El Harizmi, algoritma
İslam’da bilimler niye söndü? Harizmi şifresi
İSLAM’DA bilimler 12. yüzyılın sonuna kadar fevkalade parlaktı, hatta deney ve gözlem metodunu bilime sokan, Müslümanlardı. Sonra söndü, bilim devrimi Avrupa’da gerçekleşti. Neden acaba?
YGS sınavındaki şifre tartışmasıyla kamuoyuna mal olan “algoritma” kavramının, Müslüman Türk matematikçi El Harizmi’den geldiğini öğrendik
Ygs sınavındaki şifre tartışmasıyla kamuoyuna mal olan “algoritma” kavramının, Müslüman Türk matematikçi El Harizmi’den geldiğini öğrendik.
YGS konusundaki siyasi tartışmalara hiç önem vermiyorum, gerçeğin ne olduğunu adli soruşturma ortaya çıkaracağı için... Çünkü yargı, sadece kitapçıkta “şifre” olup olmadığını araştırmayacak, bunun nasıl oluştuğunu, dışarıya sızdırılarak yolsuzluk yapılıp yapılmadığını da araştıracak.
Hukuk açısından önemli olan bu ikincisidir.
Benim bugünkü konum, İslam tarihinde bilimlerin 12. yüzyıl sonuna kadar gelişmesi, ondan sonra tekrarcılık ve ardından da gerileme döneminin gelmesidir. Algoritma’dan bahseden yazım üzerine birçok okuyucum da bu meseleyi sordu.
Bilimlerin gerilemesi
Hemen şunu belirteyim: Osmanlı tarihinde birçok matematikçi bulunmakla beraber bir Harizmi yetişmemiş olması, bilimin gerilemesinin özeti gibidir.
Hilmi Ziya Ülken Hocamız, Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü adlı muhteşem kitabında, 9. yüzyılda yaşayan Harizmi ile 16 yüzyılda yaşayan Taşköprülüzade’yi mukayese eder:
“Harizmi tarafından yazılmış bir ansiklopedi olan Mefatih ül Ulûm ile Osmanlılar zamanında Taşköprülüzade tarafından yazılmış olan Mevzuat ül Ulûm karşılaştırılacak olursa, fikir canlılığının ne kadar kaybolmuş olduğu anlaşılır.” (Sf. 309)
Bugünkü Türkçeyle Harizmi’nin kitabının adı “Bilimlerin Anahtarları”dır, Taşköprülüzade’ninki “Bilimlerin Konuları”dır.
Dünya matematik tarihinin en büyük isimlerinden Harizmi’nin matematik konusundaki kitabı 12. yüzyılda Johannes Hispanus tarafından Liber Algorismi de Preatica Arismatica adıyla Latinceye çevrilmişti.
Modern “Algoritma” terimi oradan geliyor.
12. yüzyıla kadar olan dönem eski Yunanca, Süryanca ve Hintçeden Müslüman dillerine tercümeler dönemidir... Tercümenin ötesine geçerek bilimler geliştirilmiştir. Sonra sönmüştür!
Avrupa’da ise 11. yüzyıldan itibaren Arapçadan Latinceye tercümeler dönemi başlamıştı. Bertrand Russel, Batı’da bilimsel düşüncenin Müslümanlardan yapılan tercümelerle başladığını belirtir.
Ve fakat, İslam’da bilimler sönerken Avrupa 17. yüzyılda Bilim Devrimi’ne ulaşacaktı. Niye?..
Niye böyle oldu?
Evet niye Kanuni devrinin en büyük âlimlerinden Taşköprülüzade, altı asır önceki Harizmi’nin düzeyine çıkamamıştı?
Hatta dahasını belirteyim: 12. yüzyılda yaşayan rasyonalist İslam düşünürü İbn Rüşd’ün felsefeyi savunan Tehafüt’ü Avrupa’da 16. yüzyılda matbaada 17 defa basılmıştır. Buna karşılık Osmanlı kütüphanelerinde sadece 4 tane elyazması vardır. Türkçede 1986 yılında yayımlanmıştır!
Evet, niye?
‘Niye’nin cevabı muazzam bir meseledir ve bugünkü yazımda değinmeyeceğim.
İstiyorum ki, bütün “geri kalmışlık” probleminin temelindeki bu muazzam sualin cevabını siz düşünün...
İsterseniz, size ‘şifre’li şıklar sunayım:
a) Padişahlar savaş ve ganimetten başka bir şey düşünmediler...
b) Padişahların çoğu eğlence ve kadın düşkünüydü.
c) Osmanlı’da dinci ideoloji aydınlanmaya, bilime engel oldu.
d) Hiçbiri
İslam’da bilimler niye söndü? Harizmi şifresi
İSLAM’DA bilimler 12. yüzyılın sonuna kadar fevkalade parlaktı, hatta deney ve gözlem metodunu bilime sokan, Müslümanlardı. Sonra söndü, bilim devrimi Avrupa’da gerçekleşti. Neden acaba?
Osmanlı âlimi Taşköprülüzade, altı asır önceki Harizmi’nin düzeyine ulaşamamıştı!
Padişahlarla ‘dinci ideoloji’ yüzünden mi?
İyi de, 12. yüzyıl sonuna kadar bilimlerin gelişmesine halifeler, sultanlar, emirler ve din niye engel olmamıştı?
Şunu da düşünelim: Bilim tarihi konusunda ne biliyorum ki hemen hüküm veriyorum?! Hiç bilim tarihi okumadan “şu yüzden” diye hüküm verilebilir mi?!
Tüccarlar için matematik
Bu devasa mesele için temsili bir ipucu: 10. yüzyılda yaşayan büyük matematikçi Ebulvefa tüccarlar, kâtipler ve idareciler için popüler matematik kitapları yazmıştı.
Çünkü Çin’den Endülüs’e kadar geniş coğrafyadaki deniz ve kervan ticaretini artık ‘bakkal hesabı’yla yönetmek imkânsızdı... Büyüyen şehirli orta sınıflar tıp, matematik, coğrafya ve yön tayini için astronomi bilgilerine büyük ihtiyaç duyuyordu.
Bilim tarihçileri, benzer şekilde, İtalya’da 12. yüzyılda matematikçi Leonardo Fibonacci’nin yine tüccarlar, kâtipler ve yöneticiler için popüler matematik kitapları yazmış olmasının temsili önemini belirtirler: Zihinleri açacak, bilimsel bilgiye ihtiyaç duyuracak toplumsal ortam artık İtalya’da oluşuyordu. Onun için Rönesans İtalya’da ortaya çıkacaktı.
Bilim tarihçisi Colin Ronan, İtalya’da 1472 ve 1500 yılları arasında bankaların, tüccarların, atölyelerin, idarecilerin gittikçe artan taleplerini karşılamak üzere 214 kadar matematik kitabı yayımlandığını belirtir!
Bu gelişmenin devamında Galileo ile bilim devrimi İtalya’da başlayacaktı.
Neden söndü?
Colin McEvedy’nin, Sabancı Üniversitesi’nce yayımlanan Tarih Atlası‘na bakınız; şehirleşme ve ticaret yollarında 12. yüzyıla kadar Müslümanların önde olduğunu, sonraki yüzyıllarda Avrupa’nın öne geçtiğini görürsünüz.
Bu bilim tarihinin de izlediği seyri gösterir.
Peki neden 12. yüzyıl dönüm noktası oldu?
Bunun iki sebebi var: Biri Haçlı Seferleri’nin Akdeniz ticaretini Müslümanlardan alıp Avrupalıların, özellikle İtalyanların eline geçirmesidir. Büyük tarihçi Braudel’in deyimiyle “İslam’ın karalara çekilmesi”, içine kapanması...
Avrupa’da ise Akdeniz ticareti İtalyan rönesansını doğuracaktı.
Diğeri Moğol istilasının İslam’daki şehir ve ticaret medeniyetini yerle bir etmiş olmasıdır; Braudel bunu “İslam şehirleri kasabaya dönüştü” diye anlatır.
Bilim, köy ve kasaba ortamında gelişmez, söner!
Bilimin şifresi
Bu süreçler Osmanlı’dan çok önce gerçekleşmişti. Osmanlı hükümdarlarının bilim anlayışı ve bilim çabaları ayrı bir konudur.
Verdiğim küçük ipuçları meselenin ne kadar derin, geniş ve tartışmaya açık olduğunu gösterir. Bilim tarihi konusunda bir şey okumadan önyargılarımızı bilgi zannederek ahkâm kesmek bilim-dışı bir düşünme biçimidir, hurafedir.
Ben Bilim ve Yanılgı adlı kitabımda bu meseleye geniş yer ayırdım; hâlâ yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
Bilimin bir tek şifresi vardır: Merak etmek ve sürekli araştırmak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder