28 Nisan 2007’de hükümetin öğleden sonra asil ve dik duruşu tarihin yönünü değiştirdi. Gece 03 00’de TSK içinden başka asil ve dik bir duruş daha vardı…
Bilindiği gibi militarist doktrin ve ideolojiler her şeyi dost ve düşman ikileminde algılar. Muhalif fikirleri karşı devrim olarak düşünür. Muhalefet kapasitesine sahip olan her hareketi acımasızca yok etmeyi hedefler.
Darbeler militarizmin et kemiğe bürünmüş biçimidir. Zihninde darbe düşüncesi ve niyeti olanlar öncelikle kendisine direnme kapasitesi ve potansiyelinde olanları düşman olarak kabul eder.
Bu sebeple 27 Mayıs 1960’da TSK subay kadrolarının dörtte üçü emekliye sevk edildi.
Bu sebeple 12 Eylül 1980 öncesi Kara Harp Okulu 1978 devresi tamamına yakını küçük bir bahane ile ihraç edildi.
Bu sebeple 28 Şubat 1997 öncesi 1993’ten başlayarak Batı Çalışma Grubu, EMASYA gibi gizli yapılanmalar oluşturuldu. TSK mensupları fişlendi sonra da haklarında imzasız mektup vs… gibi yollarla emekliye sevk edildiler.
28 Şubat öncesi aşağı yukarı 1500’ü YAŞ yolu ile 500’ü üçlü kararname yolu ile subay ve astsubaylar ayrıca yüzlerce Harp Okulu öğrencisi Disiplin Kurulu kararı ile yargısız infaza maruz kaldılar. 10.000’e yakın TSK mensubu emekli olmaya zorlanarak uzaklaştırıldılar.
Bütün kaygı içerden direniş olmaması TANKLARIN YÜRÜMESİ için düğmeye basıldığında ihanete uğrama riski idi.
Bu sebeple 28 Şubat ve 27 Nisan eylemci kadroları Yaşar Büyükanıt’a çok kızıyorlar. Cumhurbaşkanı arkasında olduğu halde neden tankları yürütmedi diyorlar.
Eğer Dolmabahçe görüşmesi öncesi Büyükanıt TSK içinde birliği sağlasaydı şu anda bunları konuşamayacaktık.
Büyükanıt’a kızanlar başladığı işi tamamlamadığı için kızıyorlar. Konuyu kişisel dosyalara indirgemek çok safça olur. Temiz olan kaç yüksek askeri bürokrat var ki?
Askeri bürokrasiyi uyaran, TSK içinde çoğu Harp Akademisi’nde arkadaşı olan kadrolara ve bütün askeri ve siyasi yapıya karşı “e-muhtıraya e-posta koyan” açık deklarasyon yayınlayan bir general ve arkadaşlarının tankları yürütme planlarını akim bırakan en önemli gizli sebeplerden birisi olduğunu bilmek gerekir. Sezar’ın hakkı Sezar’a…
İşte o gece sabaha doğru 03.00’de yayınlanan o karşı bildiri;
“GENEL KURMAY BİLDİRİSİ MUHALEFETLE KOORDİNELİ YAPILAN DEMOKRASİ DIŞI BİR GİRİŞİMDİR.
(28 Nisan 2007)
Genel Kurmay Başkanlığının web sitesinde 27 Nisan 2007 tarihinde yayımlanmış olan bildirinin, Peygamberimizin "Kutlu Doğum Haftası" nedeniyle yapılan etkinlikleri, maksatlı ve haddinden fazla kuşkucu bir anlayışla, Laik Cumhuriyete karşı yapılan eylemler olarak değerlendirmesini ve bildirinin zamanlamasını; Cumhurbaşkanı seçimine ve adayına karşı Mecliste oluşan muhalefete, Meclis dışından ve TSK’den destek ve Anayasa Mahkemesi kararının etkilenmesini sağlamak amacına dönük, haddini aşmış bir girişim olarak değerlendiriyoruz.
Bu bildirinin TBMM'nin iradesinin üstüne çıkarılmasının kabulü mümkün değildir. Genelkurmay Başkanlığı Milletin iradesine karşı çıktığının farkında olmalıdır.
Baskılara boyun eğilmemesi ve demokrasi dışı girişimlere prim verilmemesi gerektiğine; TBMM'nin iktidar ve muhalefeti ile, Demokrasinin korunması için birleşerek bu bildirinin geçersiz hale getirilmesi için tavır almalarının gerekliliğine inanıyoruz.
Ülkemiz, devletimiz ile milletimizin kaynaşmasına imkan verecek bir havaya bürünmüştü. Bu bildiride belirtilenleri, Laik ve demokratik Cumhuriyete yönelmiş bir tehdit olarak kabul etmiyoruz.
Hükümetten ve TBMM'den Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini devam ettirmesini; bildiri sahiplerinin hukuki ve yasal zemine çekilmesini sağlayacak girişimlerin başlatılmasını; Anayasa Mahkemesinin de önüne getirilen meselede sadece hukuku dikkate almasını, bekliyoruz.
Ana muhalefet partisinin, Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turunun iptali için Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru ile aynı saatlere rastlayan bildirinin, hukuk dışı, haddini aşmış, demokrasiye müdahale anlamını taşıyan, milletin çoğunluğunun iradesine karşı yapılmış bir girişim olarak görüyor, TBMM ve Hükümetin demokratik süreçten geri adım atmaması gerektiğine ve sivil toplum örgütlerinin de demokratik girişimlere desteklerini göstermelerinin zamanının geldiğine inanıyoruz.
Siyasi makam sahiplerinin milletin hukukunu koruyacakları ve kararlılıklarını gösterecekleri zaman bu zamandır.
Devletimiz hukuk zemininde ve fakat cesaretle yönetilmelidir. 28 Nisan 2007
Adnan Tanrıverdi
Emekli General
ASDER Genel Bşk.”
ASDER (Adaleti Savunanlar Derneği)
İrtibat Adresi: Aksaray Mah.Namık Kemal Cad. No:1 (İski Köşesi)
34096 Aksaray/ İstanbul / Türkiye
34096 Aksaray/ İstanbul / Türkiye
Adres: Gureba Hüseyinağa Mah.Kakmacı Sk.No:10 D:11 Aksaray/İstanbul/Türkiye
Tel: +90 212 526 11 31 / 0 530 288 08 46
Faks: +90 212 526 11 32”
Darbe girişimcileri mahalleye sırtında çuvalla gelen hırsız psikolojindedirler. Küçük bir yanlış hareket hesabı bozar ve küçük bir direniş hırsızlığı engellerdi.
‘e-muhtıraya e- posta koyarak’ ASDER Başkanı General Adnan Tanrıverdi ve arkadaşları kahraman ordumuzun içindeki ‘Milli ruhu’ temsil etmişler ve TSK’nın kendi kendisine zarar vermesini engellemişlerdi.
TSK’nın vicdanı olanlara ve ‘Milli İrade’ hırsızlarına haddini bildiren herkese binler teşekkür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder