Yanılmıyorsam 1991 yılıydı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal Kürt sorununu konuşmak için beni Köşk’e davet etmişti. Günlerden pazardı ve Özal buluşmanın çevreden fark edilmemesi amacıyla memurların Köşk’te olmadığı bir günü seçmişti. Salonda beklerken Özal geldi ve ilk işi radyoyu biraz yüksek bir sesle açmak oldu. Bunu dinlemelere karşı yaptığını söyledi. Bugünlerde de Başbakanın çalışma ofisinde bir yere dinleme cihazının yerleştirildiği ortaya çıktı. Bir ülkede cumhurbaşkanı ve başbakan da dinleniyorsa iki sonuç çıkarabiliriz. Birincisi ülkedeki farklı bir güç en yüksek ve seçilerek gelmiş kişileri dinleyebiliyor. İkincisi ülkenin her yanı bu gücün yerleşmesi için uygun bir duruma getirilmiş. Yani bu güç ülkedeki tüm kurumları ya kontrol etmekte ya da onları etkisiz hale getirebilmektedir. Şu soruya cevap aradım: Ülkemizin istihbaratı bu gücün dinleme faaliyetlerini engelleyecek kadar güçlü değil mi? Yani bu kurum da onun kontrolünde mi? Teşkilatın başarıları hakkında bir bilgimiz yoktu. Kamuoyuna iki operasyon açıklanmıştır. Biri 12 Mart’a sebep olan gizli örgütün faaliyetleri, ikincisi bir daire başkanının yabancı bir servise gizli bir rapor verirken yakalanmasıdır. Bu olaylarda rol aldığım için durum hakkında bilgi sahibiyim. Gizli örgüt, teşkilat tarafından bilinip bir görevliye onun takip etmesi istenmemiştir. Casus görevli teşkilatın kendi faaliyetleri içinde yakalanmamıştır. Teşkilatta görevli bir kişi bu zatın faaliyetlerinden şüphe duymuş ve onu üst kademeye bildirmiştir. Yani bu eylem teşkilatın değil bir kişinin faaliyetleri ile gerçekleşmiştir.
***
İstihbarat örgütleri bir ülkenin güvenliğinde en önemli kurumdur, bir ülkenin güvenliğini ordu sağlar diyebilirsiniz. Şüphesiz ordu çok önemlidir. Eğer istihbaratınız yeterli ölçüde güçlü değilse ülkeyi koruyarak başa getirdiği sivil hükümet başka bir gücün etkisinde kalabilir.
Tarihimizde kazandığımız başarılar devletimizi güçlü saymamıza neden oldu. Acaba galip devlet İngiltere herhangi bir müdahalede bulunmadı mı? Görünüşe göre İngiltere dışarıda kaldı ve hiç müdahale edemedi. Acaba devletimiz kurulurken İngiltere burada güçlü bir ekonomik yapı bıraktı mı? Bu kişileri nasıl tanımlayacağız? Başka bir ülkeye bağlı olduğunu söylersek şu cevabı verirler: Biz olmasaydık başka ülkeler de ekonomimize girerlerdi ve çok odaklı bir yönetim kurmak zorunda kalırdık. Bunlar arasında anlaşmazlık çıkarsa halkımızı ikiye böler ve birbiriyle çatışırdı. Şimdi ve geçmişte yaşadığımız öğrenci olayları bunun bir örneğidir ve kışkırtmalarla harekete geçirilen genç enerjiler toplumda gerilimler yaşanmasına neden oluyor. Protesto diye anılan eylemler genele yayılma stratejisi sekline dönüştürülmeye çalışılıyor.
Dünyada bağımsız olmak kolay değildir ve 200 civarında bağımsız ülkenin olduğu bir hayaldir. Bir ülkede egemenliği sadece hükümete bağlarsak hata yaparız. Yabancı güçler ekonomiyi, eğitimi, kontrol edebilirler. Bu uzun zaman içinde gerçekleştiği için farkına varılmaz. Her farklı kanat kendi görüşlerinin ülkeye yararlı olduğunu söyler, oysa bunların çoğu ülkeyi geri bıraktırır.
Yapacağımız şey güçlü bir istihbarat örgütüne sahip bir yönetim oluşturmaktır. Aydınlar güçlü bir devlet yapısının oluşmasına yardım etmelidir. Güçlü devlet halka karşı değildir aksine devletiniz güçsüzse siz bağımsız bir ülke değilsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder