Türk kadınlarının İstanbul gibi medenî bir şehirde dahi kafes arkasından, çarşaf içinden, peçe altından sıyrılamadığı bir devirdeyiz. Bilgin ve aydın bazı kadınlarımız 2’nci Meşrûtiyetin ilanından sonra İstanbul’ da, Müdâfaa-i Hukûk-u Nisvân Cemiyeti (Kadınların Haklarını Savunma Derneği) kurmuşlar ve bir de “Kadınlar Dünyası” adında bir dergi yayımlamaya başlamışlardı.
Belkıs ŞEVKET
Fehti Bey ve Belkıs Şevket Hanım Osmanlı Deperdussin ile
Bu dernek üyeleri bir taraftan kadın-erkek eşitliği noktasında çaba gösterirken diğer taraftan da batı medeniyetinin kadınları gibi bir konumlarının olması için uğraş veriyorlardı. Havacılığın henüz başlangıç çağında bulunduğu bu dönemde batıda sportif amaçlı kadın pilotlar yetiştirilmekte, hatta uçuş yarışlarına bile katılmaktaydılar. Bu olayları izleyen Türk Kadınlar Derneği, kendilerini göklerde de tanıtma hevesine kapıldılar.
Dernek üyelerinden çocuk terbiyesi ve müzik öğretmeni genç bir kız olan bayanBelkıs ŞEVKET uçmak için atılımda bulundu. Bu yürekli bayanın uçuşunu sağlayabilmek için dernek bir toplantı yaparak dernek üyelerinden Mesadet Bedirhen’ ın kocası Süreyya Bey’ i Safraköy’ deki Tayyare Mektebi Müdürlüğüne gönderdi. Tayyare Mektebi Müdürü Veli Bey bu müracaatı hoş karşılamakla beraber kendisinde yetki görmediğinden, 1’inci Kolordu Komutanlığından alınacak yazılı bir izin ile istenen gün ve saatte arzularının yerine getirilebileceğini sözlü ve yazılı olarak bildirdi.
Bu karşılık üzerine dernek 1’inci Kolordu Komutanı Vekili Cemal Bey’e (Mersin’li Cemal Paşa) başvurmuşlar ve gerekli izni yazılı olarak almışlardır. Bunun üzerine 30 Kasım 1913 Pazar günü, hava uygun olmadığı takdirde ertesi gün uçurulmasına karar verilmiştir. Uçuş gününe kadar geçen süre içinde Bayan Belkıs ŞEVKET’ in duygularının bir kısmını kendi ağzından aktaralım:
“……..sabırsızlıkla pazar gününü bekliyor ve daima odamdaki barometreye bakıyordum. Of… barometre düşüyordu. Evet, birkaç saat sonra şiddetli lodosla yağmur yağıyordu. Artık hüznümü sormayınız… Pazar günü aralıklı olarak yağmur yağdı. Fakat barometre yükseliyordu. Gece rüzgâr durdu. Yağmur dindi. Şimşek çakan bulutlar sıyrıldı. Yıldızların ve gezegenlerin parlak ışıkları gökyüzünü süslüyordu. Ertesi gün için havanın açacağından umutluydum. Geceleyin sık sık yataktan kalkıp penceremden dışarıya baktım dersem, sakın gülmeyiniz. Sabah ezanı okunurken kalktım. Biraz sonra tatlı ve ılık bir sonbahar gününü müjdeleyen güneşin ışınları odanın pencerelerini yaldızlıyordu. Oh… ne kadar güzel bir gün, tam anlamıyla bir uçuş havası…”
Fethi Bey Belkıs Hanımı Uçaktan İndirirken
Belkıs ŞEVKET Hanım, 1 Aralık 1913 Pazartesi günü saat 11.00’ de dernek başkanı ve üyelerle birlikte otomobille Yeşilköy’e hareket etti. Saat 13.00’ te Safraköy Meydanı’nda okul müdürü ve subayları tarafından karşılanarak ağırlandı. Yerli ve yabancı basın mensupları ile halktan da bir hayli izleyici bu şenliğe katılmaktaydı. Bu uçuş ile dernek yalnızca Türk kadınının propagandasını yapmakla yetinmeyip aynı zamanda orduya bir uçak hediye edebilmek için para yardımı sağlayabilme amacını da düşünmüştür. Bu amaçla bir sepet dolusu kart bastırılmıştı. Kartlarda şu cümleler vardı;
“Osmanlı Müdâfaa-i Hukûk-u Nisvân Cemiyeti azasından ve Kadınlar Dünyası muhabirlerinden Osmanlı ve İslam kadınlığı namına havada tayrân ederken (uçarken) “Kadınlar Dünyası” ismi ile muhterem ordumuza bir tayyare ihdâsını (hediye edilmesini) bilâ tefrîk-i cins ve mezhep (Irk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin) Osmanlı kadınlığından bekler.”
Bayan Belkıs ŞEVKET, beraberce geldiği babasının elini öptükten sonra sepetle birlikte tayyareye bindi. Birkaç kelimelik kısa bir nutuk çektikten sonra “Osmanlı” adını taşıyan tayyarenin motoru çalıştı. Üsteğmen Fethi Bey’in idare ettiği bu tayyare, saat 15.14’ te yerden kesilerek 200. metre irtifadan İstanbul-Şişli-Hürriyet Abidesi-Üsküdar-Kadıköy güzergâhını takip etti ve her bölgedeki kalabalık üzerine sepetteki yardım isteği kartları atıldı. Ne yazık ki bu gayret arzu edilen meyveyi verememiş, üç hafta sürebilen bağış kampanyasında ancak 2622 Kuruş toplanabilmişti. Halbuki o tarihlerde bir tayyarenin fiyatı 1000 Lira civarındaydı. Bayan Belkıs ŞEVKET’in bu uçuşu Avrupa basınında da takdir ile karşılanmıştır. Safraköy’de bu uçuşu izleyen “Berlınertageblatt” gazetesi muhabirinin izlenimleri aynı adlı gazetede, “üzerinde dikkatle durulması gereken cesurca bir jest ifadeleriyle” haber yapılmıştır.
Türk kadınları, fırsat verildiği takdirde her türlü işi hakkıyla yerine getirebileceklerini ispat etmiş ve Belkıs ŞEVKET Hanım bu cesur girişimiyle gelecek nesil Türk Kadınlarına en büyük mesajı vermiştir.
* * *
Ve İlk kadın Pilotlarımız
“lk Türk kadın pilotumuz ve ilk yalnız uçan, Vecihi Hürkuş’un deyimiyle “Bedriye Bacı” yani Bedriye Tahir Gökmen’dir.”
Bedriye Tahir Gökmen
1930 yılında Vecihi Hürkuş mektep, yani uçuş okulu ve kendi uçağını imal edecek atölyeyi kurar. Daha sonra gazete ilanları vb. yazışmalarla okulunun 12 öğrencisi olur. Bu öğrencilerden ikisi hanımdır; kızı Eribe ve Bedriye Bacı…
Uçaklar, Hürkuş’un kendi yapımı V–14, V–15 tipi olup, okulun ücreti ise planör eğitimi için 150 TL, uçuş eğitimi için 850 TL. dir. Uçuşlar Ziverbey’deki bir düzlükte (!?) yapılır. Okul faaliyete 1932 yılında geçer. Yaklaşık 65 saat öğretmenle uçtuktan sonra, Bedriye Bacı ilk yalnız uçuşunu 1933 yılında yapar.
Vecihi Hürkuş’un anılarından, seyrüsefer uçuşlarında İstanbul-Yalova, İstanbul-Bursa, İstanbul-Tekirdağ, İstanbul-Eskişehir rotalarını uçmuş olduklarını öğreniyoruz.
Hatta 29 Temmuz 1933 tarihli Cumhuriyet gazetesine Bedriye Bacı, uçuşlarıyla ilgili bir röportaj da vermiştir. Soyadı kanunu çıkınca, Gökmen soyadını almıştır. Maalesef lisans kontrolü için, uçak yokluğundan (zira o sıra okulun tek faal uçağı kaza geçirmiştir ve tamiri devam etmektedir.) lisans heyeti 2–3 gün daha fazla İstanbul’da beklemeyip, Ankara’ya hemen dönmesi yüzünden kontrol uçuşu uçamamış, bu yüzden de uçucu lisansını alamamıştır.
Türkkuşu ve Hava Kuvvetleri’nin ilk kadın pilotu Sabiha Gökçen’in havacılık öyküsü 1925 yılında Atatürk’le Bursa’da tanışmasıyla başlar.
1913 doğumlu Gökçen, anne, ağabey ve iki ablasıyla Kurtuluş Savaşı esnasında babasını kaybeder. Annelerini kaybettikten sonra, 12 yaşında Atatürk’le tanışıp, onun himayesinde öğrenimine Ankara’da, Atatürk’ün diğer manevi kızlarıyla (Zehra ve Rukiye) birlikte Çankaya İilkokulu’nda devam eder. Ardından İstanbul Amerikan Kız Koleji’nde yatılı okurken hastalanır.
Üsküdar Amerikan Kız Koleji’ne devam eder. Ancak hastalığı devam edince Viyana’da bir süre tedavi görür. 1930’da yurda döner. 1934’te soyadı kanunu ile Atatürk “Gökçen” soyadını verir. 1935’e kadar köşkte oturur, Fransızca öğrenir. Ayrıca 3 Mayıs 1935 tarihinde Ankara’da Türkkuşu’nun Ergazi Sivil Havacılık Okulu açılır.
Açılış törenine Atatürk’le birlikte katılır. Özellikle paraşüt atlayışlarından etkilenir ve Türkkuşu’nun ilk kız öğrencisi olur, önceleri paraşüt eğitimine başlarsa da, daha sonra planör uçuşlarına devam eder.
Sabiha Gökçen
Mezuniyetini takiben Sivastopol ileri uçuş teknikleri ve uçuş öğretmeni eğitimine katılır. Ancak Moskova’da devam eden eğitimini yarım bırakarak Türkiye’ye döner.
1936 sonunda Eskişehir Hava Okulu’na katılarak askeri havacılık eğitimine başlar. İlk hanım havacı pilot olarak 30 Ağustos 1937’de mezun olur.
Uçuş eğitimi esnasında Trakya manevraları ve Dersim harekâtına katılır. Aynı yıl inişte takla atarak, ilk kazasını geçirir.
1938 yılında Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya ve Romanya’nın başkentlerini kapsayan Balkanlar uçuş turu yapar. Dönüşte Türkkuşu’nun başöğretmenliğine atanır.
Bir Pazar günü Florya köşkünün üzerinde yaptığı kaçamak akrobasi uçuşu yüzünden ceza almaktan kıl payı kurtulur. Daha sonra bir Ankara-Eskişehir uçuşunda havada kaybolur. (uçağında pusula yoktur ve uçak maksimum iki saat havada kalabilmektedir!) Aslında kendine çok güvendiğinden, yanına harita da almadığını sonradan anılarında bahseder.
Konya yakınlarına mecburi iniş yapar. Kendi ifadesine göre, “Aşırı güvenin tehlikesine karşı, çok iyi bir ders almıştır!”. 1941 yılında, meslektaşı Ali Kemal Esiner’le evlenir.
Ardından 1944’te eşini tifüs hastalığından kaybeder. 1950’de Kore savaşına katılmak isterse de, BM kurallarına göre kadınlar fiili askeri hizmetlerde kullanılamadığı için, savaşa gidemez. Daha sonra ABD’ye davet edilir. O dönemde dünyanın ilk kadın askeri pilotlarından biri olarak epey ilgi görür. 1955’te Türkkuşu başöğretmenliğinden ayrılır.
1963 yılında emekli olur. Aktif uçuculuk hayatı boyunca 22 farklı uçak tipinde uçmuştur. Son uçuşunu 1996 yılında bir Fransız pilotla birlikte Falcon2000 uçağıyla yapar.
Aynı yıl Amerika’da Maxwell Hava Üssünde “Dünya tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri” ödülünü (bu ödüle layık görülen tek bayan havacıdır) aldı. 22 Mart 2001 tarihinde 88 yaşındayken hayata veda etti.
İlk kadın paraşütçü Yıldız Uçman Hanım, İzmir Cumaovası’nda yetiştikten sonra Ankara Ergazi’deki Türkkuşu’nun sivil havacılık okuluna başvurur. Oradaki Rus havacılık öğretmenlerinin paraşütçülük önerisini benimseyerek atlayışlara başlar. Daha sonra, sırasıyla Eskişehir İnönü paraşüt kampı, akabinde Etimesgut planör kampına katılır. Vecihi Hürkuş’un anılarından, Yıldız Uçman’ın mesleki performansının çok etkileyici olduğunu ve kendisinden çok umutlandığını öğreniyoruz.
İlk kadın paraşütçümüz Yıldız Uçman
İlk paraşüt kazasında ölen hanım havacı; aslında Vecihi Hürkuş’un kızkardeşinin kızı Eribe Hürkuş’tur. Ancak Vecihi Bey, Eribe Hanımı her zaman kendi kızı olarak belirtmiştir. Eribe Hanım önce Bedriye Gökmen’le birlikte, Vecihi Hürkuş’un İstanbul’daki uçuş okulunda uçuşlara başlar ve pilot olur. Sonra Vecihi Bey’le Ankara’daki Türkkuşu çalışmalarına katılır. 29 Ekim 1936 yılı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında paraşütle atlar. Paraşütü tam açılmayıp, mum olduğu için yere çakılır, hastaneye kaldırılır. Ameliyata alınır ama 9 saat sonra vefat eder. Vecihi Hürkuş’un havacılık anıları bu elim kazayla son bulur. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, maalesef Eribe Hanım ilk atlayışını 24 Ekim’de, yani kazadan 5 gün önce yapar. Kaza gününe kadar toplam kaç atlayış yaptığını bilemiyoruz.
Planörle ilk uçan hanım olan Naciye Toros ise, 1936 yılında Ankara Türkkuşu’nun kamplarına katılır. Burada Sabiha Gökçen de dahil, uçuş ve yer dersi eğitimlerini 8 kız öğrenciyle hep birlikte alır. Daha sonra Türkkuşu’nda planör uçuş öğretmeni olarak, 1944 yılına kadar aktif olarak uçuş hayatını sürdürür.
Mesleğini bırakarak (muallim-ilkokul öğretmeni) uçuculuğa başlayan ilk hanım Makbule Emil’i, yine Vecihi Hürkuş’un anılarından öğreniyoruz. Vecihi Bey, Türkkuşu şubelerini yurt geneline yayma projesi içinde İzmir Kültürpark (bugünkü İzmir fuarı) ve Halkapınar’da yaklaşık 60 kişiye havacılık ve uçuş eğitimi verir. 11’er kişilik gruplar oluşturur. 10 erkek ve bir bayan aday uçucu adaydan bir grup oluşturur. Bu düzenlemede hanımlar grup içinde hemşirelik görevini de üstlenmektedirler. 60 aday içinden 24 kişi başarılı görülerek ileri eğitim için, İnönü kampına katılırken Makbule Emil Hanım da bu grupta yer alır.
Hem pilot, hem paraşütçü ve ilk hosteslerden biri olan Muzaffer Sel Hanımın havacılık öyküsü 1937 yılında İzmir’de başlar. İzmir Halkapınar Türkkuşu havacılık kampına katıldığında, tıpkı Makbule Emil Hanım gibi o da ilkokul öğretmenidir. İzmir kampını başarıyla bitirdikten sonra, Türkkuşu’nun İnönü kampındaki uçuş kurslarına katılır. 1939 yılında kendisi gibi pilot olan eşiyle evlenir. Uçuculuğunun yanında, paraşüt atlayışlarına da devam eder. 1953 yılında eşini uçak kazasında kaybedince Devlet Hava Yolları’nda “başhosteslik” görevine atanır. 1957 yılına kadar bu görevini sürdürür.
İlk hostesimiz Adile Tuğrul’u Devlet Hava Yolları’na “havacı kadın kamarot” olarak alınmasıyla tanıyoruz. Devlet Hava Yolları tüm dünyada uygulanan, uçak kabininde bayan görevli çalıştırma eğilimine uyar ve 3 adet bayan hostesle hizmete başlar. Sözlü kaynaklara göre, ilk hostesler hemşirelik eğitimi de almışlardı. (Ancak bu konuda yazılı bir kaynağa ulaşamadım.) Daha sonraları bu hanımlar havada telsizci görevini de üstlenirler. Uçaklar eski, telsiz menzilleri (hava-yer) ise yetersizdir. VHF telsiz hemen hemen hiç yoktur. Genellikle UHF telsizler kullanılmakta olup, bugünkü gibi gelişmiş değildir. Çoğu zaman Morse alfabesiyle, telsiz üzerinden haberleşilir. D.H.Y. İstanbul-Atina seferlerine başlayınca 5 hanım kamarot-hostes daha istihdam edilir.
Uçak kazasında kaybettiğimiz ilk hostes Güler Karaduman’dır. 3 Nisan 1954 tarihinde D.H.Y.’nın DC-3 ARK isimli uçağıyla ADA-ESB-İST seferi için Adana’dan kalkıştan kısa bir süre sonra -bazı şahitlerin ifadesine göre- havada infilak ederek, Adana’nın 42 km. yakınlarına düşmüşlerdir. 21 yolcu ve 5 mürettebattan maalesef kurtulan olmamıştır.
En çok sakatlanan (22 kırık) ancak yine de görevine devam eden bayan havacımız Edibe Subaşı ise 1937’de Adana’daki Türkkuşu Planör Kursu’nu başarıyla bitirdikten sonra, İnönü’de paraşüt ve planör kursuna devam eder. 1938’de Etimesğut Türkkuşu kampında öğretmen adayı olarak eğitime başlar. Daha sonra evlenir. D.H.Y.’da kaptan pilot olan eşini bir uçak kazasında kaybettikten 20 gün sonra, tekrar uçuş ve paraşüt atlayışlarına başlar. 1954 yılında Atina’da bir gösteriye paraşütçü olarak katılır. İstanbul’dan göç eden Rum’lar, Edibe hanımın Türk olduğuna bir türlü inanamazlar. Onlara göre bu kadar başarılı bir kadın, Türk olamaz! Daha sonra çok ciddi bir uçak kazası geçirir. Sigorta ve emeklilik mevzuatı yüzünden, ancak minare tamircisi şeklinde emekli olabilir! Bürokrasi her zaman bürokrasidir.
İlk bayan askeri jet pilotları Şenay Günay ve Leman Altınçekiç’tir. 1955 yılında İzmir Hava Harp Okulu’na girerek 1957 yılında asteğmen olarak mezun olurlar. 1958 yılında jet eğitimini bitirirler. Daha sonraki yıllarda Gülbin Gülhan, Asimet Karahasan, Tuna Avar, F. Zuhal Karaoğlan da askeri jet pilotu olmuşlardır. Aslında Leman Altınçekiç’in liseyi bitirince, İnönü tesislerinde planör eğitimi ve Türkkuşu motorlu uçuş okulunda öğretmen adayı eğitimine başladığını da öğreniyoruz. Leman Altınçekiç’in 9 yıl F–84 ve T–33 uçaklarında uçtuğunu ve her iki bayan jet pilotumuzun NATO bünyesinde ilk kadın jet pilotları olduğunu belirtmeliyiz. Leman Altınçekiç’i 2001 yılında kaybettik.
En son uçak kazasında kaybettiğimiz bayan jet pilotumuz teğmen Ayfer Gök, 25 yaşında iken, F5-A uçağının eğitim uçuşunda arızalanması sonucu, Konya’daki Yunt dağının eteklerine çakılır. 1998 yılında Hava Harp Okulu’ndan mezun olan Ayfer teğmeni 9 Şubat 2001’de kaybettik.
Şehit Pilotumuz Ayfer Gök
Ticari hava yollarında pilot olarak ilk uçan bayan ise Alev Kılıçkeser Hottin’dir. 1993 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek okulundan mezun olan Bayan Hottin, B–727, B–757, B–737 tipi uçaklarında uçtu. 1996’da Uluslararası Kadın Pilotlar Konferansı’na Türkiye temsilcisi olarak katıldı. Halen aktif uçucudur.
İlk bayan havayolu kaptanımız Dilek Karabağlı 1990 yılında Türk Hava Kurumu’nda pilotluk eğitimi aldı. Mezuniyetini takiben bir buçuk yıl T.H.K. bünyesinde pilotluk yaptı. Daha sonra İstanbul Havayolları’nda önce uçuş mühendisi (F.E.O.) akabinde ikinci pilot olarak B–727, B–737, B–757 uçaklarında uçtu. 30 Mayıs 2003 tarihinde kaptan pilot oldu. Halen aktif uçucudur.
Geçen yaz sonu sayın Emel Karakaş’ın kaptanlığındaki bir uçuşta yolcu olarak uçma şansına eriştim: doğrusu hem çok mutlandım, hem de koltuklarım kabardı. 1989 yılında Londra’da British Airways’in bayan kokpit üyeleriyle tanıştığımda ülkemiz adına çok imrenmiştim. Zaman içerisinde bayan meslektaşlarımızla aynı kokpitte bilgi ve deneyimleri paylaşmanın, erkek meslektaşlarıma çok şeyler kazandırdığına eminim.
Alıntı; Türk havacılık Tarihinde kadınlar, Yazar, Ayşe Hakyemezoğlu,
Başvurulan Kaynaklar:
Bulutlarla Yarışan Kadın (Halit Kıvanç, Y.K.Y. 1987)
Atatürk’le Bir Ömür-Sabiha Gökçen (Oktay Verel, Altın Kitaplar)
Sabiha Gökçen-Göklerin Efsanevi Kızı (Ali Akyüz, Promo Yayınları)
Sabiha Gökçen (Güven Uluköse, Kastaş Yayınevi, 2007)
Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız (Perihan Ergun Turgut, Tekin Yayınları)
Havalarda İlk Türk Kadınları (Fikret Arıt, İstanbul, 1967)
Bir Tayyarecinin Anıları (Vecihi Hürkuş, Y.K.Y. 2000)
İstanbul-Paris (Salâh Birsel, Nisan Yayınları 1992)
Vatan, Millet, Kadınlar (Ayşegül Altınay, İetişim yayınları, 2001)
Uçan Türk Dergileri (T.H.K.)
Cumhuriyet Gazetesi
Türk Havacılık Kronolojisi (Stuart Kline, 2002)
45 Yıllık Öykü Çelebi Hava Servisi (Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı 2004)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder