Acaba "kadın trafiği"nin dışında bu şok istifanın başka sebepleri de olabilir mi? Gerçekten de Petraeus, "istihbarat trafiği"nin ya da bir tür hesaplaşmanın kurbanı olabilir mi?
Söylendiğine göre; kendisi gibi evli, biyografisini yazdırdığı ve eskiden ordu mensubu olan Paula Broadwell ile ilişkileri FBI denetimine takılmış. ABD istihbaratının birinci adamı, yasak aşk kurbanı olmuş.
Ancak ortaya çıkan şey sadece Petraeus-Broadwell ilişkisi değil. Bu kadarla kalsaymış belki idare edebilirmiş. (Muhtemelen bu ilişkiyi kurum içinde herkes biliyordu.) Kimliği belirlenemeyen bir kadın daha varmış ve Broadwell'le adı bilinmeyen (karısı değil diyorlar) o kadın arasındaki kıskançlık krizleri CIA Başkanı'nı ele vermiş.
Broadwell, Petraeus'un Gmail hesaplarına girerek, "diğer kadın"la yazışmalarını izlemeye teşebbüs etmiş. İşte, CIA Başkanı'nın hesabına dışarıdan girilmesi "ulusal güvenlik" sorunu olmuş ve FBI tarafından tespit edilmiş. Eşini de sayarsak, "üç kadınla ilişki" artık gizlenemez bir hal aldığı için de, uygun bir şekilde istifası gerçekleşmiş. Belki FBI duruma müdahale etmeseydi Broadwell, kıskançlıktan, çok daha vahim bir tabloyu ortaya serecekti.
Peki kim bu kadın? Bilen yok. Daha doğrusu kimse o kadının kim olduğunu söylemiyor. Tabii şimdilik..
İlginçlikler bu kadar da değil. The Chicago Tribune gazetesinin iddiasına göre Petraeus ile ünlü sinema oyuncusu Angelina Jolie, CIA Başkanı'nın makamında bir resim çektirmiş. Petraeus resmi yasak aşk yaşadığı Broadwell'e göndermiş. O da Facebook sitesinde yayınlamış.
"Broadwell ile Petraeus arasında başka tür bir kıskançlık meselesi daha mı var" diyesi geliyor insanın. Broadwell adı bilinmeyen o kadını mı kıskanmış, yoksa Petraeus Broadwell'i kıskandırmak mı istemiş belli değil.
Karışık işler yani.
Kıskançlıkla alakası olmasa bile, Angelina Jolie'nin, sadece CIA fotoğrafçılarının girebildiği yedinci katta rahatça resim çektirebilmesi başka şeyleri de çağrıştırıyor. Zaten bu da tartışılıyor: Angelina, CIA'nın örtülü operasyonlarında ne tür görevler alıyordu? Arap Baharı çerçevesinde, Ortadoğu'da nerede bir hareket olsa orada görünen Angeline Jolie, CIA'nın kadrolu elemanı, gülümseyen yüzü mü?
Bu da karışık işlerden..
Petraeus, Amerika'nın yükselen yıldızıydı. Afganistan ve Irak'taki komutanlıkları, Türkiye'de bile "entelektüel komutan" şeklinde servis edildi. ABD'nin Ortadoğu'daki askeri hareketlerinin beyniydi. Hatırlayalım; CIA Başkanı olarak atanmasından 15 gün sonra Türkiye'ye geldi. Şaşırmıştım o günlerde ve "bu ne acele" diye yazmıştım. Libya Temas Grubu'nun dördüncü toplantısı için Türkiye'ye gelen Hillary Clinton'ın ardından, üstelik Diyarbakır'da 13 askerin şehit olduğu günlerde Türkiye'ye gelmişti.
Kadın, metres, aşk ilişkilerinin ötesinde ilginç iddialar da var:
CIA Başkan'nın aslında ABD içindeki güç savaşının kurbanı olduğu tezleri üzerine dayanıyor iddialar. Özellikle Libya'da ABD Konsolosu Chris Stevens'ın öldürülmesi olayıyla Petraeus'un istifası arasında bağlantı kuruluyor.
2007 yılında The West Point Terörizmle Mücadele Merkezi'nin hazırladığı bir rapora göre; Libya'da saldırıya uğrayan konsolosluk binası o tarihlerde El Kaide'nin ana karargahıymış. Aynı merkez, saldırıya uğradığında CIA'nın Libya'daki ana karargahıydı. Konsolos denilen Chris Stevens ise, CIA'nın örtülü operasyonlarını yöneten adamdı. Merkeze, ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait diplomatik misyon süsü verilmiş.
O tarihten beri CIA'nın bu merkezden Libya içi operasyonlar yaptığı, muhalif gruplara silah dağıttığı iddia ediliyor. Aynı merkezin Kaddafi sonrası da operasyonu Suriye'ye yönelttiği söyleniyor. Hatta bu merkez üzerinden 2006'dan beri Suriye dahil, bölgedeki bir çok gruba silah aktarıldığı öne sürülüyor.
Barack Obama, Libya'daki Konsolos'un (CIA mensubu) öldürülmesine kayıtsızlığı nedeniyle ağır suçlama altındaydı. Bu merkeze ve Chris Stevens'a sahip çıkmadığı suçlamaları söz konusuydu. İddialara göre Obama, merkeze saldırı görüntülerini canlı izlemiş ve hiçbir şey yapmamış. İnsansız hava araçları saldırıdan sürekli görüntü aktarmış..
İşte CIA Başkanı'nın istifasına sebep olan olaylar zincirinin Libya'daki saldırıyla bağlantılı olduğu öne sürülüyor. Stevens ile CIA patronları arasında, örtülü operasyonlar konusunda anlaşmazlıklar olduğu, bu yüzden öldürüldüğü bile söyleniyor. Yani Libya'daki saldırı, Libyalılar'ın ABD Konsolosluğu'na saldırısı değil, CIA içi bir hesaplaşma olduğu ifade ediliyor. Eğer öyleyse söz konusu operasyon Petraeus'a kadar uzanıyor.
Bir senaryo daha var…
ABD'nin 16 istihbarat kuruluşu, 2022'ye yönelik "Preparing for a Post Israel Middle East" adlı bir taslak rapor hazırladı. Henry Kissinger'ın da olduğu ekip, Arap Baharı sonrası daha gerçekçi Ortadoğu politikası önerdi ve İsrail'in zora gireceğini, ABD'nin bütün çıkarlarını İsrail üzerinden yürütme lüksü olmadığını vurguladı. Hatta, böyle bir dönemde İsrail'i desteklemek için ABD'nin mali ve askeri kaynaklarının yeterli olmayacağına dikkat çekti. Onlara göre dev bir güç oluşuyordu ve ABD bunu görmeli, Ortadoğu politikalarını yeniden dizayn etmeliydi.
Petraeus'un bu yeni yaklaşımın kurbanı olduğu, devamında yeni isimlerin geleceği, yeni aşk skandalları ya da komploların servis edileceği söyleniyor.
Öyleyse bu işin ucu Obama'ya kadar uzanacak demektir. Peki böyle bir senaryonun arkasında kim olur? Obama'nın kazanmasından en çok rahatsızlık duyan İsrail aşırı sağı-neocon ittifakı değil mi?
Obama'nın ikinci dönemi çok hareketli olacak gibi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder