18 Mart 2013 Pazartesi

‘Halk kahramanı’ bir diktatör: Hugo Chavez!Selim Savaş Genç

Bazı liderleri kahraman yapan, kendilerinden önceki yöneticilerin berbat performansıdır. Venezuela, yolsuzlukların kol gezdiği, siyasilerin kişiliksiz tavırlarıyla itibarsızlaştığı, sosyal adaletin esamesinin okunmadığı, lakin muazzam petrol rezervlerine sahip bir ülkeydi.


Yapılması gereken çok basit doğruları icra edemeyen siyasileri devirmek için Hugo Chavez Şubat 1992’de devrimci ve Bolivarcı bir askerî hareketle darbe girişiminde bulunduysa da başarılı olamadı. Uzun pazarlıklar akabinde teslim olurken, Venezuelalılara “Şimdilik başarılı olamadık, tüm sorumluluğu üzerime alıyorum.” diyordu. Tüm darbeciler gibi o da pişman olmadığı gibi gururluydu da. Ve tüm darbeciler gibi pes etmedi...


Darbe ile iktidarı devralamayan Chavez, devrik liderleri sonrası çıkan genel afla serbest kaldı ve siyasete atıldı. Bütün ülkeyi baştan sona gezerek halka programını anlatan Hugo Chavez, beklenmedik bir şekilde yüzde 58 oy oranı ile iktidara geldi. Derhal petrol gelirlerini ve firmalarını devletleştiren Chavez, sosyal politikalara önem verdi. Sosyal yardımlar, çok cazip fiyatlara satılan sosyal konutlar ve yenilenen sağlık sistemi…

Kısa süre içinde halkın desteğini kazanan otoriter lider, ülkesini değiştirecek alternatif bir kalkınma modeli ile devrim yapmadı. Onun yerine devrim gibi bir hamle ile ülke içindeki paylaşımı yeniden yapılandırdı. Özetle Chavez, kendisinden önce vuku bulan büyük adaletsizliklerin ve yolsuzlukların doğurduğu bir diktatör, halk kahramanı bir ‘devrimcidir’. Sosyal politikaları, yardımlar, ücretsiz ve ucuz ev projeleri gibi hamlelerle halkının sempatisini öylesine güçlü bir şekilde kazanır ki kendisine karşı gerçekleştirilen askerî darbeden, halkının sayesinde 48 saat içinde kurtulur.

Demokratik yollarla iktidara gelen Venezuelalı lider, aynı enstrümanları kullanarak demokrasinin önünü kısa süre içinde tıkadı. Muhalefeti işbirlikçi, emperyalist uşakları yaftaları ile susturup hapislere tıktı. Döneminde petrol fiyatları tam on misli arttığı için otoriter rejimini finanse edebildiği sürece koca ülke ile kahraman rolüne bürünerek bir oyuncak gibi oynadı.

Çevresindeki ülkeler Brezilya ve Şili kalkınma hamleleri yaparken; o sadece Latin bir Robin Hood gibi toprak altından çıkarttığını eskiye nazaran daha eşit ve adil dağıtmak haricinde bir şey yapamadı. Chavez akabinde dünya, ne Venezuela’ya has bir kalkına modelini konuştu ne de alternatif enerji politikalarını. Petrol üretimini artırmaya yönelik bütçeleri bile halk kahramanlığını satın alabilmek için sosyal politikalara yatırdı.

Chavez’in arkasından ağıtlar yakıp methiyeler düzen solcularımıza bakınca bu ülkeden niçin Batılı standartlarda bir sosyal demokrat partinin çıkmadığını daha iyi anlıyoruz. Petrol kuyularından çıkan kahramanları modelleyemeyecek kadar şanslıyız.

“Türkiye’nin iyi ki petrol yatakları yok!” çıkışını ilk olarak merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, ‘70 sente muhtaç olduğumuz’ yıllarda ifade etmişti. Özal bu çıkışını tembelleşiriz diye korkuyorum gerekçesi ile izah etse de muhtemelen kafasındaki temel saik, bu ülkenin darbecilerinin petrol girdileri ile demokratikleşmenin önünde en büyük engel olarak dimdik duracakları gerçeğiydi. Diktatör, tembel ve rekabet tanımayan darbecilerin hatalarını ve pervasız tutumlarını finanse edebilecek güçte bir ekonomimiz ve doğal kaynaklarımız olmadığı için hâlâ demokrat olma yolunda ilerleyen bir ülkeyiz.

Hatırlayalım, cuntacıların alkış tutup ‘general motor’ manşeti ile dalga geçildikleri ‘Erke Dönergeci’nin temel iddiası neydi? Petrole ihtiyaç bırakmayan, tükenmeyen ve sıfır maliyetle enerji üreten bir icat. “Siz darbeyi yapın, biz ‘üstün ulusalcı zekâsı’ ile onu finanse edecek teknik altyapıyı icat ettik!” Erke Dönergeci ile darbe yapmaya kalkanların sınırsız petrol rezervlerine sahip olduklarında neler yapabileceğini sizler tahmin edebiliyorsunuzdur. Yarın büyük petrol rezervlerine ulaşalım, analar ne Chavez’ler doğurmuş seyreyleyin.

Hiç yorum yok: