15 Ocak 2013 Salı

Madımak katliamı ve kritik noktalar-Gültekin AVCI


1990'da SSCB'nin dağılması ve soğuk savaş döneminin bitişiyle, Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu yeni bir denge arayışına girmişti.

Tüm stratejik oyuncular gözünü SSCB'nin dağıldığı ve etki alanındaki bu coğrafyaya dikmişti.

Büyük oyuncular için öncelikle ekarte edilmesi gereken bir ülke vardı.



Türkiye, soğuk savaş sonrası etrafında oluşan boşlukları doldurabilme hususunda, bu bölgelerle tarihi ve kültürel birlikteliği sebebiyle en etkili ve en şanslı ülkeydi.
Türkiye'nin dikkati içe yöneltilmeliydi.



Ayrıca vesayet aktörleri, güçlü bir Özal sürecinden sonra siyaseti tekrar kontrol etme ve yönetme azmindeydiler.
Entrikada iç ve dış kaygılar uyuşunca operasyonel süreç başladı.



Dış güçler Türkiye'nin içe kapanmasını sağlarken, derin yapılar 7 sene sonra (28 Şubat) gayelerine tamamen ulaştılar.



31 Ocak 1990'da Muammer Aksoy'un öldürülmesiyle derin aktörlerin kanlı yüzü görünür.
Türkiye bu kanlı yüzü yoğun şekilde en az 4 sene görecektir.



Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Turan Dursun, sonrasında Ahmet Taner Kışlalı ve Necip Hablemitoğlu...
Egemen ideolojik sistem lehine güç ve psikoloji transferi süreci, laiklikle ön plana çıkan simaların tetiklenmesiyle devam eder.



Zirve yılı olan 1993, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis, Cem Ersever'in öldürüldüğü, Başbağlar katliamı, Bingöl'de 33 askerin şehit edilmesi ve Madımak katliamının yaşandığı yıl.



Lakin hâlâ bu operasyonları aydınlatabilmiş değiliz.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Sivas-Madımak katliamını incelemek üzere DDK'yı görevlendirmesi savcıların dikkatini celbetme açısından önem arz ediyor.



Mezhep çatışmasını hedefleyen Madımak'ı, 1995 Mart'ında İstanbul'da Gazi Mahallesi'nde meydana gelen olaylar takip ediyordu. 



Gazi olaylarıyla, 20 ay önce Sivas'ta yarım kalan planın tamamlaması amaçlanmıştı. 
İstanbul ve Ankara'da Kürt kökenli işadamları ve aydınların teker teker öldürülmesi, mezhep çatışması ile eş zamanlı olarak Türk-Kürt çatışmasını da batıdaki büyük şehirlere kaydırma operasyonuydu.



Bugün Türk-Kürt çatışması çıkarma bayrağı aynı derin aktörlerle kol kola olan KCK'nın elinde.
2 Temmuz 1993 Cuma günü, Pir Sultan Abdal Şenlikleri'nin yapıldığı Sivas'ta Paşa Camii'nin önünde cuma namazından çıkan kalabalığı kışkırtarak vilayet binasına ve Aziz Nesin'in kaldığı Madımak Oteli'ne yönlendirenler, perdeleri ateşe vererek yakılan otelde 37 kişinin ölümüne sebep olanlar kimlerdi?



Madımak olayından 1 gün önce dağıtılan ve halkı Aziz Nesin'e karşı "dinlerinin gereğini yerine getirmeye çağıran" bildiriyi kimler hazırlamıştı?



Madımak'ı soruşturan 6 DGM savcısı, olaydan 1 gün önce Sivas'ta dağıtılan "Müslüman kamuoyuna"başlıklı bildirinin, Madımak faciasının yaşanmasındaki ikinci tahrik unsuru olduğunun altını çiziyorlardı.
Fakat bu bildiriyi kimlerin yazıp dağıttığı bugüne kadar tespit edilemedi.
Aktörlere giden ilk düğüm buradaydı.



DGM'deki duruşmalarda sanıklardan Yunus Karataş'ın, "Olaydan 1 gün önce arkadaşım Ramazan Aslan'la evinde gece geç saatlere kadar içki içtik. Saat 18-19 gibi uyandık" ifadesi ilginçti.
Karataş'ın "uyandık" dediği saat, otelin önündeki en muhataralı ve gergin saatlerdi.



Ancak savcılara göre Karataş, otel önünde bulunan bir otomobilin üstüne çıkarak otelin perdelerini tutuşturan kişilerden biriydi.



Çünkü video kayıtlarında ve fotoğraflarda bu görünüyordu.
Ayrıca;



Bakırköy Ruh Hastalıkları ile Cumhuriyet Ünv. Araştırma Hastanesi raporlarına göre sanıklar Yusuf Şimşek ve Faruk Belkavlı epilepsi hastasıydı.



Ama savcılara göre Şimşek, otele taş atan, güvenlik görevlilerinin oluşturduğu barikatı birkaç kere aşarak otele girip cam ve çerçeveleri kıran, içerideki koltuk ve masaları dışarı atanlardan biriydi.



Faruk Belkavlı ise otelin önünde tekbir getirmiş, "Şeytan Aziz, Sivas Aziz'e mezar olacak, asker dinsize siper olamaz" sloganlarını atan ve itfaiyeyi engelleyenlerden birisiydi.
Madımak olayının fevkalade önemli bir yönü daha vardı.



Hafızalarında Çorum ve Maraş olaylarını canlandıracak bir görüntü olmayan 15-20'li yaşlardaki nesil için Madımak olayı, bu kuşağın şuuraltında daimi yer bulacak bir tablo ve istikbaldeki olayların potansiyel bir sebebi statüsündeydi.

Hiç yorum yok: