26 Mart 2013 Salı

Mehmet Akif: Mücadele adamı ve vaiz-Bilal Kemik


Bugün Çanakkale Zaferi’nin 98. yılı, 18 Mart 2013. Bugüne, Akif merhumun Çanakkale Destanı’yla başlıyorum. Mısralar bendenizi, 18 Mart 1915’e alıp götürüyor. 


Bu sene İstiklal Marşı’mızın kabulünün 92. ve Balkan Savaşları’nın 100. yılını idrak ediyoruz. Milli Mücadele’yi Safahat’tan okumak icabeder… Orada tarih canlanır. 



Balkan Savaşlarını da oradan okumalı. Orada, Mayıs 1913’te Londra’da yapılan toplantıyla, Osmanlı’nın Balkan Savaşlarından küçülerek ayrıldığı dönemin tanığı olan şairin feryadını duyarsınız. 



Şunu açıkça görüyoruz: Akif’i konuşmak, tarihi konuşmaktır. 



Akif kimdir? Şairdir, mücadele/hareket adamıdır, mustarip bir düşünürdür ve vaizdir… 



Sanatını, mücadelesinin, ıstırabının vasıtası kılmış bir şair. Bazıları onun şiirini tartışa dursun; bendenize göre, iki tane şair Akif var. Bunlardan ilki, Meşrutiyet döneminden başlayarak mücadele içinde olduğu dönemin şairi… Bu şair, şiiri vasıta olarak görüyor. Sanatını milletin hizmetine sunan, çözüm arayışlarını önemseyen sorumlu bir münevver. 



İkincisi ise, Mısırda kendi iç âlemine çekilmiş, dürülmüş Akif. Bunu Gölgeler’de, bilhassa Secde şiirinde görüyoruz. Burada iç âlemine dönmüş, oradan konuşan Akif var; bu sanatkâr Akif’tir. 



Velhasıl, Akif, şairdir. 



Şair, döneminin insanıdır, çağının tanığıdır. 



Param parça bir Osmanlı; Aydının kafası karışık, halk perişan ve yönetim şaşkın! Bu karmaşadan nasıl kurtulabiliriz? Temel soru bu… Milleti yükseğe çıkartma çabası. 



Akif’in bu çabasının kaynağı İslam’dır. Zira Müslümanlık, gayrettir, aşktır, kahramanlıktır: 



Şehâmet dîni, gayret dini ancak Müslümanlık’tır; 



Hakîkî Müslümanlık en büyük kahramanlıktır. 



Mehmet Akif, gayret, aşk ve kahramanlık dini olan İslam’ın seçkin bir vaizidir. 



Kendisi, modern okullarda, Baytar Mektebi’nde okumuş… Modern bilimden, dünyada tartışılan bilim, sanat ve siyasetten haberdar! 



Ama aynı zamanda babasından ve diğer bazı hocalardan geleneksel usul ile dersler almış, Arapça ve Farsçası var. Arap edebiyatı hocalığı yapacak kadar bu alana vakıf. Geleneksel ilmi birikime sahip, İslam âleminin tarihini ve hâlihazırdaki halini biliyor. 



Çıkıp kürsüye vazedecek ve icabında Kur’an’ı tercüme ve şiir diliyle tefsir edecek kadar dini ilimlere vakıf. 



Halkın dertlerine tercüman olmak ve onları aydınlatmak için kürsüye çıkmıştır. Balkan savaşları sırasında, İstanbul’da Beyazıt, Fatih ve Süleymaniye camilerinde… Milli Mücadele yıllarında, Ankara’da Hacı Bayram Camii’nde, Burdur’da hükümet konağında, Balıkesir’de Zağanos Paşa Camii’nde ve Kastamonu’da Nasrullah Camii’nde vazetmiş… 



Safahat’ta sadece siyasi tarihin izlerine rastlamazsınız; orada dönemin kültür tarihine, ilim anlayışına ve devrin seçkin âlimlerine, mustarip düşünürlerine de rastlamak mümkündür. Muhammed Abduh, Afgani, Said Halim Paşa, Abdülaziz Çaviş, Reşid Rıza, Manastırlı İsmail Hakkı ve daha niceleri, çözüm arayışlarıyla Safahat’ta yerlerini almıştır. 



Akif, bu isimlerin oluşturduğu muhitin insanıdır. İnsan muhiti içinde gelişir… 



Bugün, Çanakkale günü, Safahat’ı yeniden okuma günü.  

Hiç yorum yok: