29 Haziran 2012 Cuma
PKK ve Şerif Hüseyin... -Ergun Diler
Ortadoğu'yu Osmanlı'dan koparan adam Şerif Hüseyin'dir...
Hikayesi ise çok ilginç...
Şerif Hüseyin ailesiyle birlikte 1891 yılında İstanbul'a geldi. Kaldığı 17 yıl boyunca Osmanlı'dan çok büyük itibar gördü.
Bir dediği iki edilmedi...
II. Meşrutiyet'in ilanıyla Hicaz Valisi ve Mekke Şerifi olarak atandı. Bir süre sonra İTTİHATÇILAR'ın TÜRKÇÜLÜK yaptığını öne sürerek yalpalamaya başladı.
20 Şubat 1916'da Suriye, Filistin ve Sînâ Çölü'ndeki askerleri teftişe giden Enver Paşa ile Cemal Paşa, Medine'ye de uğradı. Paşalar, Padişah Sultan Reşad'ın hediye ettiği çok değerli kılıç ile altınları Şerif'e verdi.
Bunun üzerine hem Şerif, hem oğulları OSMANLI'ya bağlılık yemini etti.
Ancak Mısır'daki İngiliz kuvvetleriyle iş tutan ŞERİF bu sözünden çabuk caydı. 27 Haziran 1916'da beyanname yayınlayarak isyanı resmen başlattı. Tabii İNGİLİZLER'den KRALLIK için söz alarak...
Osmanlı'ya saldıran ARAP Birlikleri çok kayıp verdirdi.
Zaten gücü sınırlı olan Osmanlı askeri, hem Şerif'le hem İngilizler'le savaşmak zorunda kaldı. Hicaz demiryolu hayati önem taşıdığı için saldırıları oraya yoğunlaştırdı. İngilizler'in emri böyleydi... Her emri yerine getiren ŞERİF, kuracağı krallık için hayaller görüyordu. Yıllar sonra İSRAİL devletinin kurulmasına yardımcı olduğunu bir türlü göremiyordu. Görebilseydi zaten o seçilmezdi!
Balkanlar'daki isyan ateşiyle kendi hareketini bir tutuyordu.
BAĞIMSIZLIK başını döndürmüştü. Bayrağı, arması, simgesi ve tarihi olan bir devlet isteğiyle yanıp tutuşuyordu!
İlk iş olarak BAYRAĞA el attı.
İsyan bayrağı ÜÇ EŞİT ŞERİTTEN oluşuyordu. Sol kenarda da İKİZKENAR bir üçgen vardı. Yani bugünkü FİLİSTİN Bayrağı'nın ilk haliydi...
Mondros Mütarekesi imzalanmış ancak FAHRETTİN Paşa silah bırakmamıştı. İstanbul'u dinlemeyen PAŞA üç ay daha imkansızlıklara rağmen müdafaasını sürdürdü.
Medine'yi bırakmak istemiyordu.
Ancak İngilizler'de OYUN bitmiyordu. İstanbul'da DARBE ile Ahmet Tevfik Paşa kabinesini kurdurdu. Yeni yönetim de FAHRETTİN PAŞA'yı ikna edemeyince padişah devreye girdi. Sevdiği silah arkadaşlarını oraya göndererek ikna etti. ŞEHİR teslim edilirken, Paşa'ya MALTA yolu görünüyordu!
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngilizler, Ürdün'de kendilerine bağlı bir yönetim kurdu. Asi Şerif, Filistin'de İsrail devletinin kurulmaya çalışıldığını ilk o zaman gördü. Ama artık çok geçti. Emperyal DERİN AKIL, oğlu Abdullah'ı Ürdün Emiri, diğer oğlu Faysal'ı da Irak Kralı yapıyordu. İki hamleden sonra ŞERİF'in bütün otoritesi sarsıldı.
Oyuna geldiğini anlamıştı. Öfkeliydi.
Ama film daha bitmemişti!
1924'te HALİFELİĞİN kaldırılmasından sonra İbni Suud Abdülaziz'e ait birlikler, MEKKE'yi kuşattı. Yıllarca Şerif'le oynayan İngilizler'in şimdiki kahramanı Suudlar'dı! Hem sözde halifeliğini hem krallığını kaybetti. Çünkü Abdülaziz'e verilen silah ve desteğin sınırı yoktu!
Vahabiler tarafından alaşağı edilen Şerif, soluğu AMMAN'da oğlunun yanına aldı. Çok mutsuzdu. Hüzünlüydü. Bir gün sarayın bahçesinde İZMİR MARŞI'nı (Kafkasya Marşı) duyunca gözyaşlarını tutamadı.
Oğlunun pencereyi kapatmaya çalışması üzerine sesini yükselterek;
"Evlat, niçin o pencereyi kapatıyorsun? İzmir Marşı'nın eski günleri bana hatırlatmaması için, değil mi? Ben velinimetime isyan etmiş asi bir kulum, günahım büyüktür. Bu bizim başımıza gelenler ve gelecek olanlar, ekmek kapımız velinimetimiz, koruyucumuz ve asırlar boyu efendimiz olan Osmanlı Devleti'ne karşı işlediğimiz günahların, giriştiğimiz isyanların ilahi bir cezasıdır'' dedi...
Kısa zaman içinde haklı olduğu ortaya çıktı. Fahrettin Paşa'ya saldıran oğlu FAYSAL, İngilizler tarafından zehirlendi. Yerine geçen oğlu Gazi ise ilginç bir kazada can verdi. Torunu, Irak kralı 2. Faysal ise çok kanlı bir ihtilalle devrilip cesedi sokaklarda sürüklendi.
Ortanca oğlu Abdullah da (şimdiki Ürdün kralının büyük dedesi) Kudüs'te Hz.Ömer Camii'nin önünde hançerlenerek can verdi.
Yerine geçen oğlu Tallal ise çıldırarak öldü.
Türkiye'nin başına bela edilen PKK da ipi dışarıda olan bir hareket. Tıpkı Şerif Hüseyin isyanı gibi...
Tabii durum şimdi daha da karışık! İngiltere'nin, ABD'nin, İsrail'in, Almanya'nın, Suriye'nin ve Türkiye'nin ayrı ayrı PKK'sı var. Ne başlarındaki liderleri ne de dağa çıkan gençler bu gerçeği bilmiyor. Birilerine ÖLÜM lazım olduğu için oradalar...
30 yıldır tek kurşun atmadan kardeşi kardeşe kırdırıyorlar. Her ölümle araya KİN tohumları ekiliyor. Türk ve Kürt'ün savaşı olmayan bu kanlı oyunda kazanan onlar oluyor.
Kandil'i yakmak çözüm değil.
Şimdi AKIL zamanı...
Dağdaki 5 bin genci öldürsen ne olur! Sadece kopuşu hızlandırırsın! Anaların yüreğini yakarsın! İstedikleri de bu!
Zor ve güzel olan, dağdakilerin silahını onlara döndürmek!
"Hizmete hazırım" diyen Öcalan'ın maskesini indirerek işe başlayabiliriz...Şam'da kimlerle görüştüğü ortaya çıkarsa belki Kandil daha hızlı boşalır...
Kim bilir?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder