23 Ocak 2013 Çarşamba

Kuantum Fizikçileri: “Madde Her Ne İse, Maddeden Yapılmamıştır”


Klasik fizik ile kuantum fiziği arasında birçok fark vardır ve bu farklar çok önemli bir gerçeği gösterir: “Modern fizik materyalizmin iddialarını geçersiz kılmıştır.” Materyalizmin dayanak noktası olan Laplace determinizminin sonu kuantum fiziği ile gelmiştir.
Determinizm felsefesinde olan klasik fiziğe göre bir cismin o anki durumunu ve üzerindeki mekanik etkileri biliyorsanız o cismin gelecekteki durumunu yani konumunu ve hızını tespit etmek mümkündür. Kuantum Mekaniğinde ise geleceğe yönelik hiçbir kesin bilgimiz yoktur.

Bu resim klasik mekanik ile kuantum mekaniğini karşılaştırıyor. Klasik fizikte belli bir etkide belli bir sonuç varken kuantum fiziğinde böyle bir durumdan bahsedemiyoruz. Sebepler belli bir sonucu üretmede yetersiz ve hesaplanabilir değil. Aynı sebepler varken pek çok farklı sonuç gözlenebilir. Bu da sebep sonuç ilişkisi olarak bilinen nedenselliğin geçerli olmadığını göstermektedir.
Materyalizmin mutlak madde olarak tanımladığı atomun içinde, materyalistlerin inancının aksine madde değil, aslında var olmayan enerji dalgaları var. Atomun içindeki bu küçük parçalar, tıpkı ışık gibi, istedikleri zaman dalga gibi davranıyor, istedikleri zaman da parçacık özelliği gösteriyorlardı. Yani materyalist yoruma göre atomun içinde “mutlak şekilde var olan madde”, materyalistlerin beklentilerinin aksine kimi zaman görülebilir oluyor, kimi zaman da yok oluyordu.
Modern fizik ve klasik fizik arasndaki farklar:
1-     Klasik fizikte uzay ve zaman süreklidir. Kuantum fiziğinde süreksiz ve kesiklidir. Bu bakımdan klasik fizikte nesnelerin özellikleri sürekli birer değişkendir. Oysa ki kuantum fiziğinde tüm bu değişkenler süreksiz olup ani sıçrayışlarla bir durumdan diğerine geçiş olur.
2-     Klasik fizikte determinizm yani “belirlilik” vardır. Oysa ki kuantum fiziğinde olaylar determinist olarak gelişmezler. Daima belli bir olasılık yüzdesi bulunur.
3-     Klasik fizikte bulunan determinizm nesnellikle el ele gider. Yani, nesnelerin birbirlerinden bağımsız oldukları ve her bir nesnenin çevresinden yalıtılarak incelenebileceği inancı ve görüşü vardır. Oysa ki kuantum fiziğinde nesneler birer enerji dalgası olarak görüldüğünden klasik anlamda “nesnellik” kaybolmaktadır. Yerine bütünsel bir etkileşim ve evrende sıçramalarla değişim kavramları ileri sürülmektedir.
4-      Kuantum kuramı, gözlenen ile gözleyeni ayrı saymaz. Yani, biri diğerini etkileyip değiştirebilir. Bu bakımdan bağımsız nesne kavramı yok olduğu gibi etki edip dönüştürme yeteneğinin sadece varlıklara ait olmadığı da söylenebilir.
***
Max Planck Institude of Physics (Max Planck Fizik Enstitüsü) yöneticisi Prof. Hans-Peter Dürr, bu gerçeği şu şekilde özetliyordu:
“Madde her ne ise, maddeden yapılmamıştır.” Peter Russell, The Primacy of Consciousness, http://www.peterussell.com/SP/PrimConsc.html
Kuantum fizikçisi Richard Feynman da, atom altı parçacıkları ve ışıkla ilgili önemli kuantumun materyalizmle ilgili değerleri yok edişini işte şu sözlerle açıklıyor:
“Elektronların ve ışığın nasıl davrandıklarını artık biliyoruz. Nasıl mı davranıyorlar? Parçacık gibi davrandıklarını söylersem yanlış izlenime yol açmış olurum. Dalga gibi davranırlar desem, yine aynı şey. Onlar kendilerine özgü, benzeri olmayan bir şekilde hareket ederler. Teknik olarak buna “kuantum mekaniksel bir davranış biçimi” diyebiliriz. Bu, daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemeyen bir davranış biçimidir... Bir atom, bir yay ucuna asılmış sallanan bir ağırlık gibi davranmaz. Çekirdeği saran bir bulut veya sis tabakasına da pek benzemez. Daha önce gördüğünüz hiçbir şeye benzemeyen bir şekilde davranır. En azından bir basitleştirme yapabiliriz:Elektronlar bir anlamda tıpkı fotonlar gibi davranırlar; ikisi de aynı şekilde “acayiptir”. Nasıl davrandıklarını algılamak bir hayal gücü gerektirir; çünkü algılayacağınız şey bildiğiniz her şeyden farklıdır… Bunun neden böyle olabildiğini hiç kimse bilemiyor.“ Richard Feynman, The Character of Physical Law, Türkçe baskı: Fizik Yasaları Üzerine, TÜBİTAK Yayınları, s. 149-151

Hiç yorum yok: