23 Şubat 2013 Cumartesi

Çam ağacının yerine nahıl-Avni Özgürel


Bizde yılbaşı kutlaması 'asri' ailelere mahsus, mutaasıp kimselerin iltifat etmediği bir eğlence. Öyle ki 'Alternatif Yılbaşı' adı altında Kuran okunduğu, 31 Aralık gecesi evinde ailesiyle bile olsa hoşca vakit geçiren kişiye iyi gözle bakılmadığı biliniyor. Büyük şehirlerin seçkin semtlerinde pek fark edilmese de durum bu. Hıristiyan toplumlardakine benzer tarzda evlerin içine çam tedariki ve süslenmesinin hepten 'gâvurluk' alameti sayıldığını, Noel Baba karakterine itibarla bunun üstüne tüy dikilmesi olarak görüldüğünü biliyoruz.
Yabancılar hayran kalıyordu
Nahıl Arapça'da hurma ağacı demek. Bir tür takı anlamında da kullanılıyor. Osmanlı geleneğinde ise düğün, sünnet alayı türünden eğlencelerde ağaç şeklinde yapılan, üzerinde balmumundan insan, hayvan, meyve, çiçek, gemi modelleri bulunan, çeşitli mücevherler, renk renk kâğıtlardan kurdeleler ve gümüş yapraklarla bezeli şenlik süsüne verilen ad bu.
1612'de 1. Ahmet'in iki kızı ve bir kız kardeşinin düğününe tanık olan tarihçi Hammer kaleme aldığı eserlerde bu nedenle düzenlenen şenliklerdeki nahılların güzelliğini anlata anlata bitiremiyor. Bu gelin alayında 11 arabanın içinde genç kızların bulunduğu, bir grup Mısırlının ellerindeki tefleri çalıp türlü taklitler yaparak eşlik ettiği nahılların geçmesi için kimi evlerin çatı saçaklarının yıkıldığı biliniyor. 1720'de 3. Ahmed zamanındaki bir nahıl gösterisini 'Surname'sinde anlatan Vehbi, nahılların geçirilmesi sırasında yıkılan saçak ve cumbalar dolayısıyla alayla mimar ve yazıcıların gittiğini yıkım dolayısıyla zarara uğrayan ev sahiplerine hasar bedelinin o anda ödendiğini anlatıyor.
'Böyle düğün görülmedi'
Tarihi kayıtlarda 3. Murad'ın oğlu Şehzade Mehmed'in sünnet düğününde (1582) büyüklüklerinden dolayı her biri 50 tersane askeri tarafından taşınan nahıllardan birinin boyunun minare yüksekliğinde olduğu var. Keza 1675'te Edirne'de 4. Medmed'in oğullarının sünneti, kızlarının düğünü sırasında 150 nahılcının istihdam edildiği ve bunların muhteşem 40 nahıl yaptıkları da. Bu düğünü anlatan Dr. Covel adında bir İngilizin kaleme aldığı satırlar şöyle: "Şenlikte iki yanda yirmişerden kırk nahıl bulunuyordu. Bunlar pramit ve külah şekinde uzun direkler olup üzerlerinde boyalı kâğıtlar, balmumundan çiçek ve meyvelerle süslüydü. Öğrendiğime göre bunlar her eğlencede, kutlamada yapılırmış. Ancak benim gördüklerim çok büyük ve gösterişliydi. Biri bir gemi direğinden daha kalın, yaklaşık 25 metre yükseklikteydi ve tabanda genişliği 5-6 metre vardı. Her yuvarlak süsün yanına yine balmumumdan küp şeklindekiler asılmıştı. Tabanda 8-10 tane sedye kollarına benzer taşıyıcı tahtalar vardı. Sayıları 100'ü bulan askerler başlarında giden komutanın düdükle verdiği işaretle aynı tempoda yürüyorlardı. Nahılların yıkılmasından korkulduğu için bunların dengelerini muhafaza amacıyla direkler tepeden tabanın çevresine tellerle bağlanmıştı."
Nahıl halk arasında 'düğün mumu' diye anılan bir süs. Bunu yapan esnafa da 'nahılbend' deniliyor. Tam tabiri: 'Esnaf-ı nahılcıyan-ı sur-i humayun.' İstanbul'un esnaf kayıtlarına göre sayıları 55. Koska, Aksaray ve Tahtakale'deki dükkânlarında sipariş üzerine çalışıyor bu kişiler. 
Ne zaman ve ne zenginlikte bir nahıl istediğinizi önceden bildiriyorsunuz, sanatkâr da sizin arzunuza uygun eseri zamanında hazır ediyor. Örneğin nahılı gümüş yapraklarla süsleyecek paranız yoksa onun yerine ayna parçaları, duvak telleri, yaldızlı kâğıtlar kullanılarak görkemli bir görüntü sağlanmaya çalışılıyor.
'Venedik'i söker getiririz'
Nahılların baş köşede olduğu şenliklere verilen önemi Dr. Covel bir örnekle anlatıyor: "Bir vezir Venedik elçisinden kutlamalar için ülkesinden bir opera topluluğunu dekorlarıyla birlikte tam kadro getirtmesini istemiş. Elçi bunu sağlamanın kısa zamanda mümkün olmayacağını söyleyip itiraz edince vezir kızmış ve "Padişah arzu ettiğinde yapılmayacak şey yoktur. Gerekirse Venedik şehri evleri, kanalları, kiliseleriyle birlikte taşınır' demiş."
Aslında Osmanlı nahıllarıyla ilgili yazacak daha çok şey var. Sözgelimi dönemin şairlerinin nahılları anlatan dizeleri ünlü. Divan şairi Nabi: "Hak budur kim, ol iki nahl-ı kebir/Birbirine olur olursa nazir/Serleri eylemiş eflaki güzer/Eremez zirvesine tar-ı baser/Mumdan dökme hezaran erhar/Etmiş etrafına zer şa'şa'a-dar/Kırk aded nahl-ı sagir-ü mevzun/Ki olup her birisi turfa-nümun" diyor. Nahıl yapımında kullanılan hafif ağaçlardan kasnakların inşası, süslemede kullanılan balkabaklarının oyularak birer sanat eseri haline getirilme süreci hiç kuşkusuz şiirsel.
Nahılı herkes süsleyemezdi
Artık tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de çam ağacı egemenliğini sürdürüyor. Osmanlı'daki nahıl geleneği hatırlanmıyor bile. Yabancı gezginlerin bile öve öve bitiremediği nahıllar sanatkârlar tarafından süsleniyordu.
İngilizlerle Irak savaşı
Türkiye olası Irak operasyonuna İngiliz birliklerinin katılmasına itiraz ediyor. Bunun sebebi açık. 1. Dünya Savaşı şartlarında bugünkü Irak toprakları İngiltere tarafından işgal edilmişti. Basra'daki birlikler Türk ordusuyla amansız bir savaşa girişmiş ve ünlü Kutul Amare çarpışmasında bütün komuta kademesi esir alınmıştı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanması dolayısıyla Türk ordusu koruduğu toprakları teslim etmek zorunda kaldı. Irak da uzun süre İngiliz manda idaresi altında kaldı. Aşağıdaki 
fotoğraf Kutul Amare sonrası İngilizlerin Basra'dan denizyoluyla tahliyesine ait.

Hiç yorum yok: