8 Mart 2013 Cuma

Gaffar Okan ve Üzeyir Garih cinayetleri-Cem Küçük


İnsan hafızası 21 günde her şeyi unuturmuş. Hangi olayı duyarsa duysun, hangi olayın şokunu yaşarsa yaşasın insan belleği 21 gün sonra sıfırlanıyormuş. Bizim gibi her gün şok üstüne şok yaşanan ülkelerde hangi olayı hatırlayacaksınız, o da ayrı bir konu.


Bu kadar çok olay yaşanınca bazı kelimelerin anlamı kayboluyor. Skandal kelimesini her basit olayda kullanıyor olduk. Kelimelerin üstünü örtmeden söylersek bu topraklarda çok skandal yaşandı. 24 Ocak 2001'de Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okan bir grubun otomatik silahlarla açtığı ateş sonucu şehit oldu.

Üstelik bu cinayet Diyarbakır Valiliği'nin önünde meydana geldi. Poşu takmış katiller bu ülkenin değerli emniyet müdürlerinden birini infaz ettiler. Her zaman olduğu gibi ne katiller bulundu, ne de azmettiriciler. Düşünsenize katiller mülk-i amirliğin dibinde cinayet işlediler ve ellerini kollarını sallayarak kaçtılar.

Gaffar Okan'ın öldürülmesinden sekiz ay sonra 25 Ağustos 2001'de Eyüp Mezarlığı'nda Üzeyir Garih bıçaklanarak öldürüldü. Garih'i öldüren, asker firarisi olduğu söylenen Yener Yermez isimli biriydi. Yermez'in aklından sorunları olduğu ve raporu olduğu da söylendi.

Peki bu iki cinayet –diğer bütün cinayetlerde olduğu gibi– niye aydınlatılamadı ve hâlâ aydınlatılamıyor? Çünkü bu işi kotaranlar devletin içinde yer etmiş Özel Harp Dairesi'nin uzantıları olan nüfuzlu kişilerdi. O dönem Güneydoğu'da bu tür infazları JİTEM yapardı. Bazen de JİTEM'in yan kolu olan Hizbullah'a havale edilirdi.

Ancak hem Okan hem de Garih şansa bırakılmamaları için Özel Harp Dairesi'nin içindeki özel bir birim tarafından öldürüldüler. Bu işin başında Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Albay Hasan Atilla Uğur'un olduğu iddia edildi. Uğur'un Bıçak Timi isimli grubunun iki cinayetin de planını yaptığı söyleniyordu.

Tabii Bıçak Timi tek başına değildi. Bütün özel suikastlarda olduğu gibi konsorsiyumla işlendi Garih ve Okan cinayetleri. MİT adına Kaşif Kozinoğlu'nun, Emniyet adına Özel Harekât Daire Başkanı Behçet Oktay'ın da bu iki cinayetten haberdar oldukları ileri sürülmüştü. Hem Kozinoğlu hem de Oktay'ın ölümünde de bu iki cinayetin perde arkasını iyi soruşturmak lazım.

Gaffar Okan öldürülerek Güneydoğu'da sükunetin önüne geçildi. Bölge yine kendi borazanını öttürmek isteyenlerin hakimiyetine geçti. Uyuşturucu satılmaya, silah satılmaya, kara paralar birilerinin ceplerine gitmeye devam etti.

Üzeyir Garih cinayeti ise biraz daha karışık. Çünkü Garih öldürülmeden kısa bir süre önce MOSSAD yetkileriyle bazı görüşmeler yapmıştı. Hatta bir kadın ajanın Garih'i sorguladığı ve Türkiye'deki İslami çevrelerle arasına mesafe koymasını biraz sert bir dille söylediği iddia edilmişti.

Garih'in akıl hastası olan bir asker firarisi tarafından öldürülmesi ise işin kurgu kısmı. Belki gerçekten Yener Yermez öldürdü ama olay yerinde mutlaka birileri daha vardı. Bu tür cinayetlerde işi 'deli' birine havale etmek NATO konsepti gereğidir.

Amerika donanmasının özel kuvvetleri 'Navy Seal'ın eski üyesi keskin nişancı Chris Kyle da Teksas'ta geçen 3 Şubat'ta bir atış poligonunda post travmatik stres bozukluğu teşhisi konulan eski bir asker tarafından öldürüldü. Kyle Amerika donanmasının eski üyesi ve keskin nişancısı olarak biliniyordu ve Irak'ta 150'den fazla kişiyi öldürdüğünü söylemişti. Ee, bu kadar kişiyi öldürdüğünü söyleyince Pentagon adamı sağ bırakmaz.

Dolayısıyla bu tür cinayetlerin genelde deliler yaptı denerek üstü örtülür. NATO üyesi ülkelerde bu tür vakalar çoktur. Artık Soğuk Savaş bittiğine göre bu tür cinayetlerin aydınlatılması gerekiyor. Göz göre göre katiller ve failler bu cinayetlerden ceza almadan kurtuluyorlar. Devletin ve ilgili birimlerin ellerinden bu işleri sorgulayacak kanıtlar var. Hasan Atilla Uğur'dan başlayarak Özel Harp'e, oradan MİT'in o dönemki MOSSAD kanadına başvurulabilir.

Gerçi çok ümitli değilim ama belki yürekli bir savcı bu cinayetlerin izini sürer. Çünkü en kıymetli insanlarımız sırf baronlar daha çok para kazansın, Türkiye büyük oyuncu olmasın diye harcandılar. Buna dur demek lazım!

Hiç yorum yok: