25 Şubat 2013 Pazartesi

Bir ihtilal daha yok!/ HIDIR ALA


24 Eylül 2012 / HIDIR ALA
Balyoz Darbe Davası sonuçlandı. Türkiye’de ilk kez sivil mahkeme darbe teşebbüsünde bulunan askerleri yargıladı ve gererallere ağır cezalar verdi. 4 darbe gören Türk demokrasisi için bunun anlamı büyük. Cezaların, çete, cunta gibi yapıların oluşumunda caydırıcı olması bekleniyor.
Türkiye’nin demokrasi tarihi açısından en önemli davalarından biri sonuçlandı. Sivil mahkeme ilk kez, darbeye teşebbüs eden askerleri yargıladı ve ciddi cezalara çarptırdı. Muvazzaf generallerin yine sivil mahkemede yargılanması ve cezaya çarptırılması da Türkiye’de ilk kez yaşanıyor(İki kez darbe teşebbüsünde bulunan Albay Talat Aydemir 1964’te Askerî Mahkeme’de idamla cezalandırıldı). İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 250’si tutuklu 365 sanıklı davayı 21 ayda neticelendirdi.
Kararını 21 Eylül Cuma günü açıklayan mahkeme, 5-7 Mart 2003 tarihlerinde İstanbul I. Ordu Komutanlığı’nda Orgeneral Çetin Doğan başkanlığındaki plan seminerinin ‘harp oyunu’ değil ‘darbe planı ve provası’ olduğuna hükmetti. Sanıklara tarihî nitelikte cezalar verildi. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve davanın bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan yirmişer yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Aslında mahkeme Fırtına, Örnek ve Doğan hakkında ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini, cebren ıskat veya vazife görmekten men etmek’ (darbeye teşebbüs) suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Ancak, sanıkların elinde olmayan sebeplerden dolayı sonucun meydana gelmediğini (darbeye eksik teşebbüs) belirten mahkeme, cezayı eski TCK’nın ‘cürme teşebbüs’ başlığını taşıyan 61. maddesinin 1. fıkrası uyarınca yirmişer yıl hapis cezasına çevirdi. Üç komutan örgüt yöneticiliğinden de ceza aldı. Mahkeme, savcının öngördüğü sürenin üst sınırından ceza vermiş oldu. Bunun sebebi yine mahkeme kararında açıkladı: Her üç sanığın mahkemedeki olumsuz tutum ve davranışları.

10. Ağır Ceza Mahkemesi, 365 sanıklı davada 330 kişiye çeşitli sürelerde hapis cezası verdi. Biri albay 33’ü astsubay 34 kişi beraat etti. Mahkeme 250 sanığın tutukluluk hâllerine devam kararı alırken, tutuksuz yargılanan 6 sanığın tutuklanmasına karar verdi. Ceza alan tutuksuz 69 sanık için yakalama kararı çıktı. Karara göre 78 sanık 18 yıl, 218 sanık 16 yıl hapis cezası aldı. Tedavi olduğu için savunması alınamayan emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün dosyası ayrıldı. İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Ersöz, hayati tehlikesi bulunduğu gerekçesiyle İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi altında tutuluyor. Avukatı, Ersöz’ün tutuklu yargılanmadığı Balyoz davasında şuuru yerinde olmadığı için ifade veremeyeceğini açıklamıştı.
Sanıkların çıkan kararlara itiraz hakkı var. Bunun için önce Yargıtay’ın ilgili dairesine itiraz edebilecekler. Buradan istedikleri neticeyi elde edemezlerse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) müracaat edecekler. Ama 24 Eylül’den itibaren Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı başlıyor. Bu uygulama AİHM’e giden davaları azaltmak amacıyla iç hukuk sistemine yeni bir denetim mekanizması olarak eklendi. Dolayısıyla Balyoz sanıklarının AİHM’den önce Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaları gerekecek.
Balyoz davası sanıklarına ‘darbeye teşebbüs’ten ceza verilirken, darbeyi gerçekleştiren ve bütün millete büyük acılar yaşatan 12 Eylül darbecilerinin henüz yargılanıyor olması ise ironik bir durum oluşturuyor. Zira Balyozcular, 12 Eylül 1980 darbesinin harekât planı ‘Bayrak’ı örnek alarak hazırlık yapmıştı. Cezaların, çete ve cunta gibi yapılanmaların oluşumunda caydırıcı olması bekleniyor.
Toplam 365 sanıklı davada Mart 2012’de esas hakkındaki mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, bütün sanıkların ‘darbe teşebbüsü’ suçundan 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını talep etmişti. I. Ordu Komutanlığı’ndaki seminerin darbe tatbikatı olduğuna vurgu yapılan mütalaada, plandaki görevlendirme listelerinin olağanüstü hâlde dahi TSK’nın alanına girmediğinin altı çizilmişti. Harekâtta görev alacak personelin nerelerde konuşlanacağının bile plana dâhil edildiği hatırlatılarak, “Söz konusu bulgular ışığında planın uygulamaya konulduğu sonucuna varılmıştır.” deniliyordu. Savcı Savaş Kırbaş, AK Parti’nin 3 Kasım 2002’de demokratik bir seçimle iktidara gelmesinin dönemin I. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ı rahatsız ettiğini, bu yüzden mevcut hükümeti yıkmaya yönelik bir yapılanmaya gittiğini dile getirmişti. Çarşaf, Sakal, Suga ve Oraj adlı eylemlerin planın icrası için son aşama olduğuna işaret eden Kırbaş, eylemin eksik teşebbüs aşamasında kaldığını, bu yüzden tüm sanıklara TCK’nın 147 ve 61/1 maddeleri gereğince ağır hapis cezası verilmesini istemişti.
Balyoz darbe planı ile ilgili ilk iddia 20 Ocak 2010’da Taraf gazetesinde yer aldı. Gazetenin haberine göre, 2003’te I. Ordu’da hazırlanan planın hedefi darbe yoluyla hükümeti yıkmak ve yönetimi ele geçirmekti. Bunun için önce camiler bombalanıp Ege Denizi’nde Türk jetleri düşürülecekti. Dolayısıyla hükümet zor durumda bırakılacak ve darbe için istenen ortam hazırlanmış olacaktı.
Dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın imzası bulunan darbe planı Türkiye’yi dehşete düşürmüştü. Plana göre, darbe dört safhada gerçekleştirilecekti: Hazırlık, harekât ortamının şekillendirilmesi, icra ve yeniden yapılanma. Öncelikle Fatih ve Beyazıt camileri cuma namazı sırasında bombalanacak, ardından cemaat ve mütedeyyin kesimler tahrik edilecekti. Bir Türk jetinin de Yunanistan tarafından ‘it dalaşı’ olarak tabir edilen olayda düşürülmesi sağlanarak, hükümet dünya nezdinde ‘aciz’ gösterilecekti. Planın son aşamasında ise provokatörler devreye girecek ve Hava Müzesi basılarak irticai sloganların atılması sağlanacaktı. Eylemler canlı yayınlarla televizyonlarda gösterilecek, gazetelerde yayımlanacaktı. Nihayet darbeye zemin hazırlandığına kanaat getirildiğinde silahlı kuvvetler devreye girecek ve sıkıyönetim ilan ederek yönetime el koyacaktı. Ardından yeni yönetim şekillendirilecekti. Balyoz darbe planı, ‘Sakal’, ‘Çarşaf’, ‘Oraj’ ve ‘Suga’ isimli  dört eylem planıyla da destekleniyordu.
Planın detaylarında ilginç bilgiler yer alıyor. Mesela, “Harekât ortamının şekillendirilmesi safhasında kullanılmak üzere idhar noktalarında depolanan mühimmat çıkartılarak planlandığı şekilde dağıtılacak.” şeklinde bir cümle geçiyor. Bu, Ergenekon soruşturması kapsamında birçok bölgede gömülü bulunan mühimmatı akıllara getiriyor. Zira planda yer alan ifadelere göre, toprağa gömülü cephaneler ‘kaos’ ortamı oluşturmak için kullanılacaktı.
Planın ‘Vazife’ bölümünde hedef tam olarak şöyle anlatılıyor: “Balyoz Komutanlığı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlayarak muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek ve laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmak maksadıyla; derhal, AKP hükümetini iktidardan uzaklaştıracak ve mevcut irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara getirerek laik devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis edecektir.”
Balyoz planında ‘Maksat’ başlığı altında yer alan ifadeler de ilginç: “(1) Balyoz Komutanlığı, İç Hizmet Kanunu’nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevini yüce Türk milleti adına yerine getirme azim ve kararlılığı içerisinde laik devlet otoritesinin temini için gerekli olan tedbirleri alacaktır. (2) Harekatın maksadı; ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve laik demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri, bir daha hortlamamak üzere ebediyen ortadan kaldırmaktır.”
İşte bu iddiaların ardından İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı, Balyoz darbe planı ile ilgili (22 Ocak 2010) soruşturma başlattı. Bir ay süren soruşturmanın ardından ilk operasyongerçekleştirildi ve emekli Orgeneral ÇetinDoğan’ın da aralarında bulunduğu bazı sanıklar tutuklandı. 195 sanıkhakkında hazırlanan 965 sayfalık ilk iddianame 19 Temmuz 2010’da kabuledildi. Bu arada, ‘Askerî casusluk’ soruşturması kapsamında, 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde yapılan aramada, zemine gizlenmiş vaziyette çok sayıda dijital delil ve doküman ele geçirildi. Belgeler içinde, ‘Balyoz planı’ soruşturmalarıyla ilgili deliller de bulundu. Deliller Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. 19 Şubat 2011 tarihinde yapılan e-posta ihbarı üzerine de emekli istihbarat Albay Hakan Büyük’ün Eskişehir’deki evinde arama yapıldı. Buradaki aramada elde edilen davayla ilgili deliller de yine aynı mahkemeye yollandı. Ardından 28 sanıklı 2. Balyoz iddianamesi tamamlandı (20 Haziran 2011). Daha sonra Korgeneral Abdullah Can Erenoğlu ile eski Havelsan Genel Müdürü Faruk Ağa Yarman’ın da aralarında bulunduğu 64’ü tutuklu 143 sanık hakkında 3’üncü iddianame hazırlandı.  23 Kasım 2011’de bu iddianamenin kabul edilmesinden sonra üç iddianame birleştirilerek tek dava hâlinde görülmeye başlandı.
Dava sürecinde ciddi tartışmalar yaşandı. Sanıkların söz konusu seminerdeki darbe hazırlığı çağrışımı yapan konuşmaları deliller arasında gösteriliyordu. Nitekim toplantıda yapılan sunum ve konuşmaların ses kayıtları davanın 83. duruşmasında dinletilirken, kullanılan slaytlar perdeye yansıtıldı. Ses kayıtları arasında tutuklu sanıklar Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, emekli Korgeneral Engin Alan ile emekli Orgeneral Şükrü Sarıışık’ın sunumları ile emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın araya giren konuşmaları yer aldı. Mahkeme Başkanı Ömer Diken dinlenen her sunumdan sonra, seminerde sunumu yapan sanığa “Bu sesin size ait olduğunu kabul ediyor musunuz?” diye sordu. Sanıklar, kayıttaki sesin kendilerine ait olduğunu kabul etti. Kayıtlarda dikkat çeken bazı ifadeler şöyle:
Org. Çetin Doğan: “Kuzey Irak’ta olsun, Yunanistan’la olsun hudutlarımız ötesinde meydana gelebilecek tehdit hiçbir zaman içeride irticanın yaratacağı tehditten, irticanın baş kaldırması ile ortaya çıkacak tehlikeden büyük olamaz.” Korg. Şükrü Sarışık: “İstanbul’un üzerine çökerim… Böyle kararlı olan bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir.” Korg. Engin Alan: “İnsanoğlunun hassas olduğu din gibi bir motif ortada olduğuna göre bu işi çok çabuk bitirmek Silahlı Kuvvetler’in de imajını korumak sözkonusudur. Bu nedenle tedbirler çok radikal alınmalıdır.”
Seminer planında kullanılan isimlerin gerçek olması sanıkların ‘harp oyunu’ savunmasını çürüten faktörler arasında gösteriliyor. Davanın başında sanıklar seminerde gerçek isim kullanılmadığını ileri sürüyordu. Fakat Çetin Doğan’ın kızı Pınar Doğan ve damadı Dani Rodrik tarafından hazırlanan ‘Balyoz Davası ve Gerçekler’ isimli internet sitesinde Hilmi Özkök’e cevap vermek için yapılan bir değerlendirmede gerçek isim kullanıldığı itiraf edildi: “Seminerde (kısıtlı bir şekilde olsa da) gerçek kişilerin isimlerinin kullanılmasının askerî kurallara aykırı olduğu açık. Fakat bundan seminerin bir darbe hazırlığı olduğu sonucuna varmak makul olmadığı gibi bu yorum Özkök’ün ifadeleriyle de tutarlı değil...” Bir başka savunma planların dış tehdide yönelik hazırlanmış olduğu yönündeydi. Oysa seminerin ses kayıtlarında ‘İstanbul’a çökmek’ten ‘halka karşı acımasız olmak’tan bahsediliyordu. Dolayısıyla sanıklar “Plan dış tehdide yönelikse, neden İstanbul’a çökülüyor ve niçin halktan bahsediliyor?” sorusunu cevaplayamıyordu.

Dava 21 ayda tamamlandı

20 Ocak 2010: Taraf gazetesi, ‘Fatih Camii bombalanacaktı’ başlıklı haberiyle ‘Balyoz’ isimli darbe planını duyurdu. 2003’te hazırlanan planın AK Parti’yi devirme amacı taşıdığı iddia edildi.
21 Ocak 2010: Yargı olaya el attı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı iki özel yetkili savcıyı görevlendirerek inceleme başlattı. 
22 Şubat 2010: Çetin Doğan, Süha Tanyeri, Ergin Saygun ve Özden Örnek’in de aralarında bulunduğu yaklaşık 40 emekli general ve muvazzaf subay gözaltına alındı.
24 Şubat 2010: Mahkemeye sevk edilen 7 kişi tutuklandı. Aralarında Tümamiral R. Cem Gürdeniz de vardı. İki gün sonra Çetin Doğan ile emekli Korgeneral Engin Alan da tutuklandı.
19 Temmuz 2010: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, savcıların hazırladığı iddianameyi kabul etti. Böylece darbe planına adı karışan 196 asker hakkında 15 ile 20 yıl arası hapis talebiyle dava açılmış oldu.
6 Aralık 2010: Gölcük Donanma Komutanlığı’nda sürpriz bir arama yapıldı. İstihbarat subayının odasında özel bölmeye saklanmış 9 çuval belge ele geçirildi. 
16 Aralık 2010: Balyoz davası sanıkları hâkim karşısına çıktı. Ancak Beşiktaş Adliyesi’nin fiziki şartları çok sayıda sanığı kaldıramadığı için dava Silivri’ye taşındı.
2 Haziran 2011: 4 muvazzaf asker daha tutuklandı. Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Taş tutuklananlar arasındaydı.
16 Haziran 2011: Savcı Hüseyin Ayar, 2. Balyoz iddianamesini tamamladı. İddianameyi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndererek iki davanın birleştirilmesini istedi. 
28 Haziran 2011: 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 2. Balyoz iddianamesini kabul etti. İddianamede Orgeneral Bilgin Balanlı ve Tümgeneral İsmail Taş’ın da içinde olduğu 15’i tutuklu 28 asker suçlanıyordu.  15 Ağustos 2011: İkinci Balyoz planı davasının görülmesine başlandı.
19 Eylül 2011: İkinci Amirallere Suikast Girişimi davası kapsamında tutuklu Kurmay Albay Ümit Metin, Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında da tutuklandı. 
3 Ekim 2011: İkinci Balyoz Darbe Planı davası aralarında bağlantı bulunduğu gerekçesiyle ilk dava ile birleştirildi.
23 Kasım 2011: 3. Balyoz iddianamesi kabul edildi. 64’ü tutuklu 143 sanık hakkında 15 ile 20 yıl arasında hapis cezası istendi.
29 Aralık 2011: Mahkeme, aralarında hukuki ve fiilî irtibat bulunması sebebiyle 3 davayı birleştirdi. Buna göre, ‘Balyoz Darbe Planı’ davasındaki sanık sayısı 365’e çıktı (249’u tutuklu).
2 Mart 2012: Tanık olarak çağrılan eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu Silivri’deki mahkemede ifade verdi.
14 Mart 2012: Hakkında yakalama kararı olan emekli Orgeneral Ergin Saygun, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne geldi. Mahkeme, hakkında tutuklanma kararı verdi.
29 Mart 2012: Savcı, sanıklar hakkındaki 920 sayfalık mütalaasını mahkemeye sundu.
6 Nisan 2012: Mahkeme, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın da aralarında bulunduğu 11 avukat hakkında ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ten suç duyurusu yaptı. 
20 Nisan 2012: Mahkeme, duruşmalara katılmayan sanık avukatları hakkında İstanbul Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.  3 Ağustos 2012: Ergenekon davasına tanık olarak dinlenen eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, kritik bir açıklama yaptı:  “Balyoz seminerinde amacı aşmışlardı, uyardım.”
16 Ağustos 2012: Mahkeme sanıklardan son savunmalarını yapmasını istedi.

Generallere ağır ceza

18 yıl ağır hapis cezası alan sanıklar: MHP Milletvekili emekli Korg. Engin Alan (Bu ceza Alan’a Meclis kapısını kapatıyor), eski MGK Genel Sekreteri emekli Org. Şükrü Sarıışık, eski I. Ordu Komutanı emekli Org. Ergin Saygun, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Kora. Deniz Cora, emekli Kora. Kadir Sağdıç, Korg. Mehmet Otuzbiroğlu, Kora. Abdullah Can Erenoğlu, Tuğa. Fatih Ilgar, Faili Meçhuller davasında da yargılanan emekli Albay Cemal Temizöz, emekli Tuğg. Süha Tanyeri, YAŞ Üyesi Org. Bilgin Balanlı, Korg. Yurdaer Olcan, emekli Kora. Ahmet Feyyaz Öğütçü, emekli Korg. Nejat Bek.
16 yıl ağır hapis cezası verilen sanıklar:  ‘Islak imzalı’ belgenin sahibi emekli Albay Dursun Çiçek, Hipnozla İfade davasından da yargılanan emekli Hâkim Albay Zeki Üçok, eski Havelsan Genel Müdürü Faruk Ağa Yarman.

Özkök’ün açıklamaları davanın seyrini değiştirdi

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Ergenekon davasında tanık sıfatıyla 2-3 Ağustos 2012 tarihinde ifade vermişti. Özkök’ün ifadeleri Balyoz davasının seyrini değiştirecek nitelikteydi. Bir avukatın sorusu üzerine plan seminerin yapılış amacını aştığını söyleyen Özkök şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Ben yoğunluğumdan katılamadım. Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılmasını emrettim. Bu seminer icra edilmiş fakat en tehlikeli senaryo amacını biraz aşkın şekilde oynanmış. Siyasi kişiler ve siyasi olaylar gerçekmiş gibi oynanmış. Ben de Kara Kuvvetleri komutanına incelettim.”

CD’ler sürekli güncellenmiş

Balyoz darbe planı davasında sanıkların en önemli savunmalarından biri belge niteliğindeki CD’lerde yer alan bazı bilgilerin birbiriyle çeliştiğine dairdi. Sanıklar bu kapsamda 2003’te yazdırıldığı belirtilen CD’lerde, 2005’te açılan hastanenin ismi olmasını eleştirmişti. Oysa incelemelerde CD’lerde zaman zaman güncelleme yapıldığı ortaya çıkmıştı. Bu ayrıntı Savcı Savaş Kırbaş’ın mütalaasına da yansımıştı. Mütalaada şu ifadeler yer alıyor: “Balyoz Harekât Planı içinde; ‘Anılan kilit personel, Harp Akademileri Komutanlığı, sınıf okulları ve diğer askerî birliklerdeki belirlenmiş general ve subaylardan, yetmediği takdirde emekli general, subay ve astsubaylardan tefrik edilecek, bu personele ait hazırlanmış olan isim listeleri güncellenerek hazır tutulacak...’ şeklinde ibareler yer almaktadır. Planda yer alan bu ibarelere göre harekât ile birlikte kilit görevler için asker ve sivil personellerin atanacağı belirtilmekte, bu şahıslara ait listelerin güncellenmesinin isteniyor olmasından da halihazırda bu listelerin var olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.” Aralık 2002 tarihli belgede yer alan, “Daha önce tespit edilen hassas tesisler listesi güncellenerek, bu tesislere görevlendirilmesi düşünülen personel isimleri gönderilecektir.” şeklindeki ifadelere dikkat çekilen mütalaada, “Hassas tesislerin tespit işleminin daha önceden yapıldığı, bu yazı ile ise hem bunların güncellenmesinin hem de buralarda görevlendirilecek personelin belirlenmesinin istendiği, ayrıca bu ibarelerin Balyoz planında yer alan güncelleme hususlarını da teyit ettiği görülmektedir.” deniyor.

Belgelerin aslı Gölcük Donanması’nda çıktı

Sanıkların savunmalarında dile getirdiği bir başka iddia bir gazetecinin ortaya çıkardığı belgelerin uydurma olduğu yönündeydi. Fakat bu iddia 6 Aralık 2010’da Gölcük Donanma Komutanlığı’nda yapılan arama ile çürüdü. Donanmada İstihbarat Şube Müdürü Binbaşı Kemalettin Yakar’ın odasında zemindeki karoların altında belge dolu çöp poşetlerine ulaşıldı. Malzemelerin, istihbarat subayının odasındaki gizli bölmede ele geçirilmesi fazlasıyla şüpheli ve ordu içindeki cuntaya işaret eden bir durumdu. Gölcük’ten CD’ler haricinde darbe planlarının yazılı olduğu hard-diskler çıktı. Bunlar da ‘en kritik deliller’ arasına girdi. Zira CD’ler üzerinde yapılan kriminal inceleme o CD’nin kaynağı hard-disk olmadıkça tartışmalara sebep oluyordu. CD’lerden çıkan belgeler yan delillerle desteklenmesi gerekirken, hard-disk incelemeleri kesin sonuç veriyor.

AİHM: Doğan’ın tutukluluğu somut delillere dayanıyor

Balyoz davasının 1 numaralı sanığı Çetin Doğan, hakkındaki yargılamayla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM), başvurdu. Doğan, şikâyetinde Balyoz davasında kullanılan delillerin kasten manipüle edildiğini ve tutukluluğunun TCK’ya aykırı olduğunu iddia etti. AİHM ara kararını 4 Mayıs 2012’de verdi. Delillerin ‘somut ve meşru’ olduğunu vurgulayan Mahkeme, Doğan’ın tutukluluğunun yasal olduğuna hükmetti. Karar metninde, “Sanığın, hükümeti askerî darbe yoluyla devirmeyi planlayan Balyoz isimli suç örgütünün lideri olduğu şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakıldığı tespit edilmiştir.” denildi. Doğan’a atfedilen suç iddialarıyla ilgili 2229 sayfa belge, 19 CD ve 10 kasetin delil olarak yer aldığına dikkat çekilirken, “Davacının cezai suç işlediği şüphesiyle tutuklanması için makul gerekçelerin bulunduğuna hükmedilmiştir.” ifadelerine yer verildi. Türk mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı hareket etmediği de kaydedildi. Avrupa Mahkemesi, Doğan’ın işkence, kötü muamele, uzun tutukluluk süresi ve yasa dışı tutuklama iddialarıyla yaptığı şikâyetleri de mesnetsiz bularak reddetti.  

Avukatlar sanıkları savunmadı

Balyoz davasında bizzat sanık avukatları savunmanın en temel unsurlarından birini boşa çıkardı. Avukatlar son 5,5 ayda mahkemeyi boykot ederek müvekkillerini savunmadı. Bazı sanıklar savunma yapmak istediği hâlde avukatları hazır bulunmadığı için bu hakkını kullanamadı. Bir anlamda savunma hakkı bizzat sanık vekilleri tarafından ihlal edildi. Davanın önemli sanıklarından eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına savunma sırası geldiğinde, “Avukatım olmaksızın yapacağım savunmanın tamamlanmış ve güvenli bir savunma olmayacağını düşünüyorum.” dedi.
 

Hiç yorum yok: