5 Şubat 2013 Salı

BlackBerry, istihbarat savaşı ve vahim gerçek-BlackBerry teröristi, kutsal ittifak ve tuhaf bağlantılar!İBRAHİM KARAGÜL


BlackBerry, istihbarat savaşı ve vahim gerçek

BlackBerry telefonlarıyla ilgili tartışmaları ne kadar izliyoruz? İstihbarat savaşlarının alabildiğine şiddetlendiği, istihbarat yapılanmalarının kökünden değiştiği, insanların her anının kayıt altına alındığı günümüz dünyasında, belli ülkelerin/şirketlerin; insanların adeta nefes alışlarını bile izlediği, devletlerin ve şirketlerin her tür plan ve hesabını takip ettiği artık bilinen bir gerçek...

"Bu kadarına neden ihtiyaç duyulur" sorusunun cevabı belki de bugünün en derin tartışma konularından biri. Ancak açgözlülük, ihtiras, kontrol etme hırsı ve güvenlik paranoyası üzerine yeni bir dünya, yeni toplum modelleri şekillendirme düşüncesi belki de cevapların en doğrusu..


Önce Suudi Arabistan, BlackBerry telefonlarının kullanımını engelledi. Ardından Kuveyt ve Hindistan. Almanya önlemler almaya başladı... Türkiye de konuyla ilgili inceleme başlattı.

Kanada merkezli şirket, bu ülkelerle birer birer anlaşma yoluna gitti. S. Arabistan ve Hindistan'la masaya oturdu. Bazı ülkelerle sorunları çözdü, bazıları engellemeye devam ediyor. Dünyada 41 milyon BelckBerry kullanıcısı var. Türkiye'de 250 bin civarında olduğu söyleniyor.

Peki bu telefonlarla ilgili sorun ne?

Engelleyen ülkeler, söz konusu telefon üzerinden yapılan konuşma ve mesajların kontrol edilemediğini, denetlenemediğini, iletişimin izlenemediğini, telefonun buna izin vermediğini gerekçe gösteriyor ve bunu güvenlik sorunu olarak algılıyor. Şirketle ülkeler arasında söz konusu denetime izin verilmesi için anlaşmalar imzalanıyor.

Tartışmayı izlerken sadece bu yönünü biliyorduk. Engelleyen ülkeler, vatandaşlarının yazışma ve konuşmalarını takip etmek istiyor, söz konusu telefonlar buna izin vermiyor, bu yüzden şirketin o ülkelerdeki operasyonları engelleniyordu.

Ama çok daha vahim gerçekler çıktı ortaya.

BlackBerry iletişimi İngiltere ve Kanada üzerinden yapıyor. Konuşma ve mesajlar karşı tarafa gitmeden önce bu ülkelerdeki merkezlere gidiyor. Dahası, Avustralya, Yeni Zelanda, ABD ve İsrail'e gidiyor. Tüm iletişim bu merkezler tarafından izleniyor. Ancak telefonların kullanıldığı ülkelerin böyle bir imkanı bulunmuyor.

Atlantik cephesinin bu istihbarat ortaklığı ile telefonları kullananlar 24 saat izleniyor. Özel olarak dinlenmelerine bile gerek yok. İzleme bir tarafa, iletişim belirli merkezlerde toplanıyor. Kriptolu olduğu için de, o merkezler dışındakiler bunu izleyemiyor. Kullanıcıların bir kısmı, söz konusu telefonları güvenli olduğu için, bulundukları ülkelerde izlenemedikleri için tercih ediyordu. Ama çok daha derin bir istihbarat ağının onları izlediğini biliyorlar mı acaba...

BlackBerry telefonlarını yasaklayan ülkelerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri bu tehlikeye dikkat çeken ilk ülke oldu. Dubai Polis Şefi Halfan Tamim; ABD ve İsrail'in bu telefonları istihbarat amaçlı kullandıklarını, bilgilerin doğrudan bu ülkelere gittiğini, araçların casusluk aracı olduğunu. Ona göre; telefon üzerinden yapılan iletişim bilgileri sadece ABD, İsrail ve İngiltere tarafından denetleniyor, başka ülkeler denetleyemiyor.

Üretici firma ile anlaşma yapan ülkeler bu dataları denetleme hakkı elde ediyor. Peki kendi vatandaşlarının o malum merkezler tarafından izlenmesinin önüne geçebiliyor mu? Elbette hayır. İzleme hakkını elde ettikten sonra kendi insanlarını kurban etmekten çekinmiyor.

Açıklamayı yapan Tamim; Mossad ajanlarının Avrupa Birliği ülkelerinin pasaportlarını kullanarak Dubai'de bir otelde Hamas mensubuna suikast düzenlemesine ilişkin ayrıntıları da ortaya çıkarmıştı.

Belki bunu söylemek yanlış olacaktır ama, BlackBerry'yi üreten firmanın yapısına, kimler tarafından yönetildiğini dikkat çekmek isterim. CEO'sunun, Pazarlama Müdürü'nün, Teknoloji Müdürü'nün, Finans Müdürü'nün, Operasyon Müdürü'nün kimliğine, Kanada'da olmasına rağmen hangi ülkeyle ne tür bağları olduğuna mesela.. O zaman, aynı ülkenin söz konusu telefonları casusluk için kullanmasında pek de şaşırtıcı bir şey görünmüyor.

Söz konusu bilgiler, İsrail'in Negev Çölü'ndeki merkezde mi toplanıyor. Bütün telefon konuşmaları buradan mı izleniyor? Le Monde Diplomatiqe, İsrail'in "Unit 8200" adlı biriminin bu işleri yaptığını yazdı. Üstelik bu birimine ait merkezin ABD ve İngiltere ile boy ölçüşebilecek durumda olduğuna dikkat çekti...

BlackBerry ile ilgili bir not daha aktarmak istiyorum. 2008'in son günlerinde Hindistan'ın Mombai kenti inanılmaz bir saldırıya maruz kaldı. Son derece iyi giyimli, çok iyi donatılmış genç insanlar Hindistan'ın finans başkenti Mombai'yi vurdu. Saldırganlardan dokuzu yakalandı ama imha edildi. İkisi İngiltere doğumlu ve İngiltere vatandaşı. Biri Pakistanlı. Kalanların Moritanyalı olduğu söylendi. Denizden gelip botlarla kenti bastılar.

2 Aralık 2008'de "BlackBerry teröristi, kutsal ittifak ve tuhaf bağlantılar" başlığı altında "akla ilk gelenler" dışındaki ihtimalleri sıralamıştım. İsrail istihbaratının Hindistan'daki etkisine, daha önceki bazı saldırılardaki Mossad bağlantısına, Mossad ajanları Pakistan içlerinde operasyonlara bile katıldıklarına...

"BlackBerry telefonlarla donatılmış saldırganlardan ele geçirilenleri ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratı sorguluyor" diye hayretlerimi ortaya koyarken "Hindistan'ın çok ucuz bir oyuna kurban edildiğine dikkat çekmiştim.

Ölen, yaralanan, yakalanan teröristlerin elinde son derece modern silahlar, askeri teçhizat ve BlackBerry telefonları vardı. Birbirleriyle böyle haberleşiyorlardı.

Bence o saldırı, bugünkü dinleme, casusluk ortaklığında olduğu gibi, Dubai'deki otel saldırısında olduğu gibi, bir ortak saldırıydı.


BlackBerry teröristi, kutsal ittifak ve tuhaf bağlantılar!

Bu sefer son söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Bombay'daki saldırının amacı; iki nükleer güç Hindistan'la Pakistan arasında bölgesel bir savaşa zemin hazırlamak için olabilir. Bu akla gelen ilk ihtimal ve herkes bunun üzerinde duruyor.
Ancak çok daha büyük bir tehlike var: İslam'a karşı oluşturulmaya çalışılan Hristiyan-Yahudi ittifakına Hinduları da dahil etmek. Bir "Hristiyan-Yahudi-Hindu kutsal ittifakı" oluşturmak... "Medeniyetler Çatışması"na "daha güçlü" bir koalisyonla devam etmek olabilir.
Önce birkaç not aktaralım:
1- Hindistan, Bombay saldırganlarının Pakistan istihbarat servisiyle bağlantılı olduğunu açıkladı. Olağan şüpheli Pakistan'ın kendini savunacak hali yok gibi.
2- ABD, Afganistan işgalini, Taliban ve El Kaide'ye karşı savaşını Pakistan istihbaratı ile birlikte yaptı. İki ülke istihbaratları o kadar iç içe ki, Washington Pakistan istihbaratının başına kendi adamının getirilmesi için İslamabad'a açıktan baskı bile yapabiliyor. Pakistan istihbaratı bir anlamda CIA'nin "Truva atı"dır.
3- Aynı ABD ve İngiliz istihbaratı, yıllardır Pakistan içlerinde ev ev operasyonlar yapıyor. Pakistan güvenlik birimlerinin ele geçirdiği isimler bu iki ülkeye teslim ediliyor ve sorgulanıyor. Özellikle 11 Eylül'den sonraki bütün operasyonlar ortaktı.
4- Bombay saldırısını yapanlar Pakistan istihbaratına bağlıysa aynı zamanda ABD ve İngiliz istihbaratına da bağlıdır. Aksi düşünce hiç kimse için ikna edici değil.
5- Pakistan yönetimi, saldırıdan sonra Hindistan'a; delilleri paylaşma, İstihbarat Başkan'ı General Ahmet Paşa'yı Yeni Delhi'ye gönderme önerisi yaptı.
6- Saldırı sonrası Hindistan ordusu caydırıcı bir pozisyona getirildi. Pakistan ise Afganistan sınırındaki 100 bin kişilik askeri birliği Hindistan sınırında konuşlandırdı.
7- İki yıl önceki tren saldırısına katıldıkları gerekçesiyle iki Hindistan subayı tutuklanmıştı. Benzer durumun bugün de olabileceği söyleniyor. Bazıları Hindistan ordusu içindeki aşırı milliyetçilerin bu saldırıda rolü olduğuna inanıyor. Çünkü bu kesimler daha önce benzer saldırılar yapıp suçu Müslümanların üzerine atmıştı. Hatta aşırı milliyetçilerin bu olayı bir iktidar darbesi için hazırladıklarını iddia edenler bile var.
8- Bombay saldırılarında tahminen dokuz terörist yakalandı. Ama imha edildiler. Yakalananlardan ikisi İngiltere doğumlu ve İngiltere vatandaşı. Biri Pakistanlı. Kalanların Moritanyalı olduğu iddiaları var.
9- Denizden gelip botlarla kente giren saldırganlarla Somali kıyılarında gemi kaçıran korsanlar arasında bir bağlantı olup olmadığı sorgulanmalı.
10- ABD, son aylarda Pakistan içlerinde operasyonlar yapıyor, siviller ölüyor, ülkede ABD karşıtlığı giderek tırmanıyordu. Şimdi "Pakistan bağlantılı teröristler" üzerinden bu saldırılar "meşru zemine" oturdu.
11- İsrail istihbaratının Hindistan'daki etkisi malum. Bundan önecki bazı saldırılarda Mossad bağlantısı tartışma konusu olmuştu. Ordu içinde önemli bağlantıları var. Keşmir ve Pakistan içlerinde faaliyetteler. Nükleer ortaklık mükemmel devam ediyor. Hindistan pasaportlu Mossad ajanları Pakistan içlerinde operasyonlara bile katılıyor.
12- BlackBerry telefonlarla donatılmış saldırganlardan ele geçirilenleri ABD, İngiliz ve İsrail istihbaratı sorguluyor. Saldırganların kimliği ve bağlantılı oldukları ülkeler çok önemli. Bu örgütlerin bir çoğu nedense Batılı ülkelerle bağlantılı çıkıyor. Kimler adına taşeronluk yaptıkları çok önemli.
13- Pakistan, eğer bu bahaneyle Hindistan üzerinden kendisine bir tehdit gelirse Batı ile ilişkilerini sorgulayacağını açıkladı. Bu durum son derece dikkat çekici.
14- "ABD-İsrail-Hindistan ekseni" kurulmasına yönelik süreci biz daha 2004'lerde tartışmış, Türkiye'nin bu eksene ilişkin pozisyonunu sorgulamıştık. Olaydan sonra aynı ortaklığı yeniden hissettik.
15- Durum, Pakistan'ın parçalanması, Hint-Pakistan bölgesel çatışması, ABD'nin "terörle savaşı"nı Hindistan ve Güney Asya'ya genişletmesi ve Pakistan'ın nükleer gücünün tasfiye edilmesi açısından kullanılacaktır.
16- İran'ın nükleer çalışmasını dünyanın en önemli krizine dönüştüren İsrail ve ABD'deki uzantıları, nükleer gücü olan tek Müslüman ülke olan Pakistan'a büyük bir tuzak kurmaktadır.
Bütün bunlar sadece son olaya ilişkin tespitler. Ama özellikle 11 Eylül sonrası ABD ve İngiltere'nin İsrail'le birlikte Hindistan üzerindeki hesaplarına özellikle dikkat etmek gerekiyor. O günden bu yana "açık savaş" halinde izlediğimiz "neo-con ittifak"a Hinduları da katma çabasında önemli başarı sağlandı. Müslümanlarla çatışma halindeki Hindistan "medeniyetler çatışması" projesi için etkili bir ortak olabilirdi. Bu yüzden İsrail o bölgede o kadar etkin. Bu yüzden ABD ve İngiltere o bölgede "Büyük Oyun"u yeniden tezgahlıyor.
Özellikle küresel sermaye (kimlerin yönettiği ortada) Hindistan'ı ikinci bir Amerika haline getirmek istiyor. İki Amerika bir İsrail'e İngiltere'yi de eklediğimizde nasıl bir dünya dengesi oluşabileceğini hep birlikte düşünelim. "İslam ve tehdit" eşleştirmesinin gerçek anlamını o zaman fark edeceğiz. Umarız yüzyıllarını Batı sömürgesi altında yok eden Hindistan böyle ucuz bir oyunun kurbanı olmayacak kadar basiretli çıkar.

Hiç yorum yok: