SADECE bizim TV’ler değil, yabancı TV’ler de dikkat çekiyor: Japonlar korkunç bir felaketin içindeler, fakat dükkânlara, marketlere saldırıp yağma yapmıyorlar.
Aç ve susuz insanlar hükümetin dağıttığı küçük pirinç paketleriyle birkaç şişe su için saatlerce kuyrukta bekliyorlar, kavga etmiyorlar.
Polis copu da jandarma dipçiği de yok.
Yerleştirildikleri tesislerde tıkış tıkış yatıp kalkıyorlar, itişip kakışma yok.
TV’leri izliyorlar, nasıl söylenirse öyle hareket ediyorlar.
Kültürün özü: Uyum
Japonlar İkinci Dünya Savaşı sonunda iki atom bombası yediklerinde de “Güneşin oğluimparator”un bir radyo konuşmasıyla yine aynı şekilde, “uyum içinde” yeni şartları kabul etmişler, savaşta nasıl çarpışmışlarsa bu defa tarlalarda, fabrikalarda, bürolarda “uyum içinde” çalışarak “Japon mucizesi”ni yaratmışlardı.
Bu “uyum içinde” kavramı Japon kültürünün en önemli vasfıdır ve arkasında koca bir değerler dünyası vardır: Özdisiplin, fedakârlık, hiyerarşi, itaat, vazife ahlakı...
Japonya’nın Batı dışında ilk modernleşen ve “mucize” yaratan millet olmasında bu kültür, en önemli faktördür.
Japonya modernleşmeye bu kültürel enerjiyi tahrip ederek değil, üretim ve teknolojiye yönelterek yola çıkmıştı. Başarısı bundandır.
Japon kültürü ‘kollektivist’ değil, ‘cemaatçi’dir; yani komüniter...
Aile hayatında aile büyüklerine uyum... Kadının “anne”lik işlevinin kutsallığı...
Çalışma hayatında şirket kurallarına, şirket kimliğine, iş yöneticisine uyum...
Japonlarda şirket sadakati çok güçlüdür, grev yapılmaz, işten adam çıkarılmaz.
Bireyin kendisini aileye, cemaate, ulusa, şirkete adaması yüksek bir şereftir, başarısızlık ise bir lekedir... Geçmişteki uç örnekleri, intihar pilotları kamikaze’lerdir. Toplumsal utancı intiharla temizlemek demek olan harakiri eylemidir...
Bu otoriter kültür sebebiyle Japonya’da suç oranları düşük, bunaltı ve aşırı çalışma stresinden intiharlar çoktur.
Japon mucizesi
Bu kültür geçmişte korkunç Japon militarizmini yaratmıştı. Ama 2. Dünya Savaşı’ndan sonra bu kültür ekonomi ve teknoloji yarışına yöneltildi, Japon mucizesi başarıldı.
Paul Kennedy, Japonya’da 1.3 milyon öğretmenin 27 milyon öğrenciyi bu kültürle eğittiğini, Japon mucizesinin temelinde bu kültürün bulunduğunu anlatır.
Yine Kennedy’nin belirttiği gibi, refah ve piyasa ekonomisi orada da doğurganlığı azaltıyor, kadında ve yeni nesillerde bireyleşme eğilimini güçlendiriyor. Modern ekonomide ‘yaratıcılık’ faktörünün rolü arttıkça “uyum”un rolü azalıyor.
Ama felaketler karşısında, bu “uyum” kültürünün muhteşem işlevselliğini de görüyoruz.
Ben eskiden beri Japonları severim; uğradıkları felakete çok üzülüyorum.
İzninizle size Japon kültürü üzerine üç kitap tavsiye edeceğim: Bozkurt Güvenç’in Japon Kültürü adlı eseri... Merhum Mehmet Turgut’un Japon Mucizesi ve Türkiye adlı eseri, ikisi de İş Bankası Yayınları’ndan...
Üçüncüsü, Paul Kennedy’nin 1993 basımla Preparing for The Twenty-First Century adlı eseri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder