Osmanlı’nın son döneminde İngiliz istihbaratının kontrolüne giren Barzaniler, 1918 yılında İngiliz işgaline de seyirci kaldılar, yardımcı oldular. Van Valisi, acı bir dille Irak’taki aşiretlerin ihanetini İstanbul’a bildirdi. Osmanlı’nın çöküş yıllarında Irak’ta yaşanan olaylarda Petrol sorunu önemli idi.
İstanbul’da yaşayanlar için 1856 yılı önemli olayların yaşanacağını gösteriyordu. Kırım Harbi’nin sonlarına doğru yaklaşılmıştı. Avrupa’nın güçlü devletlerinden olan Fransa ve İngiltere Osmanlı’nın bir Avrupalı devlet olduğunu ve toprak bütünlüğünün korunacağını açıklamışlardı. Avrupalı ülkeler ile ilişkiler iyi gidiyordu. Osmanlı ülkesindeki dini ve etnik azınlıklara daha fazla hürriyet ve eşitlik için önemli reformların yapılacağı Islahat Fermanı ile de açıklanmıştı. Özellikle yabancıların sağlık ve eğitim kurumları açabileceği serbestçe ticari haklara sahip olup mülk edinebilecekleri hakkında da yeni kanuni düzenlemeler birbirini izledi. Kapılar aralanmıştı Avrupalılara ve onlarla yakın işbirliği içinde olan yerli azınlıklara. İşte o günlerde Osmanlı Hükümet merkezi sayılan Babıali’nin evrak kayıt defterine sunulan bir dilekçe ile İstanbul’daki Yahudi Hahambaşısı Sallum Barzani adındaki Musul yöresinde yaşayan bir Yahudi’nin Selanik’teki sürgün yerinin değiştirilmesini istiyordu. Bahsi geçen dilekçede yazılı olanları anlamak için günümüz Türkçesine yapılan çeviri metnini aşağıda sunuyoruz:
Hakları koruyan yüce makama sunduğum istektir. Musul kazası hahamlarından Haham Sallum Barzani adındaki Yahudi güya İslam toplumundan birine kötü söz etmiş diyerek adı geçen Yahudi katil görülerek zincire bağlı olarak hapsedilip ve daha sonra Dersaadete (İstanbul’a) getirilip durumu Meclisi Valayı Ahkamı Adliye’de görüşülerek adı geçen Yahudi ferman ile Selanik yakınlarına sürgün buyuruldu. Bundan dolayı ol taraflarda perişan olarak havasına dahi alışamamış adı geçenin ölümüne sebep olacağından dolayı Musul’da bulunan çocuklar ve ailesinin dahi bir ekmeğe muhtaç oldukları. Bu defa Selanik ve Musul hahamlarından gelen mektuplarda anlaşıldığı üzere yardımcı olunması istenmektedir. Adı geçen Yahudi’nin çocuklarıyla Kudüs’te iskan ve gece gündüz padişaha dua ile meşgul olunması hususunda icap eden emirnamenin verilmesi için yardımda bulunulması babında emr-u ferman yüce makamındır. 22 Cemaziyelahir sene 1272 (1856)
İmza İstanbul Yahudi Hahambaşısı.
İstanbul Yahudi Hahambaşılığından gelen istek Osmanlı Meclisi Valayı Ahkamı Adliyesinde de görüşülmüş ve padişahın isteğine sunulmuştur. Hükümet kararı olarak da sunulan görüşler Padişahında onayı ile kabul olunmuştur. Bu gelişme iledir ki, Musul yöresinde görev yapan Sallum Barzaniadındaki bir Yahudi Hahamının hakları en üst düzeyde korunmaktadır. Bu gelişmelerin ışığındaBarzanilerin içinde Yahudi kimliği ve inancı taşıyan din adamları vardır. Musul yöresine Yahudiler ne zaman gelmişlerdir? Sorusuna ise en iyi cevabı tarih verebilir. İnsanlık tarihinin ilk zamanlarında aynı yörede kurulan Asurlular zamanında Yahudi devleti üzerine yapılan saldırılarda esir alınanlar etraf ülkelere dağıtılmışlar zulme uğramışlardı. Bir zamanlar Ninova şehrinin inşasında da önemli sayıda Yahudi usta görev almıştı. Bahsi geçen Sallum Barzani Asur diyarına yerleşenlerin torun torunlarından birisi olabilir miydi? Mümkündür. Musul civarında Kürt aşiretleri içinde ve İslamın Nakşibendi mezhebine bağlılığı ile bilinen ve içinden Seyyid (Peygamber soylu) din adamları çıkaran Barzanilerin görünüşlerinin arkasında farklı soy ve inanç temellerinin de olduğu ortaya çıkmaktadır. Ki Sallum Barzani olayında olduğu gibi Barzanilerin “Yahudi asıllı olduğu” görüşleri ağırlık kazanmaktadır. Sallum Barzani’nin sürgün yeri neden Osmanlı’nın Şam, Halep, Konya, Erzurum gibi vilayetleri değil de Kudüs oluyordu? Her ne ise.
Musul yöresinde maden ve tarihi eser araştırması yapanların ilgisini çeken en önemli şey bilim aşkına eski uygarlıkların ortaya çıkarılması değildi. Musul yöresindeki Padişah Abdülhamit’e ait olman arazideki petrol madeninin yabancılar tarafından işletilmesinin önüne geçmek için Yıldız Saray Başkatibi imzası ile bir tezkire (istek raporu) padişah onayına sunuldu. Ve kabul edildi. Yıldız Sarayı Hümayunu Başkatiplik Dairesi Musul vilayeti dahilinde bulunan padişahın özel emlaki yakınında bol miktarda petrol gaz madenleri ortaya çıkmasına dayanılarak bütün Musul vilayeti dahilinde gerek padişah emlakı yakınında ve gerek diğer cihetlerde petrol gazı madeni çıkarılması ve işletmesi imtiyazının bütünüyle “hazine-i hassa-i şahane” (padişah hazinesi) namına verilerek usulen icap eden fermanın verilmesi Hazine-i Hassa Nezareti’nin istek yazısı üzerine padişahın istek ve iradesi için ferman Padişahın Başkatibi Süreyya 5 Cemaziyelahir sene 1304 (6 Şubat 1889)
Padişah II. Abdülhamit’in Musul Petrol kaynaklarının kendi şahsi mülküne alınması işine onay verdiği ve yabancıların bölgede petrol arama ve işletmesinin önüne geçtiği yukarıda metni verilen Osmanlı Arşiv belgesi ile ortaya çıkmaktadır.
1909 yılı Eylül ayı içinde Musul valisi ve bölge kumandanından Babıali’ye (Osmanlı Hükümeti) acil ve önemli bir telgraf şifresi geldi. Bölge yönetiminden sorumlu olanların açıklamaları Osmanlı’nın Musul yöresindeki idaresini sarsacak kadar önemli ve de yabancıların yönlendirdiği gizli ilişkilerin olduğunu gösteriyordu. İngiltere’nin Musul Konsolos yardımcısı Vibliki’nin Temmuz ayı içindenehir taşımacılığı yapan bir “Kelek” (sal) ile Bağdat’a geldiği oradan da Baziyan yoluyla Süleymaniyle’ye gitmek istediğini açıklaması ile adı geçen Konsolos Vibliki yakından izlenmiştir. Birkaç gün Kerkük’te kaldıktan sonra da Çemçemal yoluyla Süleymaniye’ye ve oradan isyan halinde bulunan Barzani şeyhleri ile görüşmelerde bulunduğu haber alınmıştır. O sıradaBarzani Şeyhi bulunan Abdüsselam ile ilişkilerini yansıtan mektuplar ele geçirilmiştir. İngiliz Konsolos Vibliki’nin olaydan haberdar olması ve izini kaybettirmek için başka yollara sapması üzerine niyetinin iyi olmadığı anlaşılmıştır. Musul kumandanı yakın gelecekte yabancıların Barzaniler ile olan ilişkilerinin acı sonuçlarını şu sözlerle açıklıyordu:
“Bu havalide sebebleri anlaşılmadan ve hükümetçe bir kayd ve malumata tabi tutulmadan ve yardıma muhtaç kalmadan bu gibi konsolos ve ecnebilerin harekette serbest ve selahiyettar bırakıldığı takdirde zaten hisse-i ma’ariften mahrum kalmış bu havalice asayişin sağlanması mümkün olmayacağı, ihlal edileceği ve gelecekte dahi sükunetin pek müşkül bir siyasi rengi teşkil edeceği açıklanan görüşlerim olmakla acil tedbirlerin alınmasına başlanmasına görevim gereği arza cesaret eylerim.”
Musul’dan gelen bu bilgi üzerine Osmanlı Dahiliye, Hariciyle nazırlıkları olayı görüşmüş ve en sonunda da Sadrazamlık makamının olaydan Padişahı haberdar etmesi ve İngiltere’nin İstanbul büyükelçiliğine “diplomatik” yollardan başvurulması üzerine adı geçen Konsolos Vibliki’nin görev yeri değiştirilmiştir. Bu gelişmeler karşısında şu önemli sonuca varmak mümkündür: İngiltere, Musul yöresinde kendi çıkarları gereği enerji kaynakları içinde büyük yeri olan Petrol alanında Osmanlı yönetimine başkaldıracak olan Barzani aşireti ile temasa geçmiş ve onları para karşılığı kendisine bağlamıştır. Ki bu durumda Barzanilerin Osmanlı’nın son döneminde İngilizler adına casusluk çalışmaları içinde bulunduklarını söylemek de mümkündür. Osmanlı devleti 1915 yılı başlarında Çanakkale cephesinde İngilizler ve Fransızlar ile ve aynı anda Van yöresinde de Rusların destek verdiği Ermeni komiteler ile mücadele verirken Musul yöresindeki dağlık arazide de İngilizlerin desteğini alan Barzaniler ile uğraşmak durumunda kalmıştır. Türk ordusu Temmuz ve Ağustos 1919 içinde Musul vilayetinden tamamen çekilir, kumandanlık merkezi olarak Van’a yerleşirken Barzanilerin yoğun olarak yaşadığı Erbil yöresinden gelen haberleri değerlendiren Van Valisi Haydar’ın İstanbul’a yolladığı raporda şu sözler düşündürücüdür: “ İngiliz, bütün Erbil ve ve Revanduz aşiret reislerine ayda 170’şer rupye maaş vermektedir. Osmanlı Valisi’nin raporunda açıkladığı bu görüşler ile Erbil ve Süleymaniye yöresinde isyanlarda bulunan –görünüşte Osmanlı’ya bağlılıklarını sunan-aşiretler ve Barzaniler’in uzun yılardan beri İngilizler’den para alarak onlar adına “casusluk yaptıkları” gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Kaynaklar:
- Ahmet Uçar, “İşte Belgesi”, Tarih ve Düşünce dergisi, Şubat-2003.
- Başbakanlık Osmanlı Arşivi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder