24 Nisan 2012 Salı

28 Şubat'taki 31 Mart / Erkam Tufan Aytav


Peki, bu neden anlamlı bir rastlantı ya da tevafuk şimdi size onu anlatayım.
Yeniçeri ayaklanmalarından 28 Şubat'a, oradan Balyoz, Sarıkız, Ayışığı darbe planlarına kadar bizim tarihimiz darbeler tarihidir adeta.
Bu darbelerden bir tanesi de 31 Mart olayıdır. Rumi tarihe göre söylendiği için bu şekilde ifade edilmekle birlikte miladi tarihe göre olay 13 Nisan 1909’da gerçekleşmiştir.
Peki, ne olmuştu 103 yıl önce başkent İstanbul’da? Önce kısaca anlatayım ardından 28 Şubat benzerliğini dile getireyim.
İkinci meşrutiyet ilan edilmekle birlikte seçimlere gidilmiş ve İttihat ve Terakki Fırkası seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı. Yaptığı ilk iş kendi gibi düşünmeyen bürokrasiyi temizlemek olmuştu. Mutlak anlamda iktidar olmak için Abdulhamit Han’ın tahtan indirilmesi gerekiyordu.
Hükümet oldukları 17 Aralık 1908’den, 31 Mart olayının olduğu güne kadar ki süreç dört aydır. Bu süreç içerinde İttihatçıların keyfilikleri kendilerine olan öfkeyi arttırmıştı. Hoşnutsuzlar içindeki önde gelen gruplar içerisinde; diskalifiye edilmeye çalışılan alaylı askerleri, askere alınmak istenen mollaları, görevlerinden alınan bürokratları, Ahrar Partisini sayabiliriz.
Bu süreçte muhalif Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi Bey Galata köprüsünün üzerinde öldürülmüştü. Bunun üzerine halk sokaklara dökülmüş, İttihatçıları sorumlu tutmuştu. Herkesin gözü önünde, köprünün iki ayağında da askerlerin olduğu bir ortamda işlenen cineyeti ancak devlet gerçekleştirebilirdi.
Aynı Ogün Samast’ın İstanbul’un en kalabalık yeri Şişli’de Cadde üstünde Agos gazetesi yayın yönetmeni Hırant Dink’in öldürülmesi gibi.
Derken 13 Nisan da isyan patladı. Binlerce insan Sultanahmet meydanına doldu. İsyan bir gün sürdü ve ertesi gün yatıştırıldı.
Hareket Ordusu 24 Nisan 1909 günü yani tam 11 gün sonra İstanbul'a girdi. Öncü birliklerin başında Binbaşı Enver Bey, Ali Fethi (Okyar) Bey, Kazım (Karabekir) Bey, İsmail Hakkı Bey, Muhtar Bey, İsmet (İnönü) Bey gibi genç subaylar bulunuyordu. Bir gün sürmüş ve zaten bitmiş olan isyanı bu hareket ordusu ‘bastırdı’.
İttihat ve Terakki bütün bu olan bitenden Abdülhamit Han’ı sorumlu tuttu ve hal edildi. Tarihe de bu ‘gerici’ ayaklanma olarak geçti.
Aslında bunun adı düpedüz askeri darbe idi. 31 Mart olayı bu darbenin gerekçesi olmuştu. İttihatçılar bu olayı çok iyi kullandılar ve amaçlarına ulaştılar.
28 Şubatta nasıl -gerçekte olamayan- ‘irtica’ bahane edildi ise 31 Martta da aynı gerekçe ile darbe yapıldı.
31 Mart günü yaşanan bir olayı size anlatayım, 28 Şubatta yaşananlarla nasıl benzediğini daha iyi anlayın.
Mizan gazetesi sahibi Murat Bey isyan günü isyancı asker kıyafetinde bizzat tanıdığı İttihatçıları gördüğünü aktarır. Aslında kışkırtanlar kendileridir. Çünkü böyle bir isyana ihtiyaçları vardır.
Gelelim 28 Şubat’a. Batı Çalışma Grubu belgelerini Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Emniyet İstihbarat'a sızdırdığı gerekçesiyle yargılanan "Köstebek Davası"nın ünlü ismi eski onbaşı Kadir Sarmusak geçenlerde Vatan gazetesine bir açıklamada bulundu. Bu açıklamasında; dönemin aktörlerinden Aczimendilerln yüzde kırkı asker kökenli olduğunu, ayrıca başörtüsü eyleminde halkı galeyana getirmek isteyenlerin yirmisinin rütbeli asker olduğunu ve bunun fotoğraflarla tespit edildiğini söyledi.
Bakar mısınız darbecilerin yaptıklarına. 103 yıl önce de halkın arasına karışıp aynı şeyi yapmışlar. Demek torunlar dedelerinin izlerinden gitmeye devam ediyor.
Kaderin bir cilvesi işte, 28 Şubat'ın çevik komutanı 31 Mart olayının yıl dönümünde tutuklandı.

Hiç yorum yok: