1 Haziran 2012 Cuma

Siyaset ve Ekonomi Küresel Güçlerin Pençesinde mi? -Ali Ferşadoğlu


Ne yazık ki, Türk siyaseti, ekonomi ve teknolojisi gibi “müteharrik-i bizzat” (planlayarak, hesaplayarak, kendi gücüyle hareket eden) değil, “müteharrik-i bilvasıta“dır. Yani, Avrupa üflüyor, biz kendimizden sanarak oynuyoruz. Tam da bu durumla alâkalı olarak; beynelmilel mihraklar, yani ifsat, dinsizlik, ahlâksızlık komiteleri samimî, dürüst, hamiyetli, gayretli milyonların laboratuvara, ilme akmasını engellemek için yeni siyasî kulvarlar açarak, oyalamaca-boyalamaca zemini oluşturuyorlar. Müslümanların en büyük düşmanı cehalet, zaruret ve ihtilâf-ı efkârdır. Ne yazık ki siyaset, bu düşmanlara direnemiyor, bilâkis yardım ediyor! Şimdi bir düşünelim: Batı felsefesi, teknolojisi ve beynelmilel mihrakların dizayn ettiği bugünkü siyaset, nasıl bir siyasettir? Mü’min hangi tür siyasetten kaçınmalıdır?
  • İdâre ve asâyişe (kamu düzenine) zarar veren siyasetten;
  • Aklı dağıtıp mânevî bir divane, kalbi dağıtıp mânevî bir dinsiz, fikri dağıtıp mânevî bir ecnebî yapan siyasetten;
  • Zulme sebebiyet veren tarafgir siyasetten;
  • Deccalizmin güdümünde olan siyasetten;
  • Dinde hissesi olmayan siyasîleri büyük vartalara atan siyasetten;
  • Gaddar ve zalim propagandanın, aralarında hadsiz bir mesafe bulunan yalan ve doğruluğu birbirine karıştırdığı siyasetten;
  • Menfaati esas tutan canavar siyasetten;
  • Fikri hezeyanlaştıran siyasetten;
  • Yalancı ve insanlığın maslahatına zıt olan siyasetten;
fikren de, fiilen de şeytandan kaçar gibi kaçmak gerekir. Bugünkü dünya siyaseti oyununu “Batı felsefesinin ürünü deccalizm!” kurgulamadı mı? Bir siyasetçi farzedelim tam takvalı da olsa, siyaset oyununu yukarıda bir kısmını naklettiğimiz kurallara göre oynamayacak mı? Günümüz siyasetiyle uğraşan dindarlar; siyaseti bugünkü kurallarıyla oynamıyor mu? Şimdiki siyaset şan, şöhret, yalan propaganda, faiz, israf, kimi zaman iftira ve yıpratma üzerine kurgulanmamış mı? Öyleyse, güneş gibi imanlar taşıyan bir kısım Sahabeler ve onlara benzeyen mücahidinden, Selef-i Salihinden başka, siyasetçi, ekserce tam müttaki dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttaki olanlar, siyasetçi olmazlar tesbitini, derinlemesine yeniden düşünmeli değil mi?

Hiç yorum yok: