14 Şubat 2012 Salı

Mehmet Akif ve izmihlal! - Abdurrahman Dilipak


Mehmet Akif İstiklal Marşı’nın devamında “ırkıma yok izmihlal” der..


Akif aslında biliyorsunuz baba tarafından Arnavut, anne tarafından Özbek asıllıdır.. Safahat’ında bunu “Evet ben ki Arnavudum, işte perişan yurdum” diye dile getirir.. 

Mehmet Âkif’in asıl adı Mehmet Ragif, 20 Aralık 1873, İstanbul’da doğdu ve 27 Aralık 1936, İstanbul’da vefat etti. Cumhuriyet dönemi şairi, veteriner hekim, öğretmen, vaiz, hafız, Kur’an mütercimi, yüzücü, milletvekili.
İşte onun kavmiyetçiliğe bakışını anlatan mısraları:

Hani milliyetin İslâm idi... Kavmiyet de ne! 
Sımsıkı sarılıp dursaydın a milliyetine.
“Arnavutluk” ne demek, var mı şeriatta yeri? 
Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri.
Arab’ın Türk’e, Laz’ın Çerkes’e yahut Kürd’e;
Acem’in Çinli’ye rüchanı mı varmış? Nerde.
Müslümanlıkta “anasır” mı olurmuş? Ne gezer!
Fikr-i Kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber.
En büyük düşmanıdır ruh-ı nebi tefrikanın
Adı batsın onu İslâma sokan kaltabanın!..

“Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli”dir, ama Kahire dönüşünde bu temellerin daha o günlerde sallanmaya başladığını görür ve bu duygularını mısralarına yansıtır..

Ezan-ı Muhammedi 1938 yılından 1950 yılına kadar, Türkçe okundu. Ziya Gökalp daha önce Türk Yurdunu tanımlarken Ezanın Türkçe okunduğu bir vatandan söz eder.
Türkçe ezan konusu Meşrutiyet dönemindeki bazı kişiler tarafından da “Türkleşmek” adına dile getirilmişti. Bu konu Ziya Gökalp’in mısralarına şöyle yansır: “Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur. / Köylü anlar manasını namazdaki duanın / Bir ülke ki, mektebinde Türkçe Kuran okunur / Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Hüda’nın / Ey Türk oğlu, işte senin orasıdır vatanın.”

Atatürk 1932’de, önce Türkçe ezan okunmasının dinen caiz olup olmadığını tartıştırıyor ve caiz olduğu belirleniyor. 

Bugün Size Akif’in Safahat’ında yer almayan bir şiirini takdim edeceğim.. Şiir İzmir’den bir kardeşimiz vasıtası ile bana ulaştı.. Ve ben bu kardeşimizle Mekke-i Mükerreme’de, son Umre seyahatinde tanıştım.. Adı, Osman Zeki.

İşte o şiir. Yıl: 1936. Ölümünden kısa süre önce kaleme alınmış. 17 Haziran 1936’da döndüğüne ve 27 Aralık’ta da vefat ettiğine göre, o 5-6 aylık dönemde bu şiiri yazmış olması gerekir.. 

Mısır’da siroz hastalığına yakalanınca tebdili hava için önce Lübnan’a, oradan Antakya’ya gitti, ardından Mısır’a döndü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul’a geldi.. 27 Aralık 1936’da İstanbul’da, Beyoğlu’ndaki Mısır Apartmanı’nda vefat etti.. Edirnekapı Mezarlığı’na gömüldü. Cenazesine resmi bir katılım olmadı, sessizce cenazesi kaldırılırken üniversite gençliğinin haberdar olmasının ardından büyük bir üniversiteli genç topluluk katıldı. 

Haya sıyrılmış inmiş, öyle yüzlerden ki her yerde
Ne çirkin yüzleri örter, meğerkim incecik perde.
Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafzı bi medlul,
Yalan rayiç, hıyanet mültezim, her yerde hak meçhul,
Yürekler merhametsiz, duygular süfli, emeller hunhar!
Nazarlardan taşan mana, ibadullahı istiskar..
Ne din kalmış, ne iman, din harap, iman harap olmuş,
Ne tüyler ürpertir ya Rab, ne korkunç inkılap olmuş.
Mefahir gürleyip gitsin de, vicdanlar kesilsin lal!
Bu izmihlal ahlakı yürürken, durmaz İstiklal!

İstiklal Marşı’nın şairinden son bir tesbit: “İzmihlal ahlakı” ve “İstiklal”.

CHP’ye armağan olsun. 

Selam ve dua ile..

Hiç yorum yok: