14 Mart 2013 Perşembe

‘Kuvayı Seyyare olmasa niceydi halimiz!’-Aziz ÜSTEL


Mondros Antlaşması’na aykırı olarak İzmir ve Ege Bölgesini işgalinden sonra Rauf (Orbay) Bey, Topçuoğlu Nazmi Bey, Yanice Kaymakamı İbrahim Süreyya Bey; Kolağası Osman Tufan ve Paşeverli Abdurrahman Bey Bandırma’ya gelir. Amaç Çerkes Ethem’in Manyas’taki ailesiyle görüşmek, milli kurtuluş hareketinin örgütlenmesine el vermelerini istemektir. Rauf Bey ve Reşit, Tevfik ve Ethem Beyler, Teşkilat-ı Mahsusa’nın eski reisi Kuşçubaşı Eşref Bey’in çiftliğinde toplanırlar. Milli direniş kuvveti oluşturulmasına karar verilir. Ethem Bey 26 Haziran 1919 tarihinde, Gönen, Balıkesir Kirmasti (Mustafa Kemal Paşa) Bandırma ve Bursa’da tanıdığı Çerkes ileri gelenlerine haber salar. Lafını ikiletmezler, bu yörelerden kopup gelir silahlı atlılar ve Kuvayı Seyyare oluşmaya başlar. Kısa sürede milli direniş adına altı yüz Çerkes, Ethem Bey’in ardında saf tutmuştur.


Budur Milli Mücadelenin bütün ciddi gücü o anda! Ahmet Anzavur, Düzce, Bolu, Adapazarı ve Yozgat isyanlarını bastıran, daha doğmadan boğulacak milli kurtuluş hareketini kurtaran da gene Çerkes Ethem’in Kuvayı Seyyare’si, bugünkü deyimiyle Gezici Güçleri’dir.

Geri dönelim az-biraz. Albay Kazım (Özalp) Bey de İzmir’in işgalinden sonra Bandırma’da Reşit, Tevfik ve Eşref kardeşlerle babalarının çiftliğinde görüşüp, milli mücadeleye katılmak değil milli direnişi kurmak için yardım ister. Milli mücadeleyi yürütecek, yönlendirecek bir kuvvet yoktur ortalıkta, bu nedenle “Çerkes Ethem ve Kuvayı Seyyare Milli Mücadeleye katıldı” lafı doğru değildir. Milli direnişi başlattı derseniz doğru olur ancak! Kazım Özalp çok sonraları Cemal Kutay’a göre, “Kuvayı Seyare ve Çerkes Ethem Bey olmasa, Milli Kurtuluş Savaşı daha başlamadan biterdi! Bunu inkar etmek en azından insafsızlıktır” der.

Ethem Bey ordularımız sınıra çekilirken en arkada kalan Ali İhsan Paşa kıt’alarında, bir avuç güvenilir cengaver, gözünü budaktan esirgemeyen ve de Halil Paşa’nın yolladığı “Bu yiğitler yanındayken sırtınız yere gelmez”dediği Çerkeslerle birlikte ardı savaşları vermiş, ordunun fazla kayba uğramadan geri çekilmesini sağlamış, dört yerinden yaralanmış, Bandırma’da tedavi olmaktadır Rauf Bey kapıyı çaldığında...

Manyas’ta Ethem Bey Tevfik ve Reşit Beylerle birlikte Rauf Bey’i konuk ederler. Rauf Bey, Ege yöresini çok iyi bilen, karargahı İzmir’de bulunan Pertev Paşa’nın Dördüncü Kolordusu’nda Kurmay Başkanlığı yapmış Cafet Tayyar Bey’in Yunan ilerlemesi konusunda düşüncelerini anlatır. Reşit Bey, başını sallar.“Yunan ana yolu takip eder. Başka türlü kendini güvende hissetmez. Öyle dağları falan aşıp gelmez... Mülki amirler İstanbul’un emrinde, silah bırakmıştır. Halkta göç etmek isteği yok; ne insan var, ne de silah direnecek. Cesaretsizlikten değil, çaresizlikten ve imkansızlıktan...”

Ve bu çaresizliği, imkansızlığı yenen Çerkes Ethem Bey’in Kuvayı Seyyaresidir önünde sonunda. Bu Çerkes Ethem Bey’dir ki, TBMM onu Milli Kahraman ilan etmiştir, bu Çerkes Erhem Bey’dir ki, gerek Kazım Bey’in anılarında gerekse de Cemal Kutay’ın Çerkes Ethem Dosyası adlı yapıtında “olmasa nicedir hali milli kurtuluş hareketinin... Hatta doğmadan ölmesi bile mümkündür” dedirten. Ve gene bu Çerkes Ethem Bey ve ağabeyleridir ki, alavere dalavereden anlamadıkları için sonunda idama mahkum olurlar! Daha çok şey vardır anlatılacak. Örneğin herkesin arkaladığı Salihli İlçe Kaymakamı Hasan Fikret’i tutuklatıp Alaşehir’e yollaması ki, bunu yapmasa “ne milli mücadelesiymiş; boşuna Avrupalıları kızdıracağız...” diye halkı köşesine çekilip kaderiyle baş başa kalmayı öğütleyen bu adam, direnişi, en azından Salihli yöresinde engelleyecekti. Dedim ya, daha çok ama çok şey vardır anlatılacak, konuşulacak, tartışılacak.

Tabi bütün bunlar unutuldu. Hala Çerkes Ethem bir “hain” olarak anlatılıyor ve Atatürk’ün yanındaki resmi kazınıyor fotoğraflardan; el insaf birader el insaf! Lütfen unutmayın efendiler ! Her tezin bir karşı tezi vardır. Teze ve karşı teze kafanızı yatırmadan bir sentez oluşturma imkanınızsa yoktur!

Hiç yorum yok: