1 Nisan 2012 Pazar

Aleviler ve Nusayriler- Taha Akyol


Suriye hakkındaki bütün İngilizce yayınlarda Sünni ve Şii olmayan Müslümanlar “Alevi” olarak tanımlanıyor. Halbuki bunlar bizim Anadolu Alevilerinden farklıdır ve İslami literatürde “Nusayriler” denilmektedir. Hatay bölgemizde bizim de Nusayri vatandaşlarımız vardır.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Suriye’yi Fransızlar işgal ettiğinde, bu grup kendilerini “Alevi, Suriye Alevisi, Arap Alevisi” gibi adlarda tescil ettirmişler, hatta yaşadıkları bölge Fransa tarafından resmen “Alevi vilayeti” olarak adlandırılmıştır. Batı dillerinde Nusayrilere “Alevi” denilmesinin böyle bir tarihi geçmişi var. Hatta çeşitli resmi internet sitelerinde de Suriye’deki bu inanç grubu “Alevi” (Alawi) olarak zikrediliyor.
Akademik literatürde de “Arap Aleviliği” gibi deyimler görülüyor. Kendileri de Nusayri değil Alevi denilmesini istiyorlar. Anadolu Aleviliğinde de Nusayrilikte de Hz. Ali ve Ehl-i Beyt kültürlerinin çok ön planda olması bu genel tanımlamayı kolaylaştırmıştır. Fakat aralarında önemli farklar da vardır. Benim dünkü yazım üzerine bazı Alevi okurlarım, haklı olarak, Türkiye’deki Alevilikle Suriye’deki Alevilik ya da Nusayriliğin farklı olduğunu belirtmemi istediler.
Anadolu Aleviliği
Anadolu Aleviliği İslam tasavvufuyla kadim Türkmen inançlarının bir sentezi niteliğindedir. Hz. Ali ve Ehl-i Beyt gibi evrensel simgelerin dışında, başta Hacı Bektaş ve Şah İsmail olmak üzere, Alevi evliyalarının tamamı Türkmen’dir; Nesimi, Kaygusuz, Fuzuli, Pir Sultan ve diğer bir dizi ebdal ve babaların temsil ettiği bir inanç ve kültür geleneği.
“12 İmam” gibi bazı ortak unsurlar bulunmakla birlikte, Anadolu Aleviliği Şiiliğin bir kolu değildir. “12 İmam” Şiilikte hem tasavvufi hem fıkhi bir kaynak olduğu halde, Alevilikte daha çok tasavvufi bir kaynaktır. Bu konularda Fuat Köprülü, Abdulbaki Gölpınarlı, Ahmet Yaşar Ocak, Bedri Noyan Dedebaba, Reha Çamuroğlu gibi araştırmacıların eserlerini tavsiye ederim.
Nusayriler ve inançları
Pek bilinmeyen Nusayrilik üzerinde biraz duralım. X. yüzyıl civarında Irak’ta ortaya çıktı. Kuzey Suriye ile Hatay-Adana arasında yayıldı. Kurucusunun Muhammed bin Nisayr olduğu kabul edilir. İslam’ın evrensel büyüklerinden başka Nusayriligin ruhani önderleri, evliyaları tamamen Arap’tır.
İbadetleri arasında cemaat halinde yapılan özel ayinlerden başka, “Bâtıni namaz” ve oruç da vardır. Bütün dinlerde cemaat halinde yapılan ibadet ve ayinler, inancın sosyalleşmesinde ve devamlılık kazanmasında önemli bir işleve sahiptir. Hz. Ali’ye tanrısal bir kudsiyet verilir. Onun soyundan gelecek “Mehdi” inancı çok kuvvetlidir. En belirgin bayramları “Gadir Bayramı”dır, Hz. Muhammed’in Hz. Ali’yi imam tayin ettiğine inanılan gündür. Nevruz da kutsal gündür. Genel olarak Şii/İsmaili mezhebinin bir kolu sayılıyor.
Nusayriler – Suriye – 1935
Sünniler tarafından tarih boyunca dışlanmışlar fakat II. Abdulhamid, Panislamizm siyasetine uygun olarak Nusayrilerin Müslüman olduğu gerçeğini onaylamış ve Osmanlı ordusuna almıştır. Peki hangi mezhep doğrudur? Herkesin inandığı mezhep kendisi için doğrudur, bütün inançlar saygıya layıktır. Nusayrilik konusunda büyük hoca İrene Melikof’un İlber Ortaylı ile yazdığı Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Aleviler, Bektaşiler, Nusayriler adlı eseri ile Dr. Hüseyin Türk’ün Arap Aleviliği ve Nusayriler’de Hızır İnancı adlı akademik çalışmasını tavsiye ederim.

Hiç yorum yok: