10 Şubat 2013 Pazar

Noel putperest dönemden kalma bir gelenektir-Erhan Afyoncu


Batı Hristiyanları'nın Hazreti İsa'nın doğum günü, Noel olarak kutladıkları 25 Aralık, eski putperest dönemlerden kalma bir gündür.
Yeni yıl öncesinde Ankara'da cuma namazında okunan hutbede, yılbaşı çerçevesinde yapılan kutlamaların dini, milli ve ahlaki değerlerimizle bağdaşmağı vurgulandı.

"Noel", "Noel Baba" ve "yılbaşı kutlamaları" tartışmaları ben kendimi bildim bileli yapılır. Toplumumuzun bir kesimi tartışmalara aldırmaksızın yeni yılı kutlarken, bir diğer kesimi ise yılbaşı kutlamasını Hristiyanlar'ın kutsal günlerinden olan Noel ile özdeşleştirerek kutlamalara karşı çıkar. Doç. Dr. Mustafa Daş, bir yazısında Noel kutlamalarının ilginç hikâyesini anlatır.
HZ. İSA'NIN DOĞUM GÜNÜ
Yılbaşı genellikle Hazreti İsa'nın doğum günü sanılır. Bu yüzden yılbaşı kutlamaları da Hristiyanlar'ın bir geleneği zannedilir. Ancak Hazreti İsa'nın doğum günü Batı Hristiyanları'na göre 25 Aralık'tır. 25 Aralık, 4. yüzyıldan beri Christmas olarak, yani Hristiyan âleminin en büyük bayramı olarak kutlanır. Kiliselerde 24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece her zamankinden daha bir coşkunlukla ayinler icra edilir. Ayinden sonra Hristiyanlar, evlerinde hindili Noel yemeklerini yerler.
Ancak 25 Aralık gerçekte Hazreti İsa'nın doğum günü değildir! Hazreti İsa'nın Beytülahim'de bir mağarada yıldızlı bir gecede doğduğu anlatılır. Fakat kaynaklar net bir tarih vermezler.
İkinci yüzyılın sonlarından itibaren Hz. İsa'nın doğumu için mart ve mayıs arasında tarihler ortaya atılmaya başlandı. Hz. İsa'nın bahar aylarında doğduğu tahmin ediliyordu. Doğu Hristiyanları 6 Ocak'ı benimsediler. Mitolojiye göre Eski Grekler'in Tanrıları'ndan Dionysos ile Mısır Tanrıları'ndan Osiris, güneşin Başak takımyıldızını terkettiği 6 Ocak'da yeniden dünyada görünüyorlardı. İnanışa göre Dionysos ve Osiris ölüp, yeniden diriliyorlardı. 6 Ocak'ta Dionysos ve Osiris'in yeniden dönüşleri şerefine çeşitli kutlamalar yapılırdı. Doğu Hristiyanları antik dönemdeki geleneklerini Hristiyanlaştırarak, 6 Ocak'ı Hz. İsa'nın doğum günü olarak kabul ettiler.
İRAN'DAN ROMA'YA GEÇEN KUTSAL GÜN
Batı Hristiyan dünyası ise Hz. İsa'nın doğum günü olarak 6 Ocak tarihini değil de 25 Aralık'ı benimsedi. Batı Hristiyanları da Doğu'daki Hristiyanlar gibi kendi putperest geleneklerinden hareket etmişlerdi. Romalılar 24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan yılın en uzun gecesinden sonraki gündönümüne kutsallık atfediyorlardı. Güneşin karanlığa üstün geldiği ve gündüzler daha uzun olacağı için çeşitli kutlamalar yapıyorlardı. Ancak 25 Aralık Romalılar'a da İran'dan geçmişti.
Roma ordusunda görev yapan İranlı askerler 25 Aralık'ı Güneş Tanrı Mithra'nın geceye karşı zaferi olarak kutluyorlardı. İranlılar, en önemli Tanrı'larından bir olan Mithra'nın 25 Aralık gece yarısında karanlık bir mağarada doğduğuna inanırlardı. İranlılar, bu yüzden 25 Aralık gece yarısı Mithra'ya bir hayvan kurban ederlerdi. Romalılar, ordularındaki askerlerden etkilenip, İranlılar'ın geleneğini benimsediler. Roma'da 25 Aralık "Natalis", yani doğum günü olarak bayram ilan edildi. Natalis ismi zamanla Noel'e dönüştü.
Tanrı korkusu Türkler'de her an egemendir
Osmanlı döneminde İstanbul'da görev yapan elçilerin işi çok zordu. Osmanlı yönetimi elçileri adam yerine koymaz, başlarına gelmedik kalmazdı. Ancak özellikle savaş zamanlarında hayatları kelimenin gerçek manasıyla zindan olurdu. Osmanlı İmparatorluğu bir devlete savaş ilân edince ilk önce o ülkenin elçi ve maiyetini zindana atardı.
Bunlardan biri de Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun 1591'de İstanbul'a gönderdiği elçilik heyetinde eczacı olarak bulunan Friedrich Seidel'dir. Osmanlı yönetimi, 1593'te imparatorluğa savaş açınca elçilik heyeti Kasımpaşa'daki Tersane zindanına atıldı.
Seidel'in elçilik ve zindan hatıralarını anlattığı eseri 1711'de yayınlandı. Ancak Türkçe'ye çevrilmesi için 300 yıl geçmesi gerekti. Seidel'in hatıratını daha önce birçok önemli kitap yayınlamış olan Kitap Yayınevi Türkis Noyan'ın çevirisi ve "Sultanın Zindanında" ismiyle Türkçe olarak neşretti.
Seidel, aramızda çok kötü günler geçirmesine rağmen atalarımızı şöyle tasvir ediyor: "Biz Hristiyanlar'da Tanrı sevgisinin ve korkusunun azlığına karşın korkunç, sözle anlatılamayacak kötü huylar hızla gelişiyor. Türkler ise gerek seferleri sırasında gerekse karargâh kurdukları yerlerde dinlerini hiç ihmal etmezler. Tanrı korkusu onlarda her an egemendir. Bizlerden daha onurlu, ölçülü, iffetli, temiz, sessiz ve iyi yaşam sürerler."

Hiç yorum yok: