3 Şubat 2013 Pazar

İstanbul Japonya'daki kıyameti 402 yıl önce yaşamıştı-1766'da meydana gelen depremde aylarca eve girememiştik-Erhan Afyoncu


İstanbul Japonya'daki kıyameti 402 yıl önce yaşamıştı
1509'da meydana gelen ve küçük kıyamet adı verilen depremde binlerce insan ölmüş, İstanbul harap olmuştu
Japonya depremde perişan oldu. İstanbul da tarih boyunca birçok deprem tarafından yıkıldı. Osmanlı döneminde en yıkıcı depremler 1509 ve 1766'da meydana gelmişti.

KÜÇÜK KIYAMET
İstanbul'un Fethi'nden sonra ilk büyük deprem İkinci Bayezid'in hükümdarlığı zamanında meydana geldi. 10 Eylül 1509 günü gece saat dörtte İstanbul büyük bir depremle sallandı. 1509 depremi İstanbul'un yanı sıra Bursa, İznik, Gebze, İzmit Körfezi, Bolu, Gelibolu, Edirne, Dimetoka gibi yerleri de etkilemişti.
Bu deprem 1000 yılından sonraki dönemde Doğu Akdeniz'de meydana gelen en büyük depremdi. Binlerce insan ölmüş, 10 binden fazla insan da yaralanmıştı. 200 bin civarında bir nüfusa sahip şehrin yaklaşık yüzde onu deprem sonucu ya ölmüş ya da yaralanmıştı.
109 cami tamamen yıkılmıştı. Ayakta kalanların çoğunun ise minaresi tahrip olmuştu. 1070 ev yıkılırken, İstanbul surlarında bulunan burçlardan 49'u ya yıkılmış ya da ağır hasar görmüştü.
İstanbul'un o dönemde en büyük iki camii olan Fatih ve Bayezid camilerinin kubbeleri ve sütunları tahrip olmuştu. Camilerin yanlarındaki medrese ve hastaneler de depremden etkilenmişti. Ayasofya Camii'nin ise fetihten sonra yapılan minaresi yıkılmıştı. Rumeli Hisarı, Anadolu Hisarı, Anadolu Kavağı'ndaki Yoros Kalesi ile Kızkulesi deprem sonucu hasara uğramışlardı.
Topkapı Sarayı da depremden nasibini alan yerlerdendi. Sarayda İkinci Bayezid'in yatak odası bile çökmüş ancak padişah birkaç saat önce odadan ayrıldığı için canını kurtarmıştı. İkinci Bâyezid, on gün saray bahçesinde kurulan çadırda kaldıktan sonra Edirne'ye gitti.
Deprem halkın hayatını altüst etmişti. İnsanlar kıyametin geldiğini düşünüyorlardı. Nitekim bu deprem İstanbul için o kadar yıkıcı olmuştu ki, tarihçilerce "Kıyamet-i Sugra" yani "Küçük kıyamet" olarak adlandırılmıştı.
Depremin halk üzerindeki en önemli tesiri barınma konusundaydı. 1070 ev yıkılmıştı ama şehirdeki binlerce evde de fazla hasar yoktu. Ancak sarsıntıların bir buçuk ay sürmesi insanların evlerine uzun müddet girmesini engelledi. Mevsim yaz olduğu için dışarıda barınma büyük bir sorun olmadı.
Şehirdeki gıda depolarının, dükkânların, fırınların ve değirmenlerin yıkılması veya harap olması da yiyecek sıkıntısı doğurmuştu. Şehrin su yollarının, yani içme suyu şebekesinin deprem sonucu yıkılması da insanların içecek su bulmalarını zorlaştırmıştı.
İKİ AYDA ŞEHİR AYAĞA KALKTI
Depremden sonra Divân-ı Hümâyun toplandı. Felaketin izlerinin silinmesi için kararlar alındı. İstanbul yeniden imar edilecek ve her evden 22 akça ek vergi alınacaktı.
İstanbul'daki durumun tespiti için hasar gören yerlerin keşfi yaptırıldı. Daha sonra şehrin imarı için bütün imparatorluk çapında harekete geçildi. Anadolu ve Rumeli'den on binlerce işçi, usta duvarcı ve marangoz İstanbul'a getirildi. Ayrıca malzeme temini için askerlerden faydalanıldı.
İstanbul'daki imar faaliyetleri 29 Mart 1510'da başladı ve çok kısa bir süre zarfında 1 Haziran 1510'da bitirildi. İyi hazırlık yapıldığı için 2 ay gibi kısa bir zamanda şehrin surları, köprüler, Rumeli ve Anadolu hisarlarının tahrip olan yerleri, Kızkulesi, evler, camiler, medreseler, hanlar, çeşmeler ya baştan inşa edilmiş ya da tamir edilmişti.
İSTANBUL'DA TSUNAMİ OLDU MU?
1509 depreminin en ilginç yanı dalgaların şehre girmesiydi. Deprem yüzünden denizde büyük dalgalar meydana gelmiş ve Galata ile İstanbul surlarını aşan dalgalar şehrin içine kadar girmişti. Ancak bu dalgaların şehir surlarını ve evleri yıktığına dair bir bilgimiz yok. Tarihî kaynaklardaki bilgilerin azlığı sebebiyle bu depremde tsunaminin ne kadar etkisi olduğunu bilemiyoruz.
DÜNYA SAVAŞ TARİHİ
Türkiye yayıncılık konusunda gelişiyor. O kadar çok kitap yayınlanıyor ki, çıkan yayınları takip etmek çok zor hale geldi. En önemlisi birçok önemli kitap da Türkçe'ye çevrilmeye başlandı. Batı'da savaş tarihi ile ilgili görsel birçok kitap yayınlanmıştır. Ancak bunlar maalesef Türkçe'ye çevrilmedi. Timaş yayınları dünya savaş tarihi açısından çok önemli bir seri olan "Fighting Techniques" isimli seriyi Türkçe yayınlamaya başladı.
İlk kitap "Dünya Savaş Tarihi, Ortaçağ, 500-1500" adıyla çıktı. Kitapta Ortaçağ döneminde kullanılan savaş teçhizatını, savaş yöntemlerini ve taktikleri resim ve haritalar eşliğinde Bennett, Bradbury, Devries, Dickie, Jestice gibi uzman savaş tarihçilerinin kaleminden okuyoruz. Önemli meydan savaşları, kuşatmalar, deniz savaşları, Selahaddin Eyyubi, Fatih Sultan Mehmet gibi büyük komutanlar eserde ele alınıyor.
Bu eseri güzel bir Türkçe'yle bize kazandıran Özgür Kolçak'ı ve bu eserin yayınlanmasını sağlayan editör Adem Koçal'ı tebrik ediyor, savaş tarihi meraklılarına bu kitabı tavsiye ediyoruz.

1766'da meydana gelen depremde aylarca eve girememiştik
Osmanlı döneminde ikinci büyük deprem 1766'da meydana gelmiş, sarsıntıların bir türlü durmaması yüzünden insanlar evlerine aylarca girememişti.
Osmanlı hâkimiyeti altındaki İstanbul'da 1509'dan sonra ikinci büyük deprem 22 Mayıs 1766 Perşembe günü, güneş doğduktan yarım saat sonra meydana geldi. Deprem Kurban Bayramı'nın üçüncü gününe rastlamıştı. Bu depremin artçısı olan sarsıntılar aylarca devam etti.
Çorlu'dan Karamürsel'e etkisi hissedildi
Depremin sabah namazından sonraya rastlaması ve bayram olması sebebiyle can kaybı azalmıştı. Ancak yine de yaklaşık 4 bin kişi evlerin yıkıntıları arasında kalarak ölmüş, çok sayıda insan da yaralanmıştı. Bu deprem, İzmit'ten Tekirdağ'a ve Marmara Denizi'nin güneyinde büyük bir bölgede tesirini gösterdi.
Çorlu, Lüleburgaz gibi şehirler de depremden etkilenmişti. Deprem, İstanbul'un doğusunda da etkisini göstermiş, İzmit Körfezi'nde çok sayıda köy ve kasaba harap olmuştu. Karamürsel ve civarında önemli yapılar yıkılmıştı. Dil Köyü'nde (Hersek) bulunan Hersekzâde Ahmed Paşa Camii ve imareti çökmüştü. Aynı yılın ağustos ayında meydana gelen ikinci deprem bu bölgelere daha fazla zarar vermiş, ahşap olan Karamürsel mahkeme binası bile yıkılmıştı.
İstanbul'da özellikle Yedikule ve Edirnekapı civarındaki binalarda yıkılmalar çoktu. Hemen hemen her depremden etkilenen Fatih Camii'nin kubbesi çökmüş, imaret, hastane ve medrese yıkılmıştı. 173 cami ve hamam hasar görmüştü. Topkapı Sarayı ve Eski Saray da hasar gören yapılar arasındaydı.
Şehrin surları da depremden etkilenip, yer yer yıkılmıştı. Surların yıkılması ona bitişik veya yakınında bulunan ev, dükkân, değirmen gibi binaların hasar görmesine sebep olmuştu. Birçok han da depremden etkilenerek, hasar görmüştü. Kapalı Çarşı, Esir Pazarı ve Örücüler Çarşısı da hasar görmüş, bunların mahzenlerinde çökmeler meydana gelmişti. Yerebatan Sarnıcı'nın desteklerinden birisi çökmüş, şehrin birçok yerinde suyollarında hasarlar oluşmuştu. Çatalca, Büyük ve Küçükçekmece bölgelerinde de ciddi hasarlar meydana gelmişti.
Depremden sonra hayat
Depremin halk üzerindeki en önemli tesiri barınma konusunda olmuştu. İstanbul'daki evlerin bir kısmı yıkılmış, bir kısmı hasar görmüştü. Ancak bunlar şehirdeki bütün evlerin önemli bir kısmını oluşturmamaktaydı. Buna rağmen halk uzun müddet çadırlarda barınmıştır. Artçı depremlerin sekiz ay kadar sürmesi ve 22 Mayıs'tan sonra 5 Ağustos'ta şiddetli bir depremin daha yaşanması insanların evlerine uzun müddet girmesini engellemişti. Mevsimin yaz olması dışarıda barınmayı kolaylaştırmıştır. Evlerin yanı sıra bekârların ve yolcuların kaldığı hanların önemli bir kısmının yıkılması burada kalan insanların açıkta kalmalarına sebep olmuştu. Sarsıntıların sekiz ay sürmesi ve iki şiddetli depremin iki buçuk ay ara ile arka arkaya yaşanması insanların psikolojik durumlarını sarsmış, korku dolu günler ve geceler geçirmişlerdi.
Depremin barınmadan sonra ikinci önemli tesiri yiyecek ve içecek temini hususuydu. Şehrin içme suyu şebekesinin depremden etkilenmesi insanların içecek su bulmalarını zorlaştırmıştı. Şehirdeki fırınların, değirmenlerin, gıda depolarının ve hanlarının yıkılması veya harap olması sonucu yiyecek sıkıntısı doğmuştu.
Yollarla köprüler hasar gördüğü için insan ve hayvanların ulaşımı ile gıda ve diğer ihtiyaç maddelerinin getirilip götürülmesinde aksaklıklar yaşanmıştı. Bilhassa kale duvarlarına yakın olan semtlerdeki yollar surların yıkılması sonucunda ulaşıma kapanmıştı.
Hayvan ahırlarının yıkılması, onların da barınma meselesini ortaya çıkarmıştı. İnsanlar gibi açık arazide kalan hayvanlar için bir diğer sıkıntı da yiyecek temininde olmuştu. Arpa mahzenlerinin harap olması sebebiyle bu alanda da sıkıntı çekilmişti.
Depremde yıkılmayan ancak yıkılma tehlikesi bulunan binalarla duvarlar da çevresindeki insanlara korkulu günler yaşatmıştı.
İstanbul'da meydana gelecek deprem tarihî araştırmalar olmadan anlaşılamaz
Deprem uzmanları İstanbul depremlerinin yaklaşık 250 yıllık periyodlarla meydana geldiğini, son büyük İstanbul depreminin 1766'da yaşandığını söylerler. Tarihî depremlerle ilgi teferruatlı araştırma yapılmadığı için değişik tarihlerde örneğin 1556, 1690, 1719, 1754 ve 1894 yıllarında meydana gelen depremler İstanbul depremi midir, değil midir tam olarak bilmiyoruz. Yine hangi tarihî depremde hangi fay harekete geçti? Bunlar bilinmeden İstanbul'da yakın gelecekte deprem olup olmayacağını ve hangi bölgelerin etkileneceğini söylemek çok zor.

Hiç yorum yok: