Büroya geldim, her sabah yaptığım gibi maillerimi açtım: Ne göreyim, onlarca dinleyicim, Başbakan'ın kürsüden gösterdiği belgelerin gerçekliğini soruyor...
"Gerçekten de CHP iktidarı döneminde Elif-ba yasaklanmış mıydı?..
Evet, yasaklanmıştı...
Keşke yasak bundan ibaret olsaydı: Aynı dönemde mızraklı ilmihal bile yasaktı...
Sebze küfelerinin altına saklanarak muhtaçlara ulaştırılırdı...
İmam hatip yoktu... İlahiyat yoktu... Kur'an kursu yoktu...
Çünkü dindar nesiller istemiyorlardı.
Bunu yakın tarihimizin dindar gazetecilerinden rahmetli Eşref Edip'e gönderdikleri resmi yazıda da ifade ettiler.
Matbuat Umum Müdürlüğü'nden gelen yazıda şöyle deniyordu:
"Biz (iktidarda olan CHP zihniyeti) her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz." (T. C. Dâhiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 658 ve 17 Mayıs 1942)...
"Gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz" cümlesi bile İttihad-Terakki kalıntısı takımın nasıl bir gençlik istediğini tereddüde mahal vermeyecek şekilde ifşa ediyor.
Kesinlikle İslâm'la yürek bağlarını tümden koparmış bir nesil isteniyor. Zaten bunun altyapısı ders kitaplarında hazırlanmış, Kur'an "beşer kelâmı" olarak sunulmuş, Kâbe ve Hacer-ül Esved ise "efsane" olarak aşağılanmıştır.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti'nin "uzman"larına yazdırılıp Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğü'nün 83-5878 sayılı ve 19.7.1941 tarihli emriyle basılmış "Lise II" isimli ders kitabının "Kur'an Nedir?" başlıklı bölümü şöyledir:
"Muhammed'in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur'ân denir... İslâm ananesinde bu ayetlerin Muhammed'e Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yâni ilham edildiği kabul olunur."
Görüldüğü gibi bu ifadelerle açıkça "vahiy" inkâr edilmektedir. Yani İslâm'ın temeli tahrip edilmektedir. Yani bir anlamda Allah'ın da "inkâr"ı söz konusudur.
Ayrıca aynı kitapta ne Peygamber Efendimiz, ne ashab hakkında hiçbir hürmet ifâdesine yer verilmemiştir. Hatta 93. sayfada, Ezvac-ı Tahirattan (Efendimiz'in pâk zevcelerinden) "Muhammed ile karıları" şeklinde bahsedilmektedir.
Zaten dönemin Tokat Milletvekili Refik Ahmed, yarı resmi Uyanış Dergisi'ndeki makalesinde, "Allah'ı da sultanla birlikte tahtından indirdik, bizim mabetlerimiz fabrikalardır" demektedir.
Edirne Milletvekili Mehmet Şeref Aykut ise, "İlkelerimiz... Yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensipleri ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir" diyerek, yeni bir "inanç sistemi" icat etmekte beis görmemiştir.
Yaşar Nabi de yeni inanç sistemine "yeni minare" ile "yeni ezan" icat ederek katkıda bulunmuştur:
"Motorların şarkısı olsun yeni bestemiz/
"Yeni din ezanları, minareler yerine/
"Bulutlara püsküren bacalarda okunsun."
Samsun Milletvekili Ruşeni (Barkın) Bey, taa 1926'da "yeni din"in adını koymuştur: "Milliyetçilik..."
"Din Yok, Milliyet Var" başlıklı yazısında şöyle demiştir:
"Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren 'milliyetçiliğimizdir'...
"O halde felsefemizde din kelimesinin tam karşılığı ulusalcılıktır.
"Hangi ulus ölürken Azrail'i tepelemiştir. Dünyada Türk olmak kadar onur mu var? Ve Türk olmak kadar 'din' mi var?"
Sonrasında "Türk'ün Yeni Amentüsü" ve "Atatürk Mevlidi" yayınlanmıştır.
Tabii ki izleri hâlâ silinememiş olan bu elim tahribatın tamiri "dindar nesiller" yetiştirilerek yapılacaktır.
CHP istese de, istemese de!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder