15 Şubat 2013 Cuma

Hayat Dolu Yağmur Ormanları

Tropikal yağmur ormanları, gezegenin sadece 2%’sini kaplamaktadır. Bu ormanlar dünyadaki canlı türlerinin yarısına ev sahipliği yapmaktadır. Brezilya‘lı Mati‘ler oldukça yetenekli avcılar ama son birkaç haftadır yeteri kadar et bulamadılar. Benin aç durumda ve bugün ki avın daha verimli geçeceğinden emin. Ağaç kurbağasının zehirini kan’a karıştırıp bedenlerini arındırıyorlar, bu şekilde ava hazırlanıyorlar. Mati’lerin gözlerine damlattıkları zararlı bir bitki özü hem avcıların duyularını keskinleştiriyor hem de av için konsantre olmayı sağlıyor. Ağaç hayvanlarını aşağıdan avlamak çok büyük bir silah gücü gerektiriyor metrelik uzunlukta tasarlanmış olan uzun üfleme borusu, yüzyıllardır bu avlarda kullanılıyor. Sık ağaçlık içinde hayvanların yerini tespit etmek oldukça zor, Mati’ler avın yerini tespit etmek için duyu yeteneklerine güveniyor ve onları tuzağa düşürmek için taklit yapıyorlar. Bu ormanda yaşayan maymun çeşidinin hepsi için taklit yapabilirler. Maymunlar incir ağacında besleniyorlar. Okları pirana dişleriyle keskinleştirerek oklardaki zehrin, avın vücuduna iyice etki edeceğinden emin oluyorlar. Silahların aksine, üfleme boruları oldukça sessiz ve maymunları kaçırmadan avlayabiliyorlar. Bir kere isabet ettirildiğinde, maymunlar zehirden etkilenene kadar takip edilmelidirler.

Orlando Venezuela‘nın Priola kabilesinden. O da diğer çocuklar gibi tek fark, o ormanda yaşadığı için kendi kendisine bakmak zorunda. Bu çocukluk macerası onları ormanın derinliklerine sürüklüyor. Güneş ışığının sadece 2%’sinin ulaşabildiği ormanlık bir alanda sürpriz şekilde bir kaç bitki ve hayvan da bulunuyor. Burada çölde bulunandan daha az protein var ve protein kaynaklarının bir çoğu zehirli. Tehlikenin içinden yemek bulmak onlar için temel bir yaşam beceresi. Uğraştıkları canlı kötü ünüyle şöhret yapmış bir yaratık Dev tarantula, bir yemek tabağı büyüklüğünde dünyadaki en büyük örümcek. Daha az iştah açıcı bir öğün düşünmek oldukça zor zaten titiz kişiler ormanda bu kadar uzun süre dayanamazlar . Ayrıca, Orlando örümceklerin çok lezzetli olduğunu ve tehlikeli hayvanlarla uğraşmanın, bu bölgede yaşamanın bir getirisi olduğunu söylüyor. Yaklaşık 10 yaşındaki Piaroa çocuğu örümcekleri tam olarak nerede avlayacağını biliyor ve birkaç saat içinde öğünlerine yetecek kadar örümcek yakalıyorlar. Ancak öndeki iki sivri dişe ve saldıranlara fırlattıkları kıllara dikkat etmeleri gerekiyor. Eğer bunlar deri ile temas eder veya solurlarsa, oldukça kötü reaksiyonlara sebep olabiliyorlar. Orlando etkilenmeye başlıyor kaşınıyor. Ama ormanın içinde yaşadığı için, ufak çaplı rahatsızlıklara alışık. Tarantulaları en güzel hazırlama şekli, marşmelov gibi kızartmak. Bütün kıllar temizleniyor böylece yerken boğaza kaçmıyor. İçlerindeki hava dışarı çıktığında cızırdamaya başlıyorlar. Tarantulalar kızarırken hep böyle ses çıkartıyorlar. Tarantulaların tadı yengeç gibi biraz baharatla birlikte oldukça leziz oluyorlar.

Çok az insan, doğu Amazondaki Awa Guaja halkı kadar hayvanlarla iç içe yaşıyor. Ormandaki bir çok sayıda hayvanı yetiştiriyorlar Awa’lar hayvanlar konusunda oldukça saplantılılar. Diğer hayvanlara nazaran daha çok önemsedikleri bazı hayvanlar var. Mati’ler gibi, maymun avcılığı Awa yaşamının da önemli bir parçası. Protein ihtiyaçlarının neredeyse yarısını bu şekilde karşılıyorlar. Ancak bu ilişkinin çok daha ileri bir boyutu var. Emwi sadece maymun yemiyor, ayrıca onları besliyor. Maymun yetiştirmeyi seviyorum Eğer anneyi öldürürlerse yavruyu evcil hayvan olarak yetiştiriyorum. Evcil hayvanlar lezzetli olmuyor. Sadece ormandaki maymunları yiyoruz. Neredeyse bütün Awa aileleri birkaç maymun besliyor. Bu köyde yaşayan farklı türk maymun var. Awalar, bu ufak maymunlara inanılmaz bir şefkatle yaklaşıyor maymunların hayvandan çok insan gibi olduklarına ınanıyorlar. Emwi kendisini anneliğe adamış bir kadın, hem kendi çocuğu hem de beslediği maymun için. Maymunları emzirmek onun için çocuğunu emzirmek gibi. Emwi ve diğer Awalar maymunları emzirerek bir öksüze yardım ettiklerine inanıyorlar. Sıklıkla avladıkları bir hayvana bu kadar bağlanmak çelişkili görünebilir ancak Avalar ormandan aldıklarını geri vermek zorunda olduklarına inanıyorlar.

Hayvanlar ve bitkiler hayatımızla bu kadar iç içe olduklarında insanlar için birer ilham kaynağı olmaları kaçınılmaz oluyor. Papua Yeni Gine halkı, belki de doğadan en çok ilham alan topluluktur. Ormanın derinliklerinde erkek bir Cennet kuşu, dişinin dikkatini çekmek için dans ediyor ama dişi, onu izleyen tek kişi değil. Geling bir Cennet kuşu avcısı ve peşinde olduğu kuş tüyü onun için oldukça iyi bir ödül. Kıyafetlerle hava atma olayı nesiller boyu devam eden bir gelenek ama genellikle zarar gören kıyafetler yenilenmeye ihtiyaç duyuyor. Cennet kuşu avlamak oldukça zor bir iş ama Geling yardımını esirgemiyor. Peke ise Prenses Astrapia kuşunun uzun kuyruk tüyünün peşinde. Hayvanı kandırmak için meyve kullanıyor. Yarın Geling için büyük bir gün. Kabilesi yarinki Sing Sing yarışmasında boy gösterecek. Köyünün onurunu temsil edecek ve değerlendirilecek. Kuş tüyü koleksiyonunun kalitesi Sing Sing, kimin daha iyi kıyafetlere sahip olduğunu gösteren bir yarışma ve Geling farkını ortaya koymayı biliyor.  Mount Hagen’de ki Sing Sing dünyadaki en büyük orman temalı kıyafet partisi. Yüzlerce kabilenin katılımıyla Yeni Gine’de ki en büyük olaylardan birisi haline dönüşüyor. Kargaşanın ortasında, Geling kıyafetine son rötuşları yapıyor. Yeni Ginede, erkekler hava atmak için kibirli davraniyorlar. Yine de her kabilenin kendilerine ait bir tarzlari var neredeyse herkesin tacı kuş tüyüyle süslü. Görünüşleri, hatta dans ediş şekilleri kuşlarınkiyle oldukça benzerlik gösteriyor. Birlikte hareket ediyorlar. Her iki tür de, zindelik ve güzelliklerini göstermek için tüyleri kullanıyor. Alanın ortasında olmak, Galin için gösteriş yapma zamanı demek. Cennet kuşlarıyla aradaki bu derin bağlılık bundan yüzlerce sene öncesine dayanmakta ve bunun kaderlerinin bir parçası olduğu görülmekte. Gelingin ilerleyen yaşı alışık olduğu kadın hayran sayısının azalmasına neden oluyor ama bunun için kızmıyor.

Yağmur ormanlarındaki yaşamın farklılığı burada yaşayan insanları farklı şekillerde etkilemekte ve bu durum heyecan verici sonuçlar doğurmakta. Afrikanin Kongo Havzasında bulunan Bayaka kabilesi ormanın onlara verdiği ilhamla müzik yapıyorlar. Kimi zaman nehri bir davul gibi kullanıyorlar kimi zaman ise hayvan çağrılarını şarkılarla söylüyorlar, Bayakalar, ormanın verdiği en güzel hediyenin müzik olduğuna inanıyorlar. Yine de Bayakaların gözünde daha yüksek bir ödül var. O ödüle ulaşmak için riske atmaya hazırlar. Tete ve Mongonje avlanıyorlar ancak peşinde oldukları şey et değil. Arı balı Bayakalar için sıvı altınla eş değer ve balı elde etmek için inanılmaz uzunluktaki ağaçlara tırmanıyorlar. Asma yaprağından yapılan özel bir halat yardımıyla Tete 40 metre uzunluğundaki ağaca tırmanarak yukarı çıkıyor. Özellikle tropikal iklimde bu şekilde tırmanmak yetenek, güç ve efor isteyen bir durum. Tete tırmanırken, Mongonje ayıların gelmemesi için birkaç yaprağı ateşe verip, dumanını etrafa yayıyor. Bir saat geçti ve Tete inanılmaz bir ilerleme sağladı. Yine de biraz daha gitmesi gerekiyor. Tete’nin karısı ve çocukları izlemeye geliyorlar. Tete sonunda ağacın tepesine ulaşmayı başarıyor ama daha ileri gidebilmek için halatı bırakmak zorunda. Tete bala ulaşmanın ne kadar tehlikeli olduğunun farkında ama Bayakalar, bir erkeği erkek yapan şeyin cesaret olduğunu farkındalar. Şeker bu ormanda nadir bulunuyor bal Tete’nin ailesine sağlayabileceği en iyi besin. 40 metre yüksekte, güvenlik ipi olmadan, Tete çok dikkatli olmak zorunda. Artık arılarda saldırmaya başladı. Arı kovanına ulaştı ama arılar daha fazla saldırmadan balı oradan almak zorunda. Duman yardımcı oluyor, yine de arılar Tete’yi hala sokuyor. Sonunda, Tete ödüle ulaştı. İlk sepet Tete’nin ailesine gidiyor ve binlerce arı bile beslenmelerine engel olmuyor. Tete başarısının tadını çıkartıyor. Karısını mutlu etmek, çocuklarının karnını doyurmak kabilesinin saygısını kazanmak için herşeyi yaptı.

Orman insanları için, basit şeyler bile inanılmaz değerli olabiliyor. Ağaçlar dünyada en çok talep gören şeylerdir. Tomrukçuluk, yağmur ormanlarının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikedir. Yine de hala bu tehlikeden daha az etkilenen yerler mevcut. Burma ve Hindistan sınırındaki ormanlarda yapılan kesimlerde, dünyadaki en az zararlı yollardan birisi kullanılıyor. Bunun için ormanın ortasında saf hayvan gücü kullanılıyor. Bu Ramprasad bir Asya fili. Bu da Samir, onun sürücüsü. Çok fazla çalışıyorsun, Ramprasad. Akşam olmadan, tonluk kütüğü ormanın dışına taşımak zorundalar. Ramprasad kamptaki en güçlü fil ama yine de sürücünün hayvanla iletişim kurması gerekiyor. Sumir , Ramprasad’a farklı komutla hükmedebiliyor. Hintçe, Assamca ve hatta az bir ingilizceyle bile direktif verebiliyor. Sumir Fil dilini oldukça iyi konuşuyor. Vücud dilinden hislerini okuyabiliyorum. İnanılmaz şekilde güçlü ve sürpriz şekilde çevik oldukları için filler bu ormandan kütükleri çıkarmak konusunda makinalardan çok daha iyiler. Daha önemlisi, hayvanların hareket etmesi için ormanın tamamının değil sadece bir kaç ağacın kesilmesi gerekiyor. Bu bölgeye makinaları getirmek ormanları tamamen yok eder. Pahalı harcamalara gerek kalmıyor ve benzin kullanmıyorlar. Makinaların aksine, Ramprasad’ın kendi iradesi var bu yüzden ona saygı göstermek zorundalar. Filleri çalıştırmadan önce eğitmek gerekiyor ama içlerinde hala vahşilik bulunmakta. Bu kadar büyüklükteki saf gücü kontrol altında tutmak şefkat ve emir verme arasında iyi bir denge kurmaktan geçiyor. Sumir ve Ramprasad toplama alanına iyi bir sürede ulaşıyorlar ve kütüklerin kamyonlara yüklenmesine yardım ediyorlar. Kütüklerin kesim fabrikasına gönderilmesi bütün süreç içerisinde, makinaların dahil olduğu tek aşamadır. Hala ormandan çıkamadılar. Yine, orman koşullarında, filler, makinalara üstünlük kuruyor. Görev tamamlandı. Şimdi yıkanma zamanı. Batı Hindistan ve Burma’da ki ormanlar Asyanın batısında kalan en büyük yağmur ormanlarıdır. Bu ormanlar sağ kalan son Asya fillerine sağlıklı bir sığınak olmaktadır. Ramprasad ve diğer filler özgürlüklerini kaybettiler ama bu tarz tomrukçuluk yapmak hem soylarını hem de yuvalarını koruyor. Insanlar doğaya iyi davranarak ormanları yok etmeden yaşamaya çalışıyorlar. Ancak tropikal yağmur ormanlarının bir çok yerinde durum bu kadar iyi değil. Sadece yıl içerisinde, gezegendeki yağmur ormanlarının yarısı yok olacak. Her gün yağmur ormanı türünün soyu daha keşfedilmeden tükenmekte ve bu durum sadece hayvan veya bitki için geçerli değil. Neredeyse hakkında hiçbir şey bilmediğimiz kültürleri de kaybediyoruz. 21. yüzyılda bile dünyanın geri kalanından uzakta yaşayan insan toplulukları mevcut ve birçoğu hala ormanda yaşıyorlar. Bu uçsuz bucaksız, keşfedilmemiş ormanlar bu toplulukların keşfedilmeden yaşayabilecekleri tek yer. Brezilya‘da yüzlerce keşfedilmemiş kabile olduğu düşünülüyor.

Batı Papua kabilelerinden yağmur ormanı ile bağlantısı olan birkaç yerli kabile varlığını sürdürüyor. Korowailer ormandaki yaşama adapte olmuş durumdalar. Ağaçlarda yaşıyorlar. Bu kabile yeni bir ev inşa ediyor ama bu bildiğimiz evlerden değil. Bütün kaynaklar etraftan toplanıyor ve ağaç kesiminin büyük bölümü taş devrinden kalma araçlarla yapılıyor. Oldukça iddialı bir proje. Evi, 30 metre yükseklikteki ağacın tepesine yapmayı planlıyorlar. Ormandaki en güçlü ağaç olan demir ağacını seçmişler. İlk adım, tepeye çıkmak için bir merdiven yapmak. Bu insanlar ağaç evlerde yaşayan dünyadaki tek kabile ve bunu yapmalarının birçok sebebi var. Böyle yaşayarak sellerden korunuyorlar ve orman tabanındaki böceklerin ısırıklarına maruz kalmıyorlar. Düşman saldırılarından da korunmaktalar ama her şeyden önemlisi, böyle yaşayarak ormanın gücünü gösteriyorlar. Korowailere göre, daha yüksek ev daha yüksek prestij demek. Kabiledeki en güçlü tırmanıcılardan biri olan Wayo en tehlikeli işlerden biri için gönüllü oluyor. Dalları inceltmek, evin rüzgarda sallamasını engelliyor. Buradan düşmek kesin ölüm demek ama ağaç tepelerinde sallanmak Korowailer için normal bir durum. Ev yükseldikçe, daha fazla ağaç aşağı düşüyor. Ancak bu ağaçların doğru yönde gitmesi gerekiyor. İnşaat alanındaki çalışma oldukça yoğun. Yağmur sezonu hızla yaklaşıyor ve hala çatının bitmesi gerekiyor. Herkes işi zamanında bitirmek için çaba sarfediyor. Çatı Sago palmiyesinin yapraklarıyla kaplanıyor ağaç kabukları duvarları ve tabanı oluşturuyor. Şimdi taşınma zamanı. Her zaman olduğu gibi, ılımlılık nedeniyle katı giriş kuralları uygulanıyor. Her şey buraya taşınmalı, evcil hayvanlar bile. Eğer aşağıda bir şey unutulursa, dönüş yolu çok uzak. İlk ateşi seremoni amacıyla yakıyorlar ağaçtan yapılma evi kutsamak için ilginç bir yol. Sağlık ve güvenlik kuralları hala bu bölgelere ulaşmadı. Çocuklar yeni evin kenarında dolaşırlarken aileler şaşırtıcı derecede sakinler. Bilgi, yetenek ve hüner vasıtasıyla yağmur ormanı insanlari bu çevrede ustalaşmış durumdalar. Etraflarıyla uyum içinde yaşıyorlar ve çevrelerine, kimsenin göstermediği saygıyı gösteriyorlar. Olağanüstü yaşam tarzları, doğa olmadan bir hiç olduğumuzun kanıtı.

Hiç yorum yok: