29 Ekim 2012 Pazartesi

Hazarların Menşei - Ahmet Tasagil


HAZARLAR
Hazarların Menşei


Doğu Avrupa’da ilk defa muntazam devlet kuran Türk topluluğu Hazarlar’dır.
Sabarlar’ın yaşadığı sahad, Sabar ismi yerine birden bire ortaya Hazar adının çıkması
Sabarlar ile Hazarlar arasında bağlantı olduğunu göstermektedir1. Aslında Belencer ve
Semender adlı iki Sabar kabilesinin, Hazarlarda da ortaya çıkması, Hazar kelimesinin aynı
Sabar kelimesi gibi, anlam taşıması2, Hazarlar’ında Sabarların içinde bir kabile olduğunu
ve Sabarların yıkılışından sonra büsbütün Sabar topluluğuna bu adın verildiğini
göstermektedir. Bu görüşü destekleyen delillerden birisi de 10. yy. tarihçilerinden El-
Mesudi’nin “İranlılar’ın Hazar dediği topluluk Türkler tarafından Sabar diye anılır”
şeklindeki kaydıdır.

Hazarlarda tıpkı kendilerinden önceki Sabarlar gibi kaynaklarda farklı şekillerde
zikredilmişlerdir3.

Hazar Hakanlığı topraklarında türlü Türk grupları vardı. Bu nedenle çeşitli Türk
lehçeleri konuşulmakta idi4.

Hazarların Coğrafi durumu çok önemli bir mevkiide bulunduğu için Hazarların
siyasi tarihine başlamadan önce bölgeye bakmamız gerekir. Hazar ülkesi önceleri Terek
nehri boylarında iken sonra ağırlık merkezi Aşağı İtil boyuna kaydı. Burası İtil, Yayık,
Don ve Kuban gibi dört büyük nehrin havzasını teşkil ediyor aynı zamanda devrin en
önemli ticaret yolları üzerinde bulunuyordu. Bu yollardan en önemlisi İtil (Volga) nehrinin
kendisi idi; İslam dünyası (Suriye, Irak, İran ve Türkistan) ile Çin ve İskandinavya

arasındaki ticaret faaliyeti buradan geçiyordu. Aynı şekilde Harezm’den Aşağı İtil boyuna
ve oradan da Karadeniz sahillerine giden Kervan yolu da gidiyordu.

Hazar Devleti’nin Kuruluşu

Hazar ismi ilk defa 558’de Sasani-Sabar savaşlarında geçmekte, 576 yılında Gök-
Türk hakimiyeti Karadeniz’in kıyılarına ulaşınca bu sefer Çin kaynaklarında T’ang-Shu’da
T’u-küe Ho-sa ve K’o-sa diye geçer. 586 yılındaki Bizans kaynağında ise artık iyice
tanınırken aynı zamanda Türk adı ile de anılıyorlardı5. Bu sıralarda Hazarlar Batı Gök-
Türk Hakanlığı’nın batıda en uç noktasını meydana getiriyorlar ve yine Batı Gök-
Türkler’in arzusu ile Sasaniler’e karşı Bizans’a yardım ediyorlardı. İslam ve Ermeni
kaynaklarına göre Hazarların Gök-Türkler’e bağlılığı 7. yy’ın ikinci yarısına kadar
sürmüştür.

Bu devirde Hazarlar’ın Derbend’i geçerek, Gürcistan ve Azerbaycan’a akınlar
yaptıklarını ve Tiflis’i kuşattıklarını görmekteyiz. 626 yılında Avarlar’la Sasaniler
İstanbul’u kuşatınca, Bizans imparatoru Heraklios Tiflis’e gelip Hazar Başbuğu “Yabgu”6
ile görüşerek ondan sağladığı 40 bin kişilik ordu ile Bizans içlerine yürüdü. Daha sonra
yine Hazarlar’dan Çorpan Tarhan Sasanilere karaşı başarılar kazanıp Anadolu’yu
Sasanilerden kurtarmıştır. Bu sırada Yabgu Tiflis’e girip, bazı Ermeni kütlelerini
hakimiyetine aldı (629). Hazar Hakanlığının gerçek kuruluşu 630 yılındadır. Bu tarihte
doğuda Gök-Türk devleti fetret devrine girince Hazarlar müstakil bir devlet olarak tarih
sahnesine çıktılar. Hazar devleti kurulur kurulmaz, o zamanın iki büyük devleti Sasani-
Bizans savaşlarında rol oynamaya başladı. Hazarlar Bizans’la dostluk kurup, Sasaniler’e
saldırdılar. Türk-Bizans ortak hareketi neticesinde Sasani imparatorluğu zayıfladı.
Arkasındanda İslam kuvvetleri tarafından çökertilip tarih sahnesinden çekildi (634-637)7.


İslam kuvvetlerinin hareketi Kafkaslar’a Ermeniyye bölgesine doğru gelişmeye
başlayınca Türk-Bizans dostluğu daha da arttı. Siyasi menfaatlerin ortak olması hükümdar
aileleri arasında evlenmeler yolu ile akrabalık tesis edilmesine yol açtı. İmparator
Justinianus I (685-695) ve Konstantinos (741-775) Hazar prensesleri ile evlendiler.
Konstantinos’un Hazar prensesi Çiçek’ten doğma oğlu imparator Leon IV (775-780)
tarihte Hazar Leon olarak tanınmıştı. Bizans imparatorları çoğu zaman kendi iç ve dış
meselelerinde Hazarlar’ın yardımını sağlamaya çalıştılar8.

VIII-IX yüzyıllarda Hazar Hakanlığı genişleyerek, Doğu Avrupa’nın en önemli
devleti oldu. Bu sırada Kama ve İtil boyundaki birçok kavim; İtil Bulgarları ve türlü Fin
kavimleri, Burtaslar Hazar kağanına tabi idi. Ayrıca Desna ve Orta Dnyeper boyundaki
türlü Slav kavimleri Hazar hakimiyetini kabul ettiler. Bu Slav boyları şunlardı; Radimiç,
Vyatiç, Severyan, ve Polyan. Ayrıca Kuzey Kafkasya’nın dağlı kavimleri ve Kuban
boyundaki Macarlar’da Hazar hakimiyetini tanıdılar. Hazar hakanlığının sınırları Yayık,
Cim nehirlerinden başlayarak, batıda Dnepr (özü) nehrine kadar geniş bir sahayı
kaplıyordu. Bu sıralarda Karadeniz’in kuzeyindeki Büyük Bulgarya devleti Hazarlar2ın
hücumları neticesinde yıkılmış, buradaki bütün geniş ovalar Hazarlar’ın eline geçmiştir.

Arap-Hazar Münasebeti

Hazarlar’ın tarihinde Araplarla olan mücadele geniş ve önemli bir yer tutar. Bu
mücadele yüzyıl kadar sürdü. Neticede Arap ilerleyişi Kafkaslar’da durduruldu. Araplar
(Avrupa’da Puvatya savaşından sonra) doğuda da Kafkaslarda durduruluyorlardı9. Hazar
ülkesine ilk büyük Arap taarruzu Halife Osman zamanında yapıldı. 651-652 de Selman b.
Rebia kumandasındaki Arap kuvvetleri Derbend’i aşarak Hazar Başkenti Belencer’e kadar
sokuldu, fakat Hazarlar bunları püskürtüp, Ermeniyye bölgesine girdiler.


Bu bölgedeki Arap harekatı Halife I. Velid’in kardeşi Mesleme b. Abd’ülmelik
kumandasında yarım asır devam etti10. 714 yılında Mesleme ordusuyla Derbend’i ele
geçirdi. Fakat onun İstanbul’u kuşatmak için bu bölgeden ayrılmasıyla (717) Hazarlar
tekrar hücuma geçtiler ve Arap kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı. Hazar harekatı
ilerleyerek Azerbaycan’ın büyük bir kısmına yayıldı. 722 yılında Arapların Ermeniyye
valisi El-Cerrah’ül-Hikemi Hazar topraklarında büyük başarılar kazandı ise de 730 yılında
Hazarlar’ın hücumu neticesinde burada tutunamayarak Azerbaycan’dan çekilmek zorunda
kaldı. Araplar’ın Hazarlar’a karşı en büyük zaferini 737 yılında Azerbaycan valisi Mervan
b. Muhammed sağlamıştır. Arap hücumları karşısında zor duruma düşen Hazar Hakanı
barış istemek zorunda kalmıştı.

Hatta Müslümanlığı kabul ettiğini dahi bildirmiştir. Fakat kuvvetleri geri çekilince
o da eski dinine, herhalde Yahudiliğe dönmüştür. Bu arada Halifelik Emeviler’den
Abbasiler’e geçince mücadelesi yavaşladı11. 758 yılında Daryal’da kurulmuş olan
Ermeniyye vilayetinin valisi Yezid bin Useyd Hazar kağanı ile anlaşabilmek için halifenin
arzusu gereğince bir Hazar prensesi ile evlendi. Fakat bu prensesin doğum esnasında
ölmesi üzerine, Hazar Hakanı bunun kasıtlı olduğunu düşünerek As-Tarhan
kumandasındaki orduyu İslam topraklarına gönderdi12. 764 yılında Hazarlar Tiflis’i ele
geçirdiler. 799 yılında ise Hazarlar hakanlarının kumandasında Ermenistan’a girdiler.
Halife Harun Reşid’in kumandanı Yezid, bu Hazar hücumunu durdurmaya muvaffak
oldu13.

İslam İmparatorluğu’nun en kuvvetli devrinde Hazarlar’ın Araplar’a karşı
gösterdiği mukavemet, bu Türk devletinin gerçekten güçlü bir oluşumda olduğunu gösterir.
Zira, İslam kaynaklarından anlaşıldığına göre söz konusu bu devlet Çin ve Bizans ile aynı
ayarda ve Doğu Avrupa’nın en büyük siyasi kuruluşu teşekkülü idi14.


Hazar-Rus münasebeti:

VIII. asrın sonlarından itibaren ve IX. asırda Hazarlar’ın Kuzey ve batı
hudutlarındaki komşularıyla münasebetlerinin arttığı görüyoruz. Hazarlar’ın sağladığı barış
ve huzur sayesinde İskandinavya-Bizans ticaret yolu gelişti. Bu arada İskandinavyalı bir
kavim olan Varegler, bu yolu takip ederek Kiyef bölgesine geldiler. Burada Hazarlar’a
bağlı olarak ticaret yapmaya başlayan ve zenginleşen Varegler 862 yılında Rurik adlı
knezin idaresinde Kiyef Rus knezliğini kurdular. Bu knezliğin gelişmesinde Hazar tesiri
çok fazladır. Bundan dolayı Kiyef kelimesi ancak Türkçe ile açıklanabilmektedir., yine
kurulan Rus birliğinde başkanın ünvanı “Chacanus” (hakan) idi ve 988 de Hristiyanlığı
kabul eden Vladimir ile sonradan knez olan Yaroslav hala bu ünvanı kullanıyorlardı.

Hazar-Macar münasebeti:

Hazarlar’a tabi olan kavimlerden birisi de Macarlardı. Macarlar aslında Fin-Ogur
menşeilidir. Ural dağlarının ormanlık yamaçlarındaki eski yurtlarını terk ederek bozkır
bölgesine geldiler ve Ogur Türkleri ile uzun süre beraber yaşadılar. Aslında kendi
bölgelerinden Sabarların baskısı ile göç ederken bir kısım Macar’da eski yerlerinde kaldı15.
Önceleri Kuban havzasında olan Macarlar daha sonra Don nehri boylarına gittiler. Don
nehri boylarında iken Hazarlar’a bağlandılar ve onlar tarafından teşkilatlandırıldılar. Macar
Arpad hanedanı bu sırada ortaya çıktı. Fakat doğudan Peçenekler’in belirmesi ile
Macarlar’ın rahatı bozuldu. Peçenek saldırıları karşısında tutunamayan Macarlar yurtlarını
terk ederek Orta Avrupa’ya doğru göç ettiler16. Daha sonra Karadeniz’in kuzeyine gelen
Macarlar, burada Kündü ile Üge tarafından idare edildikleri sırada her bir oymağın başına
Hazar Hakanlığının tayin ettiği birer “Ür” bulunan 7 kabileden müteşekkildiler. Burada
Türkler’le büsbütün karıştıklarını kabile adları göstermektedir17. Ker-büyük iri, Keszikesik
başka diğer iki oymak ise Fin-Ugor;nyer ve magyar, bunlardan Orta Asya menşeili
ve Türk olan Kürt kabilesinin bir bölümünün Gök-Türkler çağında gelerek Macarlar’a
karıştığı görülmektedir18.

Hazarların yıkılışı:

X. yüzyıl ortalarına kadar, Hazar Hakanlığı Doğu Avrupa’nın en kuvvetli devleti
olma özelliğini sürdürdü. Fakat iç düzenin bozulması ve dış tehlikelerin artması devletin
gücünü yavaş yavaş azaltmıştır. Hazar Hakanlığı bir çok yönde Gök-Türk Devleti’nin
teşkilatına ve o meyanda askeri teşkilata da sahip olduğu halde, zamanla bu askeri teşkilat
gevşedi. Yani asker millet olmaktan çıktılar. Hazar ordusunda 10-12 bin kadar Harizm’li
ücretli asker bulunuyordu. Devlet ekonomik yönden zayıflayınca ücretleri veremez duruma
geldi. Bu sebepten çıkan huzursuzluklar devleti askeri ve idari yönden sarstı. Ayrıca
doğudan gelen Peçeneklerin hücumları Harezm-İtil ticaret yolunun huzurunu bozmuştu.
Yine ülkenin Karadeniz sahillerindeki Tamatarhan gibi ticaret merkezleri Slavlar’ın
hücumuna maruz kaldı. Ruslar Kuban bölgesine kadar ilerlediler ve yağma yaptılar19.
Hazar ülkesinde vaziyet böyle iken, Aşağı Sirderya çevresindeki Türk kavimleri arasındaki
kaynaşma neticesinde Hazar Hakanlığı iyice sarsıldı20.

Nihayet, Hazar Hakanlığı daha yüzyıl kadar ayakta kalabildi. 865’te Rus Prensi
Svyatoslav Don boyu ve Kuban bölgesini, Tamatarhan şehrini işgal etti. Arkasından da
Kuman-Kıpçaklar, Hazarlar’ın Harezm ve Türkistan ile bağlantılarını kesti ve ticaret
faaliyetlerini tamamen durdu. Neticede Kuman-Kıpçak baskısı altında Hazarlar XI. Yüzyıl
içinde kaybolup, gittiler. Bugün Avrupa’da Yahudi dinine mensup olan Karaim Türkleri ve
Kafkaslar’da yaşayan Karaçaylar’ın Hazar kalıntıları olduğu sanılmaktadır.


Hazarlar’da din:

Hazar Hakanlığı’nın kurulmasından sonra bölgede barışın sağlanması, ulaşımı
artırmış, dolayısıyla her türlü milletten çok çeşitli insanların kaynaştığı bir ülke haline
gelmişti. Böyle bir ortamda çeşitli dinlerin bir arada bulunması tabii bir durumdu.
Hazarlar aslında Gök Tanrı dinine (Tengri Han) inanıyorlardı. Yani Hazar halkının
çoğunluğu bu dinde idi21. Fakat zamanla Hakan ailesi Museviliği kabul etti. Beyler ve
saray erkanı da Musevi idi. Tüccar zümrenin arasında ise Müslümanlık yaygındı. Bir de
Ortodoksluk Karadeniz’in kuzeyinde epeyce yayılmıştı22. İslam tarihçilerinin23 kayıtlarına
göre, camii, kilise ve sinagoglar yan yana bulunuyordu.

Türk tarihinde Hazar Hakanlığından başka, hiçbir hükümdar sülalesi Yahudiliği
kabul etmemiştir. Ayrıca sadece Hazar üst tabakasının Yahudiliği benimsemesi dikkat
çekicidir. Bu sebepten dolayı Hazarlar’ın Museviliğe girişi meselesi tarihçiler tarafından
etraflıca tedkik edilmiş, olmasına rağmen kesin bir netice elde edilememiştir. Yahudiler,
730-740 tarihlerinde hem Bizans, hem de İslam ülkelerinde şiddetli takibata uğrayınca,
Kafkaslar üzerinden Hazarlara’a giderek, onlara sığınmışlar, arkasından da Hazar
büyüklerini etkileyip Museviliği kabul ettirmişlerdir. Hazarlar’ın bu dini kabul edişlerini
siyasi yönden izah etmek daha uygun gelmektedir. Çünkü o zamanki iki büyük devlet
Bizans Hıristiyan, Abbasiler ise müslümandı. Hazarlarda üçüncü devlet olarak Museviliği
kabul edip onların siyasi nüfuzlarından uzak kalmayı düşünmüşlerdi. Yahudiliği kabul
eden ilk Hazar hakanının “Bulan” olduğu söylenmektedir.

Bütün bunlara rağmen Hazar devletinin Yahudi devleti olduğu kabul edemeyiz.
Çünkü bu dine girenler yukarıda söylediğimiz gibi sadece hakan ailesi ve devlet erkanı idi.
Halk, ise Gök-Tanrı dinine inanmaya devam ediyordu. Aslında Hazarlar Yahudiliğin
“Karay”24 denilen mezhebine girmişler ve zamanla Musa talimlerini öğreten, ihtiva eden
Talmudçuluğa yaklaşmışlardır. Bu arada 960 tarihindeki Endülüs Emevi devletinin Musevi
nazırlarından “Hasday bin Şarput” Kurtuba’dan Hazar Hakanı Yasaf’e gönderdiği mektup
ile Hakanın İbranice yazdığı cevap konusunda uzun tartışmalar olmuştur. Bugün
umumiyetle sahte olduğu kabul edilmekle birlikte mektubun verdiği bilgilerin doğruluğu
dikkat çekicidir25. Karay mensuplarının (Karaimler) zamanla Hazar ülkesinde
kalabalıklaştılar. Hatta zamanımızda Kırım’da, Polonya’da yaşayan Karaimlerden ana
dilleri ve dini lisanı Türkçe olan cemaatler Musevi-Hazar Türklerinin devamı
sayılmaktadır26.

Dipnotlar 


1 A.N. Kurat, Karadeniz’in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, s. 30.
2 Hazar-Kazar=Kaz+ar: Anadolu Türkçesinde Gez+er= serbest dolaşan gezen, Gy. Nemeth H.M.K.
3 Arap kaynaklarında Al-Hazar, İbrani kaynaklarda Hazar, Kazar, Latin kaynaklarda Chazari, Gazari, Grek
kaynaklarda Khazaroi, Rus kaynaklarda Kozar, Kazarin, Macar kaynaklarda da Kozar, Kazar, Ermeni
kaynaklarda Hazir-k, Gürcü kaynaklarda Hazar-i, Çin kaynaklarda T’u-küe Ho-sa.
4 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.157.
5 Tarihte Türklük, s. 114, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 158.
6 Muhtemelen Batı Gök-Türk Hakanı Tong Yabgu’nun küçük kardeşi.
7 Kuzey Karadeniz’deki Türk Kavimleri, s. 32, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 158.
8 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 159.
9 K.K.T. Kav., s. 38, T. Türklük, s. 15.
10 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s. 159.
11 K.K.T. Kav. S. 39, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.159.
12 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S. 160, K.K.T. Kav., S.40.
13 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S. 160.
14 Tarihte Türklük, s.116.
15 Başkırt bölgesi.
16 K.K.T. Kav., S. 41, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.,164, T.Türklük, S. 117.
17 Tarjan-Tarkan, Yenö-Inak, Kürtgyanmat(Yorulmaz)
18 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.167.
19 R.Grousset, Bozkır İmp., S.182.
20 K.K.T. Kav., S.42.
21 R.Grousset, Boz. İmp. S.180.
22 K.K.T.Kav., S.35-36, İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, S.,162.
23 İstahri, El-Mesudi, İbni Havkal.
24 Müslümanlıkla biraz karışık.
25 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.163, K.K.T.Kav., s.36.
26 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.163, K.K.T.Kav., s.37.


KAYNAKLAR:
A- Bizans kaynakları: Theophannes, Patrik Nikephoros, Konstantinos
Porphygennetos, Hazarlar için önemli Bizans müellifleri.
B- İslam kaynakları: İbni Rustah, Kurtubalı El-Bakri, İranlı Gerdizi, İbni Faldan
seyahatnamesi, İstahri, İbni Havkal ve Mesudi, Hazarlar için önemli İslam
müellifleridir ayrıca Hudud’ül-Alem adlı eserde Hazarlar hakkında malumat verir.
BİBLİYOGRAFYA:
1- A.N. Kurat, IV. Ve XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz’in Kuzeyindeki TürkKavimleri, Ankara, 1971.
2- İ. KAFESOĞLU, Türk Milli Kültürü.
3- L.Rasonyi, Tarihte Türklük, Ankara, 1971.
4- B.Ögel, Türk Kültür Tarihi, Ankara, 1962.
5- Arthur Koestler, 13. Kabile (Türkçe Terc. Belkıs Çorakçı) İstanbul, 1984.
6- S. Runciman, Ortaçağların başında Avrupa’da Türkler, Belleten VII, 1943.
7- M. Kmosko, Araplar ve Hazarlar T.M. III, 1935.
8- Ramazan Şeşen, İbni Fadlan seyahatnamesi, İstanbul, 1976.
9- B.Ögel, Sekeller’in Atları Hakkında, Belleten, s. 36, 1945.
10- Y.Kutluay, İslam ve Yahudi Mezhepleri, Ankara, 1965.
11- Şaban Kuzgun, Hazar Türkleri, 1984.


















Hiç yorum yok: