Stagflasyon, işsizlik, enflasyon ve savunma konusundaki güvensizlik (özellikle Sovyetler Birliği karşısında); Reaganın önünde bulduğu dağlaşmış sorunlar bunlardı. Tam kollarını sıvayıp yeni bir Amerikan devrimine girişeceği sırada, Beyaz Saraydaki henüz 69 gününde suikasta uğramış ve vurulmuştu. Yaralı haliyle dahi -aktörlüğünün de desteğiyle- soğukkanlılığını yitirmemesi, Tanrıya şükretmesi ve çevresine verdiği zekice direktifler, Amerikan kamuoyunda onun lehine bir sempati dalgasının kabarmasına yol açacaktı.
Reagan önce ekonomi dedi. Biriken sorunları aşmak için aldığı tedbirlerden ikisi, özellikle dikkat çekiyordu: Devlet harcamalarını kısmak ve vergileri düşürmek. Vergileri düşürmek... Asıl şaşırtıcı olan, Reaganomicsin bu şaşırtıcı silahının ilhamını, beklenebileceği gibi Keynesten veya neo-liberal iktisatçılardan değil, Müslüman bir düşünürden, İbn Haldundan alıyor olmasıydı. Modern çağa ayak uyduramadı diye ıskartaya çıkarttığımız İslam düşüncesinin güçlü ışıklarından birisi, sessiz sedasız Amerikan ekonomisine nefes aldıran projenin perde arkasındaki kahraman oluyordu.
İbn Haldun, babası ve evladı olmayan eseri Mukaddimeyi ilk defa 1347 yılında kaleme almış, 1406daki ölümüne kadar da üzerindeki çalışmalarına devam etmiştir. Mukaddime, bir tür ansiklopedi. Tarih felsefesinden sihir ve simyaya, toplumsal değişimden ekonomiye, şehircilikten rüyaya kadar pek çok ilim ve disipline ait alanda at oynatan bu şaheser, cevherini asırların uğultusuna emanet etmiş. Onu en iyi anlayan beyinlerimizden biri, Bu Ülkenin aydını Cemil Meriç, Mukaddime için bulutları dağıtan bir rüzgâr nitelemesini yapar. İbn Haldun da bulutları dağıtmak için göklere yükselmiş bir kartaldır ona göre. Ne acıdır ki, bu kartal ve asırları delen keskin gagasından üflediği diriltici rüzgâr, bizim yanık başaklarımızı değil, Batının aç buğdaylarını yalamıştır daha çok.
Geleneğimiz ile bağımız kopmamalı
İbn Rüşdü böyle yapa yapa Batıya terk etmedik mi zaten? Bugün, St. Thomastan beri üzerinde yapılan çalışmalarla İbn Rüşd, artık Batı felsefesinin temellerini atan, İslamdan çok Latin dünyasına ait Batılı bir figür haline gelmek üzere. Elimizi çabuk tutmazsak, korkarım İbn Haldun da aynı akıbete uğrayacak. Baksanıza, kime sorsanız sosyolojinin babası diyor İbn Haldun için. Yani Montesquieunün, Viconun, Marksın öncüsü. Bence bu düşüncelere hak ettiği yıldırımı Ümit Hassan indiriyor ve bir düşünürün kafasını, onu takip edenlerin kuyruğuna bağlamanın aptalca yanılgısına işaret ediyor haklı olarak. İbn Haldun, İbn Haldundur. O, kendisi olarak büyüktür, sosyolojiyi müjdelediği için değil. Ne yani, sosyoloji diye bir bilim icad edilmemiş olsaydı, İbn Haldunumuz işsiz mi kalacaktı? İşsiz ve sahipsiz? Belki de.
Haldun 14. yydan 21. yya ışık tutuyor
İbn Halduna göre, bir devletin halkına yüksek vergiler salması, kendi aleyhine sonuçlar doğurur. Çünkü yüksek vergi, halkın elindeki sermayenin azalmasına, bu da girişimciliğin gerilemesine, o da üretimin, dolayısıyla üretimden alınan vergi gelirinin düşmesine sebep olur. Yani devlet, vergileri yükselttikçe üretim düşeceğinden toplamda elde edeceği vergi geliri de azalır. Daha da önemlisi, insanlardaki girişimcilik ruhu zayıflar. Buna karşılık devletin vergi oranlarını düşürmesi, sonuçta halkın elindeki sermayeyi artırıcı yönde bir etki yapacağından halk zenginleşir, üretim artar ve devlet de -ürünü vergilendirdiği için- bu işten daha kârlı çıkar.
Kısacası, İbn Halduna göre vergilerin yükseltilmesi, toplumun olduğu kadar devletin de aleyhinedir. Aksine, düşük vergi uygulaması, serbest girişimciyi teşvik eder ve zannedildiğinin tersine, hazinenin boşalmasına değil, dolmasına yol açar. Devlet, vergileri düşürmekle hem kendisi hem de halkı için doğru olanı yapmış olur. Devlet de, halk da mamur, bayındır olur. Vergilerin düşürülmesiyle ekonomi canlanınca vergi alınan taban genişler. Sonuçta az vergi alan devlet çok kazanır. *
İşte Amerikan ekonomisini içine girdiği durgunluktan çıkartmak için çareler arayan Reaganı çarpan düşünceler bunlardı. Danışmanlarından birisinin Franz Rosenthalın 1958de mükemmel bir şekilde İngilizceye çevirdiği The Muqaddimahdan haberdar olduğunu ve daha başkan olmadan önce Reagana bu 3 ciltlik tercümeyi vererek İbn Haldunun sadra şifa fikirlerinden haberdar olmasını sağladığını biliyoruz. Nitekim Reagan, başkanlık koltuğuna oturduktan kısa bir süre sonra ekonomide reform için kolları sıvarken İbn Haldunun vergi hakkındaki görüşlerini Amerikan kamuoyuna ilan etmiş, hatta örnek göstermişti.
Chicagoda yaptığı 2 Eylül 1981 tarihli konuşmasında Reagan, eski Başkan John Kennedynin 1962de aynı zamanda hem vergileri düşürmenin hem de enflasyonu yenmenin başarılamayacak bir iş olmadığı yolundaki demecini aktardıktan sonra, aslında Kennedynin sözlerinin, 14. yüzyılda yaşamış bir Müslüman filozof olan İbn Haldunun tekrarından ibaret olduğunu belirtiyor. Ekonomideki durgunluğu aşmak için vergileri düşürmekten başka çareleri olmadığını söyleyen Reaganın halkı ikna etmek için en güçlü dayanağının İbn Haldun olması manidardır.
Hanedanın başlangıcında düşük vergi alınır, buna karşılık gelir büyük olur. Hanedanın sonuna doğru ise yüksek vergi alınır; ama gelirler düşer. İbn Haldunun bu yakıcı tespiti, Reagana Amerikanın çöküşünü hatırlatmış olmalıdır. Acaba Amerikan hanedanlığı (!) da vergileri yükselttiği için sonuna mı yaklaşmaktadır? Hayır, der kararlı bir dille; Biz hanedanın başlangıcına geri döneceğiz. Yani İbn Haldunun dediği yoldan gitmezsek sonumuz yakındır.
Reagan, 1 Ekim 1981de ise ünlü ekonomik iyileştirme programını açıklar. Bu kapsamlı açıklama içerisinde sıra vergiye gelince adeta 14. yüzyılda yaşamış Müslüman bir filozofun bile mevcut duruma ekonomistlerden daha aklı başında çözümler ürettiğini söyler ve İbn Haldunun yukarıya aldığımız görüşlerini tekrarlar.
Soğuk Savaşı bitirerek küreselleşmenin önünü açan Reagan, bizim düşünürümüzü (bilmeyince nasıl bizim oluyorsa artık!) böylesine taze bir yorumla güncellerken, yöneticilerimizin Amerika ve IMF ne diyorsa harfiyen yerine getirmesi, iktisatçılarımızın ise üzerinde uykuya daldıkları hazineleri fark edeceklerine Friedmanları büyük bir coşkuyla tekrarlama seansları kadar iç yakıcı bir alay tasavvur edebiliyor musunuz?
Beyler! Klasiklerden yararlanma diye Reaganınkine derler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder