17 Temmuz 2012 Salı

Merkez Bankası ve Hükümetlere Kalpazanlık, Angarya ve Çeteden Suç Duyurusu

26.06.2012 tarihi itibariyle Ankara Cumhuriyet Savcılığı'na aşağıdaki suç duyurusunda bulunulmuştur. Suç duyurusu sistemin deşifresi niteliğindedir.
ANKARA CUMHURİYET SAVCILIĞI’NA

Ş İ K A Y E T Ç İ : Şölen Can Evin

Ş Ü P H E L İ L E R : 1.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş ortakları ve tüm yetkilileri.

2.Türkiye’deki tüm bankaların ortakları ve yetkilileri.

3.1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ilgili maddelerine kabul oyu veren TBMM milletvekilleri.

4.1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nu yürütmekle görevli tüm hükümetlerin tüm başbakan ve bakanları.

SUÇ TARİHİ : Mütemadi suç

SUÇ : Kalpazanlık (md 197), angarya (md. 117), çete (md. 220), devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (md. 302). 

A Ç I K L A M A L A R :

1.Kalpazanlık:

Türk Ceza Kanunu’nun Parada Sahtecilik başlıklı 197. Maddesi birinci fıkrası aşağıdaki gibidir: 

Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Türk Ceza Kanunu’nun yukarıda yazılı maddesi parada sahtecilik suçunu tarif etmektedir. Sahte, gerçek olmayan demektir. Bu durumda parada sahtecilik suçunun işlenebilmesi için ortada gerçek olmayan yani sahte bir para bulunması gerekir. Şimdi tarihsel süreçte paranın ortaya çıkışına ve neyi temsil ettiğine bir göz atalım:

En eski çağlardan bu yana insanlar alış-veriş/ticaret yapmışlardır. İnsan ihtiyaçlarının çeşitli olması ve bir insanın ya da ailenin tüm ihtiyaçlarını üretemiyor olması insanları ürettikleri malları, üretemedikleri ile takas yoluna götürmüştür. Yumurtaya ihtiyacı olan elindeki süt ile takas etmiş, bulgura pirince ihtiyacı olan, elindeki portakalı, elmayı vererek ihtiyacını karşılamıştır. Ancak insan ihtiyaçlarının çeşitliliği sebebiyle bu alış-veriş oldukça zorluklar çıkarmıştır. Bu zorluklar neticesinde takas ekonomisi terkedilerek, altın ve gümüş gibi kıymetli madenler alış-verişte kullanılır olmuştur. Altın ve gümüş, ticareti takasa göre kolaylaştırmıştır. Ancak değerli madenlerin çalınması ve insanların bu uğurda canlarını kaybetmeleri bu alış-veriş yöntemini de riskli kılmıştır. Bu riski ortadan kaldırmak için bankalar ve bankerler devreye girmiş, korunaklı kasalarda sakladıkları altın ve gümüş yerine, bu madenleri bu kasalara bırakanlara altının ederini gösteren tahviller vermişlerdir. Bu tahvili eline alan isterse bankaya/bankere giderek, tahvilin üzerinde yazan miktarda altını fiilen alabilmektedir. Tahvil döneminden sonra banknot dönemine geçilmiştir. Kurulan merkez bankaları kasalarındaki altının ederi kadar kağıt banknot basmışlardır. Yine bu banknotu eline alanlar banknotun üzerinde yazan miktar kadar altını bankadan fiilen teslim alabilmektedir. Bu sisteme “klasik altın standardı” denmiştir.

Şimdi buraya kadar yazdıklarımıza bir göz atalım. Önce takas vardı. Mal alınıp mal veriliyordu. Alınan malın karşılığı maldır. Gerçek bir işlem yapılmaktadır. Sonra altın ve gümüşle ticaret başladı. Burada da problem yok; mal karşılığında altının reel değeri/gerçek değeri. Daha sonra tahvil ve klasik altın standardına dayalı banknot sistemi. Bunlarda da problem yok verilen tahvilin ya da banknotun altın olarak reel karşılığı/gerçek karşılığı var. 

O halde içinde yaşadığımız yüzyılda kullanılan banknot sistemi açısından parayı şöyle tanımlayabiliriz: Gerçekte varolan bir değeri (altın veya gümüş gibi değerli medenlerin ederini) temsil eden, dolaşım kolaylığı açısından kağıttan yapılmış bir ödeme aracıdır.
Şimdi de bugün uygulanan sisteme bakalım:
Bugün dünyada ve ülkemizde “kağıt para sistemi” uygulanmaktadır. Bu sistemde 3 çeşit para mevcuttur: 1.Kağıt para 2.Kaydi para 3.Madeni para

Kağıt para, reel değeri/gerçek değeri kağıt bedeli ve basım masraflarından oluşan paradır. Kağıt paranın onu çıkaran bankada belli bir altın karşılığı yoktur. Bu anlamda kağıt para gerçek olmayan yani sahte paradır.

Kaydi para, diğer para çeşitleri gibi elle tutulur ve gözle görülür bir para değildir. Sadece banka kayıtlarında görülen ve maddi olmayan bir para çeşididir. Buna para denilmesinin nedeni, bir satın alma gücü yaratmış olmasındandır. Bu para bilgisayar kayıtlarındaki rakkamlardan ibarettir. Kredi ve kredi kartları vasıtasıyla halka kullandırılır. Kağıt para ve madeni para dışında kalan ve piyasanın %90’ını oluşturan bu kaydi para, bankalar tarafından havadan yaratılmaktadır. Peki, bu %90 para nasıl var ediliyor? 

Bu mekanizmanın adına kısmi rezerv (fractional reserve) sistemi deniyor. Diyelim ki bir bankanın elinde 1,000 lira var. Mevcut sınırlamalara göre banka %10’unu tutarak geri kalan %90’ı kredi olarak veriyor. Böylece aşağıda açıklanacağı şekilde, olmayan 9,000 lirayı insanlara kredi olarak veriyor ve bundan rant elde ediyor.

Bu “havadan para yaratma” işlemi, sistemin doğal sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Şöyle: Bankanın elinde 1,000 lirası olduğuna göre 100 lirayı tutup bankaya gelen birisine %90’ını yani 900 lirasını kredi olarak verir. Krediyi alan kişi parasını yine bankada tuttuğundan getirip sistem içerisinde ya aynı bankaya ya da başkasına yatırır. Gelen 900 liranın 90 lirası banka tarafından tutulup 810 TL tekrar borç olarak verilir. Bu kez 810 lirayı getirip bankaya yatırırlar. Banka 81 TL tutup 729 TL borç verir. Bu süreç içerisinde banka kendi parası olan 1,000 TL haricinde 9,000 TL’yi havadan “yaratmış” olur (1000+900+810+729+656+590+531+ 478+…..=10,000). 

Matruşka bebekleri andıran bir sistemle havadan kaydi para yaratılmaktadır. Bu “para!” sadece bilgisayar kayıtları üzerindeki bir rakkamdan ibaret olup, hiçbir karşılığı yoktur. Bu paranın reel değeri/gerçek değeri sıfır lira dahi değildir. Çünkü sıfır dahi bir değer ifade eder. Bu para da gerçek olmayan yani sahte bir paradır. Bilgisayarlar esas itibariyle, mevcut banknotların kayıtlarını tutmak için kullanılmalıdır, havadan para yaratmak için değil.

Bugün sistemde dolaşan kağıt para, kaydi para ve madeni para üç farklı para türüdür. Kağıt para, kendi kağıt ve mürekkep değerinde, kaydi para tamamen değersiz, madeni para ise kendi maden değerinde paradır. Bu anlamda bu üç para türü birbiri yerine geçerek kullanılamaz. Çünkü her üçü de farklı kriterlerde farklı değerlerde paralardır. Örneklemek gerekirse; 2 madeni lira, reel olarak Bankacılık sistemindeki tüm kaydi paradan daha değerlidir. Bilgisayar kayıtlarında katrilyonlarca lira da yazsa reel değeri olmadığından 2 madeni lira sistemdeki tüm kaydi paradan daha değerlidir.

Kağıt para ve kaydi para için “nominal değer” savunması yapılacaktır. Nominal değer, gerçekte karşılığı olmayan paraların üzerine sahte olarak yazılan değerdir.

Buraya kadar kağıt paralar ile bankalar tarafından havadan yaratılan kaydi paraların karşılıksız yani sahte olduklarını gördük.

Türk Ceza Kanunu’nun Parada Sahtecilik suçunu tanımlayan 197. Maddesine dönersek: 

Madde başlığı Parada Sahtecilik demektedir. O halde madde başlığından, gerçek bir para olduğunu ve bunun sahteciliğinin suç olduğunu anlayabiliriz. Yoksa sahte olan bir paranın sahtesinin yapılmasını kanun koruyor olamaz. 197/1. Madde şöyle idi:

Memlekette veya yabancı ülkelerde kanunen tedavülde bulunan parayı, sahte olarak üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya tedavüle koyan kişi, iki yıldan oniki yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.

Kanun koyucu tedavülde olan paranın gerçek olduğundan hareketle bu maddeyi ihdas etmiştir. O sebeple tedavülde olan paranın sahte olması kanun koyucunun bu maddeyi ihdas etme amacıyla örtüşmektedir. Hal böyle olunca Merkez Bankası’nın tüm ortakları ve yetkilileri ile Türkiye’de faaliyet gösteren bütün bankaların ortak ve yetkilileri kalpazanlık suçunu işler durumdadır.

2.Angarya ve Çete:

Yukarıda tedavüldeki paranın sahte olduğunu ispatladık. Bu sahte paranın sıfır lira olan gerçek değeri esas alındığında ortaya çıkan sonucu şöyle örnekleyebiliriz:

Ürünler tarladan sıfır liraya alınmakta, sıfır liraya alınan bu ürün fabrikada çalışan işçilere sıfır liraya işletilmekte ve daha sonra halka sıfır liraya satılmaktadır. Yine sıfır lira halka borç olarak verilmekte ve halktan faiz ile değeri sıfır lira olan daha çok para alınmaktadır. Böyle bakıldığında bu sıfır liraların neye hizmet ettiği anlaşılmamaktadır. O halde bakalım bu sistemi kuranlar kimlerdir ve bu sistem neye hizmet etmektedir?

Bu sistem uluslararası kalpazanlık çetesi tarafından organize edilmektedir. Bu sistemin başında Rakıfelır ve Rotşilds gibi sayıları onu geçmeyen ve kendisine elit diyen bir aileler grubu vardır. CFR, Bilderberg ve Trilatarel gibi oluşumlar sayesinde dünya ekonomisini ve siyasetini elde tutup, tüm dünyayı tek elden yönetip, kendi emirlerinde tek bir dünya devleti haline getirmeye çalışmaktadırlar. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da Anonim Şirket olan yapısıyla bu uluslararası çetenin eline geçmiştir. 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun birinci maddesi bir ve ikinci fıkralarına göre Merkez Bankası artık devlete ait olmayıp, özel hukuk hükümlerine tabi bir Anonim Şirkettir. Yine aynı Kanun’un 3. maddesine göre:

Banka, merkez bankalarının katıldığı milletlerarası mali, iktisadi ve mesleki teşekküllere Banka Meclisinin kararıyla üye olabilir ve Hükümetin muvafakatiyle bu gibi teşekküllere hissedar olarak katılabilir.

3. Madde ile Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş’de uluslararası kalpazanlık sistemine dahil edilmektedir. Bu sayede dünyanın tüm Merkez Bankaları uluslararası kalpazanlık çetesinin emrine girmiş olacaktır. 

Kurdukları bu kalpazanlık sistemi ile halka hiçbir şey vermemekte buna karşılık ellerinde tuttukları karşılığı olmayan sahte paralar ile altın, toprak ve ülkeler satın almaktadırlar. Yani sahte para ile gerçek değerler elde etmektedirler. Yapmak istedikleri şey, sıfır lirayı halkın arasında dolandırmak, sonrasında bu sıfır lirayı dahi kimseye vermeyerek bankalarında istiflemek, istifledikleri bu paranın gücü ile ülkeleri satın almak ya da ülkeleri zorla ele geçirmek, bu sayede tek elden yönetilen tek dünya devleti kurmaktır.

TCK 117/2 şöyledir:

Çaresizliğini, kimsesizliğini ve bağlılığını sömürmek suretiyle kişi veya kişileri ücretsiz olarak veya sağladığı hizmet ile açık bir şekilde orantısız düşük bir ücretle çalıştıran veya bu durumda bulunan kişiyi, insan onuru ile bağdaşmayacak çalışma ve konaklama koşullarına tâbi kılan kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis veya yüz günden az olmamak üzere adlî para cezası verilir.

Sahte para üreten Merkez Bankası önderliğinde kurulan bankacılık sistemi ile halk köleleştirilmiştir. Merkez Bankası Kanunu’nun ve Bankacılık Kanunu’nun ilgili maddelerine kabul oyu veren TBMM milletvekilleri ile geçmişte ve bugün bu kanunları yürütmekle görevli hükümetler de uluslararası çetenin suç ortağıdır.

3.Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak:

Yukarıda sayılan kalpazanlık ve angarya suçlarını kurulan uluslarası çete ile işbirliği halinde işleyen, Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm hükümetlerinin tüm başbakan ve bakanları ile ilgili yasaların çıkarılması için kabul oyu veren TBMM milletvekilleri, TCK’nun 302. Maddesinde düzenlenen devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçunu işlemişlerdir. 


Hükümetler ve milletvekilleri devletin egemenlik hakkını hiçe saymış, egemenlik hakkının en büyük göstergesi olan para basma hakkını uluslararası çeteye emanet etmiş, kendilerini temsil hakkı aldıkları milletlerini uluslararası çetenin köleleri yapmış, ülkeyi uluslararası çetenin vesayetine sokmuş, böylelikle emanete/ülkelerine ve milletlerine ihanet etmişlerdir.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası A.Ş ortakları ve tüm yetkilileri,

2.Türkiye’deki tüm bankaların ortakları ve yetkilileri,

3.1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun ilgili maddelerine kabul oyu veren TBMM milletvekilleri,

4.1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nu yürütmekle görevli tüm hükümetlerin tüm başbakan ve bakanları, hakkında gerekli kovuşturmanın yapılarak eylemlerine uyan yasa maddelerince cezalandırılması için kamu davası açılmasını arz ve talep ederim. Saygılarımla.
Şikayetçi
Şölen Can Evin

Hiç yorum yok: