23 Mart 2013 Cumartesi

Örneği az görülen, ciddi tarihçilerden; Gilles Veinstein-İlber Ortaylı


Sadece Fransa değil tüm Türkoloji dünyası 70 yaşını tamamlamadan uzun süren bir hastalıkla bu dünyadan ayrılan Gilles Veinstein gibilerinin eksikliğini hissedecektir
Ankara’da 1970’lerin sonunda sıkça tertiplenen beynelmilel tarih kongrelerinden birinde tanıştık. Güler yüzlü ve nazikti. Dostluğumuz ilerledikçe her zaman çok kibar olmadığını gördüm; amagenellikle haklıydı. Kıvırmacılık ve hata konusunda dil sürçmesine bile tahammülü yoktu. En yakın dostlarıyla bile bu yüzden kırıcı olabilirdi. Dürüstlüğü angaje değildi, üniversaldi. Yahudi’ydi, laik Fransız’dı. Hiçbir tezin kuru gürültüsünü sevmiyordu. Bugün Türkiye’de dünyadan bihaber Bernard Lewis’e laf atmaya kalkanlar bile var, bilgisizliklerinin derinliğinde bu cesareti gösteren bazı Amerikalılar da var. Gilles Veinstein çoğumuzun dikkatinden kaçan olayda Bernard Lewis’i savundu. Fransız hâkimi herhalde çok derin bilgili olmalı ki (!) ünlü şarkiyatçı hocayı Ermenitehciri konusundaki hükmü yüzünden 1 Frank cezaya mahkum etmişti. Gilles onu savunmaktan ve ilgili makalelerinden dolayı sakin ve karakterine rağmen birden platformda kavga etmek durumunda kaldı.




Fransa’nın iftihar edilecek milli kurumu College de France’a üye seçilmişti. College seçeceğini seçer, lobilerin itiraz ve mücadelesine aldırış etmedi. Zaten lobi kavgalarında Fransa’daki Türklerin sesi bile çıkmaz. Muhalifler Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a müracaat ettiler, “Üyeliğini tasdik etmeyin” dediler. Jacques Chirac’ın niçin Chirac olduğunu anladık; “Bulunduğumuz makam bundan bir asır evvel bir ünlü Fransız’ın üyeliğini tasdik etmemişti; kim olduğunu biliyorsunuz. Ernest Renan’dı.” Bu gibi işler bizden uzak olmalı demeye getirdi. Tören günü kıyamet koparanlara “Milli kurumun havasını dağıtmayın, polis çağırırız” dediler. Fransa ne de olsa Fransa’dır.
Dostluğuyla her zaman iftihar edeceğim Veinstein’i ömrünün son 20 senesindeki bu tatsızlıkla anacak değiliz. Çünkü o hem Fransa’da hem de bütün Batı’da artık örneği az görülmeye başlayan ciddi tarihçilerdendi.



Ciddi ve çok eleştiriciydi
Pertev Naili Boratav’dan Osmanlı metinlerini değerlendirme konusunda ciddi ders görerek işe başlamıştı. O neslin içinde bu klasik Osmanlı âlimi tarzını devam ettiren tek kişiydi. 1980 başlarında hocalar ve Dilek Deces gibi fizikçi olduğu halde bu dala meraklı tarih dostlarıyla yaptığı kapalı seminerlere ben de katılmıştım. Nasıl çalıştığını biliyorum. “Osmanlı çağında Romen ülkeleri” tamamlayamadığı Ege adaları üzerindeki proje, kalabalık yayın listesindeki örneklerdendir. Ciddiydi ve çok eleştiriciydi. Robert Mantran, Michel Cahen, Pierre Chuvin, Alain-Gerard Slama, Pierre Chuvin, Nicola Vatin, Pierre Vidal-Naquet, Louis Bazin, Jean-Pierre Vernant gibi hocaları ve dostları da ciddi insanlardı. Sadece Fransa değil bütün Türkoloji dünyası 1945 doğumlu, henüz 70 yaşını tamamlamadan uzun süren bir hastalıkla bu dünyadan ayrılan Gilles gibilerinin eksikliğini hissedecektir.
Ecole Normale Superieure mezunlarındandı. Bütün okulluları gibi edib, güzel konuşan, Fransız diline hakim bir hocaydı. Kalabalık sayıda eserleriyle Fransa’da sadece tarihçileri değil bütün sosyal bilimcileri Türk tarih kaynaklarının açılmamış olanlarına yöneltti. Kendisine tevcih edilen birödül törenindeki şu konuşmasını bence ezberlemeli ve Türk araştırmalarının büyük hadimini hep ihtiramla anmalıyız: “Her halk gibi, Türkler de farklı karakterlerde, farklı fikirlere sahip, her türdeninsanlar. Türkofil olmak, genelleştirip bütün Türkleri sevmek anlamına gelmiyor. Genelleştirmeden, Türklerin de diğer halklar gibi değiştiklerini, farklılıklarını keşfettim. Avrupa’nın en büyük hatası kendilerini Türklerin yerine koymamaları ve genelleştirmeleri. Türkler bulundukları coğrafyayı ve tarihi miras alan insanlar. Tıpkı diğer halklar gibi zamanla değişen insanlar. Tarih bana öğretti ki Türkler de diğerleri gibi kendi bakış açılarına ve kendi çıkarlarını savunma hakkına sahipler.”

Papa XVI. Benedictus

Müslüman dünya hakkındaki bilgisi ve sevgisi zayıftı. 21’inci yüzyıla dönen dünya sorunlarını anlamadı, anlamaya da vakti olmadı gibi
Kilise bir Alman papa seçti. 1927 doğumluydu. Dünyadan habersiz bütün Alman çocuklar gibi yaşadığı tarihi bile onu suçlamak için kullananlar oldu. Kardinal Ratzinger sayısız diller bilirdi. Mensup olduğu dünyanın felsefe sahasında takip edilenlerdendi. Bilgiliydi; bu bilgi bir Katolik’in dünyasıyla sınırlıdır.
İstanbul’a ilk ve herhalde son defa Papa iken ziyarette bulundu. Ayasofya’ya baktığı zaman ve ardından Sultanahmet’e geçtiğinde San Pietro’dan başka harikalar olduğunu fark etmiş gibi görünüyordu. Müslüman dünya üzerindeki bilgisi ve sevgisi zayıftı. 21’inci yüzyıla dönen dünyanın sorunlarını anlamadı, anlamaya da vakti olmadı gibi. Kardinal Ratzinger olarak Türkiye’nin Avrupa’yla ilişkileri babında son derece bilgisiz, mütecaviz bir üslup kullandı. Avrupa’ya Türkiye’nin girmesi şart değil fakat Ratzinger gibilerin bakış açısı son derece gülünçtür. Papa olunca daha dikkatli bir üslup kullandı. Daha doğrusu bu konuda konuşmamayı tercih etti.
Papa’nın pahalı giyim zevki tenkit edildi. 17’nci yüzyılda Viyana Kuşatması’na karşı Avrupa’yı örgütleyen 11. Innocent’ten beri papalar Rönesans papalarının lüksünü yaşamıyorlar. Kilise ile inananlar arasındaki gerilimlere ve sorunlu noktalara çözüm bulamadı. Mesela Katolik kıta LatinAmerika halkı kiliseden uzaklaşıyor.
Muhtemelen, sağlık sorunları dayanılmaz ölçüye çıkmıştı. Daha evvel de örnekleri görüldüğü üzere istifa etti. Papalık tarihinde istifa sayısı herhangi bir kurumdakinden daha az değil. Adaylardan biri Kardinal Peter Turkson’muş. Katolik kardinaller daha önce Afrikalı kardinal Arinze’ye göstermedikleri teveccühü Afrikalı kardinale gösterirlerse şaşmamak gerek. Katolik dünyanın sorunları büyük. Ama hızlı değişen ve kendini yenilemeye çalışan, en bilgili ruhani liderlerin bulunduğu bir kurum olduğu da açık.

Hiç yorum yok: