19 Nisan 2013 Cuma

Sular altında kalan SON VATAN TOPRAĞI-Prof.Dr.Ekrem Buğra Ekinci


UNUTUL(MAY)AN ADAKALE
Osmanlı geleneklerini 500 sene canlı bir şekilde yaşatan Tuna Nehri üzerinde küçük bir adaydı Adakale... Osmanlılar buraya “Macaristan’ın kilidi, Sırbistan ve Romanya’nın anahtarı” derdi. Ama şimdi baraj altında.


YENİDEN DOĞUYOR
Bugün sevindirici bir haber var. Adakale yeniden doğuyor. Bir Türk iş adamı Romanya hükümetinin de yardımı ile bu tarihi yeniden canlandırma adına büyük bir Adakale turizm projesine 5 milyon euro yatırıyor. Kale, mezarlık ve bazı tarihî eserlerin taşındığı Şimian adası yeni Adakale olarak restore edilecek. Ada 49 yıllığına kiralandı. İstanbul’dan da gemi işleyecek.



Bizim zamanımızda ilkmektepte okuma bayramı olurdu. Okumayı söken ilk üç çocuğa kırmızı kurdele takıp kitap hediye ederlerdi. Bana da Adakale Türk Masalları kitabı verilmişti. Kitapta ne yazdığını hatırlamıyorum ama, kapağındaki renkli manzara resmi bugün bile gözümün önündedir.
Adakale’yi önceleri Kaf Dağı gibi hayalî bir yer zannederdim. Neresi olduğunu sonra öğrendim. Tuna Nehri üzerinde, Romanya ile Sırbistan arasında, Orşova şehrinin karşısında, 1.8 km uzunluğunda, 400 m genişliğinde bir ada imiş. Romanya’dan 300, Sırbistan’dan 400 metre uzaklıktadır. Adayı Sultan Fatih fethetti. Avusturya tecavüzlerine mâni olmak için buraya bir kale yapılıp Türkler yerleştirildi. Osmanlılar buraya “Macaristan’ın kilidi, Sırbistan ve Romanya’nın anahtarı” derdi.


Adakale’de, 1967 yılında 150 hanede 750 nüfus yaşıyordu. Bu mıntıkada ahalisinin tamamı Türk olan yegâne şehirdi.

FELAKET ÜSTÜNE FELAKET
93 Harbi neticesinde imzalanan Ayastefanos Anlaşması ile kalenin boşaltılması kararlaştırıldı. Bu anlaşmanın ağır hükümlerini hafifletmek için İngilizlerin yardımıyla 1878’de imzalanan Berlin Anlaşması’nda adanın statüsü unutuldu. Osmanlı Devleti Adakale’ye hükmetmeye devam etti. Burada bir nahiye müdürü ve kadı bulunuyordu. Cihan Harbi neticesinde Trianon Anlaşması ile Adakale Romanya’ya verildi ise de, Osmanlı hükümeti tanımadı. 1923 Lozan Anlaşması ile bu kayıp kabul edildi. Ancak adanın son felâketi bu değildi.
Adakale’de, 1967 yılında 150 hanede 750 nüfus yaşıyordu. Bu mıntıkada ahalisinin tamamı Türk olan yegâne şehirdi. Osmanlı geleneklerini 500 sene canlı bir şekilde yaşatan ada halkı, tütüncülük, lokumculuk, kayıkçılık, bir de Tuna’daki gezinti gemilerinde kahvecilik yapardı. Mimarîsi çok hoştu. Tuğla çatılı, beyaz boyalı, kârgir evleri; tek minareli camisi vardı.
1967 yılında zamanın Romanya ve Yugoslavya hükümeti, daha doğrusu iki komünist, Çavuşesku ile Tito, Tuna’daki bu son Osmanlı varlığını yok etmek üzere anlaştı. Ada bir baraj altında kalacaktı. Baraj projesi ilk çıktığı 1962’de halk kaleye dolup hâdiseyi protesto etti. “Biz adamızı terk etmeyiz; gidersek Türkiye’ye gideriz” diye Çavuşesku’ya hitaben bir dilekçe imzaladılar. Ama “Bizi Tuna’ya döker; balıklara yem yapar” korkusuyla veremedilerse de gizlice Türk sefaretine ulaştırdılar. Türkiye -her zamanki gibi- tınmadı. 36 hane Köstence’ye, 2 hane Temeşvar’a, 12 hane Bükreş’e, gerisi de Türkiye’ye göçtü. 1972’de biten Demirkapı Barajı, Adakale’yi sular altında bıraktı. Bu sebeple ne zaman Adakale ismini işitsem, yüreğim sızlar.


Suyu şifalı TUNA
Ada turistik bir yerdi. Gelen turistten 1 Lei ayakbastı parası alınırdı. Adanın lokumu ve şekerlemeleri meşhurdu. Adakaleliler, kahveyi havanda döver; kumda ve külde pişirirdi. Kokusu, karşı sahillerde duyulurdu. Tadı, Tuna suyundan gelirdi. Yemekler bile bu suyla pişerdi. Tuna’nın suyu şifalı kabul edilirdi. Cildi kırıştırmaz; bu suyla yıkanan kadın yaşını göstermezdi. Zaten doğuya akan nehirler bereketli olur derler. Nerede şimdi o suyu masmavi Tuna!
Adada tekstil, sucuk ve iki sigara fabrikası vardı. 37 çeşit sigara, hatta puro imal edilirdi. Romanya’dan kaçak işçi gelirdi. Hapishane iç çamaşırları burada dikilirdi. Ada, bir ilticâ adası idi. Yugoslavya’ya kaçmak isteyen Romenler buraya gelip karşı sahile geçmeye çalışırdı. Her gün kaçan kaçana idi. Çok insan öldü. Bazen Tuna Nehri kıpkızıl akardı. Bunun üzerine hükûmet, adanın etrafını tel örgülerle çevirdi. Ada halkı kendisini açık hapishanede hissetmeye başladı. Yine de iyi yüzme bilmesine rağmen, adayı bırakıp karşıya geçmeyi düşünmedi.

Hiç yorum yok: