12 Ocak 2013 Cumartesi

Bir insanı kampa sürmek-Ardan Zentürk


-HONG KONG-
Gazeteci açısından uzaktan duyduğunu yakından görmek tabii ki önemli... Çin Halk Cumhuriyeti’nin efsanevi lideri Mao Zedung döneminde yaşanılan ünlü Kültür Devrimi sürecinde ve devamında bu ülkedeki insanların neler ile karşılaştığını biliyorsunuz ama, o dönemin bugünkü uzantılarını gördüğünüzde her şeyi biraz daha iyi anlayabiliyorsunuz...
Beni uyandıran, South China Morning Post gazetesinin manşeti oldu. “Zorunlu çalışma sona eriyor!..”
Gazetenin manşeti, Çin’in yeni İçişleri Bakanı Meng Jianzhu’nun açıklamalarına dayanıyor ve bu açıklamalar, “çalışma kampları” denilen kavramın bugün de devam ettiğini gösteriyor.
1950’li yıllarda “çalışma kampları”, toplumun “komünizme direnen” kesimlerini “terbiye etmek” amacıyla kuruldu. Yani, 50 yılı aşan bir mazisi var.
Zaman içinde Çin makamları, “küçük suçlardan” (hırsızlık, fahişelik gibi) yakalanan insanların da çalışma kamplarında “terbiye edilmelerine” karar verdiler!.. Sıkı durun, Çin’de bir “çalışma kampına” sürülmeniz, mahkeme kararıyla olmuyor, hatta mahkemeye çıkarılmıyorsunuz bile, ilgili karakol amiri tek başına karar veriyor bu uygulamaya... Ne savunma, ne hakim, ne avukat...
Bilişim çağı ve çalışma kampı
Çin’de rejim aleyhine biraz yüksek sesle konuşanın kendini bulduğu yer, çalışma kampı. Bu arada, 25 yaşındaki Ren Jianyu’nun öyküsü hayli ilginç. Bu genç adam, internet üzerinde kendine ait bir blog kurmuş, fikirlerini sosyal medya üzerinden herkesle paylaşıyor. Bir gün, yerel yöneticileri eleştiren bir makale yazıyor. Akşam polis geliyor, alıyor ve çalışma kampına gönderiyor. Tam 18 ay!.. Ren, bu süre içinde bir ilaç şirketinin hammadde üretiminde çalışmış. (Bu nedenle Çin malı alırken işin biraz da bu yönlerini düşünmekte yarar var.) Çinli yetkililerin internet üzerinden yayılan fikirlere dönük bu uygulamaları sonucunda yalnız, 2012’nin ikinci yarısında tam 60 bin genç çalışma kamplarının yolunu tutmuş durumda.
Mao’nun çalışma kampları ve bilişim çağı...
İkisi yan yana geldiğinde ortaya çıkan tablo bu!..
Sanıyorum Meng’in açıklaması, bu garip durumu sonlandıracak ve artık Çin’de insanlar, bir gece evlerinden alıp özel kamplara değil, en azından mahkeme önüne gönderilecekler.
Demokrasi’nin önemi
“Ana kıta” Çin, bu tür meselelerle uğraşırken Hong Kong’da durum biraz farklı. Örneğin, bir inanç ve felsefe biçimi olan Falun Gong inananları için Çin bir cehennem!.. Pekin, bu felsefenin takipçilerini “kökü dışarıda memleketi karıştırıcılar” olarak kabul etmiş, sözünü ettiğim “çalışma kamplarına” da binlercesini doldurmuş durumda... Hong Kong’da bir metro istasyonu çıkışında ise bir Falun Gong müridinin Çin’i protesto eden pankartlarıyla karşılaşıyorsunuz!..
Hong Kong, bu tür bir felsefeden korkmuyor, Çin çekiniyor... Birinde gösteri serbest, diğerinde rotanız “çalışma kampı...”
Rusya ve Çin
Geçtiğimiz günlerde Rus lider Putin’i protesto eden “sanat grubu” Pussy Riots’un üç bayan üyesinin Rus “çalışma kamplarına” gönderildiği hep aklımda. Bir de, Rusya ve Çin’in Suriye diktatörü Beşar’a sağladıkları ortak destek...
Eh, halkını sorgusuz-sualsiz kamplara gönderen, kanlı bir diktatöre de kolay sahip çıkar.
“Soğuk Savaş” bittiğinde özellikle benim kuşağım, “ikiye bölünmüş dünya” kavramının sonlanması nedeniyle büyük umutlara yelken açmıştı... Bir Hong Kong sabahında okuduğum bir gazete manşeti, dünyanın demokrasi ile diktatörlükler arasındaki bölünmeyi kolay aşamayacağını gösteriyor.
Türkiye’nin dünyanın “demokrasi kanadında” yer almakta gösterdiği kararlılık buradan baktığınızda daha keyifli hal alıyor...

Hiç yorum yok: