PKK’nın yapısının ve hedefinin bölgedeki sınıfsal yapıya karşı geliştiğini, adını da işçi hareketi olarak koyduğunu oysa bölücü hareketlerin kurtuluş savaşı adını kullandığını düşündüm. Ancak hiçbir yerel örgütlenme bağımsızlığını koruyamazdı ve dünya ölçeğinde operasyon yapan gizli servisler onu ele geçirir ve kendi amaçları için kullanırdı. Nitekim Avrupa’daki PKK örgütlenmesine oradaki gizli servisler sızdı ve eylemlerini kendi politikaları yönünde yapılmasını sağladılar. ABD, liderini Türkiye’ye teslim etti ve Kandil Dağı’nda kurduğu egemenlikle hareketi yönlendirdi.
Terör örgütlerinin en büyük özelliği, herhangi bir eğitimi olmayan militanların bu iş için eğitilmiş, büyük parasal kaynakları olan gizli servislere rağmen faaliyetlerini rahatça yürütebilmeleridir. Nitekim El Kaide ABD, İngiltere, İspanya, Rusya ve Türkiye’de eylemler yapmış olmasına rağmen bulunamamış ama lideri Usame bin Ladin’nin demeçleri, istediği zaman, bir televizyonda yayınlanmıştır. PKK, ABD başta olmak üzere, birçok ülke tarafından terörist ilan edilmesine rağmen, eylemlerini sürdürmüştür. Lideri mücadelesini siyasi olarak yürüteceğini ilan edince tasfiye edilmiştir.
Teröre bakış açımızdaki en büyük yanlışlık ortada görünenler üzerine odaklanıp, olayın ekonomik ve sosyal nedenlerini, onu destekleyenleri ve siyasi hedeflerinin ne oluğunu merak etmememizdir. Bugün göze aldığımız demokratik açılımın bir bölümü ile Kürt sorunu çözülebilirdi.
Kastamonu’da gerçekleştirilen eylemin amacı seçimleri etkilemek ve bu sorunun, yeni model olan kitlesel eyleme dönüşmesini sağlamaktır. Nitekim bazı Kürt politikacılar önümüzdeki günlerin kötü olacağını, Akdeniz havzasında oluşan eylemlere benzeyeceğini söylüyor.
Türkiye’nin sorunu karşılaştığı meselelerin çözülemeyecek kadar büyük olması değil, siyasi mücadelenin hedefinin, bedeli ne olursa olsun, seçimi kazanmak olarak belirlenmesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder