13 Şubat 2013 Çarşamba

Bafa Gölü-Murat Bardakçı


GAZETELERDE bugün aynı konuda 33 sene arayla çıkmış bir haber vardı: Aydın ile Muğla arasında bulunan Bafa Gölü hakkında bir haber...

Göl öylesine pislenmiş, öylesine kokmaya başlamış ve rengi öylesine değişmiş ki, Bafa'da 31 Temmuz'a kadar yüzülmesi ve balık avlanması yasaklanmış!
Yaşı elliyi geçmiş olanlar hatırlayacaklardır: Türkiye, bundan 33 sene önce ve tam bugünlerde yine aynı gölü tartışıyordu. 1978'deki Bülent Ecevit hükümeti sol ideolojinin o zamanlardaki versiyonunun gereği olarak kamulaştırmalara başlamıştı, listenin başında Bafa Gölü vardı ve el konup konmaması meselesi aylarca tartışılmıştı.
Ege'deki ufak sayılabilecek bu gölün gündemin ilk sıralarına oturmasının sebebi vardı: Dalyanlar birkaç aileye ait idi ve ailelerle köylüler arasında balık avlama yüzünden sık sık hadiseler yaşanıyordu. Kavgalar dallanıp budaklandıkça Bafa Gölü özel mülkiyet ile kollektif mülkiyet tartışmasının sembolü hâlini almış, hattâ çok daha önce Deniz Gezmiş'in savunmasına kadar girmişti. Bülent Ecevit hükümeti sıkıntıları sona erdirecek tedbirler almaya lüzum görmedi ve 1978'in 16 Haziran'ında gölü kahramanca kamulaştırdı!

HUZUR VAADİ, KURUTTU!
O günlerin Köyişleri ve Kooperatifler Bakanı Ali Topuz, kararın ResmîGazete'de yayınlanmasından sonra bir basın toplantısı yaptı ve Bafa'nın "sömürünün ve halk yararına çalışmayan çarpık düzenin bir parçası olduğunu" söyledi. Sonra, artık kamunun malı hâline gelen gölde "Demokratik Halk Kooperatifçiliği"nin başlayacağını anlattı. "Kooperatifçilik" o zamanların CHP'sinde pek moda olan hayallerden idi, Başbakan Bülent Ecevit "Köyişleri Bakanlığı"nın adını bile bu yüzden "Köyişleri ve Kooperatifler Bakanlığı" yapmıştı ve Ali Topuz, basın toplantısında son olarak Bafa Gölü'nün çevresine artık "kardeşlik, barış ve huzur geleceğini" müjdeledi!.
Bafa Gölü'ne hakikaten birşeyler geldi ama bu gelenlerin barışla ve huzurla pek bir alâkası yok gibiydi.
Kanallarla ilgilenecek kimse kalmadığı için gölün su seviyesi düştü, tuz oranı arttı ve dolayısıyla balıklar ölmeye başladılar. İhraç edilen ve köylülerin gelir kaynaklarından olan yılan balığının nesli tükendi, bir zamanlar ışığa tutulduğunda arka tarafı gösterecek kadar kaliteli olan balık yumurtaları hayâl oldu, sahil balçığa döndü, kuşlar mekânı terkettiler, etrafı berbad kokular sardı. İki gündür gazetelerde okuyoruz: Gölün suyu da nihayet yeşerip petrol rengine dönmüş!
İşte buyurun: Sömürünün olmadığı, kardeşlik, huzur ve barış içerisinde demokratik bir kooperatif! Yeşermiş, kokuşmuş bir halk kooperatifi!

SİYASETİN HÂLÂ İÇİNDELER!
Gölün sahiplerinden rahmetli Halil Özbaş'ın hanımı Hümeyra "Hanımsultan" anlatmıştı: Kamulaştırma kararnamesinin hazırlanıp Çankaya Köşkü'ne gönderilmesinden hemen sonra "belki işe yarar" diyerek zamanın cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün eşi Emel Korutürk'ü aramış. Hümeyra Özbaş, son padişah Sultan Vahideddin'in torunu; zamanın başbakanı Bülent Ecevit ile Sultan Vahideddin ve dolayısı ile Hümeyra Özbaş arasında evlilikler yolundan gelen bir hısımlık var. Emel Korutürk de, yine evlilikler yoluyla ve uzaktan da olsa Hümeyra Hanımsultan'ın hanedan mensubu olan bir kuzeniyle hısım oluyor...
Hümeyra Hanımsultan "Aman hanımefendiciğim, Fahri Beyefendi kararnameyi imzaladığı takdirde göl vallahi kurur..." diyecek olmuş ama Emel Korutürk "O mesele öyle değilmiş şekerim, Bafa Gölü'ne meğerse mafya hâkim olmuş! Bakanlar gelip anlattılar, Fahri Bey de biraz önce imzaladı" cevabını vermiş. Hanımsultan "Ayol, size 'mafya' diye tanıttıkları adam benim kocam! Halil'i tanımıyor musun? Mafya ile ne alâkası var?" demiş, bu defa Emel Hanımefendi şaşırmış ama iş işten çoktan geçmişmiş!
Bafa Gölü, şimdiki içler acısı hâline geçmişte ideoloji ve politika adına işlenen işte böyle bir cinayetten sonra geldi ve bu işi becerenler hakkında da tek söz edilmedi!
Sadece gölü değil, başka yerleri ve sanayi kuruluşlarını da kamulaştırıp tamamını berbâd eden 1978'deki yokluklar ve kuyruklar hükümetinin bazı anlı şanlı bakanları ise bugün hâlâ "deneyimli siyasetçi" ve "demokrasi savunucusu" diye ortalıkta dolaşıyorlar.
Güler misiniz, ağlar mısınız!

Hiç yorum yok: