AMERİKAN KIZILDERİLİ ŞAMANİZMİ İLE ORTA ASYA–SİBİRYA TÜRK ŞAMANİZM’İNİN BENZERLİKLERİ ÜZERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR ÇALIŞMA
Ahmet Ali ARSLAN∗
Özet
Kuzey Amerika yerli Kızılderilileri ve Doğu-Batı Sibirya, Orta Asya Türk
Devlet ve toplulukları arasında yaşayan Şamanizm, kitaplar okuyarak kolayca
öğrenilebilecek bir konu değildir. Şamanlık, yapılan ayinlere katılarak, mistik
yerleri ziyaret ederek veya bir Şamanın yanında çalışarak ve onu taklit ederek elde
edilemez. Türk Şamanizminin veya “Kamlığının” inkar edilemeyen değerleri saha
araştırmacıları, uzmanlar ve akademisyenler tarafından devamlı olarak gün ışığına
çıkarılmaktadır. Sibirya, Orta Asya Türk Şamanları ve Amerikan Kızılderili Şamanlarının
izledikleri yol ve yaşadıkları hayat tahmin edildiği kadar kolay değildir.
Amerikan Kızılderili ve Türk Şamanizmi arasındaki paralellikler akademik
anlamda sosyal antropologlar, sosyologlar ve folklorcuları şaşırmağa devam ediyor.
Giriş
Amerika Kızılderili Kabileleri ile bugün Orta Asya, Kırgızistan, Kazakistan, Güney
ve Kuzeydoğu Sibirya’da yaşayan Tuva, Altay, Hakas, Televi ve Saka Türkleri arasında
bütün canlılığı ile yaşayan Türk Şamanizm’inin ortak özelliklerine geçmeden önce,
Amerika Kızılderililerinin nereden Amerika Kıtası’na geldiklerine dair bazı kayıtlara
göz atmamız gerekmektedir.
Amerika’da binlerce yıl yaşadıkları halde, bugün, tamamen yok olmuş kabul edilen
yerli Kızılderili kabileleri arasında yaşayan Kızılderili Şamanizm’inin durumunu daha iyi
anlamak için, onların hangi yollarla Amerika’ya geçtiklerinin bilinmesi şarttır. Kızılderililerin
Amerika’ya geçiş yolunu ve asıl çıkış noktalarını tespit ettikten sonra, Sibirya’da
yaşayan Türk Şamanizm’i ile neden bu kadar yakın benzerlik gösterdiği konusu daha iyi
anlaşılmış olacaktır. Amerika Kızılderilileri bu kıtaya gökten gelmedikleri gibi, onların
inandıkları yerli Kızılderili Şamanizm’i de yoktan var olmamıştır. Amerika Kızılderili
Şamanizm’i, büyük bir göçle Orta Asya ve Sibirya’dan koparak Bering Boğazı üzerinden
Amerika Kıtası’na geçenlerin beraberlerinde getirdikleri ve yaşattıkları tarihî kültür
hatırasının bugüne kadar canlılığını korumuş olan gerçek uzantısıdır.
Amerika yerli Kızılderilileri, başlarına getirilen tarihî felâketi ve “Soluk
Benizli’lerin organize ettikleri katliâmlarla ilgili hatıralarını kendi kabilelerinin
karakterine uygun bir tarzda anlatırlar. Kızılderililerin, Avrupa’dan gelen define avcısı
“Beyaz”ların başlattığı katliâm, yağma ve sürgünlere hangi gözle baktığını Amerika ve
dünyada hiçbir kimse yazmamıştır. Beyazlar ise, Kızılderilileri hep “kafa derisi yüzen”,
cani, çapulcu ve soyguncu katil tipinde göstermeye çalışmıştır. Sadece Hollywood
stüdyolarında, Amerika’daki Kızılderilileri kötüleyen ve onları alçaltmaya yönelik 15
binden fazla film çevrilmiştir. Bunun yanında “Beyazlar” hiçbir zaman Avrupa’dan
gelip, Amerika Kıtası’nda onbirlerce seneden beri yaşamakta olan bu Kızılderili
kabillerini katletmeye haklarının olup–olmadığını yazmamışlardır. Bunu itiraf etmeğe
cesaret edememişlerdir.
Eğer “Beyazlar”, Kızılderililerin onbirlerce yıldır yaşamakta oldukları topraklara
saldırmayıp, onların büyük değer verdikleri ve hayatlarını devam ettirmeleri için büyük
bir titizlikle korudukları yüz binlerce buffaloyu, yaban sığır varlığını sadece derileri için
sürüler halinde katletmeselerdi, içme sularını kirletip zehirlemeselerdi. Kızılderililerin
“Beyaz”lardan bu kadar nefret etmeleri asırlar boyu devam etmezdi. Beyazlar,
Avrupa’dan gelip Amerika Kıtası’na ayak bastıkları 1492 yılına kadar Amerika yerli
Kızılderili kabileleri arasında “çiçek”, “kızamık”, “boğmaca”, “frengi”, “cüzzam” gibi
öldürücü ve bulaşıcı zührevî hastalıkların hiç birisi yoktu ve bilinmiyordu.
Beyazların Amerika’ya ayak basmasıyla Kızılderili katliâmları başladı.
Kızılderililerin yaşayış ve yerleşim yerleri büyük bir hızla yağma ve tahrip edildi.
Kızılderililerin dinî merasimleri için diktikleri mabedler yakıldı–yıkıldı ve içlerindeki
değerli altın, gümüş ve kıymetli taşlarla süslü eşyalar yağma edildi. Kabile halkının
büyük değer verdiği ve hürmet ettiği tarihçiler, liderler ve yaşlı kabile reisleri
boğazlandılar. Dünyaca ünlü nüfus uzmanlarının hesaplamalarına göre Avrupalıların
Amerika’ya ayak basmasından sonra 16. yüzyılın sonlarına kadar devam eden
katliâmlar, hastalık ve sürgünlerden sonra Güney ve Kuzey Amerika’da 50 milyon
Kızılderili sistematik olarak bilinçli bir şekilde yok edilmiştir. Amerika Kızılderilileri,
dünyanın gelmiş geçmiş en büyük soykırımına kurban olmuş tek millettir. Ünlü nüfus
ve demografya uzmanları, Kristof Kolomb’dan önce Amerika kıtasında 30 milyona
yakın Kızılderili’nin yaşamakta olduğunu tahmin ediyorlar. Bugün ise Amerika
Kıtasında yaşayan Kızılderililerin nüfusu 3 milyondan biraz fazladır.
Beyazların Amerika’ya ayak basmasından sonra yerli Kızılderililerin hayat tarzı tamamen
dağıtılmış, bu sefer “Avrupalılaştırma” devri ve bu gaye için uygulanan tahribat, zorla
“Hıristiyanlaştırma” hareketleri ile katliâmların ikinci perdesi başlamıştır. İspanyollar’ın
yaptıkları tahribatlar incelenirse, Yucatan’da (Yukatan) Kızılderili Şamanları Hıristiyanlaştırmak
için Maya’lardan kalma bütün kitaplar yakılmıştır. Maya’ların gerçek tarihi ancak
gizli kalmış abide ve duvar yazıtlarından binbir güçlükle gün ışığına çıkarılabilmiştir.
1637 yılında, New England bölgesinde kendilerine boyun eğmeyen Kızılderililere
topyekûn savaş ilân eden işgalci “Beyazlar”, P e q u o t Kızılderilileri’ni ateşte diri–diri
yakarak ve çocukları kılıçtan geçirerek, bu soylu Kızılderili kabilesini son ferdine kadar
tarihten sildiler. Amerika’yı kuran liderlerden Andrew Jackson Kızılderilileri “Vahşi Kurt”
sürülerine benzetirken, General Philip Sheridan ise “En iyi Kızılderili, ölü bir Kızılderili”dir,
şeklinde tarihe geçen sözüyle tutum ve davranışlarını gizlemek lüzumunu bile hissetmemiştir.
Bütün bu olanlara ve beyazların karşı propagandalarına rağmen, dünyada Kızılderili
olmayan cemiyet ve milletler, katledilen Kızılderililerden bugün sağ kalanlara büyük bir
şefkat, hürmet ve saygıyla yaklaşmaktadır.
Özel topluma kampları olarak bilenen “Reservasyon”larda mahkûm hayatı yaşayan
Kızılderililerin dinî hürriyetleri kısıtlı ve inandıkları Şamanizm geleneğini resmî olarak
devam ettirmelerine izin verilmemektedir. Hükümet yetkilileri Şamanizm’in sadece
toplantı ve gösterilerde “turistik” bir “komedi” olarak sahnelenmesine izin veriyor. Kızılderililerin
kendilerini idare etme hakları ellerinden alınmıştır. Onlar, “sarhoş”, “tembel” ve
“vergi vermeden yaşayan asalak ve başıbozuklar alayı” olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Bugün bile, Kızılderili olmayan Amerikalıların çoğu, onbirlerce yıl bu toprakların sahibi
olarak yaşamış Kızılderililere aynı gözle bakmaktadır.
Yakima Kızılderilileri’nin Büyük Reisi Veninock 1915 yılında hiç kimseden
korkmadan görüşlerini açıklarken şunları söylemiştir: “Biz buraya Gök Tanrı tarafından
yerleştirildik. Ben bu topraklara ne başka ülkelerden getirildim, ne de geldim. Ben buraya
Gök Tanrı tarafından özel olarak gönderildiğimi biliyorum.” Amerika Kızılderilileri
Kristof Kolomb’tan binlerce yıl önce bu topraklarda yaşamış ve hala yaşamaktadır.
Kızılderililer Amerika’ya nereden gelmişlerse, mutlaka saha önceden gelişmiş ve
yaşanmış bir kültürün içinden gelmişlerdir. Sioux (Su) Kabilesinin Büyük Reisi Vine
Deloria şunları kaydediyor: “...Eğer Amerika’da Üniversiteler Kızılderililer tarafından
kontrol ve idare edilmiş olsaydı, bu gün Kızılderililerin Amerika Kıtasına nereden gelmiş
oldukları hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde gün ışığına çıkarılmış olurdu.”1
Amerika yerli Kızılderili Şamanları ile Sibirya’da yaşayan Türk ve diğer topluluklara
mensup Şamanların giysileri, merasimlerde kullandıkları alet–edevat ve dinî merasimlerinin
aynı olması yanında, iki kıtada değişik coğrafyalarda yaşayan insanların fizikî
özelliklerinin de birbirine benzediğini yapılan bağımsız bilimsel araştırmaların
sonuçlarından öğreniyoruz: “Sibirya tundralarında yapılan kazılarda, kemikten yapılmış
dikiş iğneleri bulundu. Sibirya’da yaşayan insanların, geyik boynuzlarından “mızrak atan”
aletler geliştirmiş oldukları tespit edildi. Bu mızrak atan aletlere bu gün Amerika kıtasında
da rastlanmaktadır ve bunun adına Aztek dilinde “atl–atl (atıl–atıl) denilmektedir.”2
Amerika Kızılderilileri’nin Sibirya’dan gelerek Bering Boğazı’nı geçmek suretiyle
Kıta’ya yerleştiklerini ilk defa 1589 yılında Jesuit misyonerlerinden Jose de Acosta yazdı.
Acosta, Asya’dan açlık ve savaşların yol açtığı göçle, Kuzey–Doğu Sibirya’ya doğru göç
eden insanların kütleler halinde Bering Boğazı’ndan geçerek, Kristof Kolomb’dan
binlerce yıl önce Amerika’ya geldiklerini belirtmiştir. Amerika’ya gelenlerin ilk defa
Buzul Devri’nin sonuna doğru Amerika’ya ayak bastıklarını, yapılan arkeolojik kazılardan
çıkan insan kemikleri de ispatlıyor. Sibirya’da bulunan insan kemikleri, Amerika’da
bulunan insan kemiklerinden binlerce yıl daha eski olduğu anlaşılmaktadır.
Amerika’da bulunan insan kemikleri ile Sibirya’da kazılar sonunda elde edilen
insan kemikleri üzerinde yapılan DNA testleri, Bering Boğazı’nın her iki yakasında
bulunan insan kemiklerinin aynı ırka ait olduğunu ve bu insanların Amerika’ya 20 bin
yıl önce geldiklerini ispat etmektedir.3
Alaska’nın Güneyi ve Bering Boğazı’nın Amerika Kıtasında kalan kısmında yaşayan
Yakutat Kızılderilileri, Asya’ya doğru “şehadet” parmağı şeklinde uzanan dalar (“Aleut”
adaları) üzerinde yaşayan “Aleut” Kızılderililerini kendi dillerinde “Ana–uut”(Ana-Uç)
olarak biliyor ve bu şekilde telaffuz ediyorlar.4
Eskimo, Aleut (Ana–uut) ve Na–Dene Kızılderili kabilelerinin yaşadığı bölgelerde
bulunan insan kemikleri üzerinde yapılan genetik incelemeler. Bu insanların Asya’dan
7500 yıl önce Amerika Kıtasına geçtiklerini ispat ediyor. Arizona Devlet Üniversitesinden
Antropolog Christ Turner’in yaptığı son araştırmalarda elde ettiği bulgularda,
Amerika yerli Kızılderililerinin diş yapısı ile Asya’da Sibirya tundralarında yaşayan
insanların diş yapısının aynı ve böylece Buzul Çağından sonra Asya’dan Kuzey
Amerika kıtasına iki ayrı büyük göçün olduğu ortaya çıkmıştır.5
Dil bakımından benzerliğe gelince, bu insanların ayrı ayrı kıtalarda yaşamalarına
rağmen aynı dili konuştuklarını belirten Stanford Üniversitesinden Joseph Greenberg,
12 bin yıl önce Amerika’ya yapılan başka bir göç dalgası ile gelen Kızılderili olarak
adlandırılan bu insanların daha sonra Güneye doğru göç ederek, bugünkü Orta ve
Güney Amerika topraklarına geçtiklerini kaydediyor.6
Asya’dan Kuzey Amerika kıtasına Bering Boğazı geçit olarak kullanılması suretiyle
çeşitli zamanlarda büyük göç dalgalarının olduğunu ispat eden bilim adamları “...yapılan
araştırmalarda DNA analizleri, bu insanların diş yapılarındaki ve bunun yanında
konuştukları dilin birbirine çok benzemesi, bu insanların Asya Kıtasından Amerika’ya göç
ettiklerini kanıtlamaktadır...” şeklinde görüş belirtmişlerdir.7
Asya’dan göç ederek, Bering Boğazı’nı aşarak Amerika Kıtası üzerinde devamlı
olarak Güney’e doğru hareket eden Kızılderili kabileleri belirli bir seviyede bile olsa
yaşanmış bir medeniyeti kendileri ile birlikte bu kıtaya getirmişlerdir. Bering Boğazı’ndan
geçerek Amerika’ya giren bu insanlar, tekstili ve dokuma sanatını biliyorlardı: “...1924
yılında Nevada Eyaletinin Kuzeybatısında yer alan Lovelock Mağarası’nda yapılan kazıda
2 bin yıl önce elde dokunmuş bir battaniye bulunmuştur. Bu battaniyenin 600 adet çayır
faresinin derisinden yapılmış ve hâlâ kullanılır durumda olduğu yapılan testlerle ayrıca
tespit edilmiştir. Paiute (Paitu) ve Shoshone (Şaşoni) Kızılderili Kabileleri, bugün Nevada
Çölü’nde yaşayan eski Kızılderili Kabilelerinin geride kalan akrabalarıdır...”8
Aleutian (ana–uut) Adaları’ndan istifade ederek, Asya’dan Amerika Kıtasına geçen
kabililer, tabiat şartlarının zorlaması neticesinde gıdalarını denizden ve deniz ürünlerinden
temin etmek mecburiyetinde kaldılar. Buna bağlı olarak bu bölgedeki kabilelerin giyim–
kuşamları da yine bölgeye has bir tarzda dabak edilmiş deri elbiselerden ibaret olmuştur.
Bu insanlar sığınacaklarını mağaralar içinde hazırlamış ve yeni doğan bebeklerini ise yine
buradaki hayat şartlarına göre belirli bir yoldan büyütmüşler. Zor tabiat şartlarından dolayı
burada yaşayan insanların ömrü kısa olmuştur.
Ölüm hadisesi baş verince, burada yaşayan Kızılderili kabilelerine mensup insanlar,
diğer Orta Asya kabilelerine mensup insanların yaptıkları gibi, insanüstü tabiat güçlerinin
varlığına inanarak onlara tapınmaya başladılar. İyi ruhlardan yardım temin etmek, kötü
ruhlardan ve hastalıklardan korunmak için, kabilelerinin Şamanı’na baş vurdular ve
boyunlarında “fetiş” ve gerdanlıklar taşımaya başladılar ve onların uğruna inandılar.9
Amerika’da olduğu kadar dünyanın çeşitli ülkelerinde bağımsız çalışmalarını ve
araştırmalarını sürdüren ve kesin delillerle görüşlerini bir kaideye oturtturan bilim
adamları, Sibirya’da yaşayan Türk topluluklarından Saka (Yakut)’ların sahip olduğu
kültür ile Amerika yerli Kızılderili kültürü arasında büyük paralellik ve benzerlikler
olduğunu belirtmektedir.
William Thalbitzer konu ile ilgili olarak yaptığı çalışmasında şunları açıklamaktadır.
“...Arktik bölgesinde yaşayan halkların bu günkü dilleri ne olursa olsun, Yakut Türkleri
ile Chukchee (Çukçi), Samoyedler ve Lapp’ların sahip oldukları kültürün şüphe
götürmeyecek kadar bir birinin devamı olduğuna inanıyorum...”10
Kuzey Amerika’da Eskimo ve diğer Kızılderili kabileleri arasında önemli yeri ve
mevkisi olan Şamanların aynı görevi yaptıkları görüşünü Mircea Eliade büyük bir
güven içinde bilimsel kaynaklara dayanarak belirtmektedir.
Kuzey Amerika yerli Kızılderili ve Eskimo Şamanlarının ruhanî bir güçle denizin
ve yerin dibine seyahat etmeleri, Asya’nın kuzeyinde, Yakut (Saka) Türkleri’nin ruhanî
yol göstericisi olan Şamanları ile aynı karakteri ve özelliği göstermektedir. Eskimo
Şamanı ile Yakut (Saka) Şamanı’nın dini merasimlerle giyindiği elbise ve ellerinde
taşıdıkları “davul”ları arasında çok az farklılık vardır.11
Edward William Nelson12 bir Alaska Şamanı’nın kendisine öbür dünyaya gidip,
orada iki gün nasıl dolaştığını ve orada gördüklerini köyüne dönerek kendi halkına
anlatırken nasıl dirildiğini anlattığını belirtmektedir. Alaska Şamanı, ruhlarla buluşmak
için öldüğünü, iki gün öbür dünyada gezdiğini, yürürken devamlı olarak ağlama ve yas
şarkıları duyduğunu, bu seslerin, ölenlerin arkasından yas tutanların çığlıkları olduğunu
kaydetmektedir. Ölü olarak öbür dünyada gezen Alaska Şamanı, sonra bir köye varır.
Burada iki gölge kendisini içeriye alır. Girdiği odanın ortasında bir ateş yanmaktadır.
Şaman, ateşin üzerindeki kazanda et pişmekte olduğunu görür. Fakat Şaman, birilerinin
devamlı olarak kendisini gözlediğini hissettiğini belirtir. Alaska Şamanı’nı odaya alan iki
gölgenin ona kazanda pişen ete sakın dokunmaması gerektiğini tembihlediklerini söyler.
Eğer bir Şaman öbür dünyada gördüğü herhangi bir ölü etine dokunursa bir daha ışıklı
dünyaya geri dönmesi onun için çok zor bir olaydır. Alaska Şamanı bunu bildiğini ve ona
göre davrandığını kaydeder. Alaska Şamanı daha sonra öbür dünyadaki seyahatine devam
eder. Şaman oradan yolu takip ederek kendi mezarına geri döner. Seyahate çıkan ruhu,
tekrar fizikî bedenine girer ve Şaman canlanır. Tekrar canlanan Alaska Şamanı, kendi
köyüne geri döndüğünde, başından geçenleri köylülere anlatır.
Türk ve Kızılderili Şamanlarının ortak özelliklerinden bahsederken Mircea Eliade şunları
kaydetmektedir. “... Öbür dünyaya seyahat etmek, Arsa çıkmak, Cennete gitmek hadisesi,
Türk–Tatar ve Kuzey Amerika Şamanları arasında yaygın olan ortak bir özelliktir...”13
Geçmişte olduğu gibi şimdi de tarihî topraklarında yaşayan Saka (Yakut) Türkleri,
asırlar boyudur hayvanlarla ilgili kültür zenginliği içinde köklü kültürlerini bugüne kadar
yaşatmışlardır. Yakutlar’ın inançlarına göre kainat üç tabakadan ibarettir. Mavi Sema, Orta
Dünya ve Yeraltı Alemi “Uçmak” olarak da tabir edilen Mavi Sema yedi veya bazen de
dokuz katlı olarak anlatılmaktadır. Bu dokuz katlı semanın en üst mertebesine ise sadece çok
mahir Şamanlar varabilirler. Yakutlar’ın Karanlık Dünya diye adlandırdıkları yeraltı
aleminde ise daha farklı yaratıkların yaşadığı sanılmaktadır. Yakutlar, yeraltı dünyasını tek
gözlü, tek kollu, tek bacaklı, bazen iki başlı, sekiz bacaklı, iki kuyruklu atların bulunduğu bir
mekân olarak tanımlamaktadırlar.14
Mekân değiştirme ve yeraltı dünyasına olduğu gibi semanın çeşitli katlarına seyahat
etmek, Yakut Şamanları’nda olduğu gibi, Alaska’daki Kızılderili Şamanları’nda da
görülen ortak bir özelliktir. Baffinland’de yaşayan bir Alaska Şamanı, kendisini iple sıkıca
bir yere bağladıktan sonra, ruh olarak bedeninden çıkıp seyahat etmeye başladığını anlatır.
Kendisine yardımcı olan bir ruh vasıtasıyla Ay’a gittiğini söyler. Ay’da ana kapısı Deniz
Aygırı’nın derisinden yapılmış bir yerden geçerek bir eve girdiğini ve orada birçok
maceralardan sonra tekrar geriye döndüğünü belirtir. Baffindlan’deki bu Şaman’ın ruhu
seyahatinden sonra tekrar bedenine girer ve Şaman canlanır. Sonunda Alaska Şamanı
kendisini sıkıca saran iplerden kimsenin yardımı olmadan kurtulur ve seyahati boyunca
başından geçenleri etrafında kendisini dinleyenlere anlatır.15
Kuzey Amerika Kızılderilileri kabileleri arasında Şamanizm tamamen dinî yaşayışı
temsil eder. Kızılderili Şamanları’nın toplum içinde ruhanilîk ve üstünlük sıfatı vardır ve
genel manasıyla “büyücü” ve “üfürükçü”lerden tamamen farklıdır. Kızılderili Şamanları’nın
yüksek derecede ruhanîlik gücünün olmasına rağmen, hiçbir zaman toplumda dinî
inançları kendi tekelinde toplama ve ruhanîliğinden dolayı toplumda bir baskı unsuru
yaratma ve hükmetme eğilimi göstermez. Kızılderili Şamanı, kendi kabilesinin sosyal
yasalarına ve geleneklerine çok sıkı bağlı örnek bir insan olarak kabilesinde saygı ile anılır
ve hürmet görür.
Kuzey Amerika Kızılderili Şamanları’nın çok yüksek tabiat üstü gücü olduğuna
inanılır. Kızılderili Şamanı bu insanüstü gücünü, kendisinin mensup olduğu Kızılderili
kabilesinin insanlarına her sahada yardım etmek için kullanır. Bir Kızılderili Şamanı’nın
kabilede iki önemli görevi vardır, bunlardan birincisi hastalananları iyileştirmek,
ikincisi ise içinde yaşadığı toplumun çıkarları ve yararına işler başarmaktır.16
Kuzey Amerika Kızılderili Şamanları, kendilerinin tabiatüstü büyük güce sahip
olduklarına inanır ve bunu göstermekten geri kalmazlar. Kendilerinde mevcut olduğuna
inandıkları bir insanüstü gücü hiçbir zaman başkalarına zarar vermek maksadıyla
kullanmaktan devamlı olarak kaçınan Kızılderili Şamanları yaptıkları işten daima emin
olduklarına inanırlar.
Kuzey Amerika Kızılderili Şamanları, kendilerine getirilen veya tedavi etmek
istedikleri hastaları bu hastalıklara sebep olan kötü ruhları defetmek için okudukları
dualarla iyileştirmek yolunu seçerler. Apachi (Apaçi) Kızılderilileri’nin ulu Şamanı
Amerikan antropologlarından Albert B. Reagan ile yaptığı sohbetinde ona aynen şunları
söyler: “Benim beyaz kardeşim... Belki bana inanmayacaksın ama ben çok büyük bir güce
sahibim. Ben hiçbir zaman ölmem. Beni kurşunlasan bile o kurşun bana isabet etmez...
Eğer bıçağını çıkarıp benim gırtlağıma soksan, o bu taraftan girer, kafatasımı deler, o bir
taraftan çıkar... Gücüm sonsuzdur. Eğer ben birisini gerçekten öldürmek istesem, ona
sadece elimle dokunmam kâfidir. Gücüm sonsuzdur. Tanrı’nınkine eşittir...”17
Kuzey Amerika Kızılderili Şamanları’ndan herhangi birisi tedavisine başlamadan
önce, hastasını iyice yoklar. Sonra hastasını iyileştirmek için gereken işlemler başlar.
Söğüt ağacından kesilmiş, takriben 1.5 metre uzunluğundaki asasını hastanın başının
üzerinde bir yere koyar. Kızılderili Şamanı, bu asasının başını değerli Kartal telekleri ile
donatır. Bu “Kartal Tüylü” asa ilk gece hasta ile aynı yerde kalır. Şaman’ın hastanın
yanında bıraktığı bu asasına temiz olmayan şeylerin dokunmasına asla izin verilmez.
Eğer Şaman’ın bu asasına herhangi bir köpek dokunursa, o anda Şaman hasta olur.
Şaman hastanın evine akşam takriben 21.00’de gelir. Şaman kendisiyle beraber
tercümanını da getirir. Bu tercüman, Şaman’ın mırıltı halinde söylediklerini hastanın
sahibine açıklar. Bazen Şaman’ın yardımcısı sıfatıyla merasime iştirak eden şahıs, bir
ilâhi söyleyerek kendisini hazır bulunanlara tanıtır. Bazı Kızılderili Şamanları
iyileştirmek istediği hastanın evine bazen kendisi ile birlikte bir tane de yardımcı Kadın
Şaman getirir. Bu kadın bazen Şamanla birlikte, bazen de yalnız dans eder.
Şaman hastasının yanına ayak yalın ve beline kadar soyunuk olarak yaklaşır ve
alçak sesle ilâhiler mırıldanmaya başlar. Hastanın olduğu odada, duvarın dibine
sıralanmış olanlar, Şaman’ın yardımcısının direktifi ile Şaman’ın söylediklerini tekrar
ederler. Şaman bu ilâhilerin hepsini irticalen söyler ve merasim bittikten sonra onların
hiç birisini hatırlamaz. Şamanlar bu sözlerin ilâhî gücünün olduğunu ve hastanın yanı
başına yerleştirilen “Kartal Tüylü Asa” tarafından kendisine iletildiğini söyler.
Bir müddet sonra Şaman ayağa kalkar ve evin ortasındaki ateşin etrafında dönmeye
başlar. Eğer Şaman bu merasime kendisi ile bir tane de yardımcı Kadın Şaman
getirmişse, o da Şaman’la beraber ateşin etrafında döner. Şaman sonra tekrar yerine
döner ve oturur. Piposunu yakar. Kendisi birkaç defa bu pipodan çektikten sonra,
piposunu orada bulunanlara verir, onlar da bu pipodan peş peşe birer–ikişer defa
tüttürürler. Bütün merasim boyunca ilâhilerin okunması devam eder.
Eğer hasta kendinde değilse, o zaman hasta “Ruhunu kaybettiği” için hasta olmuş
demektir. O zaman Kızılderili Şaman’ı “trans” yani “Yayık” durumuna geçer. Eğer
hastalığın sebebi “ruhun kaybolması”ndan kaynaklanıyorsa, o zaman Şaman kendisine bu
gücü veren asıl ilâhi “kaynak” ile temas kurar ve bu hastalığın nasıl iyileştirileceğinin
yollarını görüşür. Eğer Şaman son derece güçlü ise, bu son tedavi safhasına teşebbüs eder.
Şaman’ın ruhu bir müddet sonra seyahatinden döner ve Şaman kendine gelir, orada
bulunanlara olanları anlatır. Şaman seyahatinde gördükleri delillere dayanarak hastalığın
sebebini anlatır ve çaresini söyler. Eğer Şaman bu seyahatinde bir kasırgaya rast gelmişse,
bu hastalığa “kasırga” sebep olmuş demektir. Eğer Şaman bu seyahatinde bir “çiçek”
tarlası içinde gezinmişse, hastalığın çaresi var, eğer gezindiği tarlada çiçekler solmuşsa o
zaman hastanın ölümü kaçınılmazdır, hastalığın çaresi yok demektir.
Çıktığı “ruhi” seyahatten geri dönen Şaman, kendisine tam manasıyla gelinceye
kadar, devamlı olarak ilâhiler söylemeyi sürdürür.
Eğer hastalık, hastanın bedenine dışarıdan giren bir maddeden dolayı olmuşsa.
Şaman hastadan kan alır Şaman çoğu zaman bu kan alma işlemini ya bir kemik parçası,
yahut da söğütten yapılmış bir ağaç tüp vasıtasıyla yapar. Şaman elindeki bir çıngırağı
kuvvetlice çalıp, tercümanı vasıtasıyla orada hazır bulunanlar susturuluncaya kadar.
Şaman’ın söylediği ilâhiler topluca tekrar edilir. Şaman hastadan kan alıp, onu bir deliğe
boşalttıktan sonra, merasimi devam ettirir. Yine piposundan birkaç defa çeker, ateşin
etrafında dans edip dönmeye başlar. Tekrar kan alır. Bu kan alma işlemi, Şaman’ın hastayı
iyi yapacak asıl objeyi buluncaya kadar devam eder. Bu bazen bir kertenkele, bir böcek
veya bir solucan olabilir. O objeyi bulan Şaman onu derhal bir çukura atar ve üzerini
hemen toprakla kapatır. İlâhiler söyleyip piposunu içmeyi gece yarısına kadar devam
ettirir. Orada bulunanlara yemek verilir. Şaman verilen yemekten yemez. Yere bu
yemekten düşürülmemesine çok dikkat edilir. Artan yemek olursa, bir yere gömülür.
Güneş doğmadan önce bu merasime son verilir. Merasim sona erdirilmeden, Şaman
orada bulunanların hepsini yanan ateşin etrafında bir müddet dans ettirir. Bu dansa ve
ilâhiler söylenmesine Şaman öncülük eder. Şaman sonra hastanın iyileştirilmesi için
gereken şeyleri hastanın sahibine söyler. Boya ile hastanın vücuduna hangi şekillerin
çizilmesi gerektiğini Şaman hasta sahiplerine bildirir ve hastanın evinden ayrılır.18
Yakut Şamanları’nda “Ana Hayvan” veya “Hayvan Ana” ve bu arada eski Şamanların
yaşayan ruhu büyük rol oynar. “Hayvan Ana”, Yakut Şaman’ına görünmeyen bir ruh
şeklinde yardım eder. Bu ruh kendini ölüm veya doğum anlarında gösterir. Yakut
Şamanları’na yardım eden gizli ruh, “Hayvan Ana”, çoğu zaman tüyleri demirden bir
kuş şeklinde görünür. Tüyleri demirden olan bu koruyucu kuş şeklindeki “Hayvan Ana”
Şaman’ın sahip olduğu ağacın bir dalında tüner.19
Ob–Uygurlar’dan olan Hanti ve Mansi’lerde, Şaman’ın mutlaka yedi tane yardımcı
hayvanı olmalıdır. Hayvan şeklinde kendisini gösteren yardımcı ruhlar. Şaman’a çeşitli
zorluklarda yardım ederler. Coğrafyanın değişmesi ile Şamana yardım eden bu
hayvanların da türleri coğrafyaya bağlı olarak değişir.
Şamanlara yardım eden yedi yardımcı hayvan ruhu genellikle; Ayı, Geyik, Kurt, At,
Yılan, Balık veya Kuş şeklinde görünür. Kuş şeklindeki ruhlar, Kuzeye doğru gidildikçe
Kartal ve Baykuş şeklinde kendini gösterir. Sahillere yaklaştıkça, bu hayvanlar, Şaman’ın
su altındaki seyahatine yardım eden çeşitli deniz hayvanları şeklinde görülürler.20
Yakut Şamanları’nın, ruhî seyahat ve hastaları iyileştirmek için giriştikleri uğraşta
kendisine yardım eden “Hayvan Ana” şeklindeki varlıklarla münasebetleri oldukça karmaşık
görünür. Öbür dünyaya, yeraltı dünyasına ve denizlerin altındaki seyahatlerinde Yakut
Şaman’ına yardım eden ruhlar Şaman’la beraber seyahat ederler. Şaman’a seyahatinde
yardım eden ruh, coğrafyaya bağlı olarak o yörenin bilinen bir hayvanı kılığında eşlik eder.
Yakut Şaman’ı, kötü ruhlara karşı uğraş verirken onlarla, “Hayvan Ana”lardan
birinin kılığına girerek savaşır. Bu hayvanlar çoğunlukla geyik olmaktadır. Yardımcı
ruhlar Yakut Şaman’ına öbür dünyaya yaptıkları seyahat ve mücadelesinde yardım eder.
Yakutistan’da Türk Şamanların yaptıkları dinî ayinlerde kullandıkları en önemli alet
ellerinde çaldıkları “davul”dur. Yakut Şaman’ı, öbür dünyaya veya yeraltı dünyasına
herhangi bir sebeple seyahat ederse, elinde çaldığı davulla kendisine yön tayin eder.
Bazen Şaman’ın yardımcılığını yapan başka bir şahıs, Şaman’a yol göstermek için
devamlı olarak davul çalar. Davulun sesini katip eden Yakut Şaman’ı öbür dünyadan
veya yeraltı dünyasından yeniden ışıklı dünyaya geri döner. Davulun sesi kesilirse,
Şaman öbür dünyadayken yolunu şaşırır ve yeraltında kalabilir.
Davul, Yakut Şaman’ının yeraltı dünyasında yaptığı seyahatinde ona yol gösterir.
Yakut Şaman’ını öbür dünyaya seyahatinde elindeki davul, Şaman’ın bindiği “At”,
elindeki tokmağı ise “Kamçı”sıdır. Şaman’ın davulu, onun üzerine binerek yol aldığı ve
bazen de gökyüzüne uçuşunu sağlayan en önemli bir unsurdur.21
Yakut Şamanlarının öbür dünyaya ruhlarla konuşmak için gittikleri seyahatte
kullandıkları davulun kasnağı ve elindeki tokmağı çok önemli bir unsur olarak görülür.
Şaman’ın elindeki davulun etrafındaki çıkıntıların sayısı, Yakut Şaman’ının gücünü ve
“mertebesi”ni gösterir. Şaman’ın elindeki davulun kasnağı ve tokmağı, Yakut
Türkleri’nce çok mukaddes bilinen “Hayat Ağacı”nın dallarından yapılmıştır. Yakut
Şamanı’nın elindeki davulun kasnağına gerilen deri ise, Şaman’a yardım etmek
maksadıyla hayvan şekline girmiş “Ulu Ruhlar”ı temsil etmektedir. Yakut Şamanlarının
kullandıkları davul–tokmaktan başka dikkati çeken en önemli unsurlardan biri de onların
giydikleri elbise ve takındıkları bazı fetiş ve gerdanlıklardır. Şamanların giydikleri
kıyafetler, Orta Asya, Kuzey Asya ve diğer bölgelerde birbirinden farklıdır.
Kuzey Amerika’da yaşayan Inuit Şamanları ile Kuzey–Batı Sibirya Şamanlarının
kıyafetlerinde büyük benzerlikler görülür. Kuzey–Batı Sibirya Şamanları ile Nentsy
(Samoyed) Şamanları’nın giydikleri “baş bezekleri” büyük benzerlikler gösterir. Kuzey
Amerika’da Bering Boğazı civarında yaşayan Kızılderili kabileleri ile Orta Asya, Güney
Sibirya ve İç Asya Şamanlarının baş bezemeleri arasında büyük paralellikler vardır.22
Yakut Şamanlarının giydikleri elbiseler dabaklanmış ve hasıl edilmiş deri veya
dokuma kumaştan yapılmaktadır. Şaman elbisesinin üzerine çeşitli şekillerde kesilmiş,
demir, metal, kemik, bunlardan başka insan ve hayvan ruhunu temsil eden, kumaştan
kesilmiş insan veya hayvan şeklindeki figürler asılmıştır.
Yakut Şamanlarının sırtında, onların karanlık dünyaya yapmakta oldukları
seyahatte yoluna ışık tutsun diye, metalden kesilmiş “ay” ve “güneş” şeklinde parçalar
dikilir. Metalden kesilmiş ay ve güneş şeklindeki diskler, Yakut Şamanı’nın elbisesinin
sırtını süsler. Yakut Şamanı’nın baş bezeğine, elbisesinin kollarına dikilen tüyler ve baş
bezeğine ilave edilen geyik boynuzları, Yakut Şamanı’nın kullandığı hayvan ruhlarının
kaynağını belirler. Bu tüy ve boynuzlardan, Yakut Şamanı’nın hangi hayvanların
ruhundan yararlandığını öğrenmek ve anlamak mümkün olur.
Altay bölgesindeki Şamanların elbisesini “kartal” ve “baykuş” teleği Kuzey Sibirya’da
ise, geyik boynuzu, Samoyed ve Ket’lerde ise, Ayı Tırnağı kullanılır.23 Yakut Şamanları
elbiselerine demir ve metallerden başka çeşitli hayvan kemikleri de asmaktadır. Yakut
Şamanı’nın dini merasimlerde giydiği elbisesi başka bir kabileye verilemez veya
satılamaz. Şamanın kullandığı ve üzerinde sembollerini taşıdığı yardımcı hayvanların
ruhları, ancak o Şaman’ın mensup olduğu yöre ve kabileye aittir.
Eğer Yakut Şamanlarından birisi kendisine yardım eden ruhları serbest bırakmak
istiyorsa, o zaman sırtındaki Şaman hırkasını çıkarır ve ormanda bir ağacın dalına asar.
Şaman’a yardım eden ruhlar, kendi rızaları ve istekleri ile Şaman’ın elbisesinden ayrılır
ve arzu ettikleri herhangi bir Şaman’ın merasim elbisesinde yer alırlar.
Kuzey Amerika Kızılderili kabilelerinden Achomawi (Açomavi) kabilesinde Kızılderili
Şamanı, yaptığı merasimde bazen kendisini kaybeder ve trans durumuna girer. Trans durumunda kendisine yardım eden ruhlarla konuşur. Hastaya teşhisini koymasında Şaman’a
yardım eden “Ulu Ruh”tur.
Achomawi Kızılderili Şamanı’nın iyileştirmek için sıraladığı hastalar altı grupta toplanır.
1. Belli bir kaza sonucu yaralanan veya hastalananlar,
2. Bir yasağı veya tabuyu bozduğu için ceza olarak hastalananlar,
3. Devlerin ve büyük canavarların sebep olduğu hastalıklar,
4. “Vücutta biriken pis kandan” dolayı hasta olanlar,
5. Başka bir Şaman tarafından zehirlenerek hasta olanlar,
6. Ruhunu kaybettiği için hasta olanlar.
Şaman bu hastalıklara tutulmuş olanlardan birini iyileştirmek için akşam hasta olan
insanın evine gider. Şamanın tedavi seansı bu evde gelişmeye başlar. Şaman yere
serilmiş bir kilim üzerine yatırılmış hastanın yanı başına diz çöker. Hastanın başını
doğuya çevirir. Achomawi Şamanı yarı kapalı bir gözle devamlı olarak ilâhiler okuyup
mırıldanmaya başlar. Sonra Şaman içinden gelen acı bir sesle yüksekten ilâhi okumayı
sürdürür. Şamanın sesi giderek daha da yükselir ve gür çıkmaya başlar. Sonra tekrar sesi
alçalır ve mırıltı halini alır. Merasimde hazır bulunanlar bu süre içinde hiç ses
çıkarmazlar. Şaman henüz kendi gücünü aldığı “Ulu Ruh”la kontak kuramamıştır. Ulu
Ruh belirli Ulu Dağ zirvelerinde, belki uzak gecelerde, belki de Şamanın çok yakınında
bir yerdedir. Şaman söylediği ilahi ve dualarla “Ulu Ruh”u kendisine yardım etmesi için
çağırmaktadır. Şaman bu duasını belki otuz defa tekrar eder Şaman aniden iki elini
birbirine çarpar ve orada hazır bulunanların hepsi susar. Odayı bir ölüm sessizliği kaplar
ve Şaman kendisine yardım etmek isteyen “Ulu Ruh”la konuşmaya başlar. Sanki sağır
birisine söz anlatmaya çalışıyormuş gibi, Şaman çok yüksek bir sesle konuşur ve
kelimeleri yutmadan düzgün bir şekilde söyler. Herkes Şamanın Ulu Ruhla ne
konuştuğunu tam olarak anlar. Kısa ve öz cümlelerle konuşan Şamanın sözlerini yanındaki
tercümanı kelimesi kelimesine tercüme eder. Şaman kendisi ile konuştuğu Ulu Ruhun
söylediklerini tekrar ederek odada bulunanlara Ulu Ruhun ne söylediğini bildirir. Şaman
gözlerini açar ve yardımcısından piposunu getirmesini ister. Piposundan birkaç kez
çeker. Odada bulunanlar da tütünlerini yakar. Bu bazen saatler sürer ve bazı hallerde
Şaman çaresini bulamaz ve hastayı tedaviden vazgeçer. Bazen Şamanın yardımcısı Ulu
Ruh hastalığa bir çare bulamaz ve Şamana söylemez. Bu durumda hasta ya daha güçlü
bir Şaman tarafından zehirlenmiş veya onlar korkmuşlardır. Hastalığın çaresi
bulunduktan sonra Şaman tedaviye başlar. Şaman hastadan kan alarak, hastalığı tedaviye
çalışır. Şaman hastanın kan alınan yerinden bazen dişi ile bazı şeyler çıkarır, bu bazen bir
demir tel, iğne, çivi veya siyah–beyaz ip olabilir. Achomawi Kızılderilileri’nden bazıları
Şamanın bu objeleri hastanın kanından çıkardığına inanmadıklarını belirtir. Şamanın
bunları ağzına önceden doldurduğunu ve hastayı iyi etmek için bu yola baş vurduğunu
kaydederler. Şaman, hastadan emip yere tükürdüğü kanın tamamen kirli kan olduğunu
söyler. Şaman ilk emdiği kanı avucuna tükürür ve hastalığın bu kanda olup olmadığına
bakar. Kendisine yardım eden Ulu Ruhların çok yorulduklarını kaydeden Şaman, “Çok
susadılar, benden içecek bir şeyler istiyorlar. Kan içmek istiyorlar” der.24
Achomawi Kızılderili Şamanı’ndan farklı olarak, British Colombia’da yaşayan
Shushwap (Şuşvap) Kızılderili Şamanı, başına özel başlığını giydikten sonra, deliler
gibi ilâhiler söyleyip dua etmeye başlar. Soluk–soluğa kalıncaya ve kan–ter içinde
yoruluncaya kadar dans eder. Sonunda Şaman kendisine yardım eden Ulu Ruh’la temas
kurmayı başarır. Sonra hastanın yanına uzanır ve hastanın ağrıyan yerinden ağzı ile kara
kan emmeye başlar. Şaman sonra bir telek çıkarır, hastalığa sebep olan nesneyi ortadan
yok etmek için ağzında biriktirdiği hastanın kara kanını bu teleğe doğru hızla tükürür.25
British Colombia’da yaşayan Thompson Kızılderilileri’nin Şamanı maskesini
taktıktan sonra, ulu babalarının takip ettiği eski anenevi yolu takip ederek ölüler diyarına
varır. Eğer orada hasta olan şahsın “hasta” ruhunu bulamazsa, Hıristiyanlığı kabul etmiş
olan Kızılderililerin mezarlığına gider, hastanın kaybolan ruhunu oralarda aramaya başlar.
Hasta olan şahsın ruhunu kurtarmak için, Şaman mutlaka hayaletlerle mücadele etmek
mecburiyetindedir. Şaman tekrar yeryüzüne döndüğünde hastanın ruhunu kurtarmak için
verdiği kavgada akıttığı kanlara, hayalet ve devlerin kanına batmış olan elindeki asasını ve
gürzünü hastanın yanında bekleyenlere gösterir. Nootka Kızılderili kabilesinde Şaman
deniz ruhlarının çaldığı hastanın ruhunu getirmek için trans vaziyetinde okyanusa dalar ve
oradan geriye tamamen ıslak elbiselerle gelir. Bazen Şaman’ın burnundan kan açılır, bazı
hallerde ise çalınmış ruhu kartal teleğinde geri getirir.26
Yuma Kızılderilileri’nde hasta bir kadın bir Şaman tarafından tedavi olduğunda
başından geçenleri sonra etrafındakilere anlatır. Kadın bu merasim sırasında kendinden
geçer. Ancak saatler sonra kendine gelir. Başından geçenleri anlatırken, kendisinin
yakın akrabalarından birisinin atının terkesine (arkasına) bindiğini görür. Onun atına
bindiği bu akrabası yıllar önce ölmüştür. Kadınla birlikte birçok atlı vardır. Bu atlılar
Yuma Kabilesinin olduğu köye doğru koşmaktadır. Yuma kadını bunların arasından
sağlığında gördüğü birçok insanı tanır. Onların hepsi bu kadının yanına gelirler, sonra
sanki bütün köy yanıyormuş gibi kadın büyük bir dumanla karşılaşır. Kadın kendisine
gelir ve o anda yanında kendisini tedavi etmekte olan Şamanı görür.27
Kırgızlar’ın tarihi Manas Destanı’nda da Şamanın, bir hastayı tedavi ederken yardım
istediği bazı hayvanların özelliğini taşıyan destan kahramanlarının varlığını görüyoruz.
Manas’ın 40 delisinden bazıları, Şamanın hastasını iyileştirmek için yardımına baş
vurduğu bazı ulu ruhları taşıyan hayvanların adları ile anılmaktadır. Manas, 40 delisine ad
vererek onları tanıtırken, onların neler yapmaya kadir olduklarını da tek tek açıklar.
Manas’ın 40 delisinden “Türsün” ve “Tailak”gece karanlığında bile bir tilkinin izini
sürecek kadar mahir, “Kaman” ve “Yapur” ise, karanlık gecede bir kurdun izini gözden
kaçırmayacak kadar büyük güce sahiptir. Manas Destanı’nda bu kısım şöyle anlatılır:
“Tülkünün isin janilbas / Türsün, Tailak şütum”
“Karanıda karsaktın isin janilbas / Kaman joipur şütum...”
“Kırk çoronun en jamanı Tas Baimat”
“Susaganda sen tüşö kalıb çai kainat...”
Manas’ın 40 yiğidinden bazıları, Şamanizm geleneğine bağlı olarak ve gizli ruhlarla
bağ ve köprü yaratan hayvanların isimleri ile anılmaktadır. Bu hayvanlar doğrudan
doğruya Şamanizm’de adı çok geçen hayvanlardandır. Manas’ın 40 yiğidinden bazılarının
adları, “Kurt, Yaban Domuzu, Altın Kartal” olarak anılmaktadır. Manas’ın tek başına
bir Şamanda olması gereken bütün unsurların var olması, onun Ulu bir Şaman olduğunu
ortaya koymaktadır. Manas’ın üstünlüğünü Er Kökçö ile gökte yaptığı dövüşte galip
gelmesinde görürüz. Aynı zamanda Manas, Er Kökçö’nün atının belini, kurbanlık bir
atın beli gibi kırar. Bunun yanında Manas’ın öldükten sonra defalarca dirilmesi, onun
Şaman olarak gücünü ortaya koymaktadır. Diğer taraftan Manas’a bazı hayvanların
yardım etmesi, Şamanizm geleneğine bağlı olarak, onun hayvanlar aleminde yaşayan
varlıkların ruhları ile yakından kurmuş olduğu ilişkiyi gösterir. Buna misal olarak,
Manas’a yardım eden güçlü canavar, “Ayidaar”ı göstermek mümkündür.
Bunun yanında Manas’ın 40 delisinden Almambet, hareketleriyle bir Şaman
olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Manas Destanı’nda Almambet şöyle tarif ediliyor:
“Jölönüs sarı Almam Bet” ...”Tepelerden aşağı uçan Almam Bet”
“Kök yal töbö Almam Bet” ...”Boz yeleli Kurt Almam Bet”
Manas Destanı’ndaki diğer Şamanist unsurlardan biri de Almambet’in gökyüzünde
havanın durumunu ayarlayan Şaman olarak resmedilmesidir. Almambet düşmanı Çubak
ile karşılaştığında çok sinirlenir. Irçi Sagumbay Almambet’in durumunun değişmesini
Manas Destanının akışı içinde şöyle tarifler:
“...Almambet kendisini sıktı, yüzü tamamen değişti. Boğazında derin bir çığlık kilitlenmişti.Burun delikleri soluyarak genişledi, gözleri ölü gözü gibi çukurlarında kayboldu .Ağzından duman fışkırmaya, gözlerinden kıvılcımlar saçmaya başladı, bıyıkları buz gibi sertleşti. Yerinde süratle sekmeye ve bu arada gökyüzünde havanın durumu süratli homurtularla değişmeye başladı. Gökyüzüne kara bulutlar yayıldı. Almambet, gökyüzünün alevlerine karşı bir dev gibi irileşti. Daha sonra fırtına kendisini kar–boranı şeklinde yeryüzüne boşaltmaya başladı. Almambet’in gözleri irileşti. Gündoğan tarafından kopan gök gürültülü bir fırtına ortalığı bir birine kattı. Boran homurdanarak esmeye başladı...”28
Tarihte kayıtlara geçmiş ve adı bilinen ilk Şaman, Sümerler’in Destan kahramanı
Gılgamış’tır. Orta Asya Türk, Sibirya, Yakut, Altay ve Tuva Şamanlarında olduğu gibi,
Amerika Yerli Kızılderili Şamanlarının en önemli aracı “davul” ve “tokmak”tır. Yine
tarihte bilinen en eski “davul” ve “tokmak” Sümerler’in zamanında “her şeyi bilmesi” ile
tanınan Şaman Gılgamış tarafından kullanılmıştır. Tarihte bilinen en eski yazılı Sümer
tabletlerinde, Inanna tarafından Fırat Nehri’nin kenarında yetişen “Kutsal” bir ağaçtan
yapılmış “Davul” (Pukku) ve “Tokmak” (Mikku) Gılgamış’a en şerefli bir hediye olarak
verilmiştir. “...Gılgamış ve ona zorlu mücadelesinde yardım eden Ereçli’ler birlikte ağacı
kestiler ve bu ağacı kendisine taht ve divan yaptırmak isteyen Ianna’ya getirdiler. Ianna,
Gılgamış’ın bu kahramanlığına karşılık, bu ağaçtan bir tane “Pukku” (Davul) ve bir tane
de “Mikku” (Tokmak) yaptı ve bunları Gılgamış’a hediye etti...”29
Sibirya Şamanizmi’nin en canlı bir şekilde yaşadığı ve yaşatıldığı (Yakutistan) Saka
Eli’nde Şamanların dinî ve mevsimlik ayinlerde kullandıkları “Davul” ve “Tokmak” Sümerler’in
Şamanı Gılgamış’ın kullandığı davul ve tokmakla aynı paralelliği göstermektedir.
Sümerler’de ve Sakalar’da Şamanların kullandıkları davul ve tokmağın kullanıldığı yer ve
maksat aynıdır. Gerek Sümer Şamanları ve gerekse Saka Eli Şamanları, “karanlık” dünyaya
ruhlarla görüşmek için yaptıkları seyahatte, davul ve tokmak Şamanlara “rehberlik” eder.
Eğer davulun sesi kesilirse, Şaman, karanlık dünyada kalır ve yolunu bulup yeniden “ışıklı”
dünyaya çıkamaz. “...Saka Eli’ndeki Türk Şamanları, dinî ayinlerinde istifade ettikleri ve
karanlık dünyaya yaptıkları seyahatlerinde, ruhlarla buluşmak için kendilerine yol gösteren
“davul” ve “tokmak” Sakaların mukaddes “Hayat Ağacı”ndan yapılmıştır. Saka
Türkleri’nin, Hayat Ağacı’ndan yapıldığına inandıkları Şaman “Davulu” ve “Tokmağı”na
derin saygı duymalarının sebeplerinden biri budur...”30 Şamanizm kültürü ile iç–içe yaşamış
toplumlarda, insanların her iki dünyada saygı duydukları ortak nesne, “toprak” olmuş ve
özellikle Türk Kültürünün yayıldığı sahalarda ve Amerika Yerli Kızılderili toprakları
üzerinde yaşayan insanlar arasında “Toprak Ana” (Mother Earth) olarak anılmış ve saygı
gösterilmiştir. Kızılderili ve Türk toplumunun savaşçı fertleri bir savaş veya herhangi bir
şekilde yaralandıklarında, yaptıkları ilk iş, “Toprak Ana”nın bağrından, onun şefkatli
yüzünden alınan temiz “kuru toprak”la yaralarını ovmak ve kanı durdurmak hareketi
olmaktadır. Türk toplumunda ve Kızılderili milleti arasında, anadan doğduğumuzda,
göbeğimiz kesildikten sonra, geride kalan kısma “it ağzı” değmesin diye, yine “Toprak
Ana”nın bağrına gömülür. Kızılderili Milleti ile Türk Milleti’ninin “Toprak Ana”ya
bağlılığı, daha doğarken başlar. Göbeğimiz kesildikten sonra arta kalan ve halk arasında
“Eş” olarak nitelendirilen kısım toprağa gömüldüğü an, öldüğümüzde varacağımız son
“mekân” tespit edilmiş olur. Kızılderili ve Türk toplulukları arasında ölüler gömüldükten
sonra, üzerine “hamile kadının karnı” gibi bir toprak kümesi yığılması, öldükten sonra da
tekrar “Toprak Ana”dan vücuda geleceğimizin fikri ortak “sembolizm” ile vücut bulur:
“...Ölü gönüldüğünde, Toprak Ana’nın karnındaymış gibi, ölünün üzerine hamile kadının
karnına benzeyen, “höyük” veya “kurgan” gibi bir toprak yığılır. Mezara hamile bir kadının
şekli verilir.”31
Orta Asya Türk, Tuva, Altay, Hakas, Televit ve Saka Türk Eli’nde ve Amerika Yerli
Kızılderili kabileleri arasında halkın hayatına nizâm veren ve “her şeyi bilen” erdemli
kişiler olarak saygı duyulan Şaman’lar, katiyen “büyü” yapmaz ve “nusha” yazmazlar.
Şamanların ortak özellikleri incelendiğinde, onları tamamen “ruhlar alemi” ile “ölümlü
dünya” arasında sehayat eden ve acı içinde kıvranın “bizlerden biri” olarak görürüz.
Macar ve Türk Şamanlarının ortak özelliklerine baktığımızda, bugün “İslâm”ı
tanımış ve “Müslüman” olarak yaşayan Türk topluluklarında bile hâlâ tarihî Türk
kültüründen kopmadan, “Şamanizm”in izlerini takip ettiğimiz görülür.
– Şamanlar, çeşitli hastalıkları iyileştirir ve onlara çare bulurlar.
– Şamanlar devamlı olarak süt isterler. Bir insanın boğazına kaçan yılanı geri
çıkarmak için bir tasa doldurulan temiz sütten istifade ederler (Bu duruma aynen Kars’ta
rastlamaktayız). Macar Şamanları bazen ev ev dolaşarak, kapıları döver ve süt isterler.
Sütün zehirlenmeye karşı panzehir olduğu Türk Toplumu tarafından bilinmektedir.
Kazakistan ve Kırgızistan’da zehirlenmelere karşı kısrak sütü ve Kımız kullanırlar.
Türkiye’de ise süt ve yoğuttan zehirlenmelere karşı panzehir olarak istifade olunur.
– Macaristan “Taltos” dedikleri Şaman, anadan doğduğunda “dişleri” ile doğar.
Şaman anadan doğduğunda dişleri vardır.
– Şaman yedi yaşına geldiğinde kaybolur. Şamanların yedi tane yardımcısı vardır.
– Şaman zamanı gelince dünya işlerinden uzaklaşır ve derin uykuya dalar, günlerce uyur.
– Şaman uzun bir zaman kaybolduktan sonra eve gelir ve içmek için süt ister. Eğer
içecek süt bulamazsa, etrafta kasırgalar doğurur.
– Şaman daha sonra kaybolur ve yeraltı alemine göç eder.
– Şaman, at yılkıları yetiştirilen bölgelerde at, geyik beslenen bölgelerde geyik ve
sığır beslenen bölgelerde ise “Boğa” kılığına girerak mücadele verir.
– Masallarımızda görünen “göklere uçma”, yeraltı ve karanlık dünyaya gidip–
gelme, tipik Şaman unsurlarıdır.32
Bir zamanlar Tsistsistas (Cheyenne)–Çayan Kızılderili devri öncesinde, Algonquians
Kızılderilileri ile aynı kültürü paylaşan Kuzey Sibirya ve Sakalar’ın Şamanları ile Cheyenne
(Çayan) Şamanlarının ortak özellikleri üzerinde yapılan araştırmada aşağıda belirtildiği gibi
paralellikler gösteren bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu mukayeseli karşılaştırmada, benzer
olan durumlar “var”, benzer olmayan durumlar “yok” şeklinde gösterilmiştir:
Sibirya Cheyenne
– Kâinatın birden fazla mertebesi vardır Var Var
– Her mertebenin kendine ait ruhları var Var Var
– Yerin derinliği ve merkezi vardır Var Var
– Yerin ruhları hayvanları korur Var Var
– Hayvanların ruhları yeraltında yaşar Var Var
– Hayat Ağacı Var Var
– Gökkubbe dünyanın üzerine atılmış örtüdür Var Yok
– Gökkubbe aynı zamanda bir kazandır Var Var
– Zühre Yıldızı Semanın kazığıdır Var Yok
– Gökyüzünün birçok bögesi vardır Var Var
– Gök Tanrı semanın en üstünde oturur Var Var
– Gök Tanrı kainatı yaratandır. Var Var
– Kâinatın yaratılışı Şamanist bir olaydır Var Var
– Kâinatın dört köşesinde dört bekçi vardır Yok Var
– Birinci Semadan sonra, ikinci Sema vardır Var Var
– Yerin merkezine Mukaddes Dağdan giriş vardır Var Var
– Dünyanın ruhuna bağışlanan seremoni Var Var
– Seremonide hayvan kılığına giren insanlar Var Var
– Merasimde meydanın ortasına dikilen direk Gök
Tanrının birliğini sembolize eder Var Var
– Baharda tabiatın canlanması ile ilgili merasim Var Var
– Dağda bulunan mukaddes merasim yeri Var Var
– Günahlardan arınmak için terleme otağı Yok Var
– Dünyanın bir kuş tarafından kurtarıldığına dair inanç Var Var
– Dünyayı sulardan kurtaran Mamut Var Yok
– Dev yılanlar Var Var
– Gök Tanrı’ya adak olarak sunulan kurbanlar Var Var
– Gök Tanrı’ya adak olarak sunulan beyaz hayvan Var Var
– Aracı ruhların koruduğu Kozmik düzen Var Var
– Dünyanın semaya açılan kapısı “Yıldızlar” Var Yok
– Ölmüş yakın akraba ve geçmişlerimiz, “Yıldız” Var Var
– Yeryüzündeki hareketleri yönlendiren “Yıldız” Var Var
– “Yedi” sayısına verilen değer Var Var
– “Dört” sayısına verilen değer Var Var
– Mevsim değişmesine sebep olan gökteki ruhlar Var Var
– Hayvanları koruyan gizli ruhlar Var Var
– Hayvanlara hürmet gerektir Var Var
– Hayvanların kendileri kurban olmaya hazırdır Var Var
– Yeryüzündeki erkek ruh Var Var
– Yeryüzündeki dişi ruh Var Var
– Değişik bölgelere bakan görevli ruhlar Var Yok
– Belirli yerlere bakmakla görevli ruhlar Var Yok
– Belirli koruyucu ruhlara yardım eden canlılar Var Var
– Ruhun yeniden başka birinde canlanması Var Var
– Birden fazla ruha sahip olmak Var Var
– Hayvan ve insanlar için özel ruhlar Var Var
– Ruhlar hiçbir zaman tamamen yok edilemez Var Var
– Ruhlar başka birine transfer edilebilir Var Var
– Atalardan miras yolu ile geçen ruhlar Var Var
– Ruhun bedenden ayrılmasıyla gelen ölüm Var Var
– Bunun hayvanlar ve insanlar için doğru olması Var Var
– Ölüm olayının bir kısmında ruh seyahat eder Var Var
– İnsan iskeletindeki kemikler tamamen yok oluncaya
kadar ruhun bir kısmı cesetle kalır Var Var
– İnsan ve hayvan vücutları ruhu geçici tutar Var Var
– Ölmüş bir canlının ruhunu herhangi bir fetiş veya
figürde toplamak Var Var
– Hayvan kemiklerine hürmet konusunda özel kural Var Var
– Hayvan cesetlerinin gömülmesi Var Var
– Hayvanların yeniden canlanmasına ruhlara bekçilik
etmekle görevli olanların mani olması Var Var
– İnsan ruhu yeniden canlanmayı reddedebilir Var Var
– Ruhlar, düşüncenin hızı ile hareket ederler Var Var
– Herşeyin kendisine has bir sesi vardır Var Var
– Ağaç ve bitkilerin de ruhları vardır Var Var
– İnsan gruplarının olduğu gibi hayvanların da
kendilerine ait bölgeleri vardır Var Var
– Hayvanlar hürmet edilmesi gereken varlıklardır Var Var
– Avlanmak, av hayvanları ve ruhlar aleminin bekçileri
tarafından düzenlenen dini merasimdir Var Var
– Hayvanlara işkence edenler, koruyucu ruhlar
tarafından cezalandırılır Var Var
– Bazı insanlar hayvan neslinden türemiştir Var Var
– Ayı, yeraltı dünyasıyla yakından ilgilidir Var Var
– Ayı ilâhi bir avcıdır Var Yok
– Uzaklaştırma merasimi Var Var
– Ayıyı uzaklaştırma merasimi Var Yok
– Kartal, yukarı semanın kutsal kuşudur Var Var
– Turna, yukarı semanın kutsal kuşudur Var Var
– Saksağan, yukarı semanın kutsal kuşudur Var Var
– Kuğu, yukarı semanın kutsal kuşudur Var Yok
– Hayvanlar öldükten sonra insan kılığına girer Var Var
– Kurt, hayvanlar aleminin en ustasıdır, ona özet
olarak hürmet etmek gerekir Var Var
– Özel nedenlerle ruhların beslenilmesi gereği Var Var
– Birisinin ruhunun dikkatli olarak ayrılması Yok Var
– Birisinin ruhunun Şaman tarafından ayrılması Var Var
– Her şahsın koruyucu bir perisi vardır Var Var
– Her Şamanın koruyucu meleği vardır Var Var
– Şaman atasından kalan koruyucu periye sahiptir Var Yok
– Şaman insanüstü gösteriler yapar Var Var
– Bir Şaman ruhlar tarafından seçilir Var Var
– Şaman, bir ruhu aradığı gibi, başka bir ruh
tarafından da aranabilir Var Var
– Ruhlar Şamanı seçeceği zaman, o yaşadığı
çevresinden ayrılır ve “halvete” çekilir Var Var
– Şaman görevini yaparken ruhlarla gezer Var Var
– Şamanın gücüne ulu ruhlar karar verir Var Var
– Ruh, düşüncelerini insanlara açıklamak için
Şamanın kullandığı kelimeleri ve dili kullanır Var Var
– Şamanı ilk önce kutsal ruhlar eğitir Var Var
– Şamanı, sonra tecrübeli Şaman eğitir Var Var
– Şamanın kullandığı eşya ve takıları parlaktı Var Var
– Şamanın eşyalarını başkaları kullanamaz Var Var
– Şaman öldükten sonra onun eşyaları gömülü Var Var
– Şaman maske kullanır Var Yok
– Şaman yüzünü boyar Yok Var
– Şaman beline kemer bağlar Var Var
– Şaman eldiven ve çizme giyer Var Yok
– Şaman başına süslü başlık giyer Var Yok
– Şamanın davulu vardır Var Var
– Şamanın elinde çıngırak vardır Var
– Şaman, Kartal, Saksağan, Turna teleği kullanır Var Var
– Gökyüzünde uçan Şamanlar vardır Var Var
– Şamanlar yıldızları okurlar Var Var
– Yeryüzünde görev yapan Şamanlar var Var Var
– Bazı Şamanların renkli kuşakları var Var Var
– Şamanların yardımcıları bazen maske takarlar Var Var
– Kutsal çark (Oxem) Var Var
– Hayvan figürleri Var Var
– Şamanın yapma bebekleri vardır Var Var
– Şaman kainatta her yeri temsil eder Var Var
– Şamanlar gizli bir dille konuşurl Var Var
– Şamanlar gizli bir grup oluşturarlar Yok Var
– Birbirine zıt Şamanlar vardır Var Var
– Şamanlar uzak mesafeden istediğini öldürürler Var Var
– Şamanlar bölgelerini perileriyle korurlar Var Var
– Şamanlar ölülerin ruhunu öbür dünyaya götürür Var Yok
– Şamanlar birini diriltmek için ruh getirir Var Yok
– Şamanlar kendileri de dahil ölümü kontrol eder Var Var
– Şamanlar dini merasimleri yönetir Var Var
– Şamanlar derde deva ararlar Yok Var
– Şamanların mukaddes direği vardır Var Var
– Dini merasimde mabedin ortasında ağaç vardır Var Var
– Ağaçta, yedi tane çentik bulunur Var Var
– Ağaç, Dünya ağacı olarak bilinir Var Var33
Amerika Yerli Kızılderili kabilelerinden Algonquians Kızılderilileri tarafından
yaşatılan Tsistsistas (Cheyenne), Çayan Kızılderili kültürünün asıl ana kolu 12 bin yıl
önce Arktik bölgesinde kök atmıştır. Şamanizm kültürünün Amerika’daki Kızılderili
kabilelerinden Algonquian kabilesine taşıyan gruplar, Sibirya’nın kuzeyinde yaşayan
insanların en yakın akrabalarıdır. Tsistsistas Kabilesinin her yıl yaptığı “Massaum”
merasimleri, bu Kızılderili kabilesine, Avrupa’dan gelerek Amerika’yı işgal edenlerden
değil, onların Kuzey Sibirya’da yaşayan akrabalarından hatıra kalmıştır. “...Kuzey
Sibirya ve Amerika’daki Kızılderili kabileleri arasında hala yaşayan bu kültür mirası,
iki kıtanın her iki yakasında asırlar boyu devam eden materyalist medeniyet yolunu
seçenlerin gayreti ile belirli bir müddet için kesintiye uğramıştır. Tsistsistas
Kızılderilileri’nin dünya ve kainatı tarif edişleri, diğer Kızılderili kabilelerinden Yuroks,
Evenks, Yukagir, Orichis’lerin külür anlayışı ile paralellik gösteren Kuzey Sibirya
Şaman kültürünün, ikibin nesil sonra bize kalan kısmıdır. Avrupa’dan gelenlerin
Amerika’yı istilası olmasaydı, bu kültür bu kadar derinden tahrip edilmezdi.”34
Dipnotlar
∗ Yard. Doç. Dr. Selçuk Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi. 1975 yılında “İngiliz ve Türk Çocuk Oyunları” adlı yüksek lisans, 1980 yılında “Kuzey Britanya (İskoçya,İrlanda) ve Kuzeydoğu Anadolu (KARS) Halk Edebiyatlarında Masallar” adlı doktora tezlerini hazırladı. Atatürk Kültür Kurumu Yayınları arasında “Kuzey Britanya ve Kuzeydoğu Anadolu(Kars)Halk Edebiyatlarında Masallar I-II” adlı eserleri 1999 yılında yayınlandı. Yazarın “Dar Geçit, Azerbaycan’ın Demokrasi Yolunda Çilesi” 1999; “Ataların İzi İle, Kızılderili-Türk Kültür İlişkileri”2004; “Taş Kınası, Kars Azeri Ağzıyla Şiirler”, 2004 tarihlerinde yayınlandı. Ayrıca değişik dergilerde yayınlanmış bilimsel ve akademik makaleleri bulunmaktadır. Halen Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Modern Diller Yüksek Okulu, Mütercim-Tercümanlık Bölümünde Öğretim Üyesi.
1 Betty Ballantıne–Ian Ballantine, The Native Americans, Wisconsin 1993, s.28.
2 Ibid, s.29.
3 İbid, s.32.
4 Frederica de Lugana, The History and Culture of Yakutat Tlingit, 3 Vols, Vol:I, Washington D.C. 1972, s.213.
5 Betty Ballantine–Ian Ballantine, op. cit., s.32. 6Ibid., s.32.
7 Ibid., s.32.
8 Ibid., s.39.
9 L.T. Jones, So Say the Indians, Texas 1970, s.9.
10 William Thalbitzer, “Cultic Games and Festivals in Greenland”, Cognres International des Americanistes 1924, Göteberg 1925, s.226–65.
11 Mircea Eliade, Shamanism, Archaic Fecniques of Ecstasy, Paris 1951, s.288.
12 Edward William Nelson, “The Eskimo About Bering Strait” 18th Report of Bureau of American Ethnology, Washington DC, Pt 1.1896–97, Published 1899, s.433.
13 Mircea Eliade, op.cit., s.292.
14 N.S. Grokhov–Yuryung Uolan, Yakutskaya Skazka, Izvestiva Vostochno Sibirskogo Otdelo,Ruskogo Geograficheskogo obshchtva, t.XV, 1984, s.45a.
15 Franz Boas, “The Central Eskimo” 6th Report of the Bureau of American Ethnology,Washington D.C. 1884–58, Published 1888, s.598.
16 Willardz Park. Shamanism in Western America, Chicago, 1938, s.9.
17 Albert B. Reagan, “Notes on the Indians of the Fort Apache Region” American Museum of natural History, Antropological Papers, XXXI Part: New York, 1930, s.391
18 Willard Z. Park, obt.cit., s.52–55.
19 Anna Leena Siikala–Mihaly Hoppal, Studies on Shamanism, Budapest, 1992, s.8.
20 Ibid, s.9.
21 Ibid, s.9.
22 Ibıd, s.10.
23 Ibid, s.10.
24 Jaime de Angulo, “La psycologie religieuse des Achumawi, IV Le chamanisme”, Antropos, XXIII, 1928, s.56768.
25 Franz Boas, “The shushwap”, Advancement of Science, Sixth Report on the North–Western Tribes of Canada 1980, Published 1891, s.95.
26 James Teit, “The Thompson Indians of British Colombia”, American Museum of Natural History, II. New York, 1900, s.363.
27 Philip Drucer, The Northern and Central Nootkan Tribes, 1951, s.144.
28 Manas Vol. II, Frunze, 1958, s.148.
29 Samuel Noah Kramer, The Sumerians, Chicago, 1963, s.1970.
30 E. Emsheimer, Schamenentrommel und Tromemelbaum Ethnos, 1946, s.166.
31 Ward Rutherford, Shamanism, London, 1986, s.24.
32 Anne Leana Siikala–Mihaly Hoppal, op.cit., s.159–160.
33 Karl II. Sehlesier, The Wolves of the Heaven, Oklahoma, 1987, s.46–49.
34 Ibid, s.189.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder