30 Nisan 2013 Salı

Türkiye-Büyük fotoğraf-Devlet-Derin devlet-Tabaktaki et-Ergün Diler

Türkiye
Çok uzun yıllar çapsız adamlar tarafından yönetildik. İsim isim gidecek değilim. Bu bir tercihti! Kendi halkının içinden durmadan DÜŞMAN çıkaran CUMHURİYET, dışarıdan yapılan görünmeyen müdahalelerle devamlı yeteneksiz, sığ ve vizyonu olmayan insanları alıp yönetime getirdi! Elbette istisnalar vardı!
Ama bunlar ya kurşunla, ya zehirle ya da komplolarla kadro dışı kaldı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra bize biçilen ROL buydu! Bölgeye, dine ve tarihine sırtını dönmüş bir TÜRKİYE...
Kim yaptı bunu?
Biz mi!
Elbette hayır!
Dünyada kimin sözü geçerse, çıkarı gereği sizi şekillendirir!
Dönün geriye...
Boşnaklar, yani Avrupa'nın göbeğinde oturan Müslümanlar II. MAHMUD'a redingot giydi diye "GAVUR PADİŞAH" yakıştırması yaptı! Oysa Osmanlı ciddi bir şekilde BATI'ya kaymıştı! Devletin bütün kurumları Avrupa modellerine göre yapılanıyordu. Ordu, maliye, adalet hatta sosyal yaşam... Avrupalı olmak bir ayrıcalık haline gelmişti. Bu bir politikaydı. Osmanlı aslında rejimini değiştiriyordu. O zamanki AKIL, devletin ayakta kalabilmesi için bu değişikliği şart kabul ediyordu. Batı'ya gittikçe düşmanımız olan Avrupa'nın bizi kendi halimize bırakacağını sanıyorduk! Adamlar memleketin altına dinamit koyarken biz "yapmayın, etmeyin bakın size benzedik" diyerek onlara koşuyorduk!
Oysa biz "BİZ OLDUĞUMUZ ZAMAN" büyüktük!
Ama günün şartları bunları görmemizi engelliyordu!
Iskaladık.
Cumhuriyet de Batı'ya koşuşun son hamlesidir! Son depardır!
Peki bunu da halk mı istedi?
Cevap yine elbette 
"HAYIR!"
Devrimler, atılımlar, savaşlar, rejim değişiklikleri hep halka sormadan yapılırdı. Devlet, sadece halkı ikna için gerekli yolları açardı!
Bunlar da bölgedeki büyük politikanın gerekleri aynı zamanda sonuçlarıydı!
Osmanlı'ya dönüp baktığınızda neredeyse 200 yıldır anlamsız bir şekilde Avrupa'ya gittiğimizi görürsünüz. Çünkü Osmanlı, Avrupa'nın karşısına bir DENGE koyamadığı, masaya güçlü oturamadığı için patinaj yaptı! İngilizler'i dengeleyecek bir unsur aramak yerine hep onlara "HOŞ" görünmeye çalıştık! Onların emirlerini eksiksiz yerine getirirken, hem çok zaman hem de kendimize olan güveni kaybettik!
Etrafımıza örülen politik çitler bizi başka bir yöne itti!
Mesela Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye demokrasi yoluna girerken, II. Dünya Savaşı'ndan sonra Polonya komünist oluyordu! Bu dengelerin bir sonucuydu!
Savaşın kahrını çekmiş olan Polonya 1939'da sahip olduğu toprakları Almanlar'dan geri alıyor, ancak daha çoğunu Ruslar'a kaptırıyordu! Komünizmle ilgisi yokken bir anda bu dalgaya kendini kaptırıyordu! Bu Avrupa'nın, Amerika ve Rusya (SSCB) arasındaki dengede kapana sıkışması anlamına geliyordu.
Haliyle gecikmeden tepki verildi! Tıpkı biz de olduğu gibi öğrenciler, aydınlar, profesörler hatta kilise, özgürlük ve eşitlik adına ayağa kalktı! Ülke, komünizmle girdiği yolda gidemiyordu!
Derken 1978'de Polonyalı Karol Vojtyla Papa seçildi! Yani Papa II.
Jean Paul oldu! Bundan bir yıl sonra PAPA ülkesini ziyaret etti! Bu ziyaretten sonra Polonya iyice karıştı. Olaylar arttı! Avrupa, Ruslar'ın içlerine kadar girmesinden rahatsızdı! Amerika'nın Ruslar'a perde arkasından destek verdiği de aşikardı!
Ruslar'ı frenlemek için PAPA meydana çıkmıştı! Dengenin Avrupa lehine dönmesi için elini taşın altına sokmuştu! Anlayacağınz PAPA hem ABD hem SSCB (Rusya) ile savaşıyordu!
Ama o sırada iki süper güç, bir TÜRK'ü yani Mehmet Ali Ağca'yı bularak PAPA'ya ilk uyarıyı Vatikan'da veriyordu!
Ağca'nın sıktığı kurşunlar, Avrupa başkentlerine "Türkiye'yi de size bırakmayacağız" mesajı olarak gidiyordu!
Avrupa'nın Türkiye'deki etkisi Amerikan ve Rus yönetimlerini çok rahatsız ediyordu!
Özellikle Amerika, yıllardır Ankara'nın göbeğinde oturmasına rağmen Avrupa etkisini frenleyemiyordu!
Bizim gizli devletimiz de nedense bu kavgayı anlamayan ve sadece izleyen insanları alıp Ankara'ya götürüyordu!
Dengeyi bilmediğimiz için de neden-sonuç ilişkisini bir türlü sağlıklı bir şekilde yapamıyorduk!
PKK da, Öcalan da son tahlilde bu güçlerin bizi istedikleri kulvara çekmek için kullandıkları enstrümandı!
Ama biz vurmayı ve yok etmeyi tercih ettiğimiz için sorunu kangren haline getirmeyi başarı sayıyorduk!
Maalesef askerlerimizin birçoğu öldürülen PKK'lı sayısı üzerinden kariyer yapıyordu!
Elbette devlete isyan eden en keskin cezayı bulacaktı! Ama bunu birkaç akıllı adamla yapmak varken biz koca orduyu üçbeş baldırı çıplağın karşısına dikiyorduk!
Neyse, yıllarca yapılan hatalardan dönüldü!
Büyük olduğumuzun farkına varıldı!
Bölgede oyun kurulacaksa Türkiye'nin onayı şarttı! Bunun farkına varıldı!
Bunlar az şey değildi!
İçeride gazetecisinden politikacısına, işadamından profesörüne kadar satılmış birçok adam varken bu dönüşümü yapmak hiç kolay değildi!
Ama oldu!
Şimdi ne diyorlar?
İdeolojimiz değişiyormuş!
Kardeşim sahip çıktığın zaten senin değil!
Bunu görmek için alim olmak gerekmez!
Batmamak için sarıldığımız o ip 150 yıldır bize diz çöktürdü!
İçerideki yabancıların sesi o kadar gür çıkıyor ki doğruyu söyleseniz de duyurma şansınız yok!
Eyalet sistemi geliyormuş!
Yıllarca Kürt'e "Kürt" demeyi yasakladık!
Hadi içerideki Kürtler'e bunu dayakla, sopayla anlattık! Peki Kuzey Irak sana doğru hızla kayıyor! Hem de içeridekiler gibi yoksul falan da değil! Adamın petrolü var, gazı var!
Bunu nasıl kucaklayacaksın? 
"Siz dağ Türküsünüz!" demek yetecekse buyurun!
Ama AKIL "Öcalan'la anlaşıp bölgedeki bütün Kürtler'i Ankara'ya bağlayın" diyor!
Kürtler gözlerini İstanbul'a dikmiş beklerken, içeriden beklenmedik sesler çıkması çok garip!
Pardon! garip falan değil!
Herkes görevini yapıyor!
Hiçbir ülke bir diğerini kardeş ya da dost görmez! Göremez! Çünkü akla aykırı! Aslolan ÇIKARDIR!
Devlerin çarpışması tarihi bir fırsatı gelip Ankara'ya sundu!
Bunu iyi değerlendirirsek bir süre sonra biz DEV oluruz!
Yok "hayır" dersek onların çizdiği kader neyse onu yaşarız!
Osmanlı, İngiltere'ye karşı bir denge bulamadığı için gitti! Oysa şimdi Türkiye'den başka seçeneği olmayan bir OBAMA var!
Tarih herkese bu kadar adaletli olmaz!
Kürtler üzerinden tarihimizle buluşmak üzereyiz!
Söylenmeyen, asıl korkunun adı BÜYÜK TÜRKİYE...
Haksız da değiller!


Büyük fotoğraf


Bugün İsrail üzerinden yola çıkıp PKK, Kürtler, Araplar ve bölge üzerinden gidip önce Rumlar'a sonra da Avrupa'ya sıçrayalım… Çünkü büyük fotoğrafı oluşturacak küçük ve önemli parçalar hareket halinde. Bir süre sonra bizim yazdıklarımızın doğruluğunu herkes görecek.
Biz sadece risk alıp önceden altını çiziyoruz.
Zaman gerçeği gösterecek! Beklemekten başka yapacak birşey yok!
Ama gelin hayatın akmasını beklerken, Türkiye'nin önünü açan olayların üzerinde sörf yapalım…
Papa Benedict tarihte ender görülen bir şekilde istifa kararı aldı. Taciz, örtülü para operasyonları, kirlenen kilise, Katolik dünyasındaki hesaplaşmalar gibi onlarca sebep ileri sürüldü!. Belki istifanın arkasında hepsinin payı vardı. Ama hiç konuşulmayan gerçek başkaydı! İstifa eden Alman Papa Benedict, net bir şekilde İslam karşıtıydı! Bunu çok göstermese de siyasal anlamda elini taşın altına koymaktan çekinmiyordu! Türkiye'nin önderliğinde bir Müslüman ekseni kurulmasına karşıydı!
Bu nedenle "Benedict gidecek ABD yanlısı bir PAPA gelecek" demiştim!
Öyle de oldu!
Türkiye'ye muhtaç olan DEV GÜÇLER Ankara'nın ayağına takılacak bir engeli ortadan kaldırdı! Bu engel bizim 30 yıl uğraştığımız PKK'dan çok daha önemli, tehlikeli, güçlü ve derindi!
Gelen kimdi?
Papa Francis (Bergoglio)…
Arjantinliydi! CIA ile ilişkisi eskilere dayanıyordu! 1976'daki darbede General Jorge Videla'nın yönetime el koymasına büyük destek verdi! Arjantin'deki KATOLİK KİLİSESİ askeri darbeyi BERGOGLIO vasıtasıyla onaylıyordu! Onay vermekle kalmıyor darbeye karşı başkaldıran papazları kendi elleriyle CIA'ya teslim ediyordu! Yaklaşık 40 yıllık ilişki ağı PERON'u gönderen Bergoglio'yu, sesiz bir darbeyle Vatikan'ın başına getiriyordu! Göreve neden geldiğini bildiği için de "İlk olarak Kuzey Irak'a gideceğim" diyordu! Yani içerideki bazı grupların anlamadığını, VATİKAN eksiksiz algılıyordu!
Ve gereğini yapıyordu! Katolik dünyasının İSLAM'a bakışı değişecekti! Ya da başka dosyalarla uğraşmak zorunda kalacaklardı!
Zaten bu nedenle yeni PAPA önceki gün ayaklarını öptüğü suçlular arasına MÜSLÜMANLARI da alıyordu!
DAR baktığımız için PKK ve Öcalan hikayesini Ankara'nın tek başına çözemeyeceğini göremedik! Ama çözeceğimizi sandık! 3-4 bin baldırı çıplak dağları mesken tutmuşken, biz 220 bin askeri bölgeye gönderdik! Alan hakimiyeti bizim için önemliydi! Her yere askerimizi koyduk!
Adamları bir kaç AKILLI istihbaratçının verdiği koordinatla keklik gibi avlayacakken hedef olduk! Basılmayan karakolumuz kalmadı. Ne kadar şehit verdiğimiz ortada!
Söylenmese de 220 bin kişilik dev bir ordu, birkaç bin kişilik eşkıyayı yola getiremiyordu!
Çünkü yöntem yanlıştı!
Attıkları her adımı bilip tepelerine binmek varken, biz gösteriyi, şovu seçtik!
Akılsız başın cezasını millet çekti!
Senaryoyu göremiyorduk!
220 bin kişilik ordu PKK'nın peşinde koşuyor, 7 düvel PKK'yı kınıyor ama terör bitmiyordu!
Arkadaş; PKK nasıl bir örgüttü ki dünyaya meydan okuyordu ve sırtı bir türlü yere gelmiyordu?
Bu soruları sormadığımız için çuvalla hata yapıyorduk!
Dağda gezeni hedefe koyup KUKLACIYI ıskalıyorduk!
Bu nedenle de 30 yıl aynı belayla uğraşıyorduk!
Devam…
İsrail özür diledi ya bazı isimler hemen "Ankara, doğalgaz gelecek diye Tel Aviv'e yanaştı" yakıştırmasını yaptı. Defalarca yazdım! İsrail'i çok fazla önemsemenin bir mantığı yok! İsrail, Arap coğrafyasını meşgul etmek için İstanbul'da temeli atıp filizlendirilen bir oluşumdu! İngiltere, akılla bunu gerçekleştirdi! Kendisi, perde arkasında kalıp Araplar'ın onlarla uğraşmasını keyifle izledi.
Türkiye, İsrail'i doğururken hem bölgeyi, hem gücü, hem de enerjiyi kaybetti! Ancak 60 yıl boyunca bunu göremedik!
Arap-İsrail Savaşları bölgenin "ter atma" alanıydı! Siyasal fay hatlarının içinin boşalmasıydı! Bu savaşlarla anlayacağınız herkes rahatlıyordu! Ancak İsrail'e "abilik" yapan Amerika'nın Suudi Arabistan'a olan desteğini kimse dillendirmiyordu! Öyle ya bir ülke birbirine zıt iki rejimle nasıl dost olabilirdi!
Düşünmediğin ve aklını kullanmadığın zaman oluyordu!
Allah'tan İsrail'in kullanım süresi bitti!
Şimdi Ortadoğu'ya yeni bir çekişme alanı lazım! Bu da muhtemelen Kürtlerle, Şii Araplar arasında olacak!
İngiltere leblebi tanesi bile vermeden Türk yapımı bir İsrail yarattı! O günden bu yana bölgeye kan ve gözyaşı hakim oldu! Türkiye hep kaybeden taraftı!
Çünkü oyunu göremezsen ölürdün! Bu coğrafyanın kaderi böyle yazılmıştı!
Ama zaman su gibi akıyordu…
Londra ve Çin'in "tehlikeli" konuma gelmesi Amerika'yı telaşlandırdı! İsrail nedeniyle oluşan ABD karşıtlığıyla yeni dengeyi kurmaları mümkün değildi!
PAPA'yı bile değişime iten denge sonucu Obama'nın temsil ettiği Amerika "Kürtler'i alın büyüyün" diye yalvarıyordu!
Bir yanda boşa giden 60 yıl, diğer yanda aklını kullandığında meydana gelecek SÜPER TÜRKİYE…
Seçim şimdi bu tercihler arasında…
Mücadele de hangi şıkkın işaretleneceği konusunda!
Neyse…
Birkaç gündür dünya, Rumlar'ın bankalarındaki hesaplara getirdiği yüzde 40 vergiyi konuşuyor!
Peki bu ne anlama geliyor?
Merkel, kısa bir süre 200 işadamıyla Türkiye'ye geldi. O ziyaret aslında kendi elleriyle kurdukları AB'nin çökeceğinin işaretiydi! Bir papazın kızı olan MERKEL de Vatikan gibi değişimi görmüş ve rotayı buraya çevirmişti! Almanya, Ortadoğu ve Afrika'ya açılmak için kesinlikle Türkiye ile anlaşmak zorundaydı! Bu adımı attıkları anda gurbetçilerimizin evleri tekrar alev almaya başladı! Merkel'e, Ankara'yı ikna etmek yetmiyor aynı zamanda doğalgazda mahkum oldukları Moskova'yı da yanlarına almaları gerekiyordu! Gorbaçov ile Rusya yenilenirken YAHUDİ OLUP, Yahudi baronlarla işbirliği yapan oligarklar 200 milyar doları kaçırıp verginin olmadığı Rum bankalarına yatırdı!
Kremlin, kaçan paranın kendi parası olduğunu biliyordu.
Ve Ortadoğu'daki denklemde yer almak isteyen Merkel'e "İşte sana bir fırsat, bu oligarkların Rum bankalarındaki paralarını erit!" dedi… Merkel'in çıplak fotoğraflarının yayınlanmasına neden olan operasyon buydu! Almanlar, Türkiye ve Rusya'ya yanaştığı için PARANIN sahibi YAHUDİ BARONLARIN gazabına uğruyordu!
Belki de ortaya çıkan fotoğraflar daha doğrusu üç genç kızın çıplak siyah beyaz bir karesi tarihin en pahalı fotoğrafıydı!
Çünkü bankalarda eriyen paranın yüz milyar dolar olduğu iddia edildi!
Düşünün bölgeye inmek için kesilen ilk biletin fiyatı 100 milyar dolar!
Dile kolay!
İçeride hala nasıl bir ülkenin üzerinde oturduğumuzu anlamayanlar var!
Nasıl anlatsak bilemiyorum ki!
Umarım kenetlenmek için geç kalmayız!

Devlet

Eyalet sistemi, Öcalan'a ev hapsi, PKK'nın çekilme işlemi, yasal çerçeve, hainlik suçlamaları, İmralı ziyaretçileri, yeni Anayasa yani barış süreci ve getirdikleri ülkenin ana gündemi...
İnsanlar gruplar halinde bu konuları konuşmuyorlarsa da emin olun, iki kişi baş başa kaldığında PKK'nın nasıl biteceğini ve barışın ne getireceğini enine boyuna masaya yatırıyor! Kabul etmek gerekir ki, konu çok KARIŞIK olduğundan zihinlerde soru işaretleri yaratıyor! Bu doğal... Ama inanın televizyon ekranlarındaki UZMANLARI görünce halkın kafa karışıklığını çok iyi anlıyorum... 
Bizdeki "Her şeyi bilme ve her konuda söz söyleme hastalığı" geçecek gibi değil. Her aklına geleni ekranlardan milyonlarla paylaşmak yeni adet! Nasıl olsa kimsenin sorumluluğu yok! Herkes ait olduğu kamptan sallıyor! 
Ama "Hem Türk'e hem Kürt'e doğru yolu gösteren kim var?" diye sorsam cevap bir elin parmaklarını geçmez!
Neyse... 
Öncelikle şunu anlamamız gerekiyor.
Türkiye dünyanın merkezinde yer alıyor!
İddialı bulabilirsiniz ama gerçek bu!
Ülkenin etrafını saran çerçeve 100 yıldır yerine oturmadı. Çünkü Türkiye ne yapması gerektiğini bilmiyordu! Bunun için hem biz, hem bölge acı çekiyordu!
Dönün geriye... 
İttihat ve Terakki geldi, Cumhuriyet geldi, tek parti geldi, baskı geldi, yabancı düşmanlığı geldi, sol geldi, sağ geldi, darbe geldi, cunta geldi, sıkıyönetim geldi, fişleme geldi, idam geldi, terör geldi, suikast geldi, ekonomik kriz geldi, en sonunda PKK ve Öcalan geldi!
Biz DÜŞMANI hep içeride aradığımız için kendi gençlerimizi ya ipe, ya hapse ya da dağa gönderdik! SOL yükselince, milliyetçi kesimi önüne sürdük! PKK palazlanınca aynı gruplara bu kez farklı noktalarda görev verdik!
Problemin kaynağını ANADOLU olarak gördüğümüz için çözümü de haliyle buralarda arıyorduk! Oysa en kısa anlatımla 60 yıldır başımıza gelen belanın arkasında bizim dışımızda HERKES vardı! Amerika, İngiltere, Rusya, Almanya, Fransa, İtalya, Çin, Hollanda, Danimarka... Bizim kapladığımız alanın ne kadar önemli olduğunu bütün dünya biliyor, sadece biz fark etmiyorduk!
Acemi doktor gibi HASTAYI ölüme götüren yanlış REÇETEYİ yazıp duruyorduk!
Çünkü AKLIMIZI devredışı bırakmıştık!
Osmanlı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Ortadoğu'dan çıkıp gitti!
Cetvelle çizilen sınırlar İngiliz sevdalısı isimlere ve ailelere bırakıldı. Sancı bir türlü dinmedi! Çünkü biçilen elbise o bedene olmuyordu! Dikiş tutmuyordu! İçeride yaşadığımız bütün olaylar Türkiye'nin dışarıda alacağı ya da almayacağı ROL içindi! Sol-sağ, Alevi-Sünni, Türk-Kürt kavgası asla YEREL değildi! Karşı karşıya gelen grupların TÜRKÇE konuşması soruna TEŞHİS koymamız için yeterliydi!
Düşman içerideydi ve başı bir an önce ezilmeliydi!
Yıllarımız bu kısır döngü içinde geçip gitti! Acı olan şu ki hala Türkiye'nin nasıl bir TÜRBÜLANSTAN geçtiğini anlamayanlar var!
Bölge toz duman içinde. Bütün devler bölgede tepişirken birileri çıkıp "Ankara başını kuma gömerse hayatta kalır" tezini işliyor! Bunu daha şık bir şekilde söyledikleri için sokaktaki insan hemen anlamıyor! Kürtler'e kucak açmanın, çevreyle ilgilenmenin BÖLÜNMEYİ getireceği ve ülkenin temelinden sarsılacağı iddiaları havada uçuşuyor!
Kimseyi suçlamak istemem!
Belki de cidden böyle gördükleri için bunları söylüyorlardır! BİLEMEM!
Ama etraf kum fırtınasına teslim olmuşken, gaz maskesi takmadan hayata kalmamız mümkün değil!
Muhtaç olduğumuzu gaz maskesi de tarihimiz ve aklımız! 
Çünkü Ortadoğu'yu sallayan güçler buralara yabancı! Hiçbiri bizim kadar bölgeye hakim değil. Ama her birinin ayrı hesabı var. Dünyada yalnız olmadığımıza göre kendimize yakın birilerini yanımıza çekmemiz gerekir! Akıl bunu emreder!
Birileri çıkıp "Biz Türk'üz dünyaya meydan okuruz!" derse o başka!
O zaman benim gibi düşünen biri de çıkıp "12 Eylül darbesini niye engelleyemediniz, Avrupa Birliği'nin ülkeyi böleceğini düşünen Özal'ı neden koruyamadınız, Amerika karşıtı politikalarıyla bilenen Erbakan'ın düşmesine neden engel olmadınız, Türkiye'ye enerji koridoru açacak olan ELÇİBEY'i nasıl yalnızlığa terkettiniz" gibi cevap veremeyeceğiniz onlarca soruyu önünüze getirir!
Tarih derslerinde fetihlerimizi okurken hep cengaverliğimize vurgu yapılır!
Evet; biz gerektiğinde çok iyi savaşan bir millettik! 
Ama unutulmaması gereken bütün zaferlerimizi AKLIMIZLA kazandığımızdı! Orhan Gazi de, Fatih Sultan Mehmet de, Mustafa Kemal de hep AKLI ön planda tutmuştu!
Bu yüzden tarih yazdılar zaten!
Bakın Bill Clinton'ı hepimiz hatırlarız!
Clinton özel biriydi! Ama o da küresel politikaları değiştirebileceğin sandı!
Dünyanın dengesinin Amerika-Rusya arasında değil de, Amerika-Avrupa arasında olması gerektiğini söyledi!
Bunun için de çalıştı. Ancak Derin Amerika, Avrupa'nın tarihini, kabiliyetini ve büyük devlet kurma becerisini iyi biliyordu! Bu nedenle MADENLERDEN başka artısı olmayan Rusya'yı dengenin diğer ucuna koydu!
Tahterevalli ikisi arasında inip çıkıyordu!
Clinton bunu bozmaya kalkınca MONICA LEWINSKY isimli Yahudi bir kızla yaşadığı aşk skandalı ortalığa saçıldı.
Bir savcı bunun üzerine ABD Başkanı'nı karşısına alıp tam 4 saat terletti!
Bir güç "Hey Clinton kendine gel.
Başkan da olsan bizi dinlemelisin.
Abartma!" diyordu. Zaten kısa bir süre sonra da gidiyordu!
İçeride gelişmeleri okuyamayıp ısrarla birilerine kara çalanlar, KÜRESEL bir oyunun başrolünde Türkiye olduğu gerçeğini artık görmeliler!
İstesek de istemesek de Ankara, BAŞ ERKEK oyuncu!
Ya buna direnip kendi senaryomuzu yazacağız ya da aklımızı kullanıp filmin sonundaki mutluluk sahnesini ellerimizle değiştireceğiz!
İlk yolu seçtiğimizde kardeş kavgası ve BÖLÜNME kaçınılmaz!
Oyunun dışında kalma şansımız yok!
Ama değiştirme şansımız çok!
Tek yapmamız gereken TÜRK olduğumuzu hatırlamak! 
İnanın gerisi kolay! 

NOT: Büyük Türkiye'ye muhalefet edenlerin daha ölçülü olması şart.
Dışarıdan bakan bir göz, dağınık yapıdan UMUT bulabilir... 
Yine düşmanı içeride yaratmayalım... 
En azından bu kez!


Derin devlet

Dünkü yazımın başlığı "devlet"ti, bugün ise "derin devlet" oldu!
Türkiye birçok olayı ve kavramı birbirine karıştırdığı gibi DERİN DEVLET tanımını da özünden koparıp bambaşka bir anlama büründürdü. Düne kadar derin devlet dediğimiz şey, Abdullah Çatlı, İbrahim Şahin, Haluk Kırcı, Mehmet Ağar, Teoman Koman ya da Veli Küçük gibi isimlerdi! Bu isimleri suçlamak için söylemiyorum ALGIMIZ böyleydi!
Hatırlayın, PKK lideri Öcalan, Şam'dan çıktıktan bir süre sonra İtalya'da lüks villaya yerleştirildi! Bu olay Türkiye'nin büyük tepkisine neden oldu.
Sokağa dökülen Türkler, İtalyan mallarını boykota başladı. Duygusal ama çok yerinde bir tepkiydi. Bunun üzerine Öcalan, İtalya'yı terk etti, Türk futbolunun simgesi Fatih Terim önce Fiorentina ardından da Milan'ın yolunu tuttu! Hiçbir bilgi olmamasına rağmen sokaktaki insan bu operasyonu yapan ismin Mehmet Ağar olduğu söyledi!
Doğru değildi ama ALGI buydu! En zor şey de algıyı kırmak ve değiştirmekti!
Geçmişte İtalyan P2 Mason Locası'na bağlı çok ünlü üyeler ile PİRELLİ ve FİAT gibi dünya devlerinin patronları MİT müsteşarlarımızı ziyaret emişti!
Müsteşarın yazlığında pek çok konu konuşulmuştu ama uygulamalar hep onların istediği şekilde olmuştu! Ve biz bunları hiç duymaz ve bilmezdik! "Derin Devlet" çarkı dönüyor, çıkan sonuçları değerlendiremiyorduk!
Bize soran ve anlatan da yoktu zaten!
Neyse...
Türkiye, PKK sorununu çözüp etki alanını genişletmek için düğmeye bastı. Öcalan ile görüşmeler, heyetlerin mesaj getirip götürmesi, MİT'in devrede olması gibi AKİL İNSANLAR KOMİSYONU kurulması da işin doğasına uygun bir adım...
Ancak komisyon üyesi isimler açıklandığından beri sosyal medya yıkılıyor! Her türlü espri ile hakaret kol kola gidiyor! Komisyonu meydana getiren 63 kişi üzerinde fırtına kopuyor!
Hülya Koçyiğit'ten Yılmaz Erdoğan'a, Orhan Gencebay'dan Oral Çalışlar'a, Tarhan Erdem'den Lale Mansur'a kadar bütün heyet yerden yere vuruluyor!
Peki bunu yapanlar haklı mı?
Elbette hayır!
Ama bunu söylerken eleştiri yapılacak çok isim olduğu da bir gerçek! 30 yıllık kanlı bir mücadeleden sonra ortaya çıkan isimlerin daha KALLAVİ olması gerekmiyor muydu! Herkesi ikna edecek isimlerin orada olması gerekmez miydi?
İşte bu soruların cevabını vermeden önce biraz geriye gideceğiz.
Bill Clinton çok başarılı bir BAŞKANLIK dönemi geçirmişti.
Üçüncü kez seçilemediği için onun yerine sağ kolu AL GORE seçimlere girdi.
Amerikan halkı sandıkta resmen ikiye bölündü. Hem GORE, hem BUSH yüzde 48 oy aldı! Başkanlık koltuğuna kimin oturacağına Florida'daki Küba Mahallesi karar verecekti!
Ama uzaya giden, çağ açıp çağ kapatan Amerika nedense buradaki oyları bir türlü sayamıyordu!
Akıl dışı gibi gelse de durum buydu!
Florida'daki 25 delegeyi alan Beyaz Saray'a çıkacaktı! Ama sonuç bir türlü belli olmuyordu! CBS, CNN, NBC, MSNBC ve ABC gibi dev kanallar da çaresizdi! Önce Gore'un kazandığını ilan ettiler. Oysa Florida'da sandıklar kapatılmamıştı bile. 
Bu yanlış haberler, birçok kişiyi sandık başına gitmekten vazgeçirdi. Haberler geri çekildi. Sonra da Bush'un kazandığı ilan edildi. Bu da yanlıştı! Gerçek bir türlü ortaya çıkmıyordu! Sanki bir el başka bir hesabın peşindeydi! 30 dakika içinde ulaşılması gereken sonuçlar SIR olmuştu!
Günler geçmesine rağmen NET bilgiler ortada yoktu! Ve sonunda iş mahkemeye taşındı! ADALET, Başkan'ın kim olacağına karar verdi!
Başkan BUSH'tu!
Clinton'ın Amerika-Avrupa yakınlaşmasını istemeyen bir güç AL GORE'u da istememişti! Bu güç Amerikan DERİN DEVLETİYDİ!
Yani Amerikalılar oy veriyor ancak sayımı DEVLET yapıyordu!
Üç günlük devlet olmalarına rağmen biz de olmayan DERİN DEVLET onlar da vardı! Ne istiyorlarsa o oluyordu! 
"Bizde olmayan" diyorum çünkü 2006'ya kadar ayakta kalan Ankara'daki DERİN DEVLET Türk değildi! Üyeleri TÜRK olsa da hepsi DIŞARIYA bağlı ve onların çıkarlarını koruyan insanlardı! 
İçinde asker de, işadamı da, siyasetçi de vardı! 
Ama ortak özellikleri DIŞARININ adamları olmasıydı! Bu nedenle Türkiye yabancıların hiçbir operasyonuna karşı koyamıyor ve her seferinde YARA alıyordu! Çünkü yapılacak saldırının ve operasyonun içeriğini bu masanın üyeleri biliyor ancak gereğini yapmıyordu!
Yapmalarını beklemek hayaldi! Çünkü nüfus kağıdında Türk, ama gerçekte TÜRK değillerdi!
Tabii sokaktaki insan bu gerçeği bilmiyor!
Her şeye ideolojik olarak bakıyor!
Laik, Cumhuriyetçi, muhafazakar, ülkücü, Kemalist ya da başka başka şablonlarla değerlendirme yapıyor! Gizlenen gerçeği göremediği için de herkesi vatansever ve Türk sanıyor!
2006'dan sonra Ankara'da bir AKIL meydana gelse de yeni DERİN DEVLET oluşturulamadı! Öyle sanıldığı gibi kolay değildi! Zaman gerekliydi!
İşte Ankara'da DERİN DEVLET olmadığı için 63 kişilik bu Akil İnsanlar Komisyonu oluşturuldu!
Eğer derin devletin adamları kullanılsaydı, yıllardır olduğu gibi yine DIŞARIYA hizmet edip süreç büyük zarara uğrayabilirdi! Yeni masa bunu göze alamadığı için ün ve şöhret sahibi insanları bir araya getirdi!
Herkes bu komisyonu eleştirirken ben olaya farklı baktım...
Ankara bence bu 63 kişiyi bir araya getirip onlara bir misyon yüklemedi!
Zaten "Akil İnsanlar" seçilmez, önemi gereği ortaya çıkar! Ama devlet bu 63 kişinin ismini zikrederek bambaşka bir mesaj verdi:
Yeni DERİN DEVLETİMİZİ yakında kuruyoruz!
Düne kadar "Derin Devlet" tanımını bilerek silahşörlere indirgeyen BASININ en büyük korkusu buydu! Daha doğrusu arkalarındaki gücün!
Ama korkunun ecele faydası yok!
Türkiye tıpkı Amerika gibi, Rusya gibi, Almanya gibi DERİN DEVLET sahibi olacak!
60 yıl onların dediği oldu!
Artık söz milletin!
Hem Türkiye'yi hem bölgeyi bu memleketin çocukları yönetecek!
İlk söyleyen ben olayım istedim... 

NOT: 63 kişilik komisyondaki bazı üyelerin DIŞARISI ile dolaylı da olsa ilişkisi var! Yeni devlet bunları kontrol etmek için komisyona aldı!
"Düşmanını yanında taşı!" formülü gereği... Bilginize!

Tabaktaki et
   
Ergün Diler Diğer Yazılarıtümü
Son virajAtillaTercihBina çoktan çatladı!Ankara'da şifre STA
Önceki HaberSonraki Haber
Osmanlı, dönemin tek hakim gücü olan İngiltere'ye karşı bir denge unsuru oluşturamadığı için battı. İpi çeken Londra'ydı.
Osmanlı'nın bitmesi ve Cumhuriyet'in başlaması aslında gizli bir kontratla oldu! 600 yıl dünya sahnesinde at koşturan Osmanlı çekilince onun yerini alacak olan yeni yapı eskisinden farklılık gösterecekti! Yazılmayan, söylenmeyen PLAN buydu! Cumhuriyet'in din anlayışı, tarihe bakışı, bölgeyle ilgisi tamamen farklılık gösterecekti. 
Çünkü Londra bu şekilde yaşamaya izin veriyordu!
Din birliği, kader birliği yapılan her unsura tabiri caizse arka dönüldü. Kötü bir örnek bire bin katılarak anlatıldı.
Araplar'la Türkler arasına mesafe konuldu. 
Hızla değişen Türkiye düne kadar birlikte yürüdüğü dostlarından farklılık gösteriyordu.
Değişim hem modernleşme hem de yabancılaşma olarak ilerliyordu... 
Bu nedenle şuursuz bir şekilde "ARAP" ismini evdeki canlılara veriyorduk!
Büyük fotoğrafı görmek istemediğimiz için hep önümüze konulanlarla yetindik! Bu topraklarda olup biten her gelişmenin altında yatan nedeni içeride aradık. Oysa Türkiye kendi haline bırakılmayacak kadar önemli bir virajda oturuyordu!
Dengelerini temelden sarsacak ve değiştirecek avantajı elinde bulunduruyordu. Dünyaya yön veren güçler ENERJİYE sahip olmak için perde arkasında büyük bir savaşa tutuşurken biz sadece izliyorduk. "Laik"
Cumhuriyeti koruduğumuz zaman ülkeyi kurtarmış oluyorduk!
Devleti yönetenlerin motivasyonu böyleydi!
Bölgede ne olduğu ve kimin kimle çarpıştığı umurumuzda değildi!
Zaten Cumhuriyetle birlikte BÜYÜK olma davamızdan vazgeçmiştik! En azında belli bir süre!
Tarihi bağlar canlı kaldığı sürece Türkler, İngilizler için hep tehlikeydi. Bu nedenle katı LAİK ve SOL bir anlayış gerekliydi! Bu iki kavramın yan yana gelmesi "Ortadoğu'ya veda" anlamına geliyordu! Ama içeride herkes bunu din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak görüyordu!
Okullardaki kitaplar böyle yazıyordu!
DERİNLİK gösterilmez ve öğretilmezdi! Ezberle gider kafayı gözü patlatınca uyanırdık!
Neyse...
Ortadoğu'daki sınırlar cetvelle çizilirken aynı coğrafyada garip bir şekilde BATI düşmanlığı arttı! Batı, emperyalist ve sömürünün adıydı!
Doğruydu! Ancak BATI'nın sanayi çarkı olmasa, devasa şirketler ayakta kalmasa, uğruna onlarca savaş yapılan PETROLÜ kim alır ve para öderdi!
Suudi Arabistan mı, Kuveyt mi, Irak mı, Libya mı? KİM?
Ama bunları düşünmezdik!
PETROLÜ ele geçirmek için savaşan Amerika ve İngiltere'nin gölgeleri MÜSLÜMAN coğrafyaya başka başka düşerdi.
Mesela İran, Libya, Irak ve Suriye yönetimleri uzun zamandır Amerikan karşıtıydı! İran dışında hemen hepsinde yönetim değişti! Düne kadar Amerika ile sıkı dost olan İran bir gecede eski rejiminden vazgeçip Washington ile kanlı bıçaklı düşmana dönüştü! Oysa el altından destek aldığı güçler de BATILIYDI!
Anlaşılan herkesin BATILI tanımı farklıydı!
Anlayacağınız Londra ile Washington bölgede değişik maskeler takardı!
İngilizler ve arkalarındaki YAHUDİ BARONLAR hedef seçtikleri ülkelerdeki birkaç aileyi ele geçirerek işlerini görürdü! Güçlü aileler onlara bağlı olunca yönetim DOLAYLI yoldan Londra'ya kenetlenirdi!
Amerika ise aynı yolu izlese de bazen sonuç alamaz ve askerle, darbeyle sonuca giderdi!
Bu iki güç hem bölgede hem Türkiye'de 60 yıldır aynı metodlarla çarpıştı!
İngilizler SOL'u yaratıp toplumu çatlatıyor, Amerika ise SAĞ'ı körükleyerek kavgayı büyütüyordu!
Laikliği savunan Muammer Aksoy, Uğur Mumcu ya da Bahriye Üçok gibi aydınlar Amerika tarafından ortadan kaldırılarak "Laikliğe sığınmaktan vazgeçin!" mesajı veriliyordu!
Çünkü laikliğin İngiliz icadı olduğunu biliyorlardı. İngilizler de onların bilinçaltındaki BÜYÜK MÜSLÜMAN haritasını laiklikle ya da Şİİ rejimlerle önlemeye çalışıyordu! 
Bu iki dev kapışırken olan masum insanlara oluyordu!
Darbeler, krizler, cuntalar, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve PKK asla YEREL bir sonuç değildi! Gücü olanın gücünü göstermek istediği alanlardı!
Petrolü en fazla tüketen Amerika, Suudi Arabistan ya da Kuveyt gibi ülkelere büyük iyilik yapıyordu! Koyduğu kriterlerle petrol fiyatlarını yüksekte tutuyordu!
Küresel PARA BİRİMİ dolar olduğu için bunu rahatlıkla yapabiliyordu! Ama rekabet içinde olduğu AVRUPA ucuz enerji istiyor, bunun için de dost rejimler peşinde koşuyordu! Yüksek fiyat Avrupa'yı bitirirken, Amerika'yı avantajlı hala getiriyordu! Şimdi bölgede kopan fırtınanın sebebi de bu!
Washington, Avrupa ve Çin'e ucuz enerji gitsin istemiyor!
Bunu sağlamanın tek yolu da BÜYÜK TÜRKİYE'ye izin vermek!
Daha doğrusu önüne çıkmamak!
Müslümanları bir araya getirecek olan tek güç de ANKARA...
Bunu bildiklerinden PKK'nın bitmesi için çırpınıyorlar! 
Ama karşı güç de PKK'yı kaşımak, mümkünse başka bir dert açmak için uğraşıyor!
Bölgedeki asıl mücadele daha başlamadı...
Bizim Mehmet Akarca sık sık "Biz yemekte eti sona bırakırız" der!
Bu tabir bölge içinde aynen geçerli!
Biraz beklerseniz "ET"i göreceksiniz!
PKK'nın tasfiyesi ilk adım...
Arkası var...
100 yıldır ayakta olan yapı birkaç yıl içinde yıkılacak, az şey mi?
Biraz sabır! 

NOT: Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ekibiyle bir ailenin evini ziyarete gitmişti! Çaylar içilirken fotoğraflar çekilmiş ve CHP grubundaki hiç kimsenin ayakkabısını çıkarmadığı anlaşılmıştı! Demem o ki, bölgeyi yönetecekseniz bu zihniyetle yapamazsınız!
Arap'ın, Kürt'ün evine böyle giremezsiniz! 
Uzağı görmeyip sürece karşı çıkanların anlamadığı değişim bu! 
Ankara bunu yapıyor!
Ve bana umut veren de bu!

Hiç yorum yok: