6 Ağustos 2013 Salı

Lozan-Gizli maddeler-Taha Akyol

Lozan

BUGÜN Lozan antlaşmasının 90. yıldönümü; üniversiteler, enstitüler hatırlayacak mı dersiniz?Biz burada sırayla önce Lozan hezimettir diye, sonra zaferdir diye bakalım.4 Şubat 1923, pazar akşamüstü; Lozan’da görüşmeler çıkmaza girmiş, barış konferansı kesintiye uğramıştır. Görüşmeler sırasında İngiltere, Fransa ve İtalya’ya büyük tavizler veren İsmet Paşa, kaldığı otelin lobisinde Türk ve yabancı gazetecilere düzenlediği basın toplantısında diyor ki:

“Büyük fedakârlıklar yaptım, her şeyi kabul ettim...”


Orada bulunan gazeteci Ali Naci Karacan’ın “Lozan” adlı kitabının 191. sayfasında, İsmet Paşa’nın bu sözleri aynen vardır.20 Kasım 1922’de Lozan’da masaya oturduğumuzda arkamızda büyük bir Milli Mücadele zaferi vardı. Adaların hiç olmazsa bize yakın olanlarını niye almadık? Kıbrıs’ı niye almadık? Boğazlar’ın yönetimini neden uluslararası komisyona bıraktık? Niye laik bir medeni kanun yapacağımızı Lozan’da söyledik?.. Böyle birçok soru...

Cevap: İsmet Paşa Lozan’da müttefiklerin istediği “her şeyi kabul” etmişti.

MADALYONUN ÖBÜR TARAFI

İsmet Paşa’nın yukarıdaki sözlerinin bulunduğu cümle aslında şöyledir:“Bütün fedakârlıkları yaptım, her şeyi kabul ettim, fakat memleketin iktisadi esaretini reddettim.”Peki öyle midir? Lozan tutanakları gösteriyor ki, Lozan Konferansı Ocak 1923 sonlarına doğru hakikaten iktisadi konularda çıkmaza girmişti. Müttefikler kapitülasyonların yerine iktisadi, mali ve hukuki bir imtiyazlar düzeni kurulması için dayatmışlar, Türk heyeti reddettiği için görüşmeler tıkanmıştı.Bugün “kamu diplomasisi” denilen bir propaganda savaşı da yürütülüyordu: Batılılar barış uğruna Türklere “çok cömert” davrandıklarını ama Türklerin barışa yanaşmadığını söyleyip duruyorlardı... İsmet Paşa da, aksine, barış için her fedakârlığı yaptığımızı ama iktisadi esareti kabul etmediğimizi söylüyordu. Muhafazakâr Başbakan Rauf Bey’in de İsmet Paşa’ya telgrafı vardır, barışın Müttefikler yüzünden tıkandığını Batı kamuoyuna iyi anlatması için. Mustafa Kemal’in 23 Ocak 1923’te yayınladığı “Amerikan Milletine Beyanname” de böyledir.

ADALAR VE MEDENİ KANUN

Peki, adaları niye almamıştık?.. Evvela İngiliz ve Fransız harp gemileri hâlâ Boğazlar ve İzmir sularında bekliyordu. Milli Mücadele’nin kahraman ordusu kara ordusuydu, elinde ufak bir çıkarma aracı bile yoktu. Üstelik, adaları Balkan Harbi’nde kaybetmiştik.Lozan’da Rıza Nur neden laik bir medeni kanun kabul edeceğimizi söylemişti? Çünkü Venizelos, azınlıkların medeni hukuk alanında Hıristiyan yasalarına ve Patrikhane’nin yargı yetkisine bağlı olmasını istiyordu. Türk heyeti ise bunu reddediyor, din ayrımı yapmayan ‘sivil’ bir medeni kanun çıkaracağımızı söylüyordu. Bu tartışmaların sonunda Patrikhane’nin yargısal ve idari, dolayısıyla siyasi yetkileri kaldırıldı, sırf ruhani bir kurum haline getirildi.Peki Lozan’daki eksiklerimiz, kusurlarımız?.. Olmaz olur mu, ama tümünü karalamak vicdansızlıktır.

LOZAN KAYNAKÇASI

Karmaşık olaylara siyah-beyaz gözlüğüyle bakmak günümüzde ne kadar yanıltıcı ise tarihe bakarken de öylesine yanıltıcıdır. Lozan’a da bütün renkleri görmeye çalışarak bakmak gerekir.Bu da araştırmakla mümkündür.Evvela, Lozan zabıtlarını okumak lazım; Seha Meray yayınladı, anlaşma metniyle birlikte 8 cilttir. İsmet Paşa’yla Ankara’da Başbakan Rauf Orbay ve Gazi Paşa arasındaki telgrafları okumak lazım, Bilal Şimşir yayınladı, iki cilttir.Lord Curzon’un Londra ile yaptığı telgraf yazışmalarını incelemek, hiç olmazsa bu konudaki araştırmaları okumak lazımdır.Lozan hakkında Meclis’te açık ve gizli oturumlar yapıldı. Gazi Paşa’nın, İsmet Paşa’nın, Rıza Nur’un, Başbakan Rauf Bey’in... Muhaliflerden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey, Mersin Mebusu Sırrı Bey, Bitlis Mebusu Kürt Yusuf Ziya Bey gibi isimlerin eleştirel konuşmalarını okumak lazım.Hiç olmazsa birkaç akademik kitap okumak lazım.Bunlara bakmadan, sırf İsmet Paşa’ya siyasi taraftarlık veya aleyhtarlık duygusuyla Lozan hakkında hüküm vermek yanlıştır.

Gizli maddeler

LOZAN’da gizli maddeler var mı? Lozan’ın süresi 2013’te bitiyormuş doğru mu?Bunların hepsi zırvadır. Nasıl gizli komplolar, esrarengiz planlar hastası bir zihniyete kapıldığımızın göstergeleridir.Hele üniversite öğrencilerine “Lozan’ın süresi 100 yıldır, 2023’te bitiyor”diyebilen türban düşmanlığıyla ünlü tıp profesörüne söyleyecek söz bulamıyorum.Bütün Lozan belgeleri Türkiye’de ve ilgili ülkelerde açıktır, bizde tamamı yayınlandı. İngiliz belgelerini de İngilizce olarak Boğaziçi Üniversitesi yayınladı. Dahası, uluslararası belgeler ancak parlamentolar onaylarsa geçerli olur! Parlamentolarda açık olarak tartışılır, oylanır, resmi gazetelerde yayınlanır, gizli kalamaz.

ZAFER Mİ, HEZİMET Mİ?

Önce neye göre? Arzu ve hayallerimize göre mi? Askeri, siyasi ve stratejik gerçeklere göre mi?
Lozan’da alınan sonuçlar, Lozan’a giderken tespit edilen hedeflere önemli ölçüde uygundur. Evet, Boğazlar’daki hâkimiyetimiz Lozan’da eksik kalmıştı, fakat dünya şartları uygun olunca 1936 Montrö Sözleşmesi’yle tamamlandı.Hatay dışarıda kalmıştı, 1938-1939 döneminde anavatana katıldı...Dahası mı diyeceksiniz?Birinci Dünya Savaşı’nın acı tecrübeleri, sadece Mustafa Kemal ve İsmet paşalar gibi “devrimci” ekipte değil, Rauf Bey ve Karabekir gibi muhafazakâr ekipte de fetihçilik yerine, “güvenli vatan” düşüncesini yerleştirmiştir. Hem Başbakan Rauf Bey’in, hem Başdelege İsmet Paşa’nın Meclis konuşmalarında “şu genişlikte veya bu genişlikte, fakat güvenli bir vatan” fikri görülür. Mesela 27 Şubat 1923 günlü gizli celse zabıtlarına bakılabilir.Bugün de topraklarımızı “bir karış” genişletmek yerine teknolojik ihracatımızı “bir dolar” arttırmak daha akıllıca olur.Kaldı ki, daha fazla toprak almak, askeri gücümüzün ötesindeydi. Musul için bir savaş, İzmir ve Trakya’yı tekrar tehlikeye atardı; Karabekir’in de belirttiği gibi...Lozan denilince en sorunlu konu Musul meselesidir. Bugün de önümüzdeki en ciddi sorun, aynı şekilde Kürt sorunudur. Milli Mücadele liderleri bunu biliyorlardı fakat amaçladıkları şekilde sonuçlandırmaya Türkiye’nin askeri ve ekonomik gücü kâfi gelmemişti.

MÜBADELE DRAMI

Lozan’daki önemli konulardan biri mübadeledir. Türkiye’den çıkarılan Rumların ve Karamanlı Ortodoks Türklerin Yunanistan’a, o taraftaki Müslümanların Türkiye’ye gönderilmesi çok ıstıraplı oldu. Fakat bir arada yaşayamayacak toplulukların mübadele edilmesiyle “homojen” uluslar oluşturmanın barışı güçlendireceğini söyleyen kişi, herkesten önce, Lord Curzon’du! 27 Ocak 1923 Salı günkü Lozan zabıtlarına bakabilirsiniz.Nüfus mübadelesini ve tehciri, bugünkü insan hakları anlayışı asla kabul etmez. Fakat 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında yaygın olarak uygulanmış ve Millet Cemiyeti tarafından da onaylanmış, desteklenmiş uygulamalardı.Olayları dönemlerin tarihi şartlarına göre değerlendirmek gerektiğinin tipik bir örneğidir bu.

İLLE DE KAPİTÜLASYONLAR

Lozan’da galiba en büyük başarı kapitülasyonların kaldırılmasıdır. Müttefikler bunu kolayca kabul ettiler, fakat yerine konulmasını istedikleri düzen, Rauf Bey’in deyimiyle “şekli değişmiş kapitülasyonlar”dı, İsmet Paşa’nın deyimiyle “muhill-i istiklal” yani bağımsızlığı ihlal eden bir imtiyazlar düzeniydi; yabancı uyruklu kişi ve şirketler Türk yasalarına ve yargısına tabi olmayacaktı! Lozan’da en büyük kavgalar bu konularda yaşandı zaten.Lozan’dan sonra kurulan Tek Parti Rejimi’nin Lozan’la bir bağlantısı yoktur. O rejimi eleştirmekle Lozan’ı birbirine karıştırmamak lazım

Hiç yorum yok: