Turistik bölgelerimizden Bodrumda Kaymakam bey Cami cemaatinin kıyafeti ile ilgili sınırlama getirmiş kitapcılık yapan birisini kıyafeti nedeniyle camiye yaklaştırmamış.
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sayin Rahmi Koç, sakallı çalışan istemediğini beyan etti. Başbakan'ın tepkisine karşı ise sessiz kaldı.
Basından alınan bigiye göre Metro Turizm seyahat firması çalışanlara hem bıyığı hem de sakalı yasakladı.
12 Eylül Darbe hukukunun 1980'de Başbakan Ulusu imzası ile getirdiğiBaşörtüsü yasaklanmasının yaptığı ayrımcılıkla mücadelede evrensel normlarını Türkiyede hiç bir iktidar uygulayamıyor. Böyle bir gerekçe ile nerdeyse iktidar partisi kapatılacaktı.
Başörtülü bir kadın gördüğünde kendisine hakaret ediliyor gibi düşünenler çok öfkeleniyorlar. Hatta bir psikiyatri profesörü Cumhurmaşkanının eşini tanımadığı halde yabancı bir gazeteciye ondan nefret ettiğini söyleyebildi.
Başörtülü genç bir bayan görülünce Çankaya, Nişantası, Etiler, Bağdat caddesi gibi özel semtlerde omuz atılma olayları çoğaldı.
Dindar ve dinin şekil kısmını yaşamaya önem veren birisini görünce 220 volt elektriğe tutulmuş gibi olan pek çok insan var.
Başörtülü birisini görünce uzaydan gelen birisi gibi incelendiğini sıklıkla görüyoruz.
Fobi kelimesi kısaca ‘Mantıksız korku’ olarak tanımlanabilir. Asansörden korktuğu için 20 kat binayı yürüyerek çıkan kişinin duygusudur.
Fobi derecesindeki korkular insanı tehlikeli davranışlara yöneltebilir.Nefret, öfke, düşmanlık, intikam, tiksinti ve endişe ihtiva edebilen acı veren bir duygudur.
Kişinin fobisi yaşadığı bir olaydan kaynaklanabildiği gibi ‘Öğrenilmiş korku’da olabilir.Hiç asansöre binmemiş birisini anlatılan abartılı asansör kazası olayları canlandırmaları ile fobik olması mümkündür.
Batı dünyasında ‘Zenofobi’ olarak tanımlanan yabancı düşmanlığı Anti semitizm tarzında yahudi ırkına karşı soykırım uygulanmasına neden oldu. Aynı şekilde Batıda kiliselerde Hilalı ayaklar altına alan şövalye figürü ile islam dinini karalama politikası da uygulandı. Böylece Haçlı seferleri düzenlendi. Müslümanlar şeytandan ilham alan varlıklar olarak tanımlandı. Avrupa tarihinin parçası olan ‘Türkler geliyor’ korkusu bugün yabancı düşmanlığı olarak canlandırıldı.
Zenofobinin yani yabancı-öteki düşmanlığının günümüzde ki moda şekli İslamofobi'dir. Muhtemelen ‘Küresel Ergenekon’ un yaptırdığı 11 Eylül 2001 trajedisi, Yahudi sağlık merkezinin bombalanması, İngiltere 7 Temmuz 2005 Metro Katliamı, İspanya tren bombalanması gibi olaylar İslamofobiyi artırdı.
Diğer taraftan ‘Cihad ‘kavramının Kutsal savaş olarak ingilizceye çevrilmesi Manevi Cihat kavramının müslümanlarca göz ardı edilmesi korkuyu dahada artırdı. Korkuyu psikolojik sapma derecesine getiren olayda edebi değeri olmayan bir Roman olan Selman Rüştü'nün ‘Şeytanın Ayetleri’ kitabına Humeyninin İdam fetvası vermesi olayıdır.
Aynı şekilde İslam dininin Kadın Hakları ile ilgili görüşünün batılı oryantalistler tarafından yanlış anlatılması İslamofobiyi artırdığını görüyoruz.
Edward Said in haklı olarak iddia ettiği soğuk savaşın sona ermesi ile ABD güvenliği ve Askeri sanayii için Komunizm yerine geçen gerekçe İslami Terorizm tanımı oldu.
Resmi açıdan hiç bir küresel güç islam dinini terorle özdeşleştirmenin fikirsel kanıtını sunamıyor. Ancak fotoğraf çekmeyi, kamp yapmayı, kuran kursu açmayı, sakallı cübbeli dolaşmayı, tesettürü, kutlu doğum haftasını kutlamayı, liseli gencin namaz kılmasını, Filistin'deki yurt savaşını, karikatür krizini böylece öfke, korku ve nefret duygularını artırarak tehdit olarak tanımlayabiliyorlar.
İslamofobi nin üretilmiş bir sosyal canavar olarak politik alanları kuşattığını daha çok görmeye başladık. İslamofobi fenomenine katkı sağlayan müslümanların hataları, saldırgan dindarlık gibi yanlışlar kavramsal zemin oluşturmak için çok kullanıldı.
Siyasetin korkularla kuşatılması hastalık derecesinde bir duyarlılığa ulaştı. Aslında korku konusu olan unsurların gerçekleştirilebilecek bir potansiyeli yoktur.Hitler’in yahudi korkusu, ABD nin komunizm korkusu ya yeni kimlik oluşturmak içim yahut ta güvenlik amacı ile oluşturulan korkular oldu.
Korkunun hangi amaca hizmet ettiğini anlamak için korkunun korkan üzerine ve korkulan üzerine etkisini iyi analiz etmek gerekir.
İslamofobi oyununa gelenler aslında ‘Amerikan Küreselleşme ideolojisi’ için nefret ortamı sağlamak isteyen neocon politikalara alet oluyorlar. Müslümanların değer yitirmesi, yanlış temsil edilmesi, önemsizleştirilmesi için ötekileştirme ve ayırma operasyonuna alet olmak kullanılmaktır.
Müslümanlar üzerine yapılan sistemli saldırılarla oluşturulan ortak öfke,nefret ve korkunun Türk ve müslüman aracıları vardır.Paranoyak bağnazlar, ideolojik fanatikler ve bazı ekstremler ve müslümanları özel bölgelerde tutma kendilerinde uzaklaştırma yolu ile düşmanlığı ve nefreti beslemek istiyorlar.
Cemaate mensub olmayı cemaatçilik olarak algılayan, müslüman olmayı islamcı olarak algılayan, dindar olmakla dinci olmanın farkını anlamayan, kendinden olanın hatasını körükörüne savunan anlayışa Nisa Suresi 35 nci ayeti ile cevap vermek isterim. ”Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabalarınız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun”
Müslümanlar şiddet eylemlerini eleştirmekte daha başarılı olmalılar, geleneksel pasiflikten kurtulmalılar ve önyargıları gidermek için açık bir diyalog içine girmeliler. Kullandığımız yöntemlerin doğru yöntemler olup olmadığını sorgulamalıyız, aksi takdirde İslamafobinin dünyanın yani ayrımcılığı olmasına hizmet etmiş oluruz.
Bugün Batının en büyük ırkçılık olgusu olan İslamofobinin giderilmesinde internet yolu ile katkı sağlamalıyız. Neoconların ve gizli komitelerin yeni adam yaratma, dindarlaşma eğilimini şiddet yöntemi ile durdurma stratejisini böyle bozarız.
Sistematik iletişim teknikleri ile islam dinine antipati oluşturmak isteyenlere en güzel cevap kasden gizlenen gerçekleri ortaya çıkarmak despotizmin her türlüsüne karşı olduğumuzu özel yaşantımızla göstermektir.
Avrupalı oryantalistler müslüman ülkelerdeki demokratik ve bilimsel gelişmenin yoksunluğundan islam dinin sorumlu tutuyorlardı.
Türkiyenin Batı hayranları da bu önbilgi kabul ederek islamofobilerini besliyorlardi. Aslında Dr. Edward Said Avrupanın Müslüman dünyası üzerinde sömürge tutkusunu haklı göstermek için ve mensublarını kaybetmemek için İslam dinini karaladığını endişeyi yükselttiğini böylece nefret suçu işlediğini söylemekte haklıydı.
Bilgisizlik, tembellik, ayrımcılık gerçeklerin ortaya çıkmasını önleyen en büyük düşmanlardır. Bu düşmanlara karşı bilgi, çalışma, iyiniyet silahları ile karşılık vermeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder