9 Ocak 2013 Çarşamba

Tankları ben yürüttüm -ABDÜLKADİR SELVİ


Balyoz davasının gerekçeli kararında, Çetin Doğan için, 'Kalbinden ameliyat olması ve emekliye sevk edilmesi nedeniyle darbeyi gerçekleştirememiştir' deniliyor.

Darbe dönemlerinde sekte-i kalpten gidenimiz çok oldu ama ilk kez kalp ameliyatı nedeniyle bir darbenin engellendiğine tanık oluyoruz.

Bizde darbeler ikiye ayrılıyor. Bir başarılanlar 27 Mayıs ,12 Eylül gibi.

Bir de başarılamayanlar var. Talat Aydemir isyanı ve 9 Martçılar gibi. Buna bir de sekte-i kalp darbesi eklendi.

Adı ne olursa olsun benim şu günlerde favorim Karadayı paşa.

Böyle giderse tarihe, 'Darbe yapmayı unuttuğu için darbe yapan paşa' diye geçecek.

Unuttuğu darbe 28 Şubat olunca, bir de unutmasaydı vay halimize.

Karadayı Paşa, 28 Şubat'ın ne kadar sembol olayı varsa hatırlamadığını söyleyince, Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi internet sitesine girip, bizim böyle bir Genelkurmay Başkanımız olmuş diye bakmadan edemedim.

Varmış.

Orada 30 Ağustos 1994-30 Ağustos 1998 tarihleri arasında görev yaptığı yazıyor.

Amacım, 'Paşa Paşa sen 4 yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığı yapmışsın, Mısır'daki sağır sultanın bile duyduğu BÇG'yi nasıl hatırlamazsın' demek değil.

Sadece Çevik Bir'in, BÇG'yi, 4 Nisan 1997 tarihinde Genelkurmay Başkanı'nın emri üzerine kurduk dediğine dikkat çekmek istedim.

28 Şubat'ın rakıcı generali Erkaya da, 'Bir Asker Bir Diplomat' isimli kitapta, 'Genelkurmay Başkanı'nın yetkisi dahilinde bir emriyle kurulduğunu' anlatıyor ama, Paşam hatırlamadıktan sonra bir anlam ifade eder mi?

Ama Erkaya kararlı. 1997 yılında Meral Akşener'in BÇG'yle ilgili açıklaması üzerine de Deniz Kuvvetleri Komutanı sıfatıyla basın toplantısı düzenleyip, BÇG'nin Genelkurmay'ın emriyle kurulduğunu açıklamıştı. Karadayı Paşam, siz o zaman Genelkurmay Başkanı'ydınız.

Bunu da mı duymadınız?

Peki İçişleri Bakanı Meral Akşener tarafından Çiller'e, oradan da Başbakan Erbakan tarafından Cumhurbaşkanı'na iletilen, Demirel'in size gönderdiği belgeyi de mi hatırlamadınız.

Sakın ola, Demirel de kim, ben neredeyim, size anne diyebilir miyim demeyin, şuraya düşer bayılırım.

Aman Paşam siz de çok unutkansınız.

Genelkurmay'da verilen ünlü brifingleri, bu brifinglerden çıkan, 'Gerekirse silah kullanırız' tehditlerini de hatırlamazsınız siz.

Hatta Hasan Cemal'in, 'Türkiye'nin Asker Sorunu' kitabında aktardığına göre Hüsamettin Cindoruk'a, 'Cezayir ordusunun hatasını yapmayız, seçimi beklemeyiz' diye bir sözünüz de yok.

Olsa da hatırlamazsınız.

Paşam, sizi üzmeme konusunda öylesine kararlıyım ki, Güven Erkaya'nın, 'Bu gidişin karşısına çıkma zamanı gelmiştir' diye anlattığı olaya da değinmek istemiyorum.

Erkaya, 'Bu fikirler, kamuoyu önünde açık mücadeleden, ihtilal yapmaya kadar geniş bir yelpaze içinde değişiyordu' diyor. Taner Baytok, 'Bunlar nerede konuşuluyor?' diye sorunca, 'Genelkurmay Başkanı'nın odasında' yanıtını veriyor.

Odam mı varmış benim, dediğinizi duyar gibi oluyorum.

Ha bir de Sincan'da tankların yürümesi meselesi var.

Sonradan haberiniz olmuş.

Bu konuda ben de sizin yanınızdayım.

İzzet İyigün paşa, '28 Şubat'ta Sincan'da tankları yürüten, balans ayarını yapan benim' demişti.

Hatta paşa bir adım ileri gidip, 'Öncesinden ne Karadayı'nın haberi vardı, ne de Çevik Bir'in' diye konuşmuştu.

Doğu Aktulga, Hikmet Köksal ve İzzet Paşa vermişler kararı, yürütmüşler tankları.

Gazeteci Bilal Çetin, ilk anlarda tankların size karşı yürütüldüğünü düşünüp, bir an telaşlandığını yazmıştı.

Anladık da Paşam, siz o zaman Genelkurmay'da tapu memuru muydunuz?

Neden bunun hesabını sormadınız?

Aman Paşam sizi yine üzdüm.

En iyisi 28 Şubat'ta tankları da ben yürüttüm, balans ayarını da ben yaptım, BÇG'yi de ben kurdum paşam…

28 Şubat da benim eserim olur…

Hiç yorum yok: