Eskilerin deyimi ile bir Şemsi, bir de Kameri takvim vardı.. Bir de Şemsi Kameri takvim.. Takvimin başlangıcı olarak farklı inanış ve kültürler farklı olayları “Milad” Kabul etmişler..
Günün başlangıcı da öyle. İslam geleneğinde gün batınca yeni gün başlar. Kimine göre güneşin doğuşu yeni bir günün başlangıcıdır. Kimine göre gece 24.00'de bir gün biter, yeni bir gün başlar..
Hıristiyan dünyası, Hz. İsa'nın doğuşunu tarihin başlangıcı kabul eder, ayları dünyanın güneşin etrafındaki hareketine göre belirler ve takribi ve tahdiri bir süre tayin eder. İslam geleneğinde ise Gün, güneşe, ay ay'a göre belirlenir. Haftanın günleri 7'dir. Ayın günleri ise değişir, ama toplamda 12'dir..
Hıristiyan takvimini hesaplayan Papa Gragoriye nisbetle bu takvime Grogeryen Takvimi denir. Yani bilimsel ya da doğru bir takvim de değil. Zaman zaman bu takvimde daha önce yapılan yanlışları düzeltmek için ayarlamalar yapılsa da Papalığın son açıklamasına göre, başlangıç için 3 yıl gibi bir fahiş hata sözkonusu.. Ama şimdilik kimse bunu tartışmıyor..
Bu gün biz Gregoryen takvimini kullanıyoruz. Osmanlı da, yaygın şekilde Hicri, Miladi ve Rumi adında 3 takvim kullanılırdı. Devlet Şemsi Kameri denilen bir takvime göre resmi işleri tanzim ederdi. Buna RUMİ TAKVİM denirdi. Rumi, hani şu Mevlana'nın Rumisi. Kur'an-ı Kerim'de de Rum suresi diye bir sure var. Biliyorsunuz, burası Rumeli'dir. Arzı Rum'dur. Hemen hatırlatalım, Müslüman gazilere gaziyani Rum, Müslüman esnafa Ahiyani Rum, Müslüman Kadınlara da Baciyani Rum denir.. Birileri Rumluğu sadece Hıristiyan anadolu halkına tahsis etmeye kalksa da gerçek o değil.. Rum diye de bir ırk yok. Bu coğrafyada yaşayan herkese Rum denir. Müslümanlar Hicri, Hıristiyanlar Şemsi takvimi kullanırdı. Saat da Ezani-Vasati, ya da Alaturka, Alafranga diye 2 ayrı saat kullanılırdı..
Cumhuriyetle birlikte, Rumi ve Hicri takvim, yani Müslümanların takvimi ve Osmanlının resmi takvimi yasaklanırken, Hıristiyan takvimi serbest bırakıldı. Osmanlı yönetimi Müslümanlardan oluşsa da, kendi dini takvimini kendi ülkesindeki gayri müslimlere dayatmadı.. Kemalistler İslam ve Osmanlı resmi takvimini yasaklayarak Papalığın takvimini topluma dayatma yoluna gitti.. Yani Kemalistler Takvim devrimi yapmadılar. Osmanlı'da hepsi vardı, sadece Osmanlı'ya ait olan, Müslümanlara ait olan takvimi yasakladılar..
Bu arada ayların isimleri de değiştirildi. May'dan Mayıs, August'dan Ağustos, March'dan Mart, İbranice'den Şabat'dan mülhem Şubat, Nisan zaten ibranice, Alul'den Eylül alındı.
Eski takvim aylarının aslında yarıdan çoğu insan ismi. Muharrem, Safer, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Rebii diye sıralar.. Yani 8 ay ismi, insan ismidir. Rebiül evvel, rebiül ahir diye Rebii ile başlayan iki ay var.. Bir de “Ben senin cemaziyel evvelini bilirim” şeklinde hala kullanılan “Cemaziyel evvel” ve “cemaziyel ahir” var.. Zilkade ve Zilhicce. Hepsi bu kadar.. Sırayla sayacak olursan: Muharrem, Safer, R. Evvel, R. Ahir, C. Evvel, C. Ahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkade, Zilhicce..
Bu arada haftanın günlerine gelince, Arapça'da Cumartesi İbrani geleneğinde “Rabbe adanan gün” olarak bilinen “Sebt” özel bir gündür. Haftanın son günü Müslümanların bayramı olan Cuma'dır.. Hıristiyanların tatili olan Pazarın bizim geleneğimizdeki adı El Ehadü'dür. Birinci gün Pazartesi 2. Gün anlamında İsneyn, Salı, 3. Gün anlamına gelen Sülase, Çarşamba 4. Gün anlamına gelen Erbaa, Perşembe 5. Gün anlamına gelen Hamisu'dur.. Neyse ki, Cuma “Cuma” olarak kalmış. Bir de “Cumartesi” var tabi... Günlerden Çarşamba Ciharşembe, Perşembe Pençşembe, Farsça'dan 4. Gün, 5. gün demektir. Arapçalar kaldırılıp, yerine Farsçaları alınmış, Cuma dışındaki diğer günler uydurulmuştur. Cumartesi, “Cumadan sonraki gün” anlamında Cumartesi deniştir. Aynı tekrar Pazar-Pazartesinde de sözkonusudur.. Salı kelimesi İbranice olsa gerek. Türkçe'de Tabut, Mala gibi anlamlara geliyor, Sally İbranice Nükte demek. Birileri bize şaka yapmış anlaşılan.
Biliyorsunuz, ay ve güneş Allah'ın (cc) iki ayetidir.. Müslümanlar günlük ibadetlerini güneşe, yıllık ya da aylık ibadetlerini ay'a göre yaparlar.. Aslında zaman çevirimsel bir süreç değildir.. Yakından bakınca bir çevirim sözkonusu ama, ancak ay, dünya ve güneş kendi etrafında döner, ay dünyanın, dünya güneşin, güneş sistemi saman yolunda, o da başka bir sistemin etrafında döner. Ancak bütün bu işlemler ileriye doğru bir doğrusal akış içinde olur.. Zaman da mekan da bu süreçte sürekli genişler.. Biz bu genişlemeyi algılamasak da, böyle bir gerçek var.
Aslında Allah (cc) zamana ve mekana (Asr ve Arşa) yemin etmiştir. Biz zamanın ve mekanın neresindeyiz tam olarak bilmiyoruz..
Neyse, sutunum doldu. Bu günlükte bu kadar.. Asra yemin olsun ki, insanlar hüsrandadır.. İman edenler, iyi iş işleyenler, birbirlerine, Hakkı ve Sabrı tavsiye edenler müstesna..
Biliyorsanız, doğduğumuz zamanı, toprağı, ana babayı ve cinsiyetimizi biz seçmedik.. Ve bizler, yaşadığımız zamana ve mekana tanık tutulacağız. Adil şahidlerden olalım diye.
Selam ve dua ile..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder