ve Naziler’in konuya ilgisi sonucu ABD’de de artan kaygılar en önemli çalışmaların bu ülkede yapılmasına sebep oldu. Soğuk Savaş’ın da etkisiyle 1945’te başlayan çalışmalar, 1965-1995 arasında iyice yaygınlaştı. Özellikle Başkan Nixon bu konuda araştırmalar yapılmasını destekledi ve bu konuda ünlendi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Sinan Canan’a göre, telekineziden bahsederken, hiçbir ‘aracı’ olmaması gerekiyor. Fakat ABD, Rusya ve Nazi Almanyasında çipler, ilaçlar ve kimyasallarla bu güçlerin geliştirilmesine de çalışılmış. Genellikle insanları kobay olarak kullanan insanlık dışı deneylerle…
YUMURTAYI AYIRDI
Telekinezi deneyimleri bugüne kadar iki şekilde ölçülmeye çalışılmış. Birincisi laboratuar ortamında beyin dalgaları okunarak, ikincisiyse çeşitli ortamlarda denekler üzerinde çalışarak.
1934’de J.B. Rhine’ın bu konuda yetenekli insanlar üzerine yaptığı deneyde, insanlar sadece zar atarak istedikleri rakamı tutturmaya çalışmış. Yüzde 85 oranında başarı yakalanmış.
1968’de Moskovalı medyum Mikhailova, bir akvaryum içinde yumurtanın sarısını beyazından ayırmış ve daha sonra tekrar birleştirmiş, bunu kameraya alan bilim adamları herhangi bir hile bulamamışlardı. Mikhailova başka bir deneyde kurbağaların kalp atışlarını kontrol etmişti.
KADDAFİ’NİN YERİNİ BULDULAR
Bu alanda yaptığı pek çok araştırmayla bilinen Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı’nın sitesi evrenindili.com’da birçok iddia var gelecek öngörüsüyle ilgili. Gelecekle ilgili bu öngörülerin yüzde 74’ü kötü olaylarla ilgili. Tarlacı bunu, mağara devrinden beri gelen kendimizi koruma içgüdüsüne bağlıyor. Sultan Tarlacı, ABD’nin ‘durugörü’ olarak adlandırılan bir yöntemle, 1986’da Libya’yı bombalarken Kaddafi’nin tam yerini öğrendiğini de iddia ediyor.
NIXON, MERAKLISIYDI
Telekineziye devlet ilgisi, 1915’te Rusya’daki çalışmalarla başladı. Daha sonra Sovyetler Birliği döneminde de devlet, bu konudan elini çekmedi. Komünizm paranoyası ve Naziler’in konuya ilgisi sonucu ABD’de de artan kaygılar en önemli çalışmaların bu ülkede yapılmasına sebep oldu. Soğuk Savaş’ın da etkisiyle 1945’te başlayan çalışmalar, 1965-1995 arasında iyice yaygınlaştı. Özellikle Başkan Nixon bu konuda araştırmalar yapılmasını destekledi ve bu konuda ünlendi.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doç. Dr. Sinan Canan’a göre, telekineziden bahsederken, hiçbir ‘aracı’ olmaması gerekiyor. Fakat ABD, Rusya ve Nazi Almanyasında çipler, ilaçlar ve kimyasallarla bu güçlerin geliştirilmesine de çalışılmış. Genellikle insanları kobay olarak kullanan insanlık dışı deneylerle…
YUMURTAYI AYIRDI
Telekinezi deneyimleri bugüne kadar iki şekilde ölçülmeye çalışılmış. Birincisi laboratuar ortamında beyin dalgaları okunarak, ikincisiyse çeşitli ortamlarda denekler üzerinde çalışarak.
1934’de J.B. Rhine’ın bu konuda yetenekli insanlar üzerine yaptığı deneyde, insanlar sadece zar atarak istedikleri rakamı tutturmaya çalışmış. Yüzde 85 oranında başarı yakalanmış.
1968’de Moskovalı medyum Mikhailova, bir akvaryum içinde yumurtanın sarısını beyazından ayırmış ve daha sonra tekrar birleştirmiş, bunu kameraya alan bilim adamları herhangi bir hile bulamamışlardı. Mikhailova başka bir deneyde kurbağaların kalp atışlarını kontrol etmişti.
KADDAFİ’NİN YERİNİ BULDULAR
Bu alanda yaptığı pek çok araştırmayla bilinen Nöroloji uzmanı Doç. Dr. Sultan Tarlacı’nın sitesi evrenindili.com’da birçok iddia var gelecek öngörüsüyle ilgili. Gelecekle ilgili bu öngörülerin yüzde 74’ü kötü olaylarla ilgili. Tarlacı bunu, mağara devrinden beri gelen kendimizi koruma içgüdüsüne bağlıyor. Sultan Tarlacı, ABD’nin ‘durugörü’ olarak adlandırılan bir yöntemle, 1986’da Libya’yı bombalarken Kaddafi’nin tam yerini öğrendiğini de iddia ediyor.
MÜMKÜN MÜ?
l Telekinezi ‘gücü’ olduğunu düşünenlerin bir kısmı, bu güçleri beynimizin kullanamadığımız kısmının harekete geçmesiyle ifade ediyor.
l Doçent Tarlacı, bir kişinin telekineziyle etki altına alınmasının çok uzun yıllar süreceğini düşünüyor… Elektromanyetizmayla topluluklara daha kolay etki edilebiliyor.
l Tarlacı’ya göre telekinezi bir yetenek, herkeste var ve her şeyi öngördüğünü, her zaman aynı sonuçları elde ettiğini söyleyenlere inanmak pek de mümkün değil. Çünkü bu yetenekler, azalıp artabilir, göndericinin yorulma durumuna göre zayıflar. Bilim adamlarının bu konuya olan mesafesi de tutarlılık olmamasından dolayıdır. Tarlacı, bu durumu ‘konuşan domuz sendromu’ ile ifade ediyor. “Konuşan bir domuza şahit olunduysa, başka örneğe gerek yok” diyor.
l Dokuz Eylül Üniversitesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erol, beynin biyoelektrikle çalıştığını ve her şeyin biyomanyetik alanı olduğunu ifade ediyor. Örneğin saniyede 6,6 birimlik elektromanyetik dalga gönderilince insan kendini daha gergin hissediyor. 10,8 verinceyse daha isyankâr. Tüm bunları bir cep telefonu aracılığıyla yapmak mümkün. Fakat bunun tespiti çok basit… Gezi olaylarında toplulukların bu türlü bir yönlendirmeyle sokağa döküldüğün iddia etmek bu nedenle kolay değil. Ayrıca insan beyni gönderilen veriyi hemen işlemeyebilir ve buna direnç gösterebilir.
GENEL KANI
Telekinezi bilimkurguda sıklıkla kullanılan bir kavram olmasına rağmen, tartışmalı da... Yapılan deneylerde ‘yoruma bağlı’ olarak farklı sonuçlar çıkabiliyor. Bilim adamları somut verilere dayanmadığı ve sonuçların ancak yorumla okunabileceğini düşündükleri için bu kavrama temkinli yaklaşıyorlar. Önde gelen bilim adamlarından Stuart Vyse ‘Büyüye İnanmak: Batıl İnancın Psikolojisi’ adlı kitabında deneylerin tekrar edilebilir sonuçlarının az olduğunu ifade ediyor.
İSRAİL’İN BEDDUA EDİCİLERİ VAR!
Prof. Dr. Nevzat Tarhan / Nöropsikoloji Uzmanı
Telekinezinin şöhreti bilim dünyasında çok da iyi değil. Böyle güçleri olduğunu iddia eden bazı kişilerin, hilelerden yararlandığı ortaya çıktı. Bu iddialar bilimsel olarak ne kadar geçerli, Nöropsikoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a sorduk…
- Telekinezi tıbbi olarak mümkün müdür?
Telekinezi-Psikokinezi kavramları bilimsel olarak tartışmaya açık bir süreç. Bu konuda çalışmalar da var. Meselâ bir ikiz Ankara’dayken diğer ikizin Almanya’da karnı ağrıyabiliyor. Bu tarz olayları ölçen deneyler var. Ama nasıl işlediğini anlamak mümkün değil şu anki olanaklarla. İnternet gibi, bir ağ sistemi gibi hareket eden ayna-nöronlarımız var. Bu tarz kişilerde bu ayna-nöronların daha aktif olduğu tespit ediliyor ama net ölçülemiyor.
5 DEĞİL, 30 DUYUMUZ VAR
- Araştırmalar bilimsel olarak ne kadar kabul görüyor?
Beyinde beş duyunun ötesinde 30 duyu olduğu düşünülüyor. Meselâ bir maymunun hücresiyle bir insan hücresi üretebiliyorsun. Birbirini buluyor uygun hücreler. Elektromanyetik şeyler var. Bilimsel olarak dalgaları okuyup uzaktan etki etmek mümkün olabilir. Tabii bu bir kanun değil, bir tez ama bilimsel.
- Beyin gücüyle birinin fikirlerine etki etmek veya ona zarar vermek mümkün müdür teorik olarak?
Elektromanyetik dalgalardan bahsettik ya, elektromanyetizma silah olarak da kullanabilir. ‘Liderlik komuta kontrol saldırısı’ diye bir şey vardır. Elektromanyetizma aracılığıyla bir kişiye yoğun bir şekilde dalga gönderip başının ağrımasını, gerginleşmesini sağlayabilirsiniz.
Bu yüzden komuta odaları yerin altına yapılıyor artık. İnce bakır levhalarla kaplanıyor engellemek için. Yani bir kontrol değil ama sabote amaçlı kullanılabilir. Ama birini yönlendirmek, aklına bir şeyler sokmak veya ona herhangi bir şekilde zarar vermek mümkün değil. Hokus pokus durumu olmaz yani.
- Peki, duanın telekineziyle ilgilisi olabilir mi?
Bu konuda bir çalışma var. Koreliler, ABD’de gebelik tedavisi üzerine bir araştırma yapıyorlar. Yaklaşık 5 bin kişi üzerinde deniyorlar; dua edilenlerin tedaviye tepkisi yüzde 50 oranda daha hızlı oluyor. Tabii bu bir deney ve dua üzerine. Ama beddua üzerinde etkisini bilmiyoruz. İsrail’de istihbaratın toplu beddua edicileri olduğu bile söylenir ama bedduayla birinin başına bir şey gelir mi gelmez mi, bilinmez…
RUSLAR, NİXON’I TRANSA SOKTU
Prof. Dr. Nevzat Tarhan / Nöropsikoloji Uzmanı
Telekinezinin şöhreti bilim dünyasında çok da iyi değil. Böyle güçleri olduğunu iddia eden bazı kişilerin, hilelerden yararlandığı ortaya çıktı. Bu iddialar bilimsel olarak ne kadar geçerli, Nöropsikoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a sorduk…
- Telekinezi tıbbi olarak mümkün müdür?
Telekinezi-Psikokinezi kavramları bilimsel olarak tartışmaya açık bir süreç. Bu konuda çalışmalar da var. Meselâ bir ikiz Ankara’dayken diğer ikizin Almanya’da karnı ağrıyabiliyor. Bu tarz olayları ölçen deneyler var. Ama nasıl işlediğini anlamak mümkün değil şu anki olanaklarla. İnternet gibi, bir ağ sistemi gibi hareket eden ayna-nöronlarımız var. Bu tarz kişilerde bu ayna-nöronların daha aktif olduğu tespit ediliyor ama net ölçülemiyor.
5 DEĞİL, 30 DUYUMUZ VAR
- Araştırmalar bilimsel olarak ne kadar kabul görüyor?
Beyinde beş duyunun ötesinde 30 duyu olduğu düşünülüyor. Meselâ bir maymunun hücresiyle bir insan hücresi üretebiliyorsun. Birbirini buluyor uygun hücreler. Elektromanyetik şeyler var. Bilimsel olarak dalgaları okuyup uzaktan etki etmek mümkün olabilir. Tabii bu bir kanun değil, bir tez ama bilimsel.
- Beyin gücüyle birinin fikirlerine etki etmek veya ona zarar vermek mümkün müdür teorik olarak?
Elektromanyetik dalgalardan bahsettik ya, elektromanyetizma silah olarak da kullanabilir. ‘Liderlik komuta kontrol saldırısı’ diye bir şey vardır. Elektromanyetizma aracılığıyla bir kişiye yoğun bir şekilde dalga gönderip başının ağrımasını, gerginleşmesini sağlayabilirsiniz.
Bu yüzden komuta odaları yerin altına yapılıyor artık. İnce bakır levhalarla kaplanıyor engellemek için. Yani bir kontrol değil ama sabote amaçlı kullanılabilir. Ama birini yönlendirmek, aklına bir şeyler sokmak veya ona herhangi bir şekilde zarar vermek mümkün değil. Hokus pokus durumu olmaz yani.
- Peki, duanın telekineziyle ilgilisi olabilir mi?
Bu konuda bir çalışma var. Koreliler, ABD’de gebelik tedavisi üzerine bir araştırma yapıyorlar. Yaklaşık 5 bin kişi üzerinde deniyorlar; dua edilenlerin tedaviye tepkisi yüzde 50 oranda daha hızlı oluyor. Tabii bu bir deney ve dua üzerine. Ama beddua üzerinde etkisini bilmiyoruz. İsrail’de istihbaratın toplu beddua edicileri olduğu bile söylenir ama bedduayla birinin başına bir şey gelir mi gelmez mi, bilinmez…
RUSLAR, NİXON’I TRANSA SOKTU
Aytunç Altındal / Araştırmacı Yazar
Avrupa, ABD ve Çin’deki polis teşkilatlarının ‘duru görü’ye sahip kişilerden yararlandığı biliniyor. CIA, FBI ve KGB’nin bu konuda çalışmaları var. Doçent Sultan Tarlacı da Münevver Karabulut cinayetinde yetkililerle çalışmış; ancak bu gayri resmi yollarla olmuş. Bu konuyu uluslararası istihbarat kurumları ve faaliyetleri hakkında kitaplarıyla tanınan Araştırmacı Aytunç Altındal’ın kapısını çaldık:
- Telekinezi istihbaratta kullanılabilir mi? Böyle denemeler olduğunu biliyoruz, nasıl kullanıyorlar?
Telekinezi diye bilinen yöntem önce 19’uncu yüzyılda okült (gizli) ilimlerin bir dalı olarak ortaya çıktı. Uygulaması itibariyle ‘zihin yönlendirme ve kontrol’ mekanizmaları arasındadır. ‘Uzaktan yön verme’ sistemlerinden biridir. İlk sistematik uygulamaları ABD silahlı kuvvetlerinde Vietnam Savaşı sırasında, 1960’larda yapılmıştır; MK-ULTRA Projesi olarak bilinir. Bu konuları merak edenler ‘Haşhaş ve Emperyalizm’ ile ‘Casuslar’ kitaplarımda ayrıntılarıyla okuyabilirler. Telekinezi artık büyük ölçüde şarlatanlık olarak bilinmekte. Google’ladığınızda adıyla karşılaşacağınız İsrailli Hokkabaz Uri Geller(*), uzun yıllar istismar etmişti.
- Telekinezi’yi Yiğit Bulut’un iddia ettiği gibi bir politikacıya karşı saldırı aracı olarak kullanmak mümkün müdür?
Telekinezi, ‘zihin kontrol mekanizmalarından’ sadece biri ve en zayıf olanı. Çok daha güçlü yöntemler var ve uzaktan kontrol aracılığıyla kişilerde psikolojik sapmalar yaptırmak olasıdır. Bu yöntemlerden biri ‘rüya gönderme’ diye bilinen yöntemdir. Bu yöntem aracılığıyla ‘teleolojik’ bir tasarım hazırlanır ve şahsa intikal ettirilir; yani şahıs rüyasında sizin tarafınızdan hazırlanmış olan tasarımı görür ve inanır. Tarihteki örnek Danyal Peygamber ile Firavun arasındaki olaydır. Bu yöntemler tamamen matematik aracılığıyla kurgulanır ve musiki aracılığıyla kişiye intikal ettirilir.
- Telekineziyle fikir yerleştirme çalışmaları var mı?
Fikir değil ama ‘tasarım yerleştirmesi’ yapılabilir ve yapılmıştır da. Bunun için bazı ilaçlar kullanılır ve bunlar aracılığıyla kişilerin ve daha önemlisi kitlelerin, belirli tür eylemlere yönlendirilmeleri sağlanır.
- Önem alınabilir mi?
İstihbarat dünyasının en ilginç olayı bu tür uzaktan kontrol yöntemlerinin önlenmesiyle ilgilidir. Uzmanlar bu yollara başvurabileceğini bilerek bazı özel önlemler alabilirler. Karşı atak şeklinde olur. Tarihten bir örnek size: ABD Başkanı Nixon, Rusya’ya gittiğinde, Sovyetler Birliği Komünist Partisi özel hazırlattığı programı uygulatmıştı. Nixon yaklaşık 95 dakika trans halinde kalarak toplantının yarıda kesilmesine neden oldu ve görüşmelerden sonuç alınamadı. Sovyetler Birliği’nin istediği de zaten buydu.
(*) Geller, ülkemizde yayınlanan ‘Fenomen’ adlı programa da jüri olmuştu. Sadece dokunarak kaşıkları bükmesi, en bilinen numarasıydı ve mıknatıs kullandığı iddia edilmişti.
Avrupa, ABD ve Çin’deki polis teşkilatlarının ‘duru görü’ye sahip kişilerden yararlandığı biliniyor. CIA, FBI ve KGB’nin bu konuda çalışmaları var. Doçent Sultan Tarlacı da Münevver Karabulut cinayetinde yetkililerle çalışmış; ancak bu gayri resmi yollarla olmuş. Bu konuyu uluslararası istihbarat kurumları ve faaliyetleri hakkında kitaplarıyla tanınan Araştırmacı Aytunç Altındal’ın kapısını çaldık:
- Telekinezi istihbaratta kullanılabilir mi? Böyle denemeler olduğunu biliyoruz, nasıl kullanıyorlar?
Telekinezi diye bilinen yöntem önce 19’uncu yüzyılda okült (gizli) ilimlerin bir dalı olarak ortaya çıktı. Uygulaması itibariyle ‘zihin yönlendirme ve kontrol’ mekanizmaları arasındadır. ‘Uzaktan yön verme’ sistemlerinden biridir. İlk sistematik uygulamaları ABD silahlı kuvvetlerinde Vietnam Savaşı sırasında, 1960’larda yapılmıştır; MK-ULTRA Projesi olarak bilinir. Bu konuları merak edenler ‘Haşhaş ve Emperyalizm’ ile ‘Casuslar’ kitaplarımda ayrıntılarıyla okuyabilirler. Telekinezi artık büyük ölçüde şarlatanlık olarak bilinmekte. Google’ladığınızda adıyla karşılaşacağınız İsrailli Hokkabaz Uri Geller(*), uzun yıllar istismar etmişti.
- Telekinezi’yi Yiğit Bulut’un iddia ettiği gibi bir politikacıya karşı saldırı aracı olarak kullanmak mümkün müdür?
Telekinezi, ‘zihin kontrol mekanizmalarından’ sadece biri ve en zayıf olanı. Çok daha güçlü yöntemler var ve uzaktan kontrol aracılığıyla kişilerde psikolojik sapmalar yaptırmak olasıdır. Bu yöntemlerden biri ‘rüya gönderme’ diye bilinen yöntemdir. Bu yöntem aracılığıyla ‘teleolojik’ bir tasarım hazırlanır ve şahsa intikal ettirilir; yani şahıs rüyasında sizin tarafınızdan hazırlanmış olan tasarımı görür ve inanır. Tarihteki örnek Danyal Peygamber ile Firavun arasındaki olaydır. Bu yöntemler tamamen matematik aracılığıyla kurgulanır ve musiki aracılığıyla kişiye intikal ettirilir.
- Telekineziyle fikir yerleştirme çalışmaları var mı?
Fikir değil ama ‘tasarım yerleştirmesi’ yapılabilir ve yapılmıştır da. Bunun için bazı ilaçlar kullanılır ve bunlar aracılığıyla kişilerin ve daha önemlisi kitlelerin, belirli tür eylemlere yönlendirilmeleri sağlanır.
- Önem alınabilir mi?
İstihbarat dünyasının en ilginç olayı bu tür uzaktan kontrol yöntemlerinin önlenmesiyle ilgilidir. Uzmanlar bu yollara başvurabileceğini bilerek bazı özel önlemler alabilirler. Karşı atak şeklinde olur. Tarihten bir örnek size: ABD Başkanı Nixon, Rusya’ya gittiğinde, Sovyetler Birliği Komünist Partisi özel hazırlattığı programı uygulatmıştı. Nixon yaklaşık 95 dakika trans halinde kalarak toplantının yarıda kesilmesine neden oldu ve görüşmelerden sonuç alınamadı. Sovyetler Birliği’nin istediği de zaten buydu.
(*) Geller, ülkemizde yayınlanan ‘Fenomen’ adlı programa da jüri olmuştu. Sadece dokunarak kaşıkları bükmesi, en bilinen numarasıydı ve mıknatıs kullandığı iddia edilmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder